TÜRKİYE TARIMININ ÇÖKERTİLMESİ


TÜRKİYE TARIMININ ÇÖKERTİLMESİ



Dr.İdil Konyalı




Türkiye ekonomisininin 1980 ' lere kadar itici gücü tarım sektörü

olmuştur.Türkiye ihracatının 1923 ' lerden itibaren elli yıl boyunca

neredeyse tamamı tarım ürünlerinden ibaretti. Özellikle

pamuk,tütün,fındık,üzüm,incir gibi Bu ürünler ihracatın %90 ' ını

sağlıyordu .Bu ürünlerin satışı ile Türkiye ekonomisi finanse

edilebilmiş. Yollar,fabrikalar,barajlar her türlü yatırım

yapılabilmiş ve devlet çarkı döndürülebilmiştir.



1950 ' lerden itibaren batılı uzmanların Türkiye için hazırladığı

raporlarda yatırımların ağır sanayii,makine sanayii,yüksek

teknolojiler yerine tarım ve tarıma dayalı hafif sanayilere ağırlık verilmesi

ısrarlı ve sürekli şekilde tavsiye edilmiştir.



İkinci Dünya Savaşı bitmiş Avrupa yanmış yıkılmıştı. Avrupa'da tarım

ürünleri alanında büyük bir açık vardı.

Avrupa tarım ve hayvancılığa yapılan yatırımlarla ancak 1970 lerde

Kendi kendine yeter hale gelmiş daha sonra

pek çok üründe ihracatçı durumuna gelmiştir. Amerika gelişen Avrupa

üretimi karşısında giderek artan stoklarla karşı karşıya kalmış. Bu

stokların nereye satılacağı bir mesele olarak ortaya çıkmıştır.



Avrupa ve Amerika ' nın gelişen teknolojilerin de etkisiyle artan

stoklarının eritilmesi için yeni pazarların oluşturulması için

Arjantin,,Brezilya,Meksika,Türkiye ve benzeri ülkelerin tarım ve

hayvancılık sektörlerinin çökertilmesi ve bu ülkelere ihracat yolunun

açılması için gayet ince ,rafine edilmiş neo-liberal -küreselleşmeci

programlar hazırlanarak uygulamaya konmuştur.



Yeniden yapılanma, istikrar paketleri,yapısal uyum programları,,tarım

reformu vb isimler altında ki bu programlar üzerinde

düşünülmeden,arka planı bilinmeden,okunduğunda asıl maksadını gizleyen tuzaklarla

dolu olduğu halde masum metinler gibi görünür .İMF,Dünya Bankası,Dünya

Ticaret Örgütü, GATT(tarifeler ve ticaret genel anlaşması) uygulandığı

Ülkelerde tarım ve bütün ekonomiyi imha projeleridir.



1980 ' lerden sonra Türkiye ve benzeri ülkelerden isteyip uygulattığı programın ana başlıklarını şöyle sıralayabiliriz :



- Destekleme alımlarını daraltmak



- Girdi sübvansiyonlarını düşürmek



- Liberal politikalarla dış ticareti-ithalatı özendirmek



- Destekleme alımları yapan kurumları ve tarım kit ' lerini özelleştirmek,ortadan kaldırmak



- Taban fiyat uygulamalarını ortadan kaldırmak



- Tarım kredi faizlerini yükseltmek



Gelişmiş ülkelerin sanayii ve hizmet sektörlerinin aşırı gelişmiş

Olması dolayısıyla tarımda geçinen nüfus oranı çok düşüktür. Bu ülkeler

tarımda ileri teknoloji kullanmaktadır. Toprak toplulaştırmasını

tamamlamış,birim alanda yüksek verim elde etmeleri,çiftçiye doğrudan mali destek

yapacak güçte olmaları ile fiyatları az gelişmiş ülkelere göre daha düşüktür..

Ayrıca bu ülkelerde tarım girdileri (mazot,tohum fide,ilaç,gübre vs.)

