Ayçiçeği piyasasında deprem...


Tunç arkadaşımız konu içinde paylaşmış ama göremeyen olur diye ayrı bir konu olarak açmak istedim.Ayçiçeğinin durumunu özetleyen bir yazı olmuş okumanızı tavsiye ederim.

http://www.dunya.com/aycicegi-piyasasinda-deprem-153003yy.htm

ALİ EKBER YILDIRIM / TARIM DÜNYASINDAN
Ayçiçeği piyasasında deprem...

Ayçiçeği piyasasında deyim yerindeyse büyük bir deprem yaşanıyor. Geçen yıl tonu 1500 lirayı aşan ayçiçeğinin tonu bu sene sezon başlarken 1000 liranın altına düştü.

Hasadın başladığı Çukurova ' da, Trakya ' da üretici şokta. Artan üretim maliyetlerine rağmen fiyat geçen yılın çok altında. Üstelik alıcı da yok. Sanayici ürün almıyor. Trakyabirlik ise fiyat açıklayamıyor.

Geçen yıla göre üretimi yüzde 35 oranında artan ayçiçeğinde Türkiye kendi ihtiyacını karşılamaktan çok uzak. Bitkisel Yağ Sanayicileri Derneği ' nin verilerine göre geçen yıl 1 milyon 50 bin ton ayçiçeği üreten Türkiye, yaklaşık 800 bin ton ayçiçeği veya eşdeğeri ham yağ ithal etti.

Türkiye ayçiçeğinde bu darboğaza nasıl girdi?

Geçen sezon başında ayçiçeğinin tonu 1200-1300 liraydı. Türkiye ' de de faaliyet gösteren bazı çok uluslu şirketler, 'dünyada ayçiçeği üretimi az olacak' diyerek fiyatı yükseltti. Yerli sanayiciler de bu senaryoya inandı ve ayçiçeğinin tonu 1500 hatta 1600 liraya kadar çıktı.

Trakyabirlik, bu fiyat baskısı altında 1400 lira avans fiyat açıkladı. Daha sonra piyasadaki fiyat oluşumu doğrultusunda fiyatını 1500 lira olarak kesinleştirdi. Yüksek fiyattan ayçiçeği alan sanayici ve Trakyabirlik geçen sezon büyük oranda zarar etti. Çok uluslu şirketlerin senaryosu tutmadı. Dünyada ham yağ fiyatı yükselmedi. Aksine daha da düştü.

Fakat yükselen ayçiçeği fiyatı üreticiyi daha çok üretime yönlendirdi. Üretimde yüzde 30 artış oldu. 2012 ' de 1 milyon 50 bin ton olan ayçiçeği üretimi bu yıl en az 1 milyon 350 bin ton olması bekleniyor. Bazı tahminlere göre 1,5 milyon ton da olabilir.

Geçen yıl yüksek fiyatla alım yapan sanayici zarar ettiği için bu sene düşük fiyata rağmen piyasaya girmekte nazlı davranıyor. Gözler en büyük alıcı olan Trakyabirlik ' in üzerinde. Trakyabirlik ' te geçen yıl piyasanın baskısı ile açıkladığı ton başına 1500 liralık fiyat nedeniyle zarar etti. Bu sene aynı hataya düşmek istemiyor. Bu nedenle fiyat açıklamıyor.

Telefonla görüştüğümüz Trakyabirlik Yönetim Kurulu Başkanı Rafet Sezen, piyasadaki gelişmeleri ve dünyadaki gelişmeleri yakından izlediklerini ve avans fiyatın 10 Eylül ' e kadar ancak açıklanabileceğini söyledi.

Rafet Sezen ' e göre ayçiçeğinde yaşanan sıkıntının nedenleri özetle şöyle:

1-'Geçen sene piyasa yanlış yönlendirildi ve yüksek fiyat nedeniyle herkesin canı yandı. Dünya üretimi beklendiği gibi düşük olmadı. Üretici 1500 hatta 1600 liralık fiyatı görünce 2 bin lirayı telaffuz etmeye başladı. Fakat bu sene fiyat 1000 liranın altına düşünce büyük bir hayal kırıklığı yaşandı.

