Okul sütü

Çocuklar süte “bayıldı...”

Serumla ayılttılar.

Aşırı doz’dan diyen var.
Sanırsın damardan bastılar.

Halbuki...
İzmir Büyükşehir Belediyesi, 2005’ten beri, yedi senedir aralıksız, her gün, 207 bin öğrenciye süt içiriyor. Henüz psikolojisi bozulan görülmedi. Doğuştan “psikopat” demek ki bizim oralı çocuklar!

Peki, orda nasıl öyle oluyor da, burda niye böyle oluyor derseniz?

Bu iş kömür dağıtmaya benzemez.
Hükümet, okullara beş günlük sütü toptan veriyor, depola, gün gün dağıt diyor. Süt bu, gazoz değil, bozulur. Sınıf kadar buzdolabı yapsan, gene yetmez. Nerede koruyacaksın?

İzmir Büyükşehir Belediyesi, Tire Süt Kooperatifi’yle çalışıyor. Kooperatif’in ortakları, o gün sağıyor, o gün dolduruyor, klimalı araçları var, her sabah saat 4’te yola çıkıyor, 246 okulu tek tek dolaşıyor, gazete dağıtır gibi, öğretmenlere teslim edilmesiyle, çocukların sütü içmesi bir oluyor. Taptaze.

Hükümet, uzun ömürlü süt dağıtıyor. İyi korunursa, altı ay bile dayanıyor ama, raf ömrünü uzatmak için kullanılan yöntemler tartışılıyor.

İzmir Büyükşehir Belediyesi, annelerin tercihi olan, günlük üretilen ve günlük tüketilen “pastörize” süt dağıtıyor. Daha az işlemden geçirildiği için, besleyici açıdan çok daha faydalı olduğu biliniyor.

Hükümet, güya uzun ömürlü süt dağıttı ama, belli ki soğuk zincir kopmuş, bismillah, daha ilk günden binlerce çocuk hastanelik oldu.

İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin soğuk zincir’i yedi senedir buz gibi.

Bakanlar Kurulu kararında açıkça görüldüğü üzre, üretim fazlasının değerlendirilmesi amaçlanıyor. Oysa, fazlasını çocuğa verelim demek, yemek arttı, dökmeyelim de, köpeğe verelim demek gibi bi şeydir.

İzmir Büyükşehir Belediyesi, Tire Süt Kooperatifi aracılığıyla “sözleşmeli üretim” yaptırıyor. Kim, ne kadar üretecek, parasını ne zaman alacak, hesabını kitabını taaa en başından biliyor, elde kalmıyor.

Hükümet, sanayiciden alıyor. Sanayici elbette canımız ciğerimiz ama, üretici üvey evlat mı? Sanayicinin cebine doldurulan paranın, anca “harçlık” kadar bölümü üreticinin cebine kalıyor.

İzmir Büyükşehir Belediyesi, kooperatif’ten, yani direkt üreticiden alıyor, aracı yok, komisyon yok. Ödenen paranın tamamı üreticinin cebine giriyor. Aportta bekleyen tüccarın kucağına oturmuyor.

Tarım Bakanı’nın mebus olduğu Diyarbakır’da bile çocuklar zehirlendi, dünyaya film olduk.

Tire Süt Kooperatifi’nin uygulamaları, Birleşmiş Milletler tarafından “dünyanın en iyi kalkınma modeli” seçildi.

(İneğin kaç memesi olduğunu bilmeyen yalaka tipler, tarım uzmanıyım diye ortalıkta gezinirken... Tekelleşme karşıtı, üretici odaklı projeleriyle “dünyanın en başarılısı” seçilen Tire Kooperatifi’nin Başkanı Mahmut Eskiyörük’e, merak edip, bu işi nasıl başardın diye soran bile olmadı.)

(Bakın iddia ediyorum, adam gibi adam Mahmut Eskiyörük’ü Tarım Bakanı yap, bu memleket en geç beş sene içinde, yeniden “kendi kendine yeten yedi ülkeden biri” olmazsa, Tire’ye gider anırırım.)

Ve, şimdi sıkı durun!

Hakkında 400 sene hapis cezası istenen İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, İzmir’in çocuklarına, her gün, 200 mililitre sütü kaç liraya satın alıp, içiriyor?
37 kuruş.
Hükümet, aynı İzmir’de, aynı çocuklara, aynı inekten, aynı miktarda sütü, kaç liraya içiriyor?
53 kuruş!

Kalkınma modeli, 37 kuruş.
Psikoloji modeli, 53 kuruş.


Çarp canım kardeşim aradaki “aşırı doz”u ülkenin geneliyle... Süt’ten çıkmış “ak” kaşığı bulursun
 
Ynt: Okul sütü

Kişisel fikrim süt dağıtılması çocuklar ve tarım sektöründen ekmek yemeye çalışan bizler için iyi bir şey. Bu yaşta süt içme alışkanlığı kazanan çocuklar hayat boyu süt tüketme alışkanlığıda kazanmış olurlar diye düşünüyorum. İlkbaşta aksaklıklar olması doğal , önemli olan bunları giderilecek çalışmalar yapılması ve verilen bu hizmetin kaliteli ve sağlıklı bir şekilde devam etmesi.
Özellikle basın süt konusunda tam anlamıyla bir yaygara kopardı , et fiyatları yükseldiğindede bunu yaptılardı , sonra ithalatın önü açıldı zararlı çıkan yine üreticiler oldu. Hangi partiye oy verirseniz verin , elinizi vicdanınıza koyun , bu süt işi düzgün yapıldığı takdirde üreticiye ve öğrencilere faydalı bir uygulama mı? Bunu kendimize soralım. Yılmaz Özdil güzel bir örnek vermiş , ama İzmir ve Türkiye ölçeği bir mi? bunun cevabını vermek lazım , yurdun dört bir tarafında ücra köy okulları , uzak yerler , hakikaten çok zor bir organizasyon , üstelik süt te çok uzun süre dayanan bir gıda maddesi değil. Bence bu uygulama çocuklarımızın ve üreticilerimizin geleceği için mutlaka devam etmeli , ürettiğimiz tarım ürünlerine talep oluşturulmalı diye düşünüyorum. Tabiki olumlu anlamda eleştirilerimiz olacak bunada kabul. Ama amaç üzüm yemek olmalı , bağcıyı dövmek değil. Büyüklerimiz zamamında okullarda bu uygulamanın olduğunu , ama süt yerine süt tozu da dağıtıldığını anlatırlar hep. Umarım bu ülkede hepimiz için güzel işlerde olur.
Saygılarımla.
 

Benzer Konular