Kenelerden Kurtuluş

Ortaya çıktılar, gündemi tuttular, keneler yakamıza yapıştı, neden bırakmıyorlar! Medyada hemen her gün keneler ve Kırım Kongo Kanamalı Ateşi ile ilgili haberler çıkıyor, huzurumuz kaçıyor! Acaba abartılıyor mu? Yoksa tehlike kapıda mı? Kenelerle mücadelede harcanan ilaç paraları nereye gidiyor?

Selçuk Üniversitesi Veterinerlik Fakültesi Parazitoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Bilal Dik iyibilgi'nin sorularını yanıtladı.

Son yıllarda gündemden düşmeyen ve gün geçtikçe daha sık karşılaştığımız kenelerin çoğalmasının sebepleri nelerdir?

Aslında keneler konusu veteriner hekimler için her zaman gündemin ilk sıralarında bulunurlar. Çünkü koyun, keçi ve sığırlarda görülen ve onlarda ölümlere ve büyük ekonomik kayıplara yol açan, Theileriosis, Babesiosis ve Anaplasmosis gibi kan parazitleri kenelerle nakledilmektedir. Bu hastalıklardan dolayı her yıl binlerce hayvan hastalanmakta, yüzlerce hayvan ise hayatını kaybetmektedir.

Kenelerin son altı yıldır bu kadar çok gündeme gelmeleri kenelerin çoğalmasından ziyade, Kırım Kongo Kanamalı Ateşi (K.K.K.A.)'nin, Türkiye'de tespit edilmesi ile ilgilidir. Küresel ısınmaya bağlı olarak kenelerin sayılarında artış olma ihtimali bulunmakla birlikte bunu tespit etmek mümkün değildir. Ama sıcaklığın artmasıyla doğru orantılı olarak böceklerin sayılarında artış olması mümkündür. Eskiden haber olarak değerlendirilmeyen kene sokmaları artık haber olmakta, halk bilinçsiz açıklamalar yüzünden her böceği kene zannetmekte ve hastanelere hücum etmektedir. Bu da, kenelerin sayılarında bir artış olduğu veya insanlara daha çok hücum ettikleri izlenimini vermektedir.

Yurdumuzda kenelerin hastalık açısından risk taşıdığı bölgeler nereler?

Kırım Kongo Kanamalı Ateşi dikkate alındığında, özellikle bu hastalığı nakleden kene türünün (Hyalomma marginatum) bulunduğu her bölge riskli bölgedir. Fakat hastalığın olmadığı ortamlarda bu kene türünün bulunmasının bir anlamı yoktur. Yani hastalığın ortaya çıkabilmesi için, hem hastalığı taşıyan hayvanların veya insanların, hem de hastalığı taşıyan kene türlerinin aynı bölgede bulunmaları gerekmektedir. Bugün için, Tokat, Sivas, Çorum, Amasya, Kastamonu, Yozgat ve Samsun illeri bu özelliklere sahip illerdir. Bu illerimizdeki hayvanların bir kısmı K.K.K.A. etkenini taşımakta, hastalığı bulaştıran kene türü de bu bölgelerde bulunmaktadır.

Fakat gelecekte hayvan hareketleri ile birlikte hem hasta hayvanların hem de kenelerin diğer bölgelere taşınması mümkündür. Aynı şekilde, keneler göçmen kuşlar vasıtasıyla başka bölge veya ülkelere, ya da başka ülkelerden bizim ülkemize taşınabilirler. Bu durumda, yakın gelecekte, taşıyıcı kenenin yaşaması için gerekli ortamlara sahip olan her bölgede hastalığa rastlamak da mümkün olacaktır. Hatta, daha önceki uyarılarımız dikkate alınmadığı için böyle bir durum da söz konusudur.

Kenelerin üremesi engellenebilir mi?

Keneleri kimyasal veya radyoaktif maddelerle kısırlaştırmak mümkündür. Benzeri çalışmalar diğer böceklerde de başarıyla yapılmış ve sahada uygulanmıştır. Fakat bu çalışmalar oldukça pahalı çalışmalardır ve ancak sınırlı alanlarda kullanıldıkları zaman başarılı olması düşünülebilir. Yani, belirtilen maddelerle kısırlaştırılan dişi kenelerin sahaya bırakılmalarının keneyle mücadelede tek başına yeterli olması mümkün görülmemektedir.

İlaçlama yolu ile kenelerle mücadele edilebilir mi?

Kırım Kongo Kanamalı Ateşi ile yapılacak mücadelenin esasını hayvan hareketlerinin kontrolü ve kenelerle savaş teşkil etmektedir. Her iki konuda titizlikle yürütüldüğü takdirde hastalığı kontrol altına almak mümkün olabilir.

