Küresel Ekonomik Kriz ve Tarım Sektörüne Olası Etkileri

Son 20-25 yıldır küreselleşmenin, neoliberalizmin ekonomik politika merkezleri olan IMF, Dünya Bankası, Dünya Ticaret Örgütü gibi kuruluşların dayatmaları ile şekillenen bağımlı politikalarla ekonomik ve sosyal olarak zaten kriz içine sürüklenmiş ülkemiz tarım sektörünü küresel ekonomik krizle birlikte daha ağır, daha zor günler beklemektedir.

2008 yazı ortalarında ABD de finansal kriz olarak başlayıp, bu gün tüm dünyayı saran, etkisinin her geçen gün daha ağır hissedildiği, ne kadar süreceği, içinden nasıl çıkılacağı, sonucunda ne tür insanlık trajedilerinin yaşanacağı belli olmayan, tüm dünyayı bir nükleer bomba gibi alt üst etme potansiyeli ve olasılığı olan bu büyük ekonomik krizin ülkemizi ve tarım sektörünü uzun süre uğraştıracağı, üzerinde uzun süre konuşulacağı açıktır.

Esasen günümüzde yaşanan ekonomik krizin kökeni 1970‘li yılların sonuna uzanıyor. İkinci dünya savaşı sonrası birikim süreci içinde, sermayenin karlılığının giderek azalması sonucu, kapitalizm bunalıma girmiş, bu bunalım 1980‘li yıllara egemen olan serbest piyasacı çözümlerle giderilmeye çalışılmıştı. Hatırlanacağı gibi Reagan ve Teacher yönetimlerinin başını çektiği serbest piyasacı, özelleştirmeci uygulamalar ile gelişmekte olan ülkelere dayatılan dışa açık büyüme modelleriyle ekonomide yeni bir döneme girilmiş, herkesin kazanacağı, yarar göreceği gibi yaldızlı laflarla küreselleşme hakim bir rüzgâr olarak estirilmişti. Sosyalist bloğun çözülerek kapitalist dünyaya, dolayısıyla dünya pazarlarına eklemlenmesi, Çin, Hindistan, Arjantin, Brezilya, Türkiye gibi geniş bir tüketim ve üretim potansiyeli barındıran ülkelerin yükselen piyasalar olarak değerlendirilmesi bunalımı kısmen hafifletmiş, krizin gecikmesine yol açmıştır. Karlılığı azalan sermaye, dünyanın en ücra köşesindeki kar olanağını değerlendirmek için, sosyal devlet anlayışı ile o zamana kadar kamu eliyle yürütülen ekonomik faaliyetlerle, eğitim, sağlık gibi hizmetlerin özeleştirilmesiyle doğacak karları değerlendirmek için, azgınca önündeki tüm engellerin kaldırılmasını istemiş, bunun için ticaretin serbestleştirilmesini ve özelleştirmeleri dayatmıştır. Açgözlü sermayeye bu da yetmemiş, türev piyasalar, hedge fonlar, vadeli işlemler piyasaları, borsa, mortgage kredileri, tüketici kredileri vb finansal araçlarla bir kumarhane (gazino) ekonomisi yaratarak, emekçi sınıfları, yoksul hakları iliğine kadar sömürmüştür. Tarım sektörü de tarım sigortaları, tarım ürünleri vadeli işlemler piyasası gibi uygulamalarla sermayenin finansal yatırım alanları arasına girmiştir. Bu gazino ekonomisinin, umutların istismarına dayanan, yapay gelecek vaatleriyle pompalanarak şişirilen balonu patlayınca kriz kaçınılmaz olmuştur. Yazılanlara göre kriz öncesinde dünyanın reel üretim değerinin neredeyse 10 katı büyüklükte bu nitelikte finansal balon yaratılmıştır. Şüphesiz bu kriz yalnızca finansal bir kriz değildir. Tetikleyicisi finansal balonun patlaması olsa da bu kriz tüm sektörleri içine alacak, onları derinden etkileyecek bir krizdir zira bu balon reel üretim sektörleri ile ilişkilendirilerek şişirilmiş bir balondur. Dünya ekonomisine egemen küresel şirketler aynı zamanda bankalar, yatırım bankaları, finansal şirketlerin de ortakları olduğu, karlarının önemli bölümünü faaliyet dışı finansal yatırımlardan elde ettiği, bu durumun ülkemizin en büyük 500 firması içinde geçerli olduğu hatırlanmalıdır.
 

Benzer Konular