İklim Değişikliğine Ziraî Uyum

Daha önce okumuş olduğum bir yazıydı. İklimler üzerine araştırma yaparken denk gelmişti. Belki faydalanan olur.

[size=14pt]İklim Değişikliğine Ziraî Uyum[/size]

[size=12pt]Prof.Dr. Harun AVCI [/size]

12.jpg


İklim, sanıldığının aksine sabit değil, değişkendir; Yerküre'nin yaklaşık 4,5 milyar yıllık tarihi boyunca hep değişmiştir. Bu yüzden bir bölge belli bir dönemde çok sıcak iken başka bir dönemde daha ılık hâle gelmiştir. Aynı şekilde, yağışlı bir bölge zamanla kuraklaşmış, kurak bir bölge ise, bol yağışlı olmuştur. Yakın tarihimiz itibariyle, 19. yüzyılın ortalarında iklimin değiştiği yeni bir döneme girilmiş, 1800'lü yılların ortasından beri, dünya ortalama sıcaklığı yaklaşık 0,6 °C yük-selmiştir. 1990'lı yıllar son 100 yılın en sıcak on yıllık periyodu, son 100 yıllık dönem ise, son bin yılın en sıcak zaman dilimi olmuştur. Geliştirilen iklim modellerine göre, küresel ortalama sıcaklık, 21. yüzyıl boyunca 2-6 C yükselecektir. Tahmin edilen bu ısınma, dünya yüzeyine eşit olarak yayılmamaktadır. Karalar okyanuslara ve kıyılara göre daha çok, kutuplar Ekvatoral bölgelere göre daha hızlı ısınmaktadır.

Dünyanın sıcaklığı yükseldikçe, yağışların şiddeti ve şiddetli yağışların meydana gelme sıklığı da artmaktadır. Bazı bölgelerde yağış miktarı azalırken, bazı bölgelerde artmaktadır. Meselâ, Güney Avustralya ve Afrika'nın büyük çoğunluğu gibi subtropikal bölgelerde yağışlarda azalmalar olmakta ve bu azalmanın küresel ısınmaya paralel olarak devam edeceği beklenmektedir. Ilıman Kuzey Yarımküre'de ise yağışların artacağı tahmin edilmektedir.

Türkiye'de de iklim değişikliği yaşanmaktadır. En fazla hissedilen değişiklik, yaz mevsimindeki sıcaklık artışları ve yağışlardır. Sıcaklık artışları çoğunlukla batı ve güneybatı bölgelerinde gerçekleşmektedir. Yağışlar noktasında, Ege ve Akdeniz kıyıları boyunca yıllık yağış miktarı azalmakta, Karadeniz kıyısı boyunca artmaktadır. Bu artma ve azalmanın devam edeceği ve buna bağlı olarak bazı havzalardaki yüzey sularının yaklaşık 2030 yılına kadar % 20, 2100 yılına kadar % 50 nispetinde azalacağı tahmin edilmektedir.

İklim sistemindeki bu değişmeler, eğer gerekli tedbirler alınmazsa, Afrika'dan Asya'ya kadar geniş bir bölgede geçimini ziraattan sağlayanları ve bilhassa küçük, yoksul, imkânları az, teknolojiden yoksun çiftçileri çok etkileyecektir. Yeterli gıda üretememe, onlar için en önemli mesele olacaktır. Gıda maddelerini üretemeyen bu insanlar, göçler ve hastalıklarla yüz yüze gelmek gibi ikinci bir problemle de karşılaşacaktır.

Ne yapılabilir?

