Türkiye tarım ile fark yaratabilir


Şubat ayı enflasyon gerçekleşmeleri, olumsuz hava koşulları nedeni ile artan gıda fiyatlarına bağlandı. Kar yağışları ve nakliyatın yavaşlaması gibi etkenlerle gıda fiyatlarının yüzde 5.05 oranında yükseldiği ve bu nedenle de aylık enflasyonun beklentileri aştığı yorumları yapıldı. Gıda fiyatlarının kış koşullarına bağlı olarak enflasyonu etkilediği bir gerçek. Ancak dünyadaki bütün toprak mahsullerinde genel anlamda ciddi fiyat artışları yaşanıyor.

Öyle ki dünya piyasalarındaki emtia borsalarına bakıyoruz, soya fasulyesinden buğdaya, pamuktan pirince bütün tarım ürünleri rekor fiyat seviyelerinden işlem görüyor. Temel gıda fiyat artışları tüm dünyada enflasyonu körüklüyor. Hızlı nüfus artışları, küresel ısınma, tarım alanlarının hızla azalması gibi faktörler referans fiyat seviyesinin mevcut düzeyler olduğunu, kısa vadede iniş beklenmemesi gerektiğini gösteriyor. 2005 yılında kile fiyatı 400 dolarlardan işlem gören buğdayın bu yılın başından beri 1000 dolar düzeyinde işlem görmesi, yüksek talebin yarattığı bir sonuç. Bizim gibi tarım ağırlıklı bir ülke ise bu nimet gibi fırsattan yararlanamıyor.

Halbuki potansiyelimizi kullanabilsek, ülke olarak bu kriz ortamından çok ciddi kazançlar sağlayabiliriz. Ancak bırakın fayda sağlamayı, tarım ürünleri üretiminde yaşanan gerileme ve bu ürün grubunda da ithalatçı konumuna gelmiş olmamız, uygulanan politikalardaki yanlışlığı gözler önüne seriyor. Özellikle 2000 yılından sonra yaşanan kriz ile birlikte uygulanan teşvik ve destekler kaldırılmış, toprak kaderine terk edilmiştir. Alınan önlemler bir tarım politikasının değil, bir mali politikanın aracı olarak bütçe açıklarını kapamak için yapılan gider kesintisi şeklinde gündeme gelmiştir.



Tarımda ithalat

Tarım, bugün Türkiye ' de önemli bir kesim için ekonomik bir faaliyet alanı olmaktan daha çok bir hayat tarzıdır. 2004 yılı tarımsal geliri, reel olarak 1998 yılının ve kriz yılı olan 2000 yılının gerisinde bulunmaktadır. Ülkemizde özellikle kriz döneminde aşırı oranda yükselen maliyetler nedeni ile Türk tarım ürünlerinin, düşük girdi maliyetleri ve büyük desteklerle oluşan dünya fiyatları karşısında rekabeti mümkün değildir. Ülkemizde halen desteklemeye genel bütçenin yüzde 2.2 si, milli gelirin ise sadece yüzde 0.7 ' sine denk gelen 2 milyar euro seviyelerinde bir kamu kaynağı ayrılabilmektedir. Oysa Türkiye ' den daha az tarım arazisine sahip Fransa ' da, tarıma yılda 10 milyar euro kamu desteği verilmektedir. Nitekim dünyanın en büyük 5 ' inci büyük bağ ülkesi Türkiye ' nin şarap üretimi Fransa ' nın bir köyü kadar bile olamamaktadır.

Yıllardır geliştirilmesi öngörülen 'Ulusal Tarım Politikası' için henüz atılmış somut bir adım yoktur. İktidarın ilk yayımladığı hükümet programında ve 'Acil Eylem Planı'nda, IMF ve DB ile yürütülen tarım programının yeniden ele alınacağı ifade edilmiş olmasına rağmen konuya yönelik herhangi bir gelişme izlenmemektedir. Çeşitli tarım birlikleri tarafından yapılan hesaplamalar sonucu sadece bu yıl ekmek ve hayvan yemini dengeleyebilmek için 2.65 milyon ton buğday, mısır ve arpa ithal etmemiz gerekiyor. Ancak kuraklıktan doğabilecek açık ve ihtiyat nedeni ile bu yıl Türkiye ' nin tahminlerin de üzerinde ithalat yapabileceği belirtilmektedir.



AB 20 kat fazla destek veriyor

Türkiye ' de yılda ortalama otuz milyon ton hububat üretimi yapılmakta olup, bunun yaklaşık yirmi bir milyon tonu da buğdaydır. Ancak Türkiye ' nin 2007 ' de buğday rekoltesi 2006 yılına göre 3.5 milyon, 2005 ' e göre ise yaklaşık 5 milyon ton azalarak 16.5 milyon tona gerilemiştir. Yani en büyük üretim kalemimiz olan buğdayda dahi ithalata mecbur hale gelinmiştir. Buğdayda verimlilik ABD ' de hektar başına 5800 kilogramı bulurken AB ' de 5700 kilogram, Türkiye ' de hektar başına 1900 kilogramdır. Nedeni maliyetlerde gizlidir. Türkiye ' de kimyasal gübre kullanımı bitki besin maddesi olarak hektara 85 kg düşmekte, bu miktar 116 kg olan dünya ortalamasının oldukça altında kalmaktadır.

Sermaye eksiklikleri ve tarımın endüstriyel üretime geçememesi, verimliliği düşürüp cazibesini yok ediyor. Halbuki krizler, fırsat olarak değerlendirildiğinde çok büyük katma değer sağlayabilir. Türkiye de bu fırsatı yaratabilecek topraklar üzerinde. Türkiye topraklarının yüzde 80 ' inde endüstriyel tarım yapılabilir durumda. Ancak kaynak yetersizlikleri yatırımları engelliyor.

Benzer farklılıklar tarımla uğraşan kesime verilen destekte de kendini gösteriyor. Buna göre 2001 yılında AB ' de çiftçi başına tarımsal destek 5700 dolar, Türkiye ' de ise 280 dolardır. Yani AB, çiftçisini Türkiye ' ye oranla 20 kat daha fazla desteklemektedir. Bizim de üreticiyi destekleyen adam akıllı bir tarım politikamız olsa, tarım üretimimize gerekli önemi verip Amerika seviyesine ulaşabilsek, bugün 2530 milyon ton buğday ihracatı gerçekleştirerek dünya fiyatlarını tayin edebilecek kapasiteye ulaşabiliriz. Ancak, mevcut politikalar sonucunda başarı şansımızın neredeyse yüzde yüz olduğu bir alanda daha dünya sıralamasının gerilerinde yer alıyoruz. Tarım ülkesi bereketli Türkiye, tarım ithalatçısı Türkiye olma yolunda emin adımlarla ilerliyor
 
: Türkiye tarım ile fark yaratabilir

dünyada insan nüfusu artıyor . ama toprak alanı sabit kalıyor. insanların gıda ihtiyacını karşılamak için tarıma sanayiden daha fazla önem verilmesi düşüncesindeyim....
 
: Türkiye tarım ile fark yaratabilir

insomnia link=topic=1636.msg17679#msg17679 date=1205870635' Alıntı:
Maalesf dışarıdan poşetlenip cicilenmişini almak daha basite geliyor bu gül gibi topraklarda üretmek varkene..
haklısın kardeşim en alasını üretiriz biz onların sattıgını ama gel gelelım ozentı ıste
 

Benzer Konular