Sektör, yağlı tohumlu bitki üretimine ağırlık verilmesini talep ediyor

Sektör, yağlı tohumlu bitki üretimine ağırlık verilmesini talep ediyor
09 Mayıs 2013 Perşembe 13:31

Türkiye, yağlı tohum ve bitkisel yağda net ithalatçı konumunda bulunuyor. Bugün itibarıyla yüzde 70 oranında dışa bağımlı olan bitkisel yağ sanayii, yağlı tohum üretiminin hububat gibi bir devlet politikası olarak benimsenmesini bekliyor.

İSTANBUL - Türkiye, yağlı tohum ve ham yağ üretimindeki yetersizlikten dolayı bitkisel yağ sanayiinde net ithalatçı bir ülke konumunda bulunuyor. Hammadde temininde yüzde 70 gibi büyük bir oranda ithalata bağlı olan bitkisel yağ sanayinde yerli üretimin artırılması için çözüm yolları aranıyor. 2012 yılında 3.6 milyar dolarlık ithalat yapan sektör, ihracat bakımından istediği düzeyi yakalayamadığı için aynı zamanda dış ticaret açığı da veriyor. Türkiye bitkisel yağ sektörü son yıllarda süregelen hammadde krizini aşmakta sıkıntı çekiyor. Bugün itibarıyla yüzde 70 oranında net ithalatçı olan sektör, yağlık tohum üretimini artıracak uygulamalar üstünde duruyor. Bu konuda çiftçilerle temas halinde olan işletmeler bulundukları bölgede ayçiçeği üretimine alım garantisi vererek destek olmaya çalıştığı gibi çiftçilere ekipman ve tohum alımında destek veren işletmeler de bulunuyor. Söz konusu çalışmalarla orta vadede ithalatın önünü kesmeyi planlayan sektör artık cari fazla vermek istiyor.

5.6 milyon ton yağlı tohumlu bitki ve türevleri ithal edildi

Bitkisel Yağ Sanayicileri Derneği (BYSD)’nden edinilen bilgilere göre, 2012 yılında 2.5 milyon ton yağlı tohum üreten Türkiye’de sektör, bunun karşılığında piyasaya 680 bin ton ham yağ arz etmiş oldu. Anılan dönemde; 1 milyon 50 bin ton ayçiçeği tohumu, 1.25 milyon ton pamuk tohumu, 112 bin ton soya fasulyesi ve 100 bin ton kolza tohumu üretildi. Fakat mevcut üretim rakamları sektörün ithalat yapmasının önünü alamadı. Çünkü 2012 yılında, Türkiye’nin bitkisel yağ tüketimi 1.75 milyon tonu buldu. Bu rakamın 814 bin tonu ayçiçeği yağı olmak üzere toplam 1 milyon ton likit bitkisel yağ ve 500 bin ton da margarin düzeyinde. Bunun dışında 250 bin ton bitkisel yağ da yem ve diğer sanayilerde tüketiliyor. Mevcut durumda Türkiye, 1.75 milyon ton bitkisel yağ ihtiyacının yalnızca 680 bin tonunu yerli üretimle geri kalanı ise ithalat yoluyla karşılıyor. 2012 yılında 2.1 milyon ton yağlı tohum ve 1.3 milyon ton ham yağ ithal edildi. Bu rakam 1.9 milyon ton yağlı tohum küspesi ithalatı ile birlikte toplam 5.3 milyon tona çıktı. Yağlı tohum ve türevleri ithalatı için toplam 3.6 milyar dolar harcandı. İthalatta soya fasulyesi ağırlıklı olarak ABD, Arjantin ve Brezilya, ayçiçeği tohumu ve ham yağı Ukrayna, Bulgaristan ve Rusya’dan palm yağı ise Malezya’dan yapılıyor. 2012 yılında 710 bin ton yağ ihracatı karşılığında ise 1.1 milyar dolar döviz girdisi sağlandı. İhracat bir önceki yılı göre yüzde 25 dolayında artış gösterdi. Sektörde ihracatın yüzde 85’i Irak’a yapılıyor. Bu ülkeyi Suriye ve Lübnan izliyor.

