Tarım politikaları küçük işletmeleri tasfiye ediyor

25.12.2008
2,632
300
Konya
İktisat tarihi profesörü Huricihan İslamoğlu, 2006 yılında tarım konulu önemli bir araştırma başlattı. TÜBİTAK’ın desteklediği bu araştırmada ODTÜ’den öğrencileri Elvan Gülöksüz ve Alp Yücel Kaya ile çalıştı. Ekipte ODTÜ’den bir başka öğrencisi Göksun Yazıcı, ayrıca üç doktora öğrencisi (Derya Nizam, Ayşe Çavdar ve Ulaş Karakoçlar) daha vardı. Yaklaşık iki yıl kadar sürdü.
Araştırmada piyasa düzenlemelerinin, AB’nin ortak tarım politikasıyla uyumlu düzenlemelerin sonuçları araştırıldı. İslamoğlu, “Benim yola çıktığım nokta piyasa ekonomisi kendiliğinden oluşmuyor. Arz talep mekanizmaları otomotikman işlemiyor. Kurullar ve kurumlar önemli. Yasal düzenlemeleri inceleyerek durumu saptadık. Bir piyasa çalışması, köylülük çalışması değil. Bu açıdan nadir bir çalışma. 1970’lerde Türkiye’de Korkut Boratav, Çağlar Keyder gibi iktisatçılar köylülük çalışması yapmış. Sonra büyük bir boşluk oluşmuş” diyor.
Sonuçlar çarpıcı. Bir kere küçük aile işletmeleri tasfiye olurken, görece büyüklerin oranı artmış. Bunu rakamlarla saptamışlar. İslamoğlu, tasfiyenin şimdi de orta işletmeleri zorlamaya başladığını belirtiyor. Araştırma bir model önerisi de geliştiriyor. İslamoğlu, bu önemli araştırmayı anlattı:


Ne kadar sürdü, kaç ürün seçtiniz?
Altı ay seminer çalışmaları, 1.5 yıl da saha çalışması yaptık. Ürün bazından gittik. Küresel niteliği vurgulanan piyasa toplumlarında tarıma bakıldığında köylülere değil ürünlere bakılıyor. Üretimine, piyasalarda dolaşımına bakılıyor.
Yedi ürün seçtik. Buğday, pancar, mısır, pamuk, tütün, ayçiçeği ve üzüm. Kurumlara baktığımız için hakkında fikir sahibi olduk. Ben tütün üzerinde durdum. Herkes bir ürün raporu yazdı.

Ne oldu bu araştırma, saptamalarınız nedir?
Dökümante edildi, bastırılacak. 100 sayfalık genel sonuçları değerlendiren bir metin olacak ve içinde ürün raporlarını kapsayan CD’ler de bulunacak.
Saptamalara gelince... Kurumsal dönüşüm ciddi bir şey. Bütün yaşam koşulları değişiyor. Hafife alınacak bir şey değil. Macaristan’da bu süreci izlemiştim. Köylüler sürece protestolarla katılıyorlar. Bizde öyle bir şey yok. Paketler tepeden iniyor, hayatları etkileniyor ama tepki yok. Sahici değilmiş gibi. Hayatlarına yapıştırılıyor sanki. Siyasi çekingenlik, bir yerde de herhalde partiler sistemi tarafından da etkileniyor. Gidiyoruz kahveler doluyor, şikâyetler aktarıyorlar. Sıkınıtı ciddi. 2001 -2008 arasında yüzde 15’i tasfiye edilmiş. Toplam istihdamdaki payı bu kadar azalmış.

Milli hasıla payında durum ne?
GSMH payı 1998’de yüzde 17, 2008’de yüzde 9. Bir tasfiye politikası izlenmiş. AB politikasıyla ilişkili. AB’nin harcamalarının yüzde 40’ı kadarı tarımsal harcamalar... Ve son 10 üyeyi de Ortak Tarım Politikası (OTP) çerçevesine almamaya çalıştılar. AB tarafında bir ürkme var. Çünkü destekler gerekiyor.
Bir kere ilk gözlem, uygulamalar OTP uyumlu politikalar ve aynı zamanda bir tasfiye politikası. Destekler düşürülüyor, kaldırılıyor. Maliyetler çok yükseliyor, dünya fiyatlarına terk edilince çiftçi maliyet-fiyat kıskacına yakalanıyor.
Bunun sonucu göçler olmuş. Bu tasfiye boyutu önemli. Ama bu tasfiye, sınırlarına ulaşmış. Artık kimse gitmek istemiyor. Kalanlar süzülmüş bir kesim. Orta sınıf. İyi gün görmüş çiftçiler.