çok ucuzdurlar . Amerikan köylüsü 1 lt mazotu 250.000 liraya alırken Türk

köylüsü 1.250.000 liraya almaktadır. Amerika'da elektrik 1,5-2 cent

Türkiye'de 8-9 centtir. Ayrıca ihracat primleri ,vergi iadeleri ve

pek çok örtülü açık ihracat destek uygulamaları vardır .Bu şartlar

altında ithalatın serbest bırakılması ile ucuz fiyatlarla ürünler az gelişmiş

ülkelerin iç pazarlarını işgal etmektedirler. Nasılsa ucuz alıyoruz

diye IMF,DB,DTÖ gibi kurumların zorlaması ile hem ithalatın yolu açılmakta

hem de uygulanan bu politikalarla tarım sektörü çökertilmektedir. Düşük

fiyatlarla yapılan dış alımlarla yine IMF ve Dünya Bankası ' nın yüksek faizli

kredileri ile karşılanmaktadır. Öte yandan tarlalar boş kalmakta köylü

açlığa mahkum edilmekte,toprak fiyatları sudan ucuz hale

gelmektedir.1989 ' da Türkiye mercimek ihracatında üçüncü sırada iken bugün dünyanın

dördüncü ithalatçısı olmuştur.



Dünya Ticaret Örgütü, DB ve IMF ile beraber dünya tekellerinin yani

mali oligarşinin önündeki bütün engelleri kaldırıp bütün dünyayı tam bir

sömürge haline getiren kuralları koymaktadır. Ulus devletler bu

kuralları kabul etmezse baskı,ambargo,şantaj,terörist faaliyetlerle karşı karşıya

kalmaktadırlar.



DTÖ nün hedefleri milli pazarların dışa açılması,milli tekellerin

yıkılması,gümrüklerin indirilmesi ,sermayenin ve her türlü mal ve

hizmetin serbest ve sınırsız dolaşımı demek olan küreselleşmenin

gerçekleşmesidir.



Türkiye ' nin Avrupa Birliği macerası yapılan Gümrük Birliği anlaşması

Ve kabul edilen uyum yasaları ekonomik bakımdan aleyhimize sonuçlar

vermiştir. Türkiye ekonomisi tahrip olurken tarım ve sanayii çöküşe

sürüklenmektedir. AB işbirlikçileri dışında milli düşünen herkesin

kabul ettiği gibi GB anlaşması ile sekiz yılda AB 'paranın,malların,hizmetlerin,iş gücünün

serbestçe dolaşımını'amaçladığı halde Türkiye'ye iş gücünün Avrupa'da serbest

dolaşımını engellemiştir. Türkiye' de iş gücünün serbest dolaşımından

vazgeçmiştir.6 Mart 1995 tarihli Gümrük Birliği Anlaşması ile Türkiye tarım,sanayii,hizmet

sektörlerindeki ithalatın önündeki bütün engel ve kısıtlamaları

kaldırmıştır. Canlı hayvan,et ve et ürünleri,süt

ürünleri,sebze,meyve,un,irmik,şeker ve şekerleme,hazır

yiyecek,tütün,pamuk ve birçok üründe gümrük vergileri sembolik

seviyelere indirilmiştir.













Görülmektedir ki Avrupa Birliği ile Dünya Bankası,IMF,Dünya Ticaret

Örgütü'nün birbirinden farklılıkları olmadığı çıkarılan uyum

yasaları,iktisadi ve siyasi kriterler ve uygulamaları ile

anlaşılmaktadır.. IMF ve DB gibi Avrupa Birliği de yerli sanayii ve

tarımı destekleyici ve koruyucu uygulamaların kaldırılması,kamu

tekellerinin yıkılması,yabancı sermaye için her çeşit kısıtlamanın

kaldırılmasını amaçlamakta ve gerçekleştirmektedir. AB bunu gümrük

birliği ile yaparken Amerika Dünya Bankası, İMF,DTÖ ile yapmaktadır..

AB veya ABD birbirlerinin alternatifi değildir. İkisi de bin yıldır

devam eden Haçlı Seferlerinin devamı olarak Türk milletinin ve Türk

devletinin Anadolu topraklarından yok edilmesini hedeflemektedirler.



