Toprağın üstündekiler ve altındakiler…

Toprağın üstündekiler ve altındakiler…
Kayıt : 15 Mayıs 2014
Yazan : Ali Ekber Yıldırım

Manisa Soma’da özel bir şirkete ait kömür madeninde yaşanan katliam, ülke gerçeklerini bir kez daha yüzümüze vurdu.Göstermelik iş güvenliği uygulamalarının, çocuk işçi çalıştırmanın, eğitimsizliğin, bilgisizliğin ve de işsizliğin üzerinden para kazanma hırsının canlarımızı alıp götürdüğüne bir kez daha tanık olduk.

Kahrolduk.Bu ülkede yerin altındaki madenlere verilen değerin yüzde 1′i yerin üstündeki tarıma verilse bu kadar can kaybı olur muydu? Soma’da bir madencinin sosyal medyaya da yansıyan sözleri gerçeği bütün çıplaklığıyla ortaya koyuyor.

Madenci diyor ki: “hayvancılık bitti, tütün bitti, buğday bitti, su yok, toprak verimsiz. Madenden başka şansımız yok ki burada.”

Soma ve köylerinde yaşayanlara madenden başka seçenek bırakmayan anlayış, tarımda uyguladıkları politikalarla üretmeyi değil ithalatı kendilerine politika olarak seçtiler. Orada yaşayan köylülere, “tarım sizin işiniz değil” diyerek üretimden kopardılar ve madene mahkum ettiler.

Onların yer altından çıkardıkları kömürü bedava dağıtarak, kenttekileri de kendilerine mahkum ettiler. Üreten değil, nafakaya razı olan bir toplum yarattılar.

Son olarak muhalefetin de desteği ile kabul edilen Toprak Koruma ve Arazi Kullanım Yasası bu süreci daha da hızlandıracak. Köyde yaşayanları topraklarından koparıp madene, yeraltına mahkum edecek. Tam da Birleşmiş Milletler’in “Aile Çiftçiliği” ilan ettiği yılda. Türkiye’de aile çiftçiliği yok ediliyor. Ailenin reisini, okulda olması gereken 15 yaşındaki çocuğu madende çalışmaya zorluyor.

Madende çalışması yasak olan, o saatte okulda olması gereken 15 yaşındaki çocuğun “tarımdan bir şey olmaz” anlayışı ile o madene sürüklendiğini unutursak yarın daha büyük katliamlara yol açılır.

Soma’daki katliamdan ders alınmazsa dünyanın en önemli oksijen deposu olarak bilinen, endemik bitki çeşitleri, zeytinlikleri ve ormanlık alanları ile dünyanın eşsiz doğa parçası Kazdağları’nda altın aranması, altın madenciliğine izin verilmesi bütün bu eşsiz değerlerin kaybolmasına neden oluyor.

Kazdağları’nda insanlar altın ile zeytin arasında bir tercihe zorlanıyor. Dayatılan altın mı zeytin mi seçeneği değil, yaşam ile ölüm tercihidir. Bu tercihi de değerli olandan, insanlık için yararlı olandan, binlerce yıl yaşayan ve bundan sonra da yaşayacak olan zeytinden yana yapmak en doğrusu.

Yeraltı madenleri sahip oldukları rezervle ve sahiplerinin kazanacağı para ile sınırlıdır. Oysa yerüstündeki bitki, hayvan, ağaçlar, doğa, tarım, su ve diğerleri binlerce yıldır var olan ve gelecek kuşakların da yaşaması için korunması gereken kaynaklardır. Bu kaynaklar bir kaç şirketin çıkarına feda edilebilir mi?

Soma’da yeraltında katledilen canlarımıza tanrıdan rahmet, yakınlarına başsağlığı ve sabır diliyorum. Dünyanın hiç bir yerinde böyle acılar bir daha yaşanmasın. Bunun için dünyamıza, yaşama hep birlikte sahip çıkmak ve yeraltındaki madenden önce yerüstündeki yaşama değer vermemiz gerekiyor.
 