Artık kimse gitmek istemiyor mu?
Göç sorusuna, ‘Nereye gideceğiz?’ yanıtı geliyor. ‘Kapıcılık yapmak, bodrumlara tıkılmaktansa burada kalırız’ diyorlar. Ortadaki kriz bir orta sınıf krizi. Çok yüksek düzeyde borçlanma var. Birikimler tükenmiş.

Nasıl bir orta sınıftan söz ediyorsunuz, bunun ölçekleri nedir?
Bir kere göçler 0-50 dekar toprağa sahip kesimde olmuş. 50-100 dekar arası çok kritik bir kesim. Katma değeri yüksek ürünleri içeriyor. Dramatik bir hikayesi var. 100-500 arası piyasa ortamında var olmak durumunda yoksa tarım biter. Düzenlemelerden en çok yararlanan kesim burası.

Büyüklük dağılımı?..
100 - 500 dekar topraklı işletmeler toplamın yüzde 32’si. 50-100 dekar arası yüzde 24’ü. 0-50 arası yüzde 32’den fazla. İlk bu kesimi vurmuş tarımsal sorunlar. TÜİK’in rakamlarında 2001’de 0 - 50 dekar arası işletmeler toplamın yüzde 65’i gözüküyor. Bizde yüzde 32. Yarısı tasfiye olmuş. Biz 500 dekar üzeri topraklı işletmeleri yüzde 6 olarak saptadık. TÜİK, 2001’de bunların oranını yüzde 1 olarak veriyor. Demek ki az topraklılar tasfiye olurken büyükler çoğalmış.

Toprak büyüklüğü sınıflama için yeterli bir kriter mi?
İşletmenin toprak büyük sınıflama için yeterli değil. Ürünün değeri de önemli. Toprak sahipliğinin önemi şurada; yasal düzenlemeler açısından en önemli gelişme, desteklerin işlenen topraktaki tapu sahipliği koşuluna bağlanması... Tapu sahibiyseniz kredi alabiliyorsunuz. Kooperatiflere üyeliğiniz de bu koşula bağlı. Küçük tapulu kesimin dışlanması var.

Bizde OTP ile uyumlu politikaların büyük işletmelere yaradığı görüşündesiniz. Avrupa’da nasıl sonuçlar vermiş?
OTP modelini Avrupa’da büyük işletmeler destekliyor. Model de onları destekliyor.

Bu politikanın ana dayanağı küçük işletmelerin rekabetçi olamadıkları... Siz küçük işletmelerin desteklenmesini öneriyorsunuz...
Verimlilik sadece büyük işletmelerde mi var? Dünya Bankası raporunda, ‘Şimdiye kadar büyük işletmeler desteklendi, verimlilik onlarla sınırlandı. Özellikle katma değeri yüksek ürünlerde küçük ve orta işletmelerin desteklemesi de önemli’ diyor. Verimlilik kurumsal yapıyla ilgili.
Verimlilik çok kendiliğindenmiş gibi bir ön kabul doğru değil. Büyüklerin başarısında kurumsal yapının onlara dönük olmasının etkisi kuşkusuz. Pamuk üreticisi ABD’de kilo başına 80-140 cent, bizde 6-10 cent alıyor. Bu ciddi bir fark. Yunanistan’da 60-80 centtir.
Tarımı istihdam sorunundan bağımsız düşünmek mümkün değil. ‘İkinci tasfiye dalgasına, bu ülkenin ekonomisi dayanabilir mi?’ diye sormak lazım.

Kooperatifler, birlikler, bizde batak. Bu bir model olabilir mi?
Kooperatif anlayışı zaten var. Kooperatiflerin piyasa ortamı içinde yeniden düzenlenmesi söz konusu olabilir. Şu andakiler hepsi batak çünkü çiftçi batak.

Sanayi şirketlerine üretim yapan sözleşmeli tarım bir çıkış olabilir mi?
Sözleşme yavaş yavaş yaygınlaşıyor. Tokat’ta tütün köylerinde gördüm, tuhaf bir madde var. Ürün miktarı belli, çiftçinin imzası bulunuyor ama tüccarın hiçbir yükümlülüğü yok. Sözleşme düzeni bir esaret düzenine dönüşebiliyor. Koruyucu düzenlemeler olması lazım. Avrupa’da hemen hemen her ülkede tarım kesimi çok örgütlü. Bizde örgüt yok.