24 Ocak Kararları ile başlayıp 12 Eylül Darbesi ve ANAP iktidarı ile

devam eden Türk Devletinin tasfiyesi için hukuki zemin ve alt yapı

çalışmaları süratle tamamlanmış. Türkiye ' nin her alanda

liberalizasyonu ,ekonominin dış etkilere açık hale getirilmesi ,milli

devlet ve ekonominin çökertilmesi plan ve programları uygulamaya

sokulmuştur.Bu dönemde uygulanan programlar 1978 de Tokyo da yapılan

Dünya Ticaret Örgütü toplantısında alınan kararlardır. İşte meşhur

'Özal reformları' diye yere göğe sığdırılamayan uygulamalar bu toplantılarda

alınan kararların noktası noktasına hayata geçirilmeleridir.



Et Balık Kurumu,Süt Endüstrisi Kurumu,Yem Sanayii ve birçok tarımı

destekleyen,köylünün sömürülmesini önleyen tarım kit ' leri özelleştirme

adı altında eşe dosta peşkeş çekilerek yok edilmişlerdir. Yine bu dönem

sigara tekeli kaldırılmış,yabancı sigara tekellerine iç piyasa

açılmış. Tekel yatırımları durdurulmuş,üretim ve kalite kasıtlı olarak

düşürülmüştür .Çay üretimi özel firmalara açılmıştır,Bu tarım kit ' leri

önce özel bankalara yüksek faizlerle borçlandırılmış, partizanlar

tarafından soyulmuş sonra da zarar ediyorlar denilerek satılıp

kapatılmışlardır. Bütün bu uygulamalar Dünya Bankası istekleri ve

daha sonra İMF ye verilen niyet mektuplarında verilen talimatlara göre

yapılmıştır. Özal 1984 yılında G-7 ve uluslararası şirketlerin

istekleri doğrultusunda çay tekelini kaldırmış ,sonraki hükümetler de İMF ye

verdikleri niyet mektuplarında Çay-kur'u 2003 yılında

özelleştireceklerini taahhüt etmişlerdir.



2001 de yaratılan ekonomik kriz sonrası Türkiye İMF ye tam teslim

edilerek Kemal Derviş'in Güçlü Ekonomiye Geçiş Programı ile on beş

milyar dolar kredi karşılığı çıkarılan on beş kanunla tarıma son darbe

indirilmiştir. Geldiğimiz noktada 1980 den başlayıp günümüzde devam

eden emperyalist programla geldiğimiz yer neresidir?

İşsizlik,üretimsizlik,gıda maddelerinde pahalılık,yetersiz beslenme ile zekaları yeterince

gelişmeyen çocuklar şehirlerde patlayan nüfus artışı,kapkaççılıklar,sokak

çocukları sayısında büyük artış. Nihayet tarım ürünlerinde kendi kendine yeten

dünyanın yedi ülkesinden biri olan Türkiye ' nin tarım ürünleri

ithalatçısı bir ülke konumuna gelmesi. Artık ülkemiz her yıl 500 000 ton

pamuk,1.200.000 ton mısır,300.000 ton pirinç ,500.000 ton

ayçiçeği ,1400.000 ton soya fasulyesi başta olmak üzere bütün tarım

ürünleri dışalımı her geçen gün artmaktadır.