2-Dünyada fiyatların çok değişken olduğu ayçiçeği piyasasında ürünü peşin fiyatla alarak 1 yıl stoklayarak yağ üretimini sürdürmek mümkün değil. Trakyabirlik geçen sene yağ oranı ortalama 42,4 olan 220 bin ton ayçiçeği aldı. Bunun Trakyabirlik ' e ton başına maliyeti 1568 lira oldu. Bu fiyatla alınan ayçiçeğinden elde edilen 1 ton ham yağın maliyeti 3 bin 350 ile 3 bin 400 liradır. Oysa piyasada ham yağ fiyatının çıktığı en yüksek seviye 3 bin 75 liraydı. Şimdilerde ham yağ 2 bin 300 lira. Trakyabirlik Nisan ayına kadar zararına çalıştı. Ne zamanki piyasadan ham yağ alıp işledi o zaman zarardan kurtuldu.

3-Bu sezona bakıldığında ham yağın tonu 2 bin 300 ile 2 bin 400 lira seviyesinde. Bunun ayçiçeği karşılığı 1000 lira civarı. Geçen yıl tonu 700 dolar olan ayçiçeğin bugünkü fiyatı 380 dolar. Bulgaristan ' da, Romanya ' da ayçiçeğinin tonu 375 dolar Türkiye ' ye teslimi 410 dolar. Önümüzü görmeden fiyat açıklarsak hep birlikte altında kalırız. Bu nedenle 10 Eylül ' ü bekleyeceğiz. Dünya fiyatlarına bakacağız. Ortağımızı mağdur etmeyecek bir fiyat açıklayacağız.

Trakyabirlik, ayçiçeği üreticilerinin ortağı olduğu ve piyasanın en önemli aktörlerinden biri. Piyasayı belirlemede önemli bir rolü var. Ancak, bir devlet kurumu değil. Torba yasa ile Birlikler Yasası ' nda yapılan düzenleme ile hem 'basiretli bir tacir' gibi çalışması hem de iki yıl üst üste zarar etmemesi şart koşuluyor. Bir yandan da üretici ortaklarını koruması ve ayçiçeği üretiminin devamını sağlaması gerekiyor. Gerçekten çok zor bir süreç yaşanıyor.

Geçen bir yılda üretim maliyetleri hızla artarken geçen yılın altında bir fiyata üretim nasıl sürdürülecek?

Üretimin sürdürülebilmesi için yapılması gereken ilk iş dünya ile rekabet edecek üretim ortamının sağlanmasıdır. Üretici dünya fiyatından girdi kullanabilmeli. Bu yapılamıyorsa o zaman dünya fiyatı ile üretici maliyeti arasındaki farkın üreticiye fark(prim) olarak ödenmesi gerekiyor. Oysa ayçiçeğinde son 7 yılda ayçiçeği destekleme primi sadece 4 kuruş arttı.2006 yılında ayçiçeğinin kilosuna 20 kuruş prim ödeniyordu. Ertesi yıl prim artırılmadı. 2008 ' de ise 18,9 kuruşa düşürüldü. 2009 ' da 21 kuruşa çıkarıldı. 2010 ve 2011 ' de 23 kuruş,2012 ' de 1 kuruşluk artışla 24 kuruş oldu. Bu sene yine artırılmadı ve 24 kuruş prim ödeniyor. Hükümetin bu primi acilen 40 kuruşa çıkarması isteniyor.

Ayrıca, üreticinin elindeki ayçiçeğini satıncaya kadar dahilde işleme rejimi de dahil ithalata sınırlama getirilmesi şart. Ekonomi Bakanlığı ' nın 22 Ağustos 2013 tarihli Resmi Gazete ' de yayınlanan 'İthalatta Gözetim Uygulaması Tebliği ' nde değişiklik öngören tebliğine göre ayçiçeği tohumunun tonu 675 doların, ham yağın tonu ise 1500 doların altında ithal edilemeyecek. Ancak bu oranın bu sene üretimi korumaya yetmeyeceği ve daha yukarıya çıkarılması gerektiği ifade ediliyor.

