süt ineği besleyen arkadaşlar için önemli bilgiler


Süt Sığırcılığında Yemleme Programları (Eylül 2010)
Süt sığırcılığı yapan işletmelerde yemlemenin önemi verimle, verimlilik ömrüyle birebir ilişkilidir. Verim deyince süt miktarı ve süt yağı oranı akla geldiği gibi, buzağı verimi yani döl tutma konusu da akla gelmelidir. Diğer yandan sürüden çıkarma gerekçelerinin arkasında ise, yine 'besleme yanlışları' nın olduğu bilinmektedir.
İneklerin beslenmesinde önce, buzağıların beslenmelerine biraz değinmek de yarar vardır. Ülkemizde yapılan hataların başında buzağılara az süt (veya az buzağı maması) verilmesi gelmektedir. Bir buzağıya vücut ağırlığının %20 si kadar süt verilmelidir. Bu miktar bizde %10 da tutulduğu için, besleme programına bir hata ile başlıyoruz. ABD ' de yapılan çalışmalarda buzağıya daha çok süt verilmesinin ilk laktasyondan başlamak üzere daha çok süt veren düve ve ineklere sahip olmanın başlıca yolu olduğu ortaya konulmuştur. Buzağılar kendilerine verilen fazla sütün (veya buzağı mamasının) parasını daha ilk laktasyonda 4 kat fazlasıyla geri ödemekte olup, ek olarak, daha sağlıklı olmaktadırlar. Süt artışı ile ilgili karşılaştırmalı çalışmalar günde 4-5 litre süt (veya buzağı maması) alan buzağılarla, günde 8-10 litre süt alan buzağılar arasında yapılmış ve sütteki artışın ikinci ve üçüncü laktasyonlarda da sürdüğü gözlenmiştir. Artış miktarları 454 kg ile 1403 kg arasında değişmiş ve çok süt içenler lehine olmuştur. Bu yararların yanı sıra, bu buzağılar ileride daha iyi döl tutma, daha çok canlı ağırlık artışı, daha çok süt yağı ve süt proteini, aşılamalardan sonra daha pozitif reaksiyonlar gibi avantajlar sağlamıştır.
Günde 8-10 litre sütü üç öğüne bölerek buzağılara uygun şekilde içirmenin yararları çalışmalarla ortaya konulmuştur. Bu arada sürekli gelen itiraz ' ishal' konusudur ki, her yumuşak dışkı ishal değildir. Altmış günlük bir periyodda 4 litre süt içenle, 10 litre süt içen buzağı arasında 20-25 cm boy farkı gözlenmiş, ayrıca aşılamaları takiben kandaki antikor titreleri daha yüksek bulunmuştur.
Süt ineklerinin beslenmesi deyince akla öncelikle rasyon gelmektedir. Aslında rasyon tek başına bir şey ifade etmez. Kağıt üzerindeki rasyon, ineğin önüne koyulan rasyon ve ineğin tükettiği rasyon diye üç çeşit rasyon olduğu ve sonuncusunun bizi ilgilendirdiği biliniyor. Burada önemli olan rasyonun hazırlanması değil, ineğe tükettirilmesidir. Bu konuda her zaman bazı engeller ortaya çıkar ve bizi başarısızlığa sürükler. Başarısızlığın sebeplerini şöyle sıralayabiliriz;
Sıcaklık stresi, asidoz, yemlik mesafesinin yeterli olmaması, mikser vagonların (yem karıştırma römorklarının) yanlış kullanılması, silaj kalitesi, sinekler, kuru dönemde düvelerle büyük ineklerin aynı yerde karışık halde bulundurulması, yetersiz su temini.
Sıcaklık stresinin asidozla, asidozun ayak hastalıkları ve rahim iltihapları (metritis) ile yakın ilişkisi bilinmektedir.
Yemlikte ise inek başına 70 cm mesafe hesaplanmalıdır. Daha önceleri 60 cm olarak önerilen bu mesafenin 70 cm olması gerektiği, yine çalışmalarla ortaya konulmuştur. Çok iyi bir rasyon hazırlanmış bile olsa, ısı stresi, konforsuzluk, eksik yemlik mesafesi gibi sorunlardan dolayı inek bu rasyonu tüketemezse, yapılan rasyonun bir anlamı kalmaz.
