Çiftçi, komisyoncu tefecilerden kurtarılmalı

Çiftçi, komisyoncu tefecilerden kurtarılmalı
14 Kasım 2013
VURAL AK *

Komisyoncular hem köylünün sırtından para kazanıyor hem ürünü şehirde fahiş fiyata satıp enflasyonu zıplatıp halkın iki kısmının da cebindeki parayı hortumluyor hem de vergi vermeyip bütün bu işleri kayıt dışı yapıyorlar. Devlet ise bir türlü her sene tekrarlanan bu haksızlığa dur demiyor.

Tarım sektörü kabuk değiştiriyor. Bu mutluluk verici değişimin işaretlerini her gün sektörle alakalı duyduğumuz güzel haberlerden de anlamamız mümkün. Ancak daha yapılacak çok iş ve alınacak çok mesafe var. Kökü derinlerde sorunlarımıza zamanın ruhunu ıskalamadan makul çözümler üretmek zorundayız. Örneğin hâlâ ülkemizdeki tarım üretiminin çoğu küçük köylü aile tarlalarından elde edilmekte. Bu fotoğraf ayrıntıda bir sürü problemi barındırıyor. Üreticiden soframıza kadar gelen üretim zinciri, köylümüze eziyet veren aleyhte bir süreç oluşturuyor.

Ülkemizde tarımın gelişmesiyle ilgili önemli problemlerden bir çoğunu ihtiva eden bu kanayan yarayı tanımlama kabilinden birkaç noktaya değinmeye çalışacağız. Aynı köy içinde akraba bile olsalar köylü vatandaşımız örgütlenme bilincinden çok uzak.. Yani herkese karşı tek başına. Bu hayat şartlarında tabii ki çok zor bir mücadele ve sonuç şaşırtıcı değil. Köylümüz girdiği her mücadeleden mağlup ayrılıyor. Hangi ürünü ekeceği ile ilgili seçimi, ya babadan kalma alışkanlıklarla ya da kendi hesabına göre o an o sezon en iyi paraya satacağına inandığı ürün üzerinden yapıyor. Ülke çapında etkin bir ürün planlaması da olmadığı için genelde mahsul zamanı ne tesadüftür ki o üründen bol miktarda piyasada oluşuyor! Arz-talep formülü anında zayıf ve tek başına olan köylümüzün aleyhine işlemeye başlıyor. Aynı üründen her yerde bol miktarda ortaya çıkınca gayet tabii ürün arzu edilen fiyata satılamıyor ve beklenen para kazanılamıyor. Hüsran, bu sene de hüsran. Çekmeceden yine ‘seneye inşallah’ notu çıkıyor köylümüze! Bu noktada birkaç konuyu açmakta fayda var. Tamam, köylümüz- küçük üreticimiz geçinme derdinde ve maliyeti yüksek bir verimsiz ekonomik çaba içinde. Tek derdi hayatını idame ettirmek, bunun için en kestirme yolları kullanmakta kendi lehine bir beis görmüyor. Ama arada uyanık aracı tayfası var bu ülkede. Ürün piyasada bollaşınca kaderi hep aynı köylümüze “Yaa bu sene de bu üründen acayip çok oldu.

Maşallah çok bereketli bir sene geçti, onun için de fiyatlar çok düştü.” deniyor. Yapacak bir şey yok ya aracı- komisyoncunun önerdiği ahlaksız fiyatı kabul edecek ya da mahsul dalında tarlada çürüyecek. Aynı anda o ürün şehir market ve manavlarında 4-5 katı fiyatla genel tüketiciye satılacak. Aradaki yüzde 400-500 fiyat farkı bu zorlu üretim sürecinde hiçbir emeği geçmeyen aracıların cebine giriyor. Komisyoncular hem köylünün sırtından para kazanıyor hem ürünü şehirde fahiş fiyata satıp enflasyonu zıplatıp halkın iki kısmının da cebindeki parayı hortumluyor hem de vergi vermeyip bütün bu işleri kayıt dışı yapıyorlar. Her sene bu trajik hikâye aynen yaşanıyor olmasına rağmen haksızlığı bütün çıplaklığı ile gören devlet bu işe dur demiyor.

Çiftçimizi mağdur eden olayın satış ayağı olduğu gibi bir de başlangıç ayağı da var. Bu sefer aracı komisyoncu tayfası, zor duruma düşürülen köylüyü tefecilik yapıp borçlandırıyor ve iyice kontrolüne alıyor. Kendine göre kurnaz davranan ama büyük fotoğrafta çaresiz ve bilinçsiz olan köylümüz acilen bu çıkmazdan kurtulmalı. Neticede şehirde yenecek tarım mahsulleri de bu kadar pahalı olmak zorunda değil. Olayın kanun koyucu açısından iyi bir kontrolü, köylü açısından da kendi içinde örgütlenmesi lazım. Geçmiş kötü deneyimlerden dolayı biraz sabıka yemiş olmasına ve komünist sistemi hatırlattığı için soğuk bakılmasına rağmen kooperatifçiliği yeniden keşfetmek zorundayız.

*Eylül Tarım Yönetim Kurulu Başkanı
 

Benzer Konular