Naci Cem Öncel nacioncel@outlook.com
15 Aralık 2013
Kopenhagda çözülen 1160 yıllık Türk bilmecesi
İsveçliler, Ruslar, Finler, Danimarkalılar...Kuzeylilerin Türk tarihindeki rolü ne?
Günümüzden tam 120 yıl önce, yani 15 Aralık 1893te, Vilhelm L.P. Thomsen, Danimarka Fen ve Edebiyat Kraliyet Akademisinde bildirisini sunmaya hazırdı. 51 yaşındaki başarılı akademisyen, çalışkanlığı sayesinde 16 dil öğrenmişti. Ama gelin biz, bu tarihi sunumdan da eskiye gidelim.
SAVAŞTAN KEŞİFLERE
Büyük Kuzey Savaşı sırasında İsveçliler 1709da Poltavada Ruslardan çok ağır bir yenilgi aldı. Ruslara esir düşenlerden biri de İsveçli subay P. J. von Strahlenbergdi. Gönderildiği Sibiryada Türkî halklar olan Tatar, Başkırd, Yakut, Çuvaş, Özbek ve Kırgızlar hakkında bilgiler topladı.
1730daki kitabında Tatar dillerinin Finceyle benzerliğini ortaya koydu. Ayrıca Yeniseyde gördüğü anıt mezar taşlarından söz etti.
Anayurtları saydıkları bu toprakları keşfetme çabasındaki Finler 1889da Yeniseydeki anıtların içeriğini yayınladı. Ruslarsa aynı yıl Moğolistandaki Orhun Nehri kıyısında büyük taş yazıtlar buldular. Finler de 1890da bu dev kitabelerdeki yazıları kopyaladılar.
Bu tarihten itibaren Orhun Yazıtlarını çözme yarışı başlamıştı. Bilinmeyen bir dildeki 38 işaretin her biri ayrı bir ses için miydi? Harfler soldan sağa mı, yoksa sağdan sola doğru mu yazılıydı? Rusyadaki en yetkin araştırmacı Alman asıllı Wilhelm Radloff bile bilmeceyi çözememişti.
Bunu başaransa bir başka Vilhelm oldu. Danimarkalı Vilhelm Thomsen, Orhun Yazıtlarında tekrarlandığını fark ettiği üç kelimeye odaklandı:
Türk, Tengri ve Kül Tigin kelimelerini doğru öngörerek yazıyı dâhiyane bir şekilde çözdü. 15 Aralık 1893teki sunumunda kanıtladığı üzere, Orhun Yazıtlarının sahibi olan Türklerin kendilerine ait bir alfabesi vardı! Çoktandır unutulan bu gerçek, Orhundaki anıtların dikilmesinden 1160 yıl kadar sonra Kuzey Avrupalılar tarafından ortaya çıkarılmış oldu.
Türk dilinin, medeniyetinin ve dünya tarihinin yazımında çığır açan bu gelişme, Macarlar için de önemliydi. Balıkçı(!) Finlerden çok büyük devletler kuran Türklerle akraba olmayı yeğleyen Macarlar, harıl harıl Türklük üzerine çalışıyordu. Onlara Rus egemenliğindeki Kırım ve Kazan Tatarlarıyla diğer Türkler de katıldı. Ancak Rusyadaki Türkologlar için Stalin dönemi felaketlerle doluydu. 30 kadar Türkolog, 1930ların ve II. Dünya Savaşının karanlık yıllarında siyasi suçlamalarla kurşuna dizildiler veya çalışma kamplarında hayatlarını kaybettiler.
GİDENLERİN HATIRASI
Kopenhagda 1927de ölen V. Thomsenin adı, büyük başarısına hürmeten Ankarada Milli Kütüphaneye bakan caddeye verildi. Thomsenden günümüze, başarılı Türkologların hayat hikayelerinde hep ortak bir yan var: Titizlik, ısrarla daha doğrusunu aramak ve bulgularını tekrar tekrar sorgulamak. Ne var ki onların katkılarını bile yeterli sayamayız. Çünkü akademik bulguları topluma aktarmadıkça gerçek ilerleme mümkün değil. Türkçülük, Atatürkçülük, ümmetçilik, Batıcılık; falancılık, filancılık fark etmiyor... Kolaycı sloganlarla, kaba genellemelerle, hele de hakaretlerle ortak bir dil oluşmuyor! Herkesin birbirinin alfabesini doğru okuduğu günler dileğiyle...