İki önemli konu yıllarca anlaşılamamış, anlaşıldığı zaman ise, yanlış anlaşılmıştır. Bunlardan biri silaj, diğeri karıştırma vagonlarıdır. Silaj çok kaliteli bir yem olduğu halde, bazen 'zehir ' haline de gelebilir. Silajın hazırlanışı ne kadar önemliyse, sunulması da o kadar önemlidir. Üretici dostlarımıza ' silajın var mı' diye sormak yeterli değildir. Silaj ne kalitededir ve ne şekilde sunuluyor? Bunu saptamadan silajlı bir rasyon yapmak tamamen yanlıştır. Özellikle açıldıktan sonra iyi korunmayan silajların yararı olmayacağı gibi, zararı olacaktır.
Diğer konu karıştırma ve dağıtma römorkları olup, yanlış kullanılma sonucu özellikle 'selülozu etkisiz hale getirme' gibi kötü bir işleve sahip olabilirler. İşletme için iyi bir yatırım ve besleme aracı olan karıştırma vagonları birdenbire işletme için 'kötü' bir alet haline gelebilirler.
Sinekler ise ineklerin rahatsız, konforsuz olmasına sebep olurlar. Sinekli ahırlarda inekler daha az yerler, daha az yatarlar, daha az su içerler. Birbirlerine daha çok sokularak ve ayakta kalarak sineklerden içgüdüsel olarak korunmaya çalışırlar. ABD ' de yapılan çalışmalarda sineklerle metritis arasında çok yakın ilişki olduğu ortaya konulmuştur. Yemi ineklerin önüne koymak değil, yemi yedirmek önemlidir. Bunu engelleyen her koşul ' yemleme hatası' olarak karşımıza çıkar. İki konuda ülkemizde başarısızlığa uğradık. Birincisi 'açık büfe', ikincisi ' artmayınca yetmez' kuralı. İneklerin önünde günün her saati yem bulunmalıdır. Yemliğe giden bir inek ' ağzı boş' dönmemelidir. Yem 'açık büfe' kuralına göre az ve sık dağıtılmalı, hiçbir zaman yemlik boş kalmamalıdır.
Tabii, ineklerin reddettiği ' uzun saplar' ise bizi halen yemlikte yem varmışçasına yanıltmamalıdır. ABD ' deki çalışmaların birçoğu kaba yem boyu üzerinedir. Şimdi bilim adamları diyorlar ki 'ineğin iki burun deliğinden daha uzun kaba yemi inek reddeder'. Yemlikte yirmi dört saatlik bir periyod sonunda bir miktar yem artmalıdır. Bu da
'artmayınca yetmez' kuralıdır. Yine önceden söylediğimiz gibi, ineğin uzun sapları reddettiğini bilerek davranmalıyız. İneğe daha çok yem tükettirmenin yolunu arayacağımız gibi, daha çok su içmesinin yolunu da aramalıyız.
Rahat ulaşımlı yalaklar koymalı, inek başına en az 7 cm suluk mesafesi hesaplamalıyız. Kurudaki bir ineğin 60-70 Litre, laktasyondaki bir ineğin 120-130 Litre su içebileceğini unutmamalıyız.
Yemlemede diğer önemli konulardan biri ' geçiş dönemi' beslemesidir. Gebeliğin son üç haftası inekler mutlaka transition periyod ( geçiş dönemi) yemlemesine alınmalıdır. Bunun süt verimi, rahim iltihabı, tekrar gebe kalma ile yakından ilişkisi vardır. Doğumu takiben ' Lohusa Takip Programı' uygulanmalı, inekler özellikle sağım dönüşü dikkatlice izlenmelidir. Kuru dönemde küçük yapılı düveler, iri yapılı yaşlı ineklere ezdirilmemeli, o yüzden onlarla bir araya konulmamalıdır. Yemlik önünde her zaman iri yapılı yaşlı inekler düvelerin önüne geçmeye çalışırlar ve onların haklarını da alırlar.