Sağlık Bakanı ve Edirne Milletvekili Dr. Mehmet Müezzinoğlu şu günlerde sağlık sektörünün sorunlarından çok ayçiçeğinin sorunları ile meşgul. Üreticiler, Trakyabirlik ve diğer kesimlerin verdiği raporları Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı ile paylaşıyor. Bu girişimlerden henüz somut bir gelişme elde edilemedi. Önümüzdeki günlerde Başbakan Erdoğan başkanlığında Dr. Mehmet Müezzinoğlu, Mehdi Eker ve Hayati Yazıcı ' nın katılacağı 'Ayçiçeği Zirvesi'nde konunun ele alınması bekleniyor.

Özetle, ayçiçeğinde büyük bir deprem yaşanıyor. Bu depremin yaraları sarılmazsa Türkiye, gelecek yıllarda ürettiğinden daha çok ayçiçeği ithal etmek zorunda kalabilir.

..SON..
 
Ynt: Ayçiçeği piyasasında deprem...

bugun yazinin devami geldi arkadaslar


ALİ EKBER YILDIRIM / TARIM DÜNYASINDAN
Yağlı tohum üretimi ve ithalat politikası

Diyet uzmanı değiliz. Fakat, yağın insan beslenmesinde vazgeçilmez bir besin öğesi olduğunu biliyoruz. Uzmanlara göre yağ tüketmeden sağlıklı beslenmek olası değil. Hangi yağın tüketilmesi gerektiği konusunda ise farklı görüşler var. Amacımız yağ tercihinizi belirlemek değil elbette.

Tükettiğiniz yağın kaynağına inerek, yağlı tohumlarda, bitkisel yağ sektöründe uygulanan politikaları gündeme taşımayı hedefliyoruz.

Tarımda hasıla bakımından Avrupa ' da birinci, dünyada yedinci sırada olduğu iddia edilen Türkiye, yağlı tohumlarda neden dışa bağımlılıktan kurtulamıyor?

Bir iki tropikal meyve dışında her ürünün yetiştiği bir ülkede yağlı tohumlarda büyük oranda dışa bağımlı olunması ve bu bağımlılığın katlanarak artması size de düşündürücü gelmiyor mu?

Gerçekten çok düşündürücü ve yağlı tohumlarda 'Böylesi ancak Türkiye ' de olur' dedirtecek gelişmeler yaşanıyor. Bitkisel Yağ Sanayicileri Derneği ' nin verilerine göre, 2002 yılında 1.9 milyon ton olan yağlı tohum ve türevleri ithalatı 10 yılda 2012 ' de 5.3 milyon tona ulaştı. Değer olarak bakıldığında artış oranı çok daha yüksek. 2002 ' de 605 milyon dolar döviz ödenen yağlı tohum ithalatına, 2012 ' de 3 milyar 636 milyon dolar ödendi.

Bu kadar döviz ödenerek ithal edilen yağlı tohum ürünleri hangileri?

Ayçiçeği, mısır, soya, pamuk, palm, kolza (kanola) ve aspir. Bu ürünlerden palm hariç hepsi Türkiye ' de üretiliyor. Özellikle ayçiçeği, mısır ve pamuk üretimi yaygın olarak yapılıyor. Fakat üretim yetersiz olduğu için açık ithalatla kapatılıyor.

İthalat bağımlılığından kurtulmanın yolu nedir?

Yerli üretimi artırmak. Üretim arttıkça dışa bağımlılık azalır. Bu nedenle hükümetlerin hedefinin yerli üretimi artırarak ithalat yerine yerli tohum ihtiyacını içerden karşılamak olması gerekmez mi?

Uygulanan politikalar üretimi değil, ithalatı destekliyor. Türkiye ' deki çiftçinin ürünü değil, yurtdışındaki çiftçinin ürünü destekleniyor.

İçeride milyonlarca dekar boş arazi duruyor. İşsizlik iki haneli rakamlarda. İklim uygun. Su var. Makine ve teçhizat var. Ama üretmek yerine ithal ediliyor.

Neden?

