İlaç kılavuzlarını endüstri ile çıkar ilişkileri olanlar hazırlıyor

İlaç endüstrisiyle doktorlar ve tıp dernekleri arasında karşılıklı çıkar ilişkileri var ve bu ilişki giderek daha da kuvvetleniyor.

Bunlar aslında “kanuni” ilişkiler olmakla beraber bu alış-verişe tüm dünya çok haklı olarak şüpheyle bakıyor.

Son senelerde tıp dergilerinde, makalelerin altında yazarların hangi firmalarla ilişkilerinin olduğunun tek tek belirtilmesinin sebebi bu.

Bir bilim adamı bir ilaç hakkında araştırma yaptığında veya görüşlerini açıkladığında endüstri ile olan ilişkilerini de tam olarak bildirmek zorunda; çünkü bu ilişkileri bilmeden makalenin doğru olarak değerlendirilmesi mümkün olmaz.

Bizde ise bu tür ilişkileri bildirmek adet olmamıştır ve bir doktora veya tıp derneğine bu tür ilişkileri olup olmadığı sorulduğunda alınacak cevap bellidir: “Endüstriyle ilişkilerimiz ulusal ve uluslararası yasalar ve etik kurallar içerisindedir. Dernekler kanunu çerçevesinde denetlenmekte ve her türlü denetime de her zaman açıktır.”

Oysa toplumun bilmek istediği de işte bu “tamamen yasal ve etik” olduğu iddia edilen ilişkilerdir.

Geçtiğimiz günlerdeki kolesterol tartışmaları sırasında ben de Metin Münir de Kardiyoloji Derneği’ ne bu soruyu sorduk ama bugüne kadar cevap alamadık.

Kılavuzları kimler hazırlıyor?

British Medical Journal (BMJ) isimli tıp dergisinde yayınlanan yeni bir araştırmaya göre Amerika ve Kanada’ da diyabet ve kolesterol yüksekliğiyle ilgili kılavuzları hazırlayan komitelerde görev alanların yarısının “potansiyel çıkar çatışması” içinde oldukları ve yüzde 4’ünün de bu çatışmaları gizledikleri ortaya çıktı.

Potansiyel çıkar çatışması, bir kamu görevlisinin ileride görevini yerine getirirken özel çıkarlarının etkisinde kalacağı bir konumda olması manasına geliyor.

Bu araştırmada, New York Mount Sinai Tıp Fakültesi’nden J. Neuman ve arkadaşları Amerika ve Kanada’ da 2000-2010 seneleri arasında diyabet ve kolesterol yüksekliğiyle alakalı olarak hazırlanan 14 kılavuzun yazılmasında görev alan 288 kişinin ilaç endüstrisi ile olan finansal ilişkilerini incelediler.

Bu 288 kişiden 138’ inin (yüzde 48) kılavuz yayınlandığı sırada çıkar çatışması içinde oldukları, 150’ sinin ise ya böyle bir çıkar çatışmaları ya da bunları açıklamak için fırsatları olmadığı belirlendi.

Resmi olarak çıkar çatışması olmadığını bildiren 73 üyeden 8’ inin bir veya daha fazla böyle bir ilişkilerinin bulunduğu; çıkar çatışması olan üyelerden 6’sının komite başkanları olduğu ortaya çıktı.

Çıkar çatışması olduğunu bildirenlerin yüzde 93’ü honoraria (hizmet karşılığı ödenen ücret), konuşma ücreti ve/veya başka türlü paralar aldıklarını veya diyabet ve kan yağlarıyla alakalı ilaç üreticilerinin hisse senetlerine sahip olduklarını; yüzde 7’ ise sadece araştırma için destek aldıklarını açıklamışlardı.

Araştırmada devlet tarafından desteklen kılavuz komitelerinde görev alan 92 kişiden sadece 15’ inin (yüzde 16) çıkar çatışması içinde olduğu belirlendi. Bununla beraber bu tür komitelerin çıkar çatışması ile ilgili şeffaflık politikalarının çok sıkı olmadığını da vurguluyorlar.

Araştırmayı yapan uzmanlar şu görüşleri dile getiriyorlar:

“Yirmi seneden fazla zamandan beri ilaç endüstrisi ve klinisyenler arasındaki çıkar çatışması tıp mesleğinin sorunlarından biridir.

Tarafsız pratik kılavuzların geliştirilebilmesi için çıkar çatışmalarının olmaması gerekir.

Kılavuz hazırlayan derneklerin çoğunun çıkar çatışmalarını açıklama politikaları vardır ama bunlar çoğu zaman berrak değildir ve bunlar kılavuz komitelerinin üyelerini rehberleri hazırlarken tarafsız olmalarını sağlamaktan uzaktır.

Araştırmamıza göre kılavuz komite üyeleri arasında çıkar çatışması çok yaygındır ve bu da bu kılavuzların bağımsızlığı ve objektifliği konusunda ciddi şüpheler doğurmaktadır.

Çıkar çatışması olmayan komiteler ve daha kaliteli ve tarafsız kılavuzlar oluşturmak mümkündür.”

Bu araştırmayı yorumlayan emekli diyabet profesörü Edwin Gale de şunları söylüyor:

“Kılavuz komitelerinde yer alanların tümünün de çıkar çatışması olmayanlardan oluşması tavsiye edilir ama bu gerçekle bağdaşacak bir şey değildir.

İlaç firmalarının parası akademik tıp dünyasının muhtaç olduğu oksijendir.

Kılavuz yayınlayan profesyonel toplulukların kazançları büyük ölçüde yıllık kongrelerde sergi açan firmalardan ve katılanlardan alınan paralardan gelir. Bu yaşadığımız dünyanın bir gerçeğidir.”

Gelelim neticeye

Bu araştırma doktorların ilaç yazma alışkanlıklarını önemli ölçüde etkileyen kılavuzların hazırlanmasına katılan üyelerin önemli bir çoğunluğunun çıkar çatışması içinde olduklarını net olarak gösteriyor.

Bu, bu kılavuzların bağımsız ve tarafsız olmadıkları, başka bir deyişle tam olarak bilimsel olmadıkları manasına da gelir.

Endüstrinin sponsorluğunda hazırlanan bu rehberlerin ilaç endüstrisinin menfaatini göz ardı edemez.

Kolesterol tartışmaları sırasında kolesterol ilaçlarını kahramanca savunanların ve bunların derneklerinin endüstri ile olan karşılıklı ilişkilerini açıklamadıkları takdirde inandırıcı olmaları da mümkün değildir.

Zaten öyle de oldu.
 

Benzer Konular