Doğumu takip eden dakika , saat ve günlerde inekler her zaman 2 ana eksiklikle karşı karşıya kalırlar. Bu eksiklikler çok süt verimli ineklerde rasyon ile çözülemeyebilir ve 'profesyonel yardım' a gerek duyulabilir. Bu laktasyon başındaki 2 ana ihtiyaç enerji ve kalsiyumdur. Geçiş dönemi yemlemesine ek olarak enerji takviyelerinin verilmesi, doğumu takip eden ilk andan itibaren olabilecek kalsiyum ihtiyacının karşılanması süt verimi, sonun atılamaması, rahim iltihabı, ayak hastalıkları, tekrar döl tutma gibi konularda başarı sağlanması için gereklidir. Koruma yöntemleriyle önlenebilecek olan metritisin ( rahim iltihabının) tedavisi zordur ve garantili değildir. Bunun ardından ise ' döl tutma' problemleri ile karşı karşıya gelmek kaçınılmazdır.
Uygun besleme programları uygulamak, 'temiz ve kuru' sistemine mümkün olduğunca uymak, ineklere her yönden konfor sağlamak sütçü sığır işletmelerinin başarısı için en önemli koşullardır.
Sütçü Sığır İşletmelerinde Sıklıkla Yapılan Hatalar ve Önerilen Çözümler (OCAK 2007)
1.Hata : Saman : Saman özellikle süt vermekte olan ineklerde hiç kullanılmamalıdır. Süt veren inekler daha çok enerjiye ihtiyaç duyarlar. Saman hem yem alımını kısıtlayan, hem de içerisindeki lignin ile sindirimini zorlaştıran bir maddedir. Sıklıkla yapılan hataların başında “sığırlara saman vermenin gerekli olduğu“ düşüncesi gelmektedir. Samanın yerini yonca, çayır otu, kuru otlar, hasıllar, silaj ya da benzeri kaliteli kaba yemler almalıdır. Buna rağmen saman verilecekse, günlük toplam rasyonda yarım kg ' ı geçmemelidir.
2.Hata : Duvar: Soğuktan korkarak sığırlarımızı “sıcaklık stresine” mahkum ediyoruz. Bu olay zincirleme kaza gibi yem tüketiminde azalmaya, bununla ilişkin olarak enerji alımında, süt veriminde ve döl veriminde düşüklüklere sebep olmaktadır. Sabit duvarlar yerine perde sistemleri tercih edilmelidir.
3.Hata: Öğünle Yemleme: Serbest sistemlerde “her şey serbest” olmalıdır. Su nasıl otomatik suluk ya da yalaklardan ineğin isteğine bağlı olarak serbestçe temin ediliyorsa, yem de her zaman önlerinde bulunmalıdır. Yemde de “ açık büfe” sistemi uygulanmalı, inek yemliğe her gittiğinde yem bulup, yiyebilmelidir.
4.Hata : Kaba ve Kesif Yemin Ayrı Verilmesi: Sığırların işkembeleri belli asit derecelerinde çalışır ve işkembede sindirim mikroorganizmalar vasıtasıyla gerçekleştirilir. İşkembe asit değerindeki aşağı ya da yukarı oynamalar sindirimi aksatır. Artık kaba ve kesif yemlerin ayrı ayrı verilmesi tarzındaki yemleme sistemleri terkedilmiş, yemin tümü karıştırılmak suretiyle ”TMR” denilen şekilde yemlemenin başarılı olduğu ortaya konulmuştur.
5.Hata : Kuru Dönem Beslemesinin Doğuma Kadar Sürdürülmesi: İnekler kuru döneme alınırken yem yoğunluğunun azaltıldığı bir gerçektir. Ancak; bu işin doğuma kadar sürdürülmesi işletmenin başına doğumda ve doğum sonrasında büyük dertler açar. Ketosis, şirdenin yer değiştirmesi, süt humması, sonun atılamaması, rahim iltihapları ve döl tutmamaya kadar varan problemler ortaya çıkabilir. Doğuma üç hafta kala inek yavaş yavaş artışla yem yoğunluğu bakımından sanki doğurmuş ve süt veriyormuş gibi beslenmelidir. Geçiş dönemi yemlemesi olarak değerlendirebileceğimiz bu dönem ineğin ve dolayısıyla işletmenin geleceğini etkileyecek en önemli dönemdir.
6.Hata: Sığırların Boynundan Bağlı Olarak Tutulması: Bu çeşit barınaklar en büyük stres kaynağıdır. Serbest, duraklı ahır sistemleri tercih edilmelidir. Boynundan bağlı sistemlerde ineklerin en önemli kızgınlık belirtisi olan atlama ve durma olayı da kısıtlanmış olur. Böylece kızgınlık kontrolünde aksamalar oluşabilir. Son yıllarda ABD’de barınak içinde konfor sağlamak suretiyle, dışarıdaki gezinti alanları da kaldırılmıştır. İneklere barınak içinde yeterli temiz hava ve kuru ortam sağlanabilirse, yatacak yerleri mesafe ve rahatlık açısından konforlu olursa, inekler istedikleri zaman yem yiyebilirlerse ayrıca dışarıda bir gezinti alanına gerek yoktur.