Fakat bugüne kadar özellikle ilk maddeyle ilgili uyarılarımız dikkate alınmadığı ve kene mücadelesinde doğru stratejiler seçilmediği ya da sahada uygulanmadığı için, hastalık Türkiye'nin hemen hemen her bölgesine yayılmış durumdadır. Her geçen gün hastalığın kontrol altına alınmasını zorlaştırmaktadır.

İlaçlama konusu keneyle mücadelede en çok gündeme gelen konulardan birisidir. Fakat ilaçlamada her kafadan bir ses çıkmakta, her kurum kendisine göre bir metot geliştirmektedir. Kimisi park ve bahçeleri ilaçlamakta, kimisi meraların, kimisi de hayvanlarla birlikte barınakların ilaçlanmasını önermektedir. Burada Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı'nın teşkilatlanma yapısındaki yanlışlıkların da büyük rolü vardır. Ne yazık ki, Tarım İl ve İlçe Müdürlüklerinde, konuyla doğrudan ilgisi olmayan insanların yönetici konumda olmalarının da etkisiyle acil ve planlı ilaçlamaların yeterince yapılamadığı görülmektedir. Bu kurumlarda yeterince veteriner hekim veya hayvan sağlık teknisyenlerinin bulunmaması da, ilaçlamada aksaklıklara yol açmaktadır. Belediyelerde veteriner müdürlüklerinin kaldırılması ve/veya bazılarında veteriner hekim bulunmayışı, park ve bahçelerin ve piknik alanlarının ilaçlanmasında yetkisiz kişilerin karar vermesi sonucu yanlışlıklara neden olmaktadır.

Bugün için kene mücadelesinde en uygun yol ilaçlamadır. Fakat ilaçlamalar, bölgenin iklimi dikkate alınarak nisan-mayıs aylarından başlayarak ekim ayı başlarına kadar, ayda bir kez yapılmalı ve sadece hayvanlar ilaçlamalıdır. Kış aylarında, ahırların duvarlarındaki yarık ve çatlaklar tamir edilmeli ve kenelerin saklanma ihtimaline karşı ahırlar da ilaçlanmalıdır. Geniş alanların, meraların ve hayvan barınaklarının ilaçlanması sağlık açısından uygun olmadığı gibi, ekonomik ve pratik de değildir. Hastalığın görüldüğü bölgelerde, riskli alanların sınırlı da olsa ilaçlanması önerilebilir. Kenelerde direnç gelişmemesi için sürekli aynı ilaçların kullanılmaması, sağmal hayvanlarda süte geçmeyen ilaçların tercih edilmesi gerekmektedir.

İlaçlamada dikkat edilmesi gereken en önemli husus, kullanılan ilacın zehir olduğunun, gerek hayvanların et ve sütleriyle ve gerekse yiyecek ve içeceklerle birlikte bizlere geri döneceğinin akıldan çıkarılmamasıdır. Ayrıca kullanılan ilaç için harcanacak olan paranın döviz olarak yurt dışına gideceği de unutulmamalıdır.

Fazla ilaçlamanın ekolojik dengeye bir zararı olur mu?

Gelişigüzel ilaçlamalar doğal dengeye zarar vermekte, başta arılar olmak üzere yararlı böceklerin ölümlerine de yol açmaktadır. Özellikle tozlaşmada rol oynayan böceklerin ölmeleri meyve ağaçlarının ürünlerinde azalmaya, arıların ölmeleri bal, polen, arı sütü vb ürünlerin azalmasına neden olacaktır. Diğer taraftan, yukarıda da belirtildiği gibi, bu ilaçların et, süt, yiyecek ve içeceklerle birlikte alınmaları kanser riskini artıracaktır.

Kenelerle hangi hastalıklar, hangi yollarla bulaşır?

Kenelerin bulaştırdığı onlarca hastalık bulunmakla birlikte, bunlardan Q humması, Lyme borreliosis, Kırım Kongo Kanamalı Ateşi'nin, viral ensefalit gibi hastalıklar özellikle insanlarda ölümlere neden olmaktadır. Keneler bu hastalıkların yanı sıra, theileriosis, babesiosis, anaplasmosis gibi kan parazitlerini, cowdriosis, erlichiosis, kayalık dağlar humması, tularemi, Rift vadisi humması gibi birçok hastalığı da taşımakta ve bu hastalıklardan bazıları ülkemizde yaygın olarak görülmekte ve ölümlere neden olmaktadır. Keneler bu hastalıkları kan emdikleri canlılardan kan yoluyla alırlar ve diğer canlılara da kan emmeleri sırasında aktarırlar. Hastalıkların bulaşabilmesi için kenenin bir süre kan emmesi gerekmektedir. Keneyle temas yoluyla hastalıkların bulaşması mümkün değildir. K.K.K.A. ve Babesisosis (halk arasında ağrıma olarak bilinir) gibi hastalıklarda, hastalığı taşıyan dişi kene hastalık etkenlerini yumurtaları vasıtasıyla larvalarına (yavrularına) geçirir. Bir kenenin ortalama 3-5 bin yumurta bıraktığı göz önünde bulundurulduğunda, bu özelliğin, belirtilen hastalıkların yayılmasındaki önemi daha iyi anlaşılabilir.