İklim değişimi, sebebi ne olursa olsun, zararlarına karşı tedbir almamız ve faydalı yönlerini değerlendirmemiz gereken, diğer bir ifadeyle uyum sağlamamız gereken bir gerçekliktir. Uyum sağlama ise, iklimle varlıklar arasındaki ve iklimle ziraat arasındaki münasebeti, ilmî hakikatler ışığında anlayarak ve gidişatın farkına vararak mümkün olabilir. Meselâ sıcaklığın arttığı yerlerde sıcağı seven bitkiler, kuraklığın arttığı yerlerde kuraklığa dayanıklı çeşitler yetiştirilebilir. Diğer taraftan, su israfı önlenebilir ve toprak daha iyi korunabilir. Ayrıca, sıcağa, kuraklığa, hastalığa dayanıklı ve bol verimli bitki çeşitleri elde etmek için ıslah çalışmaları yapılabilir.

İklim değişikliklerinin ziraî üretime tesirleri

Tarla bitkilerinden tahıllar, yağlı tohumlar ve baklagillerin farklı türleri vardır ve bunların olgunlaşma süresi, sıcaklığa ve birçok durumda gün uzunluğuna bağlıdır. Sıcaklık artışı durumunda kültürel işlemler iyileştirilmez veya yetiştirilen alan değiştirilmezse, sıcaklıktaki bu değişme, gelişme süresini kısaltır ve ürünü azaltır. Isınmanın tesirini önlemek için, tohum ekim tarihini değiştirmek ve daha uzun bir sezon kullanmak en basit bir uygulamadır. Diğer taraftan ısınma, bazı türlerde gelişme sezonunun kısalmasını sağlayabilir ve ürün için gerekli su miktarını artırabilir. Uygun kültürel tedbirlerle bu deği-şikliklerin üstesinden gelmek mümkün olabilmektedir.

Şeker pancarı sıcaklığın artmasından fayda görebilir. Çünkü bu bitkilerin gelişmeleri, belli bir zamanla sınırlı değildir, yeterli su sağlandığında gelişme süreleri artırılabilir. Isınma, havuç gibi gelişme dönemi sınırlı olmayan türlerin büyümesini ve ürünü teşvik ederken, soğan gibi bitkiler için gelişim süresini ve ürünü azaltır.

Sıcaklık artışıyla, günümüzde Avrupa'da çok dar bir alanda yetişen birçok sebze, daha geniş bir alanda yetişebilir bir hâle gelecektir. Sıcaklık artışı, bazı bölgelerde hasat süresini uzatma ve böylece yıl içinde daha uzun bir periyotta, pazara ürün sağlama imkânı sunmaktadır. Büyük sıcaklık artışları, karnabahar gibi soğuk sezon sebzelerinin, kuru bölgelerde üretimini azaltabilir.

Meyve ağaçlarının ürün vermesi birkaç yıl aldığı ve sonrasında bu ağaçlar uzun bir zaman ekonomik olarak verimli kaldıkları için, iklim değişikliğine karşı çok hassastır. Mesela bağ, yüksek sıcaklık isteyen odunsu uzun ömürlü bir bitkidir. Bu yüzden küresel ısınma neticesinde Avrupa'da asma yetiştirmeye uygun alanlar, kuzeye ve doğuya doğru genişlemektedir. Diğer çok yıllık bir bitki olan zeytin, düşük sıcaklığa duyarlı tipik bir Akdeniz bitkisidir. Su kıtlığına dayanıklı olsa da, fazla yağış alan veya sulanan yerlerde, yüksek verim sağlar. Zeytin yetiştirme için iklim yönünden uygun olan alanların, sıcaklık ve yağıştaki değişmeler sebebiyle genişleyeceği beklenmektedir. İklimin ısınması ile Avrupa'daki potansiyel zeytin ekim alanlarında kuzeye doğru bir kayma olacaktır. Fransa, İtalya, Hırvatistan ve Yunanistan'ın önceden zeytin yetişmeyen bazı bölgeleri günümüzde zeytin için uygun hâle gelmiştir. Aynı şekilde Türkiye'de de zeytin yetiştirmeye uygun alanlar, kıyı kesimlerden iç kesimlere doğru genişlemektedir. Mesela, 25-30 yıl önce zeytin yetişmeyen Denizli civarı ve Toroslar'ın 800-1000 metre yüksekliğe sahip güney yamaçları, şimdi zeytin üretilen yerler hâline gelmiştir. Bu durum, sıcaklık artışlarının bir neticesidir.