7.Hata: Memenin Yıkanması: Sığır işletmelerinin en büyük problemi kirli ve ıslak olmalarıdır. Demek ki bunun tersi doğrudur. Yani işletmeler Temiz ve Kuru olmalıdır. Kuru değilse, temiz değildir.
Sağım meme ucunu ilgilendirir. Sadece meme başının ve ucunun temizlenmesi yeterli olup, mutlaka kurulanması gerekir. Meme bol suyla yıkanırsa, kurulama başarılı olmaz. Bu sebeple, meme başı bir ön daldırma solüsyonuna batırılıp, mekanik olarak bir havluyla kurulanmalı ve her ineğe ayrı bir havlu kullanılmalıdır.
8.Hata: Buzağıların Annelerinin Yanında Tutulması, Annelerinden Emzirilmeleri: Bu da terk edilmesi gereken bir yöntemdir. Buzağılar doğduktan hemen sonra göbek kordonları dezenfekte edilerek annelerinin yanından alınmalıdır. Temiz ve kuru bir buzağı kafesine konularak, ilk iş, iki litre ağız sütünün içirilmesi sağlanmalıdır. Sabırla ve dikkatle verilmeli, buzağının iki litre ağız sütünü içtiği mutlaka bilinmelidir.
Annesinin emzirmesine bırakılan bir buzağının ne kadar ağız sütü aldığını bilemeyiz. Yeni doğan buzağıların en önemli problemlerinden biri E. coli tarafından oluşturulan septisemi ya da ishaldir. Buzağı bu öldürücü mikroorganizma ile annesinin dışkısı vasıtasıyla tanışır. Buzağının o ortamdan uzaklaştırılıp kuru ve temiz bir yere alınması yaşamsal önem taşır.
9.Hata: Hasta Olduktan Sonra Çare Arama: Hayvancılık işletmelerimizin en büyük hatası burada göze çarpmaktadır. Hastalıkların bazıları tedavi edilemezken, bazılarının tedavisi zor olmakta, nüksetmekte ya da bu hastalıklardan kurtulanların gelişmesi geri kalmaktadır. Tedavi garantili olmamakla birlikte, pahalı bir uygulamadır. Koruma ile ilgili önlemler baştan alınmalıdır. Koruma “ uygun barınak, uygun besleme, uygun aşılama programı” demektir. Demek ki koruma daha işletmenin kuruluşundan başlayan, yem formülünün yapılmasıyla devam eden, aşılamalarla sürdürülen bir bütündür. İşletmelerimizin başına gelebilecek problemler bellidir ve alınacak koruma önlemleri de bilinmektedir. Hastalık veya problem ortaya çıkınca iş işten geçmiş olabilir. Koruyucu hekimlikle basit biçimde önlenebilecek kötü gelişmeler, bunlara dikkat edilmezse işletmeye büyük dertler açabilir.
10.Hata: Yemlerin Çok İnce Öğütülmesi: Yem hammaddelerinden özellikle arpa, buğday, mısır gibi taneli yemlerin un haline getirilmesi sığırcılık işletmelerinin kötü alışkanlıklarından biridir. Bu hatalı uygulamadan vazgeçip, yem hammaddelerini ezme ya da kırma şeklinde vermek yerinde olur. Un haline getirilmiş taneli yemler işkembede aniden sindirilerek asidoza, yem alımının azalmasına, yemden yararlanmanın azalmasına, enerjinin eksik kalmasına, süt ve döl veriminin azalmasına sebep olabilirler. Görüldüğü gibi bir “zincirleme kaza” da burada yaşanabilir. Ayrıca ani sindirim ve işkembedeki asit artışına bağlı olarak ayak hastalıklarına yatkınlık da unutulmamalıdır. ABD’de son yıllarda mısırlar “mısır pulcukları” haline getirilmek suretiyle ineklere verilmekte ve çok başarılı sonuçlar alınmaktadır.
 