Çünkü girdi maliyetleri çok yüksek. Mazot dünyanın en pahalı mazotu. Su ve enerji maliyeti yüksek. Gübre, ilaç, tohum rakiplere göre pahalı. Bu nedenle üretici üretim yapamıyor.

Bu yıl olduğu gibi bazı seneler yükselen fiyatın da etkisi ile üretici gözünü karartıp üretime yöneliyor. Fakat boyunun ölçüsünü alıp büyük zararla yerine oturuyor.

Bu yıl tamda böyle bir yıl yaşanıyor. Geçen sene ayçiçeğinin kilosu yapay olarak 1.5 liranın üzerine çıktı. Üretici iyi para kazandı. Fiyat artışını gören çiftçiler ayçiçeğine yöneldi. Üretim yüzde 35 oranında arttığı tahmin ediliyor. İthalat yapılan bir üründe üretimin bu oranda artması sevinilecek bir durum. Fakat Türkiye ' de öyle olmuyor. Artan bu üretim başa bela oldu.

Dün bu sütunda yazdık. Ayçiçeği üretimi 1 milyon 50 bin tondan 1 milyon 350 bin tona çıktı. Geçen yıl kilosu 1.5 liranın üzerine çıkan ayçiçeği bu sene 1 liranın altında. Denilebilir ki ekonominin kuralı. Arz artınca fiyat düşer. Doğrudur. Fakat, üreticinin kullandığı girdilerde düşüş olmadı. Girdi maliyetinin son bir yılda yüze 40-50 oranında artığı tahmin ediliyor. Maliyet artarken fiyatın düşmesi üreticinin zarar etmesi demek.

Bu zarar üretimdeki artışla karşılanabilir mi?

Karşılanamaz. Çünkü üretim artışı aynı alandan ve aynı çiftçilerden kaynaklanmıyor. Basit bir örnekle anlatalım. Çiftçi Ahmet Efendi geçen yıl 1 ton ayçiçeği hasat ettiğini varsayalım. Bu ayçiçeğinin kilosunu 1.5 liradan sattı. Bu sene yine 1 ton üretti ama kilosunu 1 liranın altında satmak zorunda. Oysa, Ahmet Efendi ' nin kullandığı mazotun, gübrenin, tohumun, ilacın ve diğer girdilerin fiyatı en az yüzde 40-50 oranında arttı. Harcamaları arttı, geliri ise neredeyse yarı yarıya düştü. Ahmet Efendi seneye ayçiçeği eker mi?

O zaman üretim nasıl arttı?

Geçen sene fiyatın yükseldiğini gören çiftçiler bu sene ayçiçeği ekti. Fiyatın düşmesi ile onlar da hayal kırıklığı yaşadı.

Gelecek yıl muhtemelen ayçiçeği üretimi yine 1 milyon tona gerileyecek. Üretim azalınca fiyat artacak. Bu kısır döngü yıllardır sürüyor. Türkiye dışarıya milyarlarca dolar döviz akıtıyor.

Bu kısır döngü nasıl kırılacak?

Öncelikle sorunun doğru tespit edilmesi gerekir. Sorun fiyatta değil, girdi maliyetlerinde. Girdi maliyetini düşürmedikçe ve dünya fiyatı ile üretici maliyeti arasındaki fark üreticiye prim olarak ödenmedikçe daha çoooook ithalat yapılır.
 
Ynt: Ayçiçeği piyasasında deprem...

Bulgaristan ' da, Romanya ' da ayçiçeğinin tonu 375 dolar Türkiye ' ye teslimi 410 dolar. Kilit cümle bu işte , elin Romeni Bulgarı bu fiyatlara kar edebiliyorken ,bizim girdiler pahalı olduğu için rekabet gücümüz düşük.Dünya ' nın da lojistik manasında git gide küçüldüğü düşünüldüğünde bu maliyetlerle Türk çiftçisi daha çok çeker arkadaş.
 
Ynt: Ayçiçeği piyasasında deprem...

bu ali ekber yıkdırım kim biliyormusu hükümet yanlısı tarım bakanı mehdi ekerin baş danışmanı hep hükümetten yanlısı çalışan yorum yapan bir kişi
 

Benzer Konular