15 Aralık 2013
Kopenhagda çözülen 1160 yıllık Türk bilmecesi
İsveçliler, Ruslar, Finler, Danimarkalılar...Kuzeylilerin Türk tarihindeki rolü ne?
Günümüzden tam 120 yıl önce, yani 15 Aralık 1893te, Vilhelm L.P. Thomsen, Danimarka Fen ve Edebiyat Kraliyet Akademisinde bildirisini sunmaya hazırdı. 51 yaşındaki başarılı akademisyen, çalışkanlığı sayesinde 16 dil öğrenmişti. Ama gelin biz, bu tarihi sunumdan da eskiye gidelim.
SAVAŞTAN KEŞİFLERE
Büyük Kuzey Savaşı sırasında İsveçliler 1709da Poltavada Ruslardan çok ağır bir yenilgi aldı. Ruslara esir düşenlerden biri de İsveçli subay P. J. von Strahlenbergdi. Gönderildiği Sibiryada Türkî halklar olan Tatar, Başkırd, Yakut, Çuvaş, Özbek ve Kırgızlar hakkında bilgiler topladı.
1730daki kitabında Tatar dillerinin Finceyle benzerliğini ortaya koydu. Ayrıca Yeniseyde gördüğü anıt mezar taşlarından söz etti.
Anayurtları saydıkları bu toprakları keşfetme çabasındaki Finler 1889da Yeniseydeki anıtların içeriğini yayınladı. Ruslarsa aynı yıl Moğolistandaki Orhun Nehri kıyısında büyük taş yazıtlar buldular. Finler de 1890da bu dev kitabelerdeki yazıları kopyaladılar.
Bu tarihten itibaren Orhun Yazıtlarını çözme yarışı başlamıştı. Bilinmeyen bir dildeki 38 işaretin her biri ayrı bir ses için miydi? Harfler soldan sağa mı, yoksa sağdan sola doğru mu yazılıydı? Rusyadaki en yetkin araştırmacı Alman asıllı Wilhelm Radloff bile bilmeceyi çözememişti.
Bunu başaransa bir başka Vilhelm oldu. Danimarkalı Vilhelm Thomsen, Orhun Yazıtlarında tekrarlandığını fark ettiği üç kelimeye odaklandı:
Türk, Tengri ve Kül Tigin kelimelerini doğru öngörerek yazıyı dâhiyane bir şekilde çözdü. 15 Aralık 1893teki sunumunda kanıtladığı üzere, Orhun Yazıtlarının sahibi olan Türklerin kendilerine ait bir alfabesi vardı! Çoktandır unutulan bu gerçek, Orhundaki anıtların dikilmesinden 1160 yıl kadar sonra Kuzey Avrupalılar tarafından ortaya çıkarılmış oldu.
Türk dilinin, medeniyetinin ve dünya tarihinin yazımında çığır açan bu gelişme, Macarlar için de önemliydi. Balıkçı(!) Finlerden çok büyük devletler kuran Türklerle akraba olmayı yeğleyen Macarlar, harıl harıl Türklük üzerine çalışıyordu. Onlara Rus egemenliğindeki Kırım ve Kazan Tatarlarıyla diğer Türkler de katıldı. Ancak Rusyadaki Türkologlar için Stalin dönemi felaketlerle doluydu. 30 kadar Türkolog, 1930ların ve II. Dünya Savaşının karanlık yıllarında siyasi suçlamalarla kurşuna dizildiler veya çalışma kamplarında hayatlarını kaybettiler.
GİDENLERİN HATIRASI
Kopenhagda 1927de ölen V. Thomsenin adı, büyük başarısına hürmeten Ankarada Milli Kütüphaneye bakan caddeye verildi. Thomsenden günümüze, başarılı Türkologların hayat hikayelerinde hep ortak bir yan var: Titizlik, ısrarla daha doğrusunu aramak ve bulgularını tekrar tekrar sorgulamak. Ne var ki onların katkılarını bile yeterli sayamayız. Çünkü akademik bulguları topluma aktarmadıkça gerçek ilerleme mümkün değil. Türkçülük, Atatürkçülük, ümmetçilik, Batıcılık; falancılık, filancılık fark etmiyor... Kolaycı sloganlarla, kaba genellemelerle, hele de hakaretlerle ortak bir dil oluşmuyor! Herkesin birbirinin alfabesini doğru okuduğu günler dileğiyle...