Yatın mazotunda ‘kur farkı’ Ayşe Hanım Teyzem’den

20.01.2014 - 02:30

Yatın mazotunda ‘kur farkı’ Ayşe Hanım Teyzem’den

Olayların içinden | Güngör Uras guras@milliyet.com.tr

Petrolü ve doğalgazı döviz ile alıyoruz. Normal olarak dövizdeki artışın fiyatlara yansıtılması gerekir. Yansıtılmıyor ise devlet, bütçeden farkı kapatır. Bütçenin ana gelir kaynağı, dolaylı vergiler. Yatına mazot alırken zamsız fiyat ödeyen varlıklı ailelerin yükü, Ayşe Hanım Teyzem ile Ali Rıza Bey Amcam’a biniyor. Onlar maydanoz alırken ödedikleri KDV ile, cep telefonu alırken ödedikleri ÖTV ile kullanmadıkları petrolün, kullanmadıkları elektriğin ucuz ucuz satılmasını mümkün kılıyor

Ebru Baki, CNN Türk ekranında sabahları çok güzel ekonomi söyleşileri yapıyor.

Önceki gün söyleşi yaptığı kişiye sordu: “Döviz fiyatı arttıkça, elektrik ve doğalgazın maliyeti de artıyor. Hükümet 2013 yılı sonundan bu yana kur farkını elektrik ve doğalgaz fiyatına ekleyemedi. Bakan, mart seçimleri sonuna kadar da fiyat ayarlamasının yapılmayacağını açıkladı. Olan biteni nasıl değerlendiriyorsunuz?”

Soruyu cevaplayan kişi, ”Daha iyi ya... Hükümet kur farkını halka ödetmiyor. Bütçeden karşılıyor” deyince, Ebru Baki uyardı: “Bütçeden karşılanan kur farkı kimin cebinden çıkıyor?”

Ebru Baki’nin anlatmak istediğine ben tercüman olayım...

Biz petrolü ve doğalgazı döviz ile satın alıyoruz. Normal olarak döviz fiyatındaki artışın fiyatlara yansıtılması gerekir. Yansıtılmıyor ise, faturayı devlet üstlenir. Devlet, bütçeden aradaki farkı kapatır.

Bütçenin ana gelir kaynağı, dolaylı vergiler. Ayşe Hanım Teyzem’in domates, patates, maydanoz alırken ödediği Katma Değer Vergisi (KDV). Ali Rıza Bey Amcam’ın torununa cep telefonu alırken ödediği Özel Tüketim Vergisi (ÖTV) gibi vergiler.

‘Petrol ve doğalgaz zammını, elektrik zammını, hükümet halka ödettirmiyor, bütçeden karşılıyor’ denilince bakınız ne oluyor?

Yatına mazot, limuzinine benzin alırken zamsız fiyat ödeyen varlıklı ailelerin, fabrikasında kullandığı elektriğe ve petrol ürünlerine daha az para ödeyen girişimcilerin yükü, Ayşe Hanım Teyzem ile Ali Rıza Bey Amcam’a biniyor. Onlar maydonoz alırken ödedikleri KDV ile, cep telefonu alırken ödedikleri ÖTV ile, kullanmadıkları petrolün, kullanmadıkları gazın, kullanmadıkları elektriğin ucuz ucuz satılmasını mümkün kılıyor.

Fiyat artışı kaçınılmaz olarak yolda...
(Ayşe Hanım Teyzem ‘Biz bu filmi çok gördük...’ diyor)

Ayşe Hanım Teyzem “Bu ilk devalüasyon değil ki... Biz bundan önce de kaç devalüasyon yaşadık. Devalüasyonda önce doların fiyatı, ardından tüm mal ve hizmetlerin fiyatı artar. Ama gelirler o kadar artmadığı için her devalüasyon sonu, faturayı halk öder. Durum uzun süre bozulur. Tam düzelecek iken de bir yeni devalüasyon gelir” diyor.


Tecrübe konuşuyor. Doğru söze ne denir?

Dolar fiyatının artması sadece petrol, doğalgaz gibi dışarıdan gelen, petrole ve gaza bağlı elektrik gibi enerji ürünlerinin fiyatını aynı ölçüde artırmakla kalmaz.

Dolar ile alınan malların girdiği her mal ve hizmetin fiyatı (kaçınılmaz olarak) artar. Ekmeğin buğdayı, gübre ile büyüyor. Unu elektrikle öğütülüyor. Unu taşıyan kamyon mazot yakıyor. Fırın doğalgaz ile ısınıyor. Alınız size, ekmek zammı...