Büyükbaş hayvanlardan bulaşma nasıl oluyor?

Büyükbaş hayvanlar hastalık belirtileri göstermedikleri için, insanlar yeterli tedbir almayı ihmal etmektedirler. Hastalığın hayvanlardan insanlara bulaşmasında kenelerin büyük rolü bulunmaktadır. Hayvanlardan kan emen keneler, yaşantıları gereği zaman zaman hayvanların üzerlerinden yere inmekte ve bir süre orada kaldıktan ve bazen bir sonraki gelişme dönemine geçtikten sonra kan emmek için tekrar bir canlıya tutunmaktadır. Larva(yavru) ve nimf (erginleşmeden önceki gelişme dönemi) dönemlerindeki keneler kan emmek için genellikle meralarda her zaman bulabildikleri tavşan ve fare gibi kemirici hayvanları, sürüngenleri, koyun, keçi ve sığır gibi hayvanları tercih ederler.

Zaman zaman da aynı ortamı paylaşan insanlara tutunurlar ve bir hafta-on gün süreyle onlardan kan emerler. Daha önce hasta bir hayvan veya insandan kan emmiş olan keneler, daha sonra tutundukları hayvanlara ve insanlara hastalığı naklederler. Hastalığın nakledilebilmesi için, uygun kene türünün olması ve tutunduğu canlıda en az 10-12 saat kan emmesi gerekmektedir.

Kırım Kongo Kanamalı Ateşi, hastalıklı hayvanların kesimleri sırasında, yeterli sağlık tedbirlerinin alınmadığı durumlarda, kesilen hayvanın kanı veya vücut salgıları ile temas eden insanlara da bulaşabilir. Bu tür bulaşmanın olabilmesi için, kanla temas eden vücut bölgesinde bir yara veya çiziğin bulunması gerekmektedir. Sağlam deriyle temas neticesinde hastalığın bulaşmadığı ifade edilmektedir. Kesim hijyenine uygun hareket edildiği ve uygun şartlarda saklandığı takdirde, eve getirilen etlerle temas neticesinde bulaşma çok nadir bir ihtimaldir ve pratik açıdan önemli değildir.

Hayvanlardan bulaşabilecek hastalıklardan korunma için önerileriniz?

Hayvanlardan insanlara bulaşabilecek hastalık sayısı 200'den fazla olduğu için bu konuyu burada açıklamak mümkün değildir. Her hastalıkla ilgili korunma tedbirleri farklılıklar göstermektedir. Genel olarak değerlendirildiğinde, çiğ veya az pişmiş et tüketilmemesi, çıplak elle et veya sakatatlarla temas edilmemesi, çiğ yenen sebze ve meyvelerin iyice yıkanması, evcil hayvan besleyen kişilerin bu hayvanları düzenli olarak veteriner hekime kontrole götürmeleri, aşı ve tedavilerini zamanında yaptırmaları ve kişisel temizliğe dikkat etmeleri bunlardan bazılarıdır.

K.K.K.A.'nden korunmada kene sokmalarına karşı tedbir alınması önemli yer tutar. Bunu bireysel tedbirler ve genel tedbirler olarak iki grupta incelemek mümkündür. Bireysel tedbirler özellikle kenelerin bulundukları ortamlarda yaşamak zorunda olan veya zaman zaman o ortamlara girip çıkan insanlar tarafından uyulması gereken tedbirlerdir.

Bu amaçla;

uzun pantolon giyilmelidir,

pantolon paçalarının çorapların içine sokulmalıdır,

kenelerin kolayca görülebilmesi için açık renk elbiselerin giyilmelidir,

ahırlarda çalışırken veya riskli bölgelerde dolaşırken çizme giyilmelidir,

kenelerin bulunma ihtimallerinin çok olduğu meralardan, onların yakınlarındaki piknik alanlarından, bodur meşelik alanlardan, vadi yamaçlarından, uzun ot veya çalılıkların bulunduğu yerlerden mümkün olduğunca uzak durulmalıdır.

vücudun açıkta kalan yerlerine böcek kovucu kimyasal maddelerin sürülmelidir (birkaç saat süreyle korunmak amacıyla).

Genel tedbirler ise ilgili bakanlıklar tarafından alınması gereken tedbirlerdir ve mücadelenin esasını da o tedbirler oluşturmaktadır.
 

Benzer Konular