Ynt: Toprağın üstündekiler ve altındakiler…

Mevsimlik tarım işçilerinin madenciden farkı yok…

Kayıt : 20 Mayıs 2014
Yazan : Ali Ekber Yıldırım

Soma’da yaşanan katliam, çalışma koşullarını bir kez daha gündeme getirdi. Bazı alanlarda çalışma koşulları ortaçağ düzeyinde. Sendikal örgütlenme bir yana, en küçük sosyal haklardan bile yoksun çalışıyor işçiler. Çalışma koşullarının en kötü olduğu alanlardan birisi de tarım.

Özellikle mevsimlik gezici tarım işçilerinin çalışma ve yaşam koşulları madende çalışanlardan pek farklı değil. Biri yer altında diğeri yer üstünde çalışıyor, Başbakan’ın deyimi ile fıtratında ölüm var.

Geçen yıl kaç mevsimlik tarım işçisi yaşamını yitirdi?

Resmi verilere göre yaklaşık 300 bin, tarımda gereksinim duyulan işgücü üzerine yapılan bazı akademik çalışmalar ise 750 bin ile 1.2 milyon arasında mevsimlik tarım işçisi var.

Türkiye İstatistik Kurumu(TÜİK) 2012 verilerine göre, tarım sektöründe çalışan 6 milyon 363 bin çalışanın yüzde 83.3’ü kayıt dışı. Bu oran kadınlarda yüzde 95.3’e çıkıyor.

Günlerdir Soma’da madende 18 yaşın altında bir işçinin çalıştırılıp çalıştırılmadığı tartışılıyor. Araştırmalar gösteriyor ki, mevsimlik tarım işçilerinin en az yüzde 10′u 15 yaşın altında. Yani çocuk.

Mevsimlik gezici tarım işçilerinin en önemli sorunlarından birisi iş kazaları. Çalışma ve barınma-yaşam koşullarının ağırlığından dolayı her yıl onlarca mevsimlik tarım işçisi yaşamını yitiriyor. Ölümlere yol açan unsurların başında, trafik kazaları, zehirlenme, yılan-akrep sokması, güneş çarpması, iklimsel faktörler var. Çok sık yer değiştirdikleri için trafik kazaları mevsimlik tarım işçilerinin en önemli ölüm nedeni. Geçen yıl tespit edilebildiği kadarıyla 198 mevsimlik tarım işçisi yaşamını yitirdi. Bunlardan 101′inin ölüm nedeni trafik kazası.

Ayrıca güneş altında çalışmaktan, temel hizmetlere erişememeden ve barınma yerlerinin uygunsuzluğundan dolayı birçok hastalık riski ile karşı karşıyalar. Bel ve eklem hastalıkları, astım, fiziksel gelişim yetersizliği, güneş çarpması, akrep-yılan zehirlemesi ve benzeri sorunlar çok sıklıkla görülüyor.

Yukarıda özetlediğimiz bilgileri aldığımız Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarım Ekonomisi Bölümü Öğretim Üyesi ve Ziraat Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Bülent Gülçubuk’un anlattığına göre, mevsimlik gezici tarım işçilerinin barınma yeri, barınma koşulları, elektrik, su, kanalizasyon ve diğer altyapı hizmetlerinden yoksunluk, diğer yandan sağlık, çalışma koşulları, ücret koşulları, sosyal güvenceden yoksun olmak, çocukların okulu yarıda bırakmaları, trafik ve iş kazaları, kadınların ev içi ve ev dışı rollerinin ağırlığı-zorluğu, sahipsizlik ve daha bir çok sorun yaşanıyor.

Araştırmalara göre yüzde 30-35’i 20 yaşından küçük ve bunların da neredeyse yarısı 15 yaşından küçük olan mevsimlik tarım işçileri günde 12-14 saat çalışıyor.