Uzun yıllar dünyanın en önemli pamuk ihracatçılarından olan ülkemiz

Bugün yılda 550-600 milyon dolarlık pamuk ithal etmektedir. Daha yirmi yıl

öncesi ihracatının %15 ini pamuk satarak karşılayan Türkiye bugün

yılda 500.000 ton pamuk ithal etmektedir. Türkiye bugün pamuk ithalatının %

40 ' ını Amerika' dan, %20 sini Yunanistan'dan geri kalanını ise Suriye,

Paraguay, Güney Afrika, Çad ve Afganistan'dan yapmaktadır. Bu trajik

gelişme kendiliğinden olmamıştır. Amerika tarım sektörünü her yıl 30

milyar dolar desteklerken,köylüsüne %0,25 faizli krediler verirken

Türkiye yukardan beri anlattığımız İMF ve Dünya Bankası programları

İle tarımını yok etmektedir. Keza Avrupa Birliği de kendi köylüsüne yılda

45 milyar Euro yardım etmektedir. Türk köylüsü bu gün bankalardan normal

ticari faiz üzerinden kredi kullanmaktadır. Doğrudan gelir desteği

adı altında dönüm başına 15 milyon lira para verilerek ister ek ister

ekme denmektedir.



Öte yandan Amerikan bankaları Dünya Bankasının klavuzluğunda iplik

fabrikalarına Amerikan pamuğu almaları için düşük faizli uzun vadeli

krediler açarak yerli pamuk üretimini engellemeye başlamışlardır.

Zaten Türk köylüsü Avrupalı ve Amerikalı çiftçiye göre mazot,ilaç,tohum ve

diğer girdileri %300-400 pahalıya kullanmaktadır. Bu gidişle yerli

pamuk üretimi tarihe karışabilir.



Pamukta olanlar diğer ürünlerde de olmaktadır. Tütün üretimimizin

üzerinde oynanan oyunlar bir başka faciadır. Türkiye on yıllardır

tütün ihracatında ilk beş sıradadır. Türkiye bu ihracatından 450.000 milyon

dolar gelir sağlamaktayken Özal sigara üretiminde tekeli kaldırarak

yabancı sigara tekellerine iç piyasayı açtı. Türkiye tütün ithal eder

duruma düştü. Tekel sigara fabrikalarına 1986 dan beri hiçbir yatırım

yapılmadı. Kalitesiz üretim için her türlü sabotaj yapıldı. Yabancı

sigara tekellerinin iç tüketimde %60 a varan bir pazar payı elde

etmeleri sağlandı. Tütün üretimine kotalar konarak 1999 da 251.000 ton olan

üretim 2000 yılında 208.000 tona 2002 yılında ise 120.000 tona düşürülmüştür..

Amerika'dan ve Nijerya'dan virjinya tipi tütün ithal edilirken

Yunanistan ' dan da Türk tipi tütün ithal edilmektedir. Zaten zor durumdaki Türk

tütüncülüğüne son darbe Amerika'da hazırlanıp gelen Kemal Derviş'in

kabul ettirdiği tütün yasası olmuştur. Devlet artık tütün almayacaktır,

üretici tüccarın insafına terkedilmiştir. Türk tütünü en kıraç ve verimsiz

topraklarda yetişmektedir Bu topraklarda başka bir ürün

yetişmemektedir. Tütün üretimi küçük arazi parçalarında aile tarımı olarak yapılmaktadır.

Babalar,çocuklar ve torunlar 14 ay çalışarak ürün elde

edilebilmektedir.14 aylık çabanın sonunda asgari ücret seviyesinde

bir gelir sağlanmaktadır..500.000 civarında aile aşağı yukarı 2.500.000

nüfus,tekel fabrikalarında çalışan otuz bin işçi işsizler ordusuna

ilave edilmektedir. 2001 yılında Türkiye'de 8 katrilyonluk sigara satışı

yapılmış.Satış fiyatının %70 inin vergi ve çeşitli fonlar olduğu

düşünüldüğünde sigaradan devlet gelirinin5.6 katrilyon (4 milyar

dolar) olduğu anlaşılır. Ayrıca 2.5 milyon kişiye ekmek kapısı olmasını da

düşünürsek böyle bir gelirden devlet nasıl vazgeçer. Türkiye en son

Amerika'dan 1 milyar hibe veya 8.5 milyar dolar borç karşılığı dış

politikasına ipotek koydurup Amerika'ya destek olmayı kabul

etmiştir . Bu kredi Türkiye Kuzey Irak'a kendi başına girdiği takdirde



durdurulacaktır. Yani Türkiye bu krediyi almak için Kuzey Irak'ta ki

politikalarından vazgeçmiş olmaktadır.













