İnekler 'Konfor' İster

Ülkemizde süt sığırcılığı genetik karakter olarak son yıllarda hızlı bir gelişme göstermektedir.
Bu gelişmenin hızlanmasında en büyük etken özel sektörün rekabetçi bir anlayışla tanıtım ve bilgilendirme çabasıdır. Ancak genetik yetenekler yükselirken buna paralel bakım, besleme ve koruyucu hekimlik hizmetlerinin de gelişmesi gerekir. Elde ettiğimiz üstün verim yeteneğine sahip ineklerin korunması, ırk ıslahını sürdürürken, diğer yandan önem verilmesi gereken en önemli işimizdir. Elde edilen ırkların korunması ve daha da geliştirilmesi için dört ana öge üzerinde durulmasını öngörüyoruz. Konfor, koruyucu hekimlik, uygun bakım-besleme, uygun boğa kullanımı.

İneklerin konforu ilk söylediğimizde çok yadırganıyor. İnsanlar 'bizim konforumuz tam değil, ineğin konforu da ne demekmiş' diye düşünüyorlar. Hatta ilk tepki biraz alaycı oluyor. Şunu bilmek gerekir ki süt inekleri kendisine sağlanmayan konforun intikamını sahibinden mutlaka alır.

Süt ineğinin konforu nasıl olur? Uygun yemlik, uygun suluk, uygun havalandırma ve uygun ortam sıcaklığı, uygun ışıklandırma, uygun zemin ile olur. İnsan davranışları da çok önemlidir. İneğe kötü davranan, döven, ürküten bakıcılar yine konforu bozan unsurlardan biridir. İnekler verimleri yükseldikçe, deyim yerindeyse, nazikleşirler. Duvarlarla çevrili barınaklar, yirmi derecenin üzerindeki ortam sıcaklığı, kötü havalandırma verim düşüklüğüne sebep olur. Üstelik bu verim düşüklüğü iki yönlüdür. Sorun süt verimi ve döl verimi düşüklüğü olarak karşımıza çıkar. İneklerin yemlikte ve yattıkları yerlerde rahat olmaları sağlanmalıdır. Çünkü süt aslında bu iki mekanda oluşur. Hızla yemini yiyen inek rahat bir ortamda yatarak geviş getirmelidir. Ortamını beğenmeyen inek verimini azaltır. Bir sürüyü gözlediğimizde her an ineklerin en az %40 ' ını geviş getirirken görmemiz gerekir. İdeal olanı budur.

Sağım yolunun, sağım odasının ve sağım işleminin yine konforlu olması gerekir. Konforu bozan her şey strese, stres verim azalmasına sebep olacaktır. İnekler rutine girmeye çok meyilli hayvanlardır ve mutlaka rutin işlemleri ararlar. Örneğin, her gün aynı saatlerde, aynı sağımcılar tarafından sağılmaları, aynı bakıcıların bulunması, aynı özenin gösterilmesi ineklerin konforu için gereklidir.

Uygun bakım ve besleme hem konfor ile, hem yem ile ilgilidir. Bunda da yine alışılmışın dışına çıkmak tehlikelidir. Yem değişiklikleri ne yönde olursa olsun risk taşır. Her değişiklik alıştırarak yapılmalıdır.
Yem formülünün ihtiyaçlara uygun şekilde yapılması, özellikle sağmallar ile kurudakilerin yem formüllerinin farklı olması baş koşuldur. Yemin mineral, vitamin, protein, enerji dengesinin gereksinimlere göre yapılması verimi arttırır. Hem de daha önce söylediğimiz gibi sadece süt verimini değil, döl veriminde olumlu yönde etkiler. Doğal olarak bunun tersi de doğrudur. Yani yemdeki her türlü dengesizlik süt verimini azaltacağı gibi döl verimini de olumsuz yönde etkiler. Ayrıca ineğin yaşamını da tehdit edebilir.
Diğer yandan gebeliğin son üç haftası içerisinde 'geçiş dönemi rasyonu' uygulamasının verim ve koruyucu hekimlik yönünden önemi unutulmamalıdır. Geçiş dönemi rasyonu miktar olarak değil, ama formül olarak, ineğin doğumdan sonraki rasyonuna benzer şekilde bir rasyonla yemlenmesidir.

Bir sütçü işletmede koruyucu hekimlik hizmetleri eksikse kazanç elde edilemez. Dertler adeta yağmur gibi yağar ve bu durum çiftlik sahibinden çalışanlara kadar herkesi bezdirir. Aksine herkes çok çalışır ama başarılı olmak zorlaşır. Koruyucu hekimlik uygun rasyon, uygun barınak, uygun aşılama programı ve uygun boğa kullanımının tümünden oluşur. Örneğin; rasyonun her yönden dengesi inekleri ketosis ' ten, süt hummasından, karaciğer yağlanmasından, yatalak inek hastalığından, hatta rahim ve meme iltihaplarından korur. Düvelere uygun sperma kullanımı güç doğum oranını azaltır. Doğum öncesi anneye, doğum sonrası buzağıya yapılacak aşı ya da antiserumlar buzağı ölümlerini, mastitise karşı alınan hijyenik önlemler ve yapılan aşılamalar meme iltihaplarını önlemekte yardımcı olurlar.

Bir başka gerçeği daha vurgulayalım. İnekler memeleri, ayakları ve işkembeleri sağlıklı olduklarında verimli olurlar. Bunların meme ve ayak yapılarıyla çok yakın ilgisi vardır.
Boğa seçerken sürünün meme yapısını, ayak yapısını düzeltecek olan boğalar seçilirse baştan koruyucu hekimlik hizmeti yapılmış olur. Yine kalça ve sağrı yapısını seleksiyonda göz önüne alırsak doğum sonrası rahmin temizlenmesi yönünde koruyucu hekimlik yapmış oluruz.

Sağrısı yüksek bir inek doğum sonrası rahmini temizlemekte zorlanır ve rahim iltihabına yakalanma riski yüksek olur. Son yıllarda artık sadece verim değil dış görünüşle ilgili özellikler de ön plana çıkmıştır. Çünkü iyi inek tipi uzun ömürlülükle eşdeğerdir. Çok dik ve çok eğri basan ayaklar ayak iltihabına, sarkık memeler zedelenme, yaralanma ve iltihaplara zemin hazırlar. Bu özellikler yavru testleriyle önceden belirlendiği için boğa seçiminde bunları düzeltecek yönde hareket etmek koruyucu hekimliğin başında gelir.

Verimleri yüksek ineklerin ihtiyaçları da yüksektir. Bir süt üretim çiftliğinde başa gelebilecekleri bilmek, önceden tahmin etmek çok kolaydır. Bunları bir düzen içerisinde sıralayarak önlemlerini almak gerekir. Sütçü işletmeler eski alışkanlıklarından sıyrılarak, çağdaş bilim ve tekniğin gerektirdiklerini yerine getirerek başarıya ulaşabilirler. En büyük tehlike 'ben bu işi kırk yıldır yapıyorum, bu işi iyi bilirim' demektir. Bilmemiz gerekir ki ülkemizdeki inekler artık kırk yıl öncesindeki inekler değildirler. Artan verim aslında bir stres faktörüdür. Stres hastalık ve problemleri davet eder.

Özet olarak; konfor ve stresle mücadele ölçülebilir değerlerdir. Konfor 'daha çok verim, daha az hastalık' demektir. Buradan yola çıkarak 'ineğin konforu olmazsa, sahibinin de konforu olmaz' diyebiliriz. Çünkü, konfor sağlayamadığımız inek daha az verim verecek, daha sık hasta olacaktır.
 

Benzer Konular