Mevsimlik tarım işçileri için “hak” kavramının ütopik bir tanımlama olduğunu anımsatan Bülent Gülçubuk çalıştıranlarla, çalışanlar arasındaki ilişkiyi ise şöyle yorumluyor:

“Kayıt dışılık, örgütsüzlük, kamunun ilgisizliği, iş kaybı endişesi, yasaların uygulanmayışı ve sahipsizlik hak aramayı neredeyse imkânsız hale getiriyor. Mevsimlik tarım işçilerinin neredeyse tamamı “tarım aracılığı” yani elçi, dayıbaşı, aracı, dragon vb. isimlerle bilinen kişilere bağlı olarak çalışır. Tarım aracıları işçiler ile işveren arasında köprü görevi görüyor ve karşılığında bir bedel alıyor. Kamuya ait tarım işlerinde ise geçici sürelerle çalıştırmalara, istihdama rastlanılıyor.

Tarım aracılarının aracılık belgesi alıp ve bunu sürekli yenilemeleri zorunlu iken, tarım aracılarının neredeyse hiçbirinin aracı belgesi yok. Tarım aracıları diyor ki; “biz eğer aracı belgesi alırsak işveren sigorta yaptırmak zorunda fakat hiçbir işveren yani arazi sahibi bunu yaptırmak istemiyor ve bu nedenle bizim işçileri çalıştırmıyor.” Bu ise mevsimlik tarım işçilerinin neredeyse bütününü belgesiz tarım aracıları ile iş bulmaları anlamına ve sosyal güvenlik uygulamalarının dışında kalmasına yol açıyor. İlgili kamu birimleri, denetim birimleri yetersiz kalıyor, her yıl onlarca mevsimlik tarım işçisi iş kazalarında, trafik kazalarında hayatını kaybediyor ve buna da “kader” deniliyor. ”

Alınması gereken önlemleri ise Prof. Dr. Bülent Gülçubuk şöyle sıralıyor: “Mevsimlik Tarım İşçilerinin Çalışma ve Barınma Koşullarını İzleme” birimleri oluşturularak yaşadıkları, karşı karşıya oldukları iş kazaları ile ilgili raporlar oluşturulmalı ve ilgili birimlere ulaştırılmalı. Kamyon ve traktör ile ulaşım kesinlikle yasaklanmalı. Araçlara kapasitesinden fazla işçi bindirilmemeli. Tarım aracılığı kayıt altına alınmalı ve sürekli yenilenmeli. İşverenlerin sorumluluklarını yerine getirmeleri ısrarla takip edilmeli. İllerde Türkiye İş Kurumu Müdürlükleri aracılığıyla çalışanlar kayıt altına alınarak sosyal güvenceye kavuşmaları sağlanmalı. İşçiler açısından etkin örgütlenmeye gidilmeli.

Çalışma yerlerinde acil vakalar için mobil sağlık hizmetleri sunulmalı. Çocuk işçi çalıştırmanın önüne geçilmeli. İş sağlığı ve iş güvenliği konusunda eğitimler verilmeli ve bu konularda tarım aracıları ve işverenlerin sorumluluklarını yerine getirmeleri takip edilmeli. Tarımsal ilaç atıkları konusunda hassas davranılmalı. Akrep, yılan sokmalarına karşı ilk yardım eğitimleri verilmeli.Uluslararası sözleşmelere uyulmalı.”

Özetle, mevsimlik tarım işçilerinin durumu madende çalışan işçilerden pek farklı değil. Tükettiğimiz tarım ve gıda ürünlerinin üretiminde çalıştırılan işçilerin yaşam koşulları konusunda toplumun her kesiminin duyarlı olması gerekir. Giresun’da Özer Akbaşlı dostumuzun gündem getirdiği ve bir kaç yıldır sürdürülen fındıkta çocuk işçi çalıştırılmaması projesi herkese örnek olmalı.
 

Benzer Konular