Fındık,üzüm,incir,şeker pancarı ve diğer ürünler de de aynı oyunlar

oynanmakta köylü ve üretim bitirilmektedir .En son fındıkta oynanan

oyununun başak aktörünün Tayyip ' in danışmanlarından Cüneyt Zapsu

olması dolayısıyla basında geniş yer almıştır. Dünya üretiminin çok düşük

olduğu bir yılda ucuz fiyatlarla üreticinin malı alınmak ıstenmektedir.



Pancarda da aynı oyunlar oynanmaktadır. Bir yanda pancar ekimi

Engellenip şeker fabrikaları kapatılırken öte yandan Amerika'dan ithal mısır

getirilerek nişasta bazlı şeker üretimi artırılmaya çalışılmaktadır.

Pancar üreticileri gazetelere verdikleri tam sayfa ilanlarla bu

İhaneti halka duyurmaktadırlar. Avrupa ve Amerika'da nişasta bazlı şeker

üretim kotası %2 iken Türkiye'de önce %10a şimdi de %15e

çıkarılmaktadır.500.000 ton şeker fazlamız varken şeker fabrikaları kapatılırken bu kararın memlekete ne faydası vardır. Türkiye'de beş büyük nişasta üreticisi

vardır. Birisi Cargill ' in yasalara aykırı ve İznik gölü'nü

kirletecek fabrikası diğeri yine Cargill ve meşhur ÜLKER 'in ortak olduğu Pendik

Nişasta 'dır. Tayyip Erdoğan ' ın yıllardır Ülker ürünlerini Üsküdar

dağıtıcısı ve oğlunun da KolaTurka dağıtıcısı olduğunu ;Maliye Bakanı

Unakıtan ' ın Ülker ' in muhasebecisi ve oğlunun da mısır ithalatı yapan

şirketi olduğunu hatırlarsak iş anlaşılır. Bir yanda sekiz milyon

üretici ,otuz şeker fabrikasında otuz bin işçi ve on binlerce

kamyoncu esnafı diğer yanda uluslar üstü bir şirket olan Cargill ve müslüman

(!) mukaddesatçıI(!) Ülker. Sekiz milyon insanın ekmeğine göz dikerek

Amerika ' dan mısır getirip şeker yapacaklar.



1980lerden beri devam eden Dünya Bankası,İMF Gümrük Birliği

politikaları ile Türk tarımı yok edilmektedir .Bu gün ülkemiz yılda 14-15 milyar

dolar tarım ürününü dışardan almaktadır.Önümüzdeki beş yılda bu miktarın

yirmi milyar doları geçebileceğini tahmin etmekteyiz .Amerika Türkiye' borç

vermezse veya Avrupa ve Amerika tarım ürünleri fiyatlarını

yükseltirlerse Türk halkı Somali veya Arjantin örneğinde olduğu gibi aç mı

kalacaktır?



Tarım sektörünün tasfiyesiyle nüfusunun %70i doğrudan ve dolaylı

olarak tarımdan geçinen bu ülkede insanların nasıl yaşayabileceği hiç

hesaplanmamaktadır. Tarımla uğraşan nüfusun gelişmiş ülkelerde olduğu

gibi %10 ' lara indirileceğinden söz edilmektedir. Peki bu iş nasıl

olacaktır. Mevcut sanayimiz tasfiye edilirken,fabrikalar kapatılırken

bu insanları nerede istihdam edeceksiniz.1980lerden beri ülkemizde ciddi

bir sanayii yatırımı yapılmamıştır Yapmaya kalksanız bile bunu bu gün

nasıl finanse edeceksiniz. Bir kişinin sanayide iş bulabilmesi için 50.000

dolarlık yatırıma ihtiyaç vardır.



