Çiftçi tarlas1n1 güne_le sulayacak

25.12.2008
2,632
300
Konya
ABD’de Fullbirgth Bursu ile elektronik mühendisliği okumuş, doktorasını yapmış, profesör olmuş Serhan Dağtaş ile Cengiz Beyazıt’tan bahsediyoruz. Yıllardır şikâyet ettiğimiz ‘beyin göçü’ olgusunun aksine Türkiye’de kendi ülkeleri için çalışıyor onlar. Sözü uzatmadan söyleyelim; bu genç beyinler, dünyada ilk tam otomatik, güneş enerjisiyle çalışan kablosuz sulama sistemini geliştirdi, imal etti ve piyasada satılabilir hâle getirdi. Yazması kolay; ama Türkiye’de bu işlerin ne kadar zor olduğunu; ancak yaşayanlar bilir. Zira, biraz farklı düşünenler, hafif azar tonunda ‘Eski köye yeni âdet getirme! Başımıza icat çıkarma!’ gibi tepkilerle karşılaşır.
İlim aktivistlerimizin icadına dönecek olursak, su kıtlığına büyük ölçüde çare olacak buluş, 25 Haziran’da sekizincisi düzenlenen Teknoloji Ödülleri yarışmasında Mikro Ölçekli Firma kategorisinde, Yenilik ve Teknoloji dalında birinciliğe layık görüldü. Türkiye Bilimsel Araştırma Kurumu (TÜBİTAK), Türkiye Teknoloji Geliştirme Vakfı (TTGV) ve Türkiye Sanayici ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) tarafından tertiplenen yarışma, yeni teknolojilerin kullanıma sunulması için en önemli vitrin kabul ediliyor. Söz konusu icat, ABD’nin Las Vegas şehrinde 8-11 Ocak’ta yapılan dünyanın en büyük tüketici elektroniği fuarı Consumer Electronics Show’da uluslararası tescilli “Rainvent’ markasıyla da büyük takdir toplamış.

İlim aktivistlerimiz, TÜBİTAK’ın Gebze’deki Teknoloji Geliştirme Bölgesi’nde (TGB) bulunan bürolarda insanlığa katkı sağlamaya çalışıyor. TGB deyince uzay üssü gibi binalarda, laboratuvarlarda çalıştıklarını sanmayın. 70 prefabrik kulübeden sadece 2’si onlara ait. Yani TÜBİTAK Marmara Araştırma Merkezi’nin arka bahçesindeler. 2003’te kurdukları Teknoset isimli firma burada faaliyet gösteriyor. Bu sebeple merkezin imkânlarından istifade edebiliyorlar. Üstelik bu bölgede faaliyet gösteren firmalara, hatırı sayılır vergi muafiyeti ve destekler sağlanıyor. Teknoset’te, yüzlerce kişi de çalışmıyor, projenin durumuna göre 5 ila 9 kişi mesai yapıyor.

“Neden böyle bir projeye giriştiniz?” sorusu üzerine Dağtaş, dünyada çevre ve enerjinin son yıllarda ön plana çıktığını hatırlatarak şunları ifade ediyor: “Gelişen teknoloji önce dünyadaki kaynaklar üzerinde olumsuz etki yaptı. Artık, eğilim tersine döndü, şimdi teknoloji kaynakları korumak için kullanılacak. Suyun yaklaşık yüzde 80’i tarımda kullanılıyor. Aşırı sulama sebebiyle toprak niteliğini kaybediyor, verim düşüyor. Öte yandan dünya nüfusunun üçte ikisi su kıtlığı çekiyor. Yani tasarruf olacaksa öncelikle tarımda olacak.”

Dağtaş, projeksiyonla yaptığı bir sunum eşliğinde projeyi Aksiyon’a anlattı. Sistem, bir balık ağı misali birbiriyle haberleşen avuç içine sığabilecek sensör ünitelerinden oluşuyor. Buluşun orijinal tarafı tam da bu küçük devre.