Sizin modeliniz nasıl özetlenebilir?
Destek her şey değil ama desteksiz tarım olmaz. Destek ürüne olmalı. Bunun için de yan destekler, teknoloji, bilgilendirme servisleri gerekli. Devlet çiftçiler için piyasa açılımları oluşturmalı. Özal’ın işadamları için yaptığı köylülere de yapılmalı. Bazı ürünler için pazarlama promosyonları yapılmalı.
Tarımda KOBİ modelinin uygulanması lazım. Orta sınıf dediğim tarımsal kesime benzer destekler olabilir. Kooperatif yapıları içinden çalışarak, hisselere bölünmüş parçalı toprakların birleştirilerek bu büyüklüklerin kredi mekanizmalarına açılımını sağlamak gerekir. Sermaye en ciddi mesele. Çok çok sınırlı. Yatırım için önemli oysa. Şu anda yatırım kabiliyeti olanlar dışardan geliyor. 500’ün üstü işletmeler de onlar.
Piyasa düzeni denildiğinde kimse mangalda kül bırakmıyor ama işletmek lazım. Yönetim boyutu çok önemli. Mesela tütünde yönetim artık şart ötesi.


Küçükler de verimli olabilir

Sizin modeliniz ne? Tarım Bakanlığı küçük parçalı arazi yapısını toplulaştırıyor, daha büyük işletme modelini özendiriyor...
Benim görüşüm, küçükçü büyükçü olmanın ötesinde, kurumsal yaratıcılığın kullanılması. Böylece küçük ve orta işletmelerin de gayet verimli olabileceğini düşünüyorum. Bu kesimin kaynaklarını, becerilerini, toprak varlıklarını bir şekilde bir araya getirmelerini sağlayacak organizasyonlar çok önemli. Bütün bir alanın kooperatif tarzı kullanımını sağlayacak kurumsal formüllerin oluşması gerekir.

Gelenek, alışkanlıklar böyle ortaklıklara izin verir mi? Köylerde ciddi tarım kalmadı. Gençler gitti...
Köy yapısı içinde toprak çok değerli değil. Bunun için mülksüzleşme olmuyor, satmıyorlar. Bir güvence tarafı da var. Fakirleşme yüksek düzeyde ama mülksüzleşme yok. Köyler de genç kuşak da var. Piyasadan mağdurlar, karşı da değiller, açılımlar istiyorlar. Nakit destekten öte açılım istiyorlar. Teknolojik bilgi istiyorlar. Pazar açılımlarını, ürün ve tohum türlerini soruyorlar. Uyanık ve genç bir nüfus, internet var köylerde.
Mülksüzleşme yok ama bir gelişme dikkat çekiyor. Hindistan’da gözlenmişti, Türkiye’de de ucu göründü. Tarım topraklarına sanayi yerleştirmek... Toprak ucuzluğunu sanayi değerlendiriyor. Pancar kotaya tabi tutulmuş. Topraklar boşalmış ama Karaman’da, avukatlar şirketler için toprak topluyor.


30 milyon Çinliye şark tütünü satsaydı memleket abad olurdu

Siz tütüne vurgu yapıyorsunuz ama tütün ekimi bitiyor neredeyse...
Tekel olayı çok önemli. Kurulan şey yıkılır mı? Fransızlar hiçbir şeyini yıktırıyor mu? Bu toplum kendinden niye bu kadar nefret ediyor? Çin var, Rusya var. Bu toplumların yüzde 90’ı şark tütünü sigarası içmiyor mu? Neden burada özel bir üretim yapmıyorsun? Çin’de 30 milyon yakalasan memleket abad olur.

Peki bakanlığın ürün - havza modelini nasıl buluyorsunuz?
Desteklerin daha ince ayarlanması var. Tütünün daralması uluslararası şirketlerle bağlantılıydı. Yeni düzenlemenin havası biraz farklı. Yağlı tohum üretimine çok önem veriliyor. Pancara destek kesilmiş. Cargill’in sözünü dinlemişler. Glikoz en zararlısıdır. ABD’liler zehir derler. Obezite yaratan da odur. Mısır üretimi desteğine başlandı. Tütün yok, bir fırsat kaçtı. Şimdi bu havzaları koydu, hedefleri gösterdi. Yağlı tohuma vurgu yapıyor, teşvik ediyor.


Huricihan İslamoğlu kimdir?

University of Chicago’da ve Universityof Wisconsin, Madison’da İktisat Teorisi ve İktisat Tarihi eğitimi gördü. 1980-81 yıllarında University of California, Santa Cruz; 1985-89 yıllarında University of California, Berkeley Gelişme Ekonomisi programında; 1989-96 yılları arasında Orta Doğu Teknik Üniversitesi Ekonomi Bölümü’nde ve 1998-99 arasında New York Üniversitesi’nde ders verdi. Eylül 1999-Haziran 2001 tarihlerinde Sabancı Üniversitesi’nde Hukuk ve İktisat Politikaları başlıklı bir lisansüstü program kurmak için bulundu. Budapeşte’de Central European University’de Siyasi İktisat dersleri verdi. Halen Boğaziçi Üniversitesi’nde ve California Üniversitesi, Berkeley’de İktisat Tarihi profesörüdür.
 

Benzer Konular