Bütün cumhuriyet tarihi boyunca devlet çarkının dönmesi tarım

Ürünleri fiyatlarının düşük tutulması sonucu artı değerin devlete ve özel

kesime transferi sayesinde olmuştur. Alt yapı ,sağlık,enerji,bankacılık

kitler, kamu ve özel sektör yatırımları bu memlekette ne yapılmışsa tarımdan

elde edilen kaynaklarla sağlanmıştır. Ekonominin itici gücü seksen yıl

boyunca hep tarım olmuştur. 1980lerden beri uygulanan neo-liberal monetarist

politikalar sonucu ülkemiz faiz sarmalına sokulmuştur .Bu gün iç borç

177 katrilyon liraya bunun faizi ise 85 katrilyon liraya çıkmıştır.85

katrilyon liranın % 90 ı 2000 tefeciye ödenirken kırk milyonu aşkın

köylü nüfusuna verilen 1-2 katrilyonluk destek kaldırılmaya

çalışılmaktadır. Atatürk'ün 'köylü efendimizdir' sözü boş bir laf değildir.



Tarımın gelir getirmemesi hatta bazı seneler yapılan masrafın bile

Geri alınamaması şehirlere göçü artırmakta tarım arazileri ekilememektedir.

Köylü geçinememekte, Ziraat Bankası ve kooperatiflere borcunu

ödeyememekte traktör ve tarlasına haciz gelmektedir. Bunun sonucu

olarak tarım arazisi fiyatları tarımdaki çöküşe bağlı olarak ucuzlamaktadır.

İşte bu ortamda yapılan ve yapılacak kanun değişiklikleri çok önem

kazanmaktadır. AB ne uyum yasaları içinde olan 'yabancılara toprak

edindirme' 57,58 ve 59cu hükümetler zamanında kabul edilen Kamu İhale

Kanunu,Endüstri Bölgeleri Kanunu,Yabancıların Çalışma İzinleri

Hakkında Kanun, Doğrudan Yabancı Yatırımlar Kanunu gibi kanunlarla

sağlanmaktadır .Ayrıca 1934 tarihli Tapu Kanunundaki 35. Madde

değiştirilerek yabancıların 300 dönüme kadar toprak almaları

sağlanmış.300 DÖNÜMÜN ÜSTÜ İÇİN Bakanlar Kurulu kararına

bağlanmıştır .Böylelikle Türkiye topraklarının süratle yabancıların

eline geçmesinin önündeki milli hukukun koyduğu bütün engeller kaldırılmaktadır.



Devlet bütçe açıklarını kapamak,faiz ödemelerini yapmak için

Topraklarını satacak. Köylü ekemediği biçemediği,geçinemediği için topraklarını elden

çıkaracak .Bu paralar faiz ödemesi ,tarım ürünleri ,içki , lüks ve

tüketim maddeleri dış alımı için yine dışarıya gidecektir. Devletin

ve milletin topraklarının kaybedilmesi yanımıza kar kalacaktır.



Bu senaryo gerçekleşirken Ziraat Bankası'da Citibank , HSCB veya

Bunlara bağlı bir bankaya satılarak borçlu, hacizli, ipotekli köylünün

toprakları da otomatik olarak uluslar üstü tekellerin eline geçecektir.

İnsanımız iş bulabilirse kendi toprağında 1dolar yevmiye ile köle olacaktır .Orta

ve Güney Amerika Afrika halkları gibi.Tabii bu gidiş

engellenmezse .Değişimci, dönüşümcü, küreselleşmeci, neo -liberal

hainler durdurulmazsa... Bu bir komplo teorisi değildir. Aynen Osmanlı

devleti ' nde yaşanmıştır. 1867 de bugün olduğu gibi 'yabancılara

toprak-mülk edindirme yasası' çıkarıldı .Bu yasa sonucunda başta ege bölgesi

olmak üzere sadece İngilizler 2.8 milyon dönüm toprak aldılar .Buna

Rum,Ermeni,Yahudilerin eline geçen topraklar da ilave edilirse 5-6

Milyon dönüm toprak Türk köylüsünün elinden alınmış olmaktadır. Toprağı

olmayan bir toplumun hiç bir hakkının olmayacağı açıktır. Mehmet Akif'in

dediği gibi 'Hiç ibret alınsaydı tekerrür eder miydi tarih' Aynı felaketleri

yaşamamak için bütün millicilerin bu emperyalist saldırıya karşı tek

vücut olarak savaşmaları gerekmektedir...