Üzerindeki nohut tanesi büyüklüğündeki çip, neredeyse bir bilgisayarın kapasitesine sahip. Bu mucize elektronik parçalar, çok düşük güç harcayarak birbiri üzerinden kablosuz veri aktarabiliyor. Bu devreler, veriyi aktardıktan sonra ‘uyuma’ konumuna geçerek çektiği akımı daha da düşürüyor. Dağtaş, açık alanda her birinin arasında 1500 metreye kadar mesafe bulunan tam 64 bin sensör ünitesinin birbiriyle iletişim kurabildiğini söylüyor.

Bu sensör üniteleriyle haberleşen işaret parmağı boyutundaki nem ölçen sensörler de, tarlanın gerek duyulan alanlarına yerleştiriliyor. Yeterli sayıda sensör ünitesi yerleştirildikten sonra merkezî ünite kuruluyor. Ardından, sisteme ürün cinsi, toprak cinsi gibi birkaç parametre giriliyor. Sistem sulama planını otomatik olarak yapıyor. Nem düştüğü anda sistem devreye girerek damla ve yağmurlama tipi sulama yapıyor. Üstelik sistem, cep telefonu ile kontrol edilebiliyor. Bugüne kadar sulama için arazide ter döken çiftçiler, artık oturduğu yerden bu işi yapabilecek. Tarlasındaki su ihtiyacını ‘sms’ mesajlarıyla anında görebilecek.

Peki, bu sistemle ne kadar tasarruf sağlanacak? Bu sorunun cevabı kitabi verilere göre yüzde 40. Ama bu rakam, klasik sulama usulüne göre yapıldığında çıkan fark. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı’na bağlı araştırma enstitülerinde yapılan incelemelere göre, yüzde 80 oranında tasarruf sağlandığı ortaya çıktı.

Genç aktivistler, sunumdan sonra bürolarının önündeki bakımlı yeşil alana kurdukları sistemle tatbikat yaptı. Ömrü en az 5 yıl olan güneş pilleriyle beslenen sistem, cep telefonundan verilen komutla çalışıyor. Bu arada Cengiz Beyazıt, Türkiye’nin önde gelen peyzaj firmaları tarafından bakımı yapılan bürolarının önündeki bahçede çimenlere fazla su verildiğini tespit ettiklerini söylüyor. Çimin kökünde yüzde 35 oranında nem olması yeterli iken bu rakam yüzde 50-60’lara çıkıyormuş. Beyazıt, “Buranın sulamasını yapan kurumsal şirket bile en az yüzde 30 fazla su veriyor.” diyor.

Sistemin farklı bir versiyonu da ev otomasyonunda çalışıyor. Evde aklınıza gelebilecek her şey, bu sistemle yönetilebiliyor. İcadın, orman, karayolları, savunma gibi farklı sahalara adapte edilmesi de mümkün.

Son olarak maliyet konusu gündeme geliyor. Serhan Dağtaş’ın tahminine göre bir dönümdeki yaklaşık maliyet 100 dolar olacak. Rakamın düşük olmasının sebebi, yazılım ve devrelerin yurt içinde yapılabiliyor olması.

Teknoset, Türkiye’de bu özgün teknolojiyi geliştirebilmek için 3 yıl içinde 1 milyon dolardan fazla bir harcama yapmış.

Genç aktivistler, Teknoset olarak ürün geliştirme konusunda iddialı olduklarını ancak ürünün daha etkin pazarlanması konusunda yurt içi veya dışından sanayi kuruluşlarıyla ortaklıklara açık olduklarını söylüyorlar. Diğer bir temenni de başta Tarım ve Çevre bakanlıkları olmak üzere bu yeni teknolojiden Türkiye’nin stratejik politikalarını gerçekleştirmek için istifade edilmesi.
 

Benzer Konular