İşçiler Ankara'da, çiftçiler nerede?


tekelişçi-300x225.jpg



Binlerce TEKEL işçisi kazanılmış haklarını kaptırmamak ve insanca bir yaşam için Ankara'da. Çocuklarıyla birlikte, Ankara'nın ayazına, polis dayağına, hasatlığa, baskılara rağmen haklarını almak için sokaktalar.

İşçiler haklarını almak için mücadele ederken Türkiye'nin tütün üretimi 300 bin tondan 100 bin tonun altına düştü. Pek çok çiftçi tütün üretiminden çekilmek zorunda kaldı. Her fırsatta kan ağlayan çiftçiler bu gidişatı durdurmak için ne yaptı?

Daha geçen Cuma günü Türkiye'nin en köklü tarım satış kooperatiflerinden Tariş Pamuk Birliği'nin genel kurulu yapıldı. Orada yaşananlardan bir kesit verelim:

Divan Kurulu'nun önünde çok uzun bir liste. Tariş Pamuk Birliği'nin yıllar öncesinden büyük mücadelelerle elde ettiği mal varlığının dökümünü içeren liste bu. Kim bilir hangi şartlarda, hangi zorluklarla bu mal varlıklarına sahip olundu.

Aralarında toplantının gerçekleştirildiği İplik Fabrikası, ortaklarına yem üreten Yemta A.Ş., ortaklarının ürününü satmak için kurulan Tariş Ayma A.Ş., Pamuk Yağı Kombinası ve çok sayıda gayrimenkul tek tek kürsüden okunarak satılmasına karar verildi. Her varlık tek tek okunuyor, asgari fiyatı söyleniyor. Salondaki 172 delegeden sadece 3 - 5 delege elini kaldırıyor. Divan Başkanı, 'oybirliği ile satılmasına karar verildi' diyor. Çiftçilerin bir bölümü salonun dışında sigara molasında. Bir bölümü salonda, fakat gruplar halinde kendi aralarında sohbet ediyor. Üzerinde oturdukları sandalyenin, toplandıkları salonun bile satılacağından habersiz, arada el kaldırıyorlar. Kalkan her el, birliğin bir varlığının daha satılmasına karar veriyor. Onlar bunun farkında mı?

Sanayi ve Ticaret Bakanlığı'nın 24 Haziran 2009'da gönderdiği talimat gereği, Tariş Pamuk Birliği'nin mal varlığının borçlarını karşılayıp karşılamayacağı gündemdeyken Birlik Başkanı Beliğ Azbazdar kürsüden 'Acze düşersek, tasfiye oluruz.' diyor, fakat pek çok delege bunu bile önemsemiyor.

Türkiye'nin lif pamuk üretimi 2002-2003 sezonunda 910 bin ton iken, 2009-2010 sezonunda 370 bin tona gerilemiş, çiftçiler bunu da pek önemsemiyor.

Tariş Pamuk Birliği genel kurulunda bugüne kadar sık rastlanmayan bir tablo daha yaşandı. Genel kurulun başında eski yöneticilere hizmetlerinden dolayı teşekkür plaketi verildi. Plaket verilen geçmiş dönemin yönetim kurulu ve denetleme kurulu ise ibra edilmedi. Eski hesapları incelemek üzere 'Hesap Tetkik Komisyonu' kurulmasına karar verildi. Bu komisyon 1 Mayıs 2000'den bu yana birlik hesaplarını inceleyecek ve gerektiğinde eski yöneticiler hakkında mahkemeye suç duyurusunda bulunacak.

Tariş Pamuk ve Yağlı Tohumlar Birliği'nin olağanüstü döneminde büyük bir fedakarlık yaparak ve risk alarak göreve gelen Beliğ Azbazdar başkanlığındaki yönetim kurulunun geçmiş dönem yöneticilerini plaketle ödüllendirmesi takdir edilecek bir davranış. Fakat, plaket verilen yöneticilerin ibra edilmeyerek, hesap tetkik komisyonu ile incelemeye alınmaları ve 'mahkemeye göndermekle' tehdit edilmeleri en hafif deyimi ile 'şık' olmadı. Kaldı ki, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı tarafından birliklerin tamamı sürekli denetim altında. Eğer, usulsüzlük veya yolsuzluk varsa bakanlık denetçilerinin de bu kapsamda yargılanması gerekmez mi?

Yaşanan bu tablo Tarım Satış Kooperatifleri Birlikleri açısından da kötü bir örnek oldu. Birliklerin Ankara'da yapacağı lobi çalışmalarını da olumsuz etkileyecektir. Bir yıldan fazla bir süredir yasası olmayan ve hazırlanan yasa tasarısı Başbakanlıkta bekletilen, Destekleme Fiyat İstikrar Fonu borçları faizleriyle katlanarak büyüyen birlikler, borç sorununu çözmeye çalışırken daha çok 'birlik' olmak zorunda. İç kavgalar, tetkik komisyonları birliklerin gücünü zayıflatır. Ankara bürokrasisi kendi içinde kavgalı olanları ciddiye alır mı?

Tariş Pamuk Birliği'nin 80 milyon lirası ana para, 88 milyonu faiz olmak üzere toplam 168 milyon lira Destekleme Fiyat İstikrar Fonu borcu var. Özel bankalara ise, yaklaşık 250 milyon lira borcu var. Bu borcun yaklaşık 15 milyon liralık bölümünün Şubat'ta ödenmesi gerekiyor. AKP Aydın Milletvekili Ahmet Ertürk'ün söylediği gibi devlete olan borcu bir yana bırakıp özel bankalara olan borcun halledilmesi gerekiyor. Fakat, bu borç nasıl ödenecek? Kalan kısa zamanda gayrimenkuller satılabilecek mi? Böyle bir ortam, kavganın, iç hesaplaşmanın zamanı değil.

Bir tarafta 36 gündür haklarını almak için Ankara'da mücadele veren işçiler, diğer tarafta elindekinin değerini bilmeden satışına el kaldıran ve yeri geldiğinde 'yandık, bittik, öldük' diye feryat eden çiftçiler. Sohbet ettiğimiz delegelerden birinin söylediği gibi, yakında tarlaları da elinden alınırsa ve kendi tarlasında işçi olarak çalışmak zorunda kalacak çiftçinin ağlamaya, şikayet etmeye hakkı var mı?
 

Benzer Konular