KAYNAKÇA



1-Bolluk içinde Yoksulluk, çeviren A. Başer Kafaoğlu ,Kaynak yayınları 2001



2-Tarladan sofraya tarım,Abdullah Aysu, Su Yayınları 2002



3-Ziraat Odaları Birliği basın bültenleri ve web sayfaları



4-Yabancılar Toprak Ediniyor,Turgay Tüfekçioğlu, Orkun Dergisi,Eylül 2003
 
Ynt: TÜRKİYE TARIMININ ÇÖKERTİLMESİ

Uzun yillar zemin hazirlandi ve AKP hükümetinin son darbeleriylede durum ortada zaten. Allah sonumuzu hayr-etsin. Eksen bi türlü ekmesen bi türlü. Insallah tez zamanda bunlardan kurtuluruzda bunlarin yaptiklariyla kaliriz. Bi dönem daha Hükümette RTE yi düsünemiyorum...
 
  • Beğen
Tepkiler: bahadır26
Ynt: TÜRKİYE TARIMININ ÇÖKERTİLMESİ

Ağır abi link=topic=37803.msg321813#msg321813 date=1294432273' Alıntı:
[size=12pt]Sitemiz kuralları gereğince forumda siyaset konuşmak yasaktır lütfen dikkatli olalım [/size]
Konuyu kilitlemek zorunda bırakmayın
Sayin Muhtar, bu ülkenin en büyük kaybi insanlarin siyaset konusmamasi, susturulmasi ve siyasetin meclisin disina cikarilmamasidir. Madem kural bu konusmayiz ama bence biraz daha esnek olmalisin...
 
Ynt: TÜRKİYE TARIMININ ÇÖKERTİLMESİ

Benim yengem Amerikalı yazın tatile geldiklerinde migorsa gittik fiyatlara bir baktı bu ne dedi siz herhalde çok zenginsiniz neden dedim,bizde 4 tam piliç 3 dolar burda 1 piliç 8 tl,bizde bir litre süt 30 cent sizde 1,5 tl,1 kg et 5/6 dolar bizde 25 tl yaz yaz bitmez,eletrik,su,benzin,elektronik hatta dayım diyor ki eğer bir çiftlik kuracaksan şehir dışında arazi fiyatlarıda çok uygun burdaki gibi değil diyor.Geçen gün pamuk kazak aldım 79 tl kaç gr diye tarttım 600 gr yani bana 600 gr pamuğu 79 tl ye sattılar ben böyle zenginlik görmedim.Önceki yıl tarlamıza biçer girmedi çünki biçme parasını mahsul karşılamıyor.Tarlayı sulayalım diyoruz ruhsat verilmiyor.Peki orta anadoluya su taşıma projesi neden yapılmaz milyonlarca m3 suyumuz denizlere dökülürken orta anadolu kuraklıktan yanıyor.Nedeni çok basit bizim suyumuz bizim değil yazın İstanbul,da dünya su forumu yapıldı öyle anlatıldı ki bakın dünya su forumu bizde yapılıyor biz çok gelişmiş ülke olduk.Peki forumun ana konusu neydi Türkiye sularının bir kısmının kullanımı yabancı konsorsiyuma devredilecek yani bizim suyumuzu başkaları yönetecek peki bu durumda bize bırakınız tarla sulamayı içecek su verirler mi?
Ben artık ülkemizin bu gidişe bir dur demesini umut ediyorum.
 

Türkiye tarımının çökertilmesi için; 15 günde 15 yasa çıkararak büyük katkı sunan Kemal Derviş ve saz arkadaşları ile IMF'yi unutmuyoruz.

Tarımın 20 yılda geldiği nokta onların eserin. Birde en başta bunları uygulayacağını kabul edip, ısrarla uygulayanların eseri.

 

Benzer Konular