Hububat üretimi yağlı tohumun 10 katı

Yine BYSD’den edinilen bilgilere göre, yağlı tohumlu bitkiler dünyada stratejik ürün olarak kabul ediliyor. 2012 yılında toplam 450 milyon ton dolayında yağlı tohum üretimi yapıldı. Karşılığında da 150 milyon ton bitkisel yağ elde edildi. Dünyada hububat üretimi yağlı tohumlu bitki üretiminin üç ya da dört katı iken Türkiye’de bu rakam 10 kat seviyesinde. Farklı bir ifadeyle hububat üretimine daha çok ağırlık veren Türkiye, yağlı tohum ve bitkisel yağda net ithalatçı konumunda bulunuyor. Türkiye’de yağlı tohumlu bitkilerin üretiminin ihmal edildiği fikrinde birleşen sektör aktörleri, bu ürünün koruma ve desteklemelerde hep ikinci planda kaldığını savunuyor. Bu yüzden sektörün hammadde bakımından sürekli dışa bağımlı kaldığının altını çizen firma sahipleri, Türkiye’nin petrolden sonra en büyük ithalat kaleminin bitkisel yağ ve hammaddeleri olduğunun altını çiziyor.

İthalatta ambalajlı ürün riski

Sektörün hammadde bakımından dışa bağımlı olması her geçen gün aratan bir yükümlülüğü de beraberinde getiriyor. Artık sektör, hammadde yerine yarı mamul yani ham yağ ithal etme mecburiyeti ile karşı karşıya. BYSD’den edinilen bilgilere göre, Rusya ve Ukrayna gibi ihracatçı ülkeler artık kendi sanayilerini kurduklarından, yağlı tohum ihracatına her yıl yeni ihracat vergisi uygulamaları getiriyor. Bu yolla ilgili ülkeler ham yağ ihracatını da kolaylaştırmış oluyor. Asıl tehlikenin ise bu ülkelerin kendi rafinerilerini kurmasıyla başlayacağı tespitini yapan uzmanlar, sektörün ambalajlı ürün ithal etme tehlikesiyle karşı karşıya kalmasından yana endişe duyuyor. Sözü edilen ülkelerin kendi rafinerilerini kurduktan sonra firmaları ambalajlı ürün almaya zorlayacağı öngörüsünde bulunan uzmanlar, bu durumu engellemek için Türkiye’de yağlı tohum üretiminin artık stratejik ürün olarak kabul edilmesini bekliyor.

Destekleme primleri önemli

Son yıllarda yağlı tohum üretiminin artırılması için çeşitli adlar altında desteklemeler başlatıldığını fakat henüz istenilen başarının yakalanamadığını anlatan BYSD yönetimi, üretimi artıracak bir takım görüşlerini de aktarıyor. Türkiye pazarında özellikle ayçiçeği yağının tüketildiğini hatırlatan dernek yönetimi, bu kapsamda ayçiçeği tohumu üretimini artıracak uygulamaların hayata geçirilmesini bekliyor. Ayçiçeği tohumu üretimi artırılması için fark ödemesi destekleme priminin mutlaka yükseltilmesini en azından kanola destekleme primi seviyesine çıkarılmasını bekleyen dernek yönetimi, ayrıca yağlı tohumlu bitki üretiminin bir devlet politikası olarak benimsenmesini istiyor. Bunun dışında, şeker pancarı ekim alanlarında rotasyona gidilerek yağlı tohum ekiminin de yapılabileceğine işaret eden dernek yönetimi, GAP üretim deseninde yağlı tohumlu bitkilerin mutlaka birinci sırada yer alması gerektiğini altını çiziyor. Son olarak sulanabilir ekim alanlarının artırılması ve bu alanlarda yağlı tohum ekiminin özendirilmesini isteyen sektör aktörleri, Türkiye’nin mevcut tarım potansiyelini değerlendirdiğinde yağlı tohum ithalatından kurtulabileceğine işaret ediyor.
 

Benzer Konular