Sıcaklık değişmesi yanında, yağış ve su kaynaklarındaki değişme de arazi kulanım şekli ve yönetimine tesir etmekte, tarihi seyir içinde önemli değişikliklere sebep olmaktadır. Mesela, Gediz Nehri'nin suyu 1970'li yılların sonlarında yetersiz olmaya başlayınca, çok su isteyen çeltik üretimi, ovada yasaklanmıştır. Bunun gibi, gelecekteki potansiyel iklim değişikliği de insanların faaliyet alanlarında ve arazi kullanımında çok büyük değişikliklere sebep olabilecektir. Bu değişme sürecinde, iklim değişikliği gerçeğini göz ardı eden ve onunla uyumlu olmayan politikalar, insanları sefalet, açlık ve yoksulluk içine düşürecek, toprak, bitki ve su kaynaklarının bozulmasına ve kalitelerinin azalmasına sebep olacaktır. Daha kötü bir politika ise, yaşanan ve yaşanması muhtemel gerçekler karşısında insanları duyarsızlaştırmak, dikkatleri farklı yönlere çekmek ve böylece onları hiçbir şey yapmadan kurak dönemlere dayanmaya cesaretlendirmektir.

İklim değişimine uyum tedbirleri

Ziraatla geçinen insanlar, iklim değişiminden en fazla etkilenecek kimselerdir. Eğer bu kişiler iklim değişimi hâdisesinin kendileri açısından ne gibi neticeler doğuracağının farkına varırlar ve buna karşı plânlar yapar, stratejiler geliştirir ve bunları uygularlarsa, tehdit gibi gözüken hâdise onlar için faydalı hâle dönüşebilir. En azından, onun zararından korunmuş olurlar. Ziraî faaliyetlerde iklim değişimine uyum stratejileri, kısa ve uzun dönemli olabilir.

Kısa vadeli tedbirler

Kısa dönemli uyum, sistemde büyük bir değişiklik yapmadan üretimi artırma gayretleridir. Bunlar iklim değişikliğine karşı diğer sektörlerden ve ülke politikalarından bağımsız olarak alınabilecek ilk tedbirlerdir.

Kuraklıkla mücadele önlemlerinin büyük bir kısmı topraktaki nemin korunması uygulamalarına dayanır. Böyle uygulamalar koruyucu toprak işleme ve sulama yönetimini ihtiva eder. Koruyucu toprak işleme, önceki sezonun ürün artıklarının tamamını veya bir kısmını toprak yüzeyinde bırakma uygulamasıdır. Bu, toprağı rüzgâr ve su erozyonundan korur, buharlaşmayı azaltır ve yağışın toprak içine süzülmesini artırır. Böylece nem toprakta tutulur ve toprak sıcaklığı azalır. Tarlaların lazerle tesviye edilmesi, sıfır veya minimum toprak işleme, artıkları arazide tutma, anızla malçlama, nadasa bırakma, sıra aralığını artırma, bitki yoğunluğunu azaltma, ekim zamanlarını düzenleme, erozyon kontrolü gibi yeni tarla teknikleri ve yaklaşımlarla topraktaki nem korunabilir.

Sulama yönetimi ise, kullanılan suyun faydalılığını artırmak için sulama zamanı ve miktarını belirlemektir. İyi bir sulama programı ile üründe fazla bir azalma olmadan kısıtlı su kaynaklarıyla sulama yapılabilir. Sulamanın programlanması, toprak nem miktarının izlenmesi ve yüzey sulama yerine damla sulama gibi su tasarrufu sağlayan yöntemlere geçilmesi sulama etkinliği arttırılabilir.