Ynt: süt ineği besleyen arkadaşlar için önemli bilgiler

fatih DUMAN link=topic=37442.msg318425#msg318425 date=1293291786' Alıntı:
çok teşekkür ederim verdiğiniz bılgi paylaşımından dolayı
ben teşekkür ederim paylaşımım 25 defa görüntülenmiş ama sanırım sadece siz anlayarak okumuşsunuz sizden başka tşk eden yok
 
Ynt: süt ineği besleyen arkadaşlar için önemli bilgiler

verdiğin faydalı bilgiler için teşekkrler kardeşş..bu işe başladım başlalayılı 5 litre sütün buzağıya yetmeceğini biliyodm ama kimseye anlatamıyodum .12 litre werdiğim için çok kavga etdim babamla..verdiğin bilgiler çok doğru ve yerindedir ek yapmak gerekirse ülkemizdeki bildiğim 2 yanlış boynuz problemi ve besi danalarndaki kısırlaştırma sorunu..
 

Ynt: süt ineği besleyen arkadaşlar için önemli bilgiler

agusta80 link=topic=37442.msg320681#msg320681 date=1294166497' Alıntı:
verdiğin faydalı bilgiler için teşekkrler kardeşş..bu işe başladım başlalayılı 5 litre sütün buzağıya yetmeceğini biliyodm ama kimseye anlatamıyodum .12 litre werdiğim için çok kavga etdim babamla..verdiğin bilgiler çok doğru ve yerindedir ek yapmak gerekirse ülkemizdeki bildiğim 2 yanlış boynuz problemi ve besi danalarndaki kısırlaştırma sorunu..
faydalı olabildiysem ne mutlu bana kardeş
 
Ynt: süt ineği besleyen arkadaşlar için önemli bilgiler

palaşım için teşekkürler ama bi bilginin bana göre kaynagı çok önemli. sütaş ülkemizde süt inekçiligi bakımından en gelişmiş üretim çifligi ortalaması süt için dünya standartları üzerinde sizizn verdiginiz bilgilerle verilen bilgiler örtüsmüyor. eger bir buzagı uzun süre sütle beslenırse uzun vadede buzagıda gelişim düşüşü olacagı söyleniyor . normal olarak 45 gün içinde sütten kesip yem beslemesine başlanılmalı diye sütaş kaynakları bilgi veriyor.
• Dördüncü Haftayı doldurmuş ve 700-800 gr /gün
konsantre yemi, 3 gün arka arkaya tüketen buzağılar,
güvenle sütten kesilebilir.
• Uzun süreler sütle beslenen buzağıların büyüme oranları
uzun vadede düşüş gösterir.
Buzağılar normalde 5-8 haftada sütten kesilebilirler
bu maddeleri sütaş kaynaklarından oldugu gibi kopyaladım.
 

Benzer Konular