Maydanoz, soğan, patates, fasulye üretilirken gübre kullanılıyor. ™ehire taşınırken kamyon mazot yakıyor. Alınız size sebze, bakliyat zammı.

Ayşe Hanım Teyze üzülecek ama, ihracatçı bu durumdan memnun diyemeyeceğim. Çünkü bizde ihraç ürünlerinin yüzde 60 veya 70 oranındaki girdisi ithal girdi. Döviz fiyatının yükselmesi ve içeride üretici fiyatlarındaki enflasyon artışı üreticinin rekabet gücünü artırmıyor. Bu nedenle dolar fiyatındaki aşırı (hazmedilemez) artış ihracatçıyı sevindirmiyor. Üzüyor...

TL’nin kaybında “ölçü kaçtı”
Uluslararası Para Fonu (IMF), ülke paralarının dolar karşısındaki değerindeki değişimi günlük olarak sitesinde yayınlıyor.
Dostum iktisatçı Mustafa Sönmez benim için Türk lirasının dolar karşısındaki değer kaybına karşı benzer ülkelerin durumunun ne olduğunu belirleyen bir tablo düzenledi.

Tabloya bakınız...



Bizde ölçünün kaçtığı görülüyor. “A’bicim, bize bi’şeycikler olmaz...” diyerek kendi kendimizi aldatmayalım. Ekonomideki, dış ve iç politikadaki yanlışların riski Türk parası değerinde aşırı yıpranmaya yol açtı. Değer kaybının nerede duracağı da belli değil.

EKONOMİ BAKANI ZEYBEKÇİ: Biz istesek bile kriz çıkaramayız
Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekçi, “Biz istesek dahi Türkiye’de ekonomik kriz çıkaramayız, o kadar sağlam” demiş.

Anadolu Ajansı’nın 18 Ocak tarihli haberine göre, Denizli’nin Çal ilçesinde belediye binası önündeki sıcak karışım asfalt yolun açılışına katılan Zeybekçi, şöyle konuştu:

“Türkiye’nin ekonomisi 28 Avrupa Birliği üyesi ülkenin ekonomilerinden daha güçlü. Bunu biz söylemiyoruz, onlar söylüyor. Biz istesek dahi Türkiye’de ekonomik kriz çıkaramayız. O kadar sağlam. Allah Başbakanımız’dan razı olsun. Döviz çıktıydı, şu olduydu, bu olduydu... Bunlar ekonomiye zarar vermez. Bilerek söylüyorum. Faizler yükselmeyecek, milletin ve devletin faizleri yükseltmek gibi bir niyeti yok.”
Zeybekçi, daha önce de “17 Aralık’ta yapılmaya çalışılan şey, Türkiye’nin, bu milletin kulağına vızıltı gibi gelir” demişti.

Cin Ali’nin hikâyesi...

Ekonomi Bakanı büyük sorumluluk taşıyor. Olanı biteni, ekonominin zayıf ve riskli yanlarını iyi teşhis edecek ki, sonra da doğru tedavi ile sorunları çözebilsin.

Ekonomi Bakanı eğer ülkenin ekonomisinin çok sağlam olduğunu, şu olduyla, bu olduyla ekonominin zarar görmeyeceğini, ülke ekonomisinin Avrupa Birliği üyesi 28 ülkenin ekonomisinden daha güçlü durumda bulunduğunu sanıyor ise, biz bu krizi çooook büyük faturalar ödeyerek atlatabileceğiz demektir...

(Saf ve bakir Anadolu çocuğundan bir hikâye: Cin Ali’nin ablası evlenmiş. 1 yıl, 2 yıl, 3 yıl çocukları olmuyor. Cin Ali, bir gün eniştesini yakalamış. “Enişte” demiş, “Sizin ne zaman çocuğunuz olacak?” Eniştesi, “Bak Aliciğim” demiş, “Leylekleri bekliyoruz. Leylekler bir gün gelecek. Bizim evin bacasına konacak. Ablanla bana bir çocuk getirecek. Senin de yeğenin olacak...” Cin Ali, “Bana bak enişte bey” demiş. “Sen çocuğu leyleklerin getirmesini bekliyor isen, daha çoook beklersin!” İşte o biçim... Ekonomi Bakanı, 17 Ocak’tan sonra olan biteni “vızıltı” olarak değerlendiriyor, kriz ortalığı kavururken, “Biz istesek de kriz çıkaramayız. Biz AB’nin 28 ülkesinden daha güçlüyüz” diyor ise, biz hapı yuttuk demektir.
 

Benzer Konular