Yüksek sıcaklık ve kuraklığa karşı alınabilecek kısa vadeli bir diğer tedbir, ekim tarihlerinin ve ürün çeşidinin değiştirilmesidir. İklimin daha sıcak hâle gelmesi, ilkbahar ürünlerinin daha erken ekilip dikilmesine izin verir. İlkbaharda daha erken ekim yapılması gelişme sezonu uzunluğunu artırır, bu da ürün potansiyelini artırır; çünkü nem yeterli ve sıcaklık zararı riski düşük olur. Ayrıca erkenci çeşitlerin seçilmesi sıcaklık ve su stresinden kaçınmak için daha iyi fırsat verir. Kuraklık ve sıcaklık artışında böyle bir strateji izlenebilir. Erken ekim ve geç olgunlaşan çeşit ikilisi ise soğuklanma ihtiyacını karşılamak için kullanılabilir.

Uzun dönemli tedbirler

İklim değişiminin sebep olduğu zorluklara uyum sağlamak için uzun dönemli ve daha esaslı değişikliklerin yapılması gerekir. Bunların başlıcaları, daha dayanıklı ürün çeşitlerinin yetiştirilmesi, arazi tahsisatının değiştirilmesi, alternatif ürünlerin kullanılması ve işletme sistemlerinde değişiklikler yapılmasıdır.

İklim değişikliğine karşı alınacak uzun vadeli tedbirlerden biri bitki ıslahıdır. Hem klâsik metotlar hem de biyoteknoloji teknikleri kullanılarak sıcaklık ve kuraklığa dayanıklı çeşitlerin geliştirilmesi, iklim değişikliğine karşı diğer bir ziraî uyum faaliyeti olarak düşünülebilir. Bu maksatla bitki genetik kaynakları yeniden gözden geçirilebilir, önceden ziraî üretimde kullanılmayan türler de dâhil olmak üzere bütün türler içinden sıcaklığa, kuraklığa, hastalıklara dayanıklı ve verimi yüksek olanlar tarıma kazandırılabilir.

Alternatif ürün seçimi de, iklim değişimine karşı alınabilecek tedbirlerden biridir. Alternatif ürün seçilirken iklim, toprak ve su kaynakları gibi çevre şartları ve pazar talebi dikkate alınarak daha çok fırsat sağlayan ürünlere öncelik verilir. Bazı bitkiler daha az su kullanır ve sıcaklığa daha dayanıklıdır, bundan dolayı kuraklığı diğerlerine göre daha iyi tolere eder. Meselâ, sorgum ve mısır; yem bitkisi olarak kullanılan iki bitki çeşididir. Sorgum sıcaklığa ve kuru şartlara daha toleranslıdır; fazla su ve gübre ihtiyacı bulunmamaktadır. Mısır bitkisi ise, nemli bölgeleri sever ve çok su tüketir. Bu yüzden su kıtlığı olan yerlerde yem bitkisi olarak mısır değil sorgum yetiştirilebilir. Aynı şekilde, yaz yağışlarının azaldığı ve yaz sıcaklığının arttığı bölgelerde kışlık buğday, mısır ve sebzelerin ekildiği alanlar artırılıp; yazlık buğday, arpa ve patates gibi bitkilerin ekim alanları azaltılmalıdır. Bu şekilde, arazilerin değişen iklim şartlarına göre yeni ürünlere tahsis edilmesiyle üreticilerin gelir düzeyi korunabilir.

Bu yazıda belirtilen örnekler gibi, hemen hemen her bölge için, iklim değişimine karşı ziraî konularda uyum sağlamada kullanılabilecek farklı tedbir ve stratejileri keşfetmek mümkündür. Bunlar hayata geçirildiğinde, iklim değişikliğinden kay-naklanacak zararlar en aza indirilebilir; hattâ iklim değişimi faydaya dönüştürülebilir.

12_1.jpg
 

Benzer Konular