Köyünüzdeki İlk Traktör (Girizgah uzun)


http://www.aksiyon.com.tr/ekonomi/bizimkisi-bir-traktor-hikayesi_535147


120 yıl önce icat edilen traktör, 1950’lerden beri köylünün en büyük yardımcısı. Son dönemde kredi imkânlarının artmasıyla yıllık satışlar ikiye katlandı. Bir imza ve bir tarla tapusuyla hayalindeki traktöre kavuşan bazı köylüler borçlarını ödemekte zorluk çekerken, yerli üreticilerin pazar payı yüzde 85’lere ulaştı.

20 yaşındaki traktörüyle işini rahatça görürken, Trakyalı çiftçi Arif Bey’in aklının bir köşesinde “Kabinli, klimalı, müzik sistemli, daha güçlü ve donanımlı sıfır kilometre bir traktör alsam mı?” sorusu vardı. Arkadaşlarının borçla veya kazançlarıyla son model traktör almalarına aldırış etmeden işine devam ediyordu. Bir gün kahvehanede otururken traktör bayii olan eski bir dostunun, devlet destekli krediyle son model bir traktör satma fikrine kulak kabarttı. Eski traktörünü verecek, kalan kısmı 5 yıl vadeyle bankaya ödeyecekti. Bayi sahibinin “İstersen traktörün fiyatından daha fazla kredi ayarlarız, onu da harçlık edersin.” demesiyle fikri biraz daha netleşti. “Traktörleri bir göreyim.” deyip bayinin yolunu tuttu. Hep hayal ettiği araçları görünce de almaya karar verdi. Yapacağı tek şey, bir tarlasının tapusunu teminat gösterip imza atmaktı. Arif Bey, akşam olduğunda eve 90 bin lira değerindeki kırmızı bir traktörle dönüyordu. İlk hafta yeni traktörün heyecanıyla geçtikten sonra artık taksitleri nasıl ödeyeceğini düşünüyordu.

Çiftçimizin, köylümüzün traktör hayali hiç bitmedi. Sahip olabilmek için her türlü zorluğa katlandıkları bu modern tarım aletleriyle 1950’lerde tanışsalar da, kullanmakta Avrupa ve Amerika’daki meslektaşlarına göre geç kalsalar da ‘Sarı Öküz’ ile yaşanan sosyal ve duygusal bağları traktörleriyle de kurup onu ailenin bir ferdi yapmakta gecikmediler. Traktör sevdamızın Avrupa’nın bugünkü nüfus yapısına 5 milyon civarında Türk kazandırdığını bile söyleyebiliriz. Avrupa’ya işçi olarak giden insanlarımız, bir traktör ve bir tarla alacak kadar para biriktirip kısa bir zaman sonra memleketlerine dönecekti. Bu, işçi olarak Almanya’ya, Avusturya’ya, Hollanda’ya veya diğer Avrupa ülkelerine giden ilk nesil Anadolu insanının neredeyse tamamının hikâyesiydi. Günümüzde bile köy çocukları, dedelerinin ilk traktör alış hikâyelerini her gün birkaç defa dinleyerek büyüyor, babalarının traktörle eve gelmesini bekliyor, beğenmedikleri yemekleri hızla büyüyüp traktör kullanabilmek hatırına yiyor. 50’lerden 90’lara kadar pahalı olduğu için çok az kişide bulunan traktör, günümüzde ülke ekonomimiz ve nüfusumuzun yüzde 30’u için en önemli makine olmayı sürdürüyor.

Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) verilerine göre Türkiye, birçok üründe üst sıralarda yer alıyor. Fındık, kayısı, incir, kiraz, vişne, ayva ve haşhaş tohumu gibi 7 üründe dünya birincisi olan ülkemiz karpuz, kavun, çilek, pırasa, bal ve fiğ üretiminde ikinci; mercimek, elma, salatalık, yeşil biber, yeşil fasulye, kestane, Antep fıstığı ve koyun sütünde ise üçüncü sırada. Domates, mandalina, ıspanak, ceviz, nohut ve bal mumunda dördüncü; şeker pancarı, çay, patlıcan, böğürtlen, keçiboynuzu, zeytin ve vanilyada beşinci; üzüm, kuru soğan, şeftali ve aspir üretiminde ise altıncı sıradayız. Dünyada hızla üst sıralara tırmandığımız, millî gelirimizin yüzde 8’ini sağlayan 61 milyar dolarlık tarım üretiminde çalışan çiftçilerimizin en büyük yardımcısı ise traktörleri. İlk traktörler ülkemize 1940’larda geldi. Resmî rakamlarla 1948’de 3 bin olan traktör sayımız, 1949 Marshall Planı’yla başlayarak 1954’e kadar 38 bin adede ulaştı. Bugün ülkemizde 2,3 milyon çiftçi, 1,5 milyon traktörle ekilebilir 26 milyon hektar tarım arazisinin 16 milyon hektarını işliyor.

Çiftçimiz çok gelişti

‘Traktör’, kelime olarak ‘çekici’ anlamına gelse de günümüzde birçok özelliğe sahip. İlk traktör, 1889’da, Chicago’da üretildi. I. ve II. Dünya Savaşı sırasında traktörlerle büyük topraklar işlendi ve çok daha fazla ürün elde edildi. Traktörlerin yapılarında en önemli değişiklik, Harry Ferguson tarafından gerçekleştirildi. Ferguson üç kollu hidrolik bağlantı sistemini geliştirerek traktöre bağlanan pulluk, ekim makinesi ve diğer tüm aletlerin verimliliğini yüzlerce kat artırdı.

Dünya, traktörleri geliştirirken, Türk çiftçisi bu gelişime katkı sağlamaktan çok, satın almayı tercih etti. 2000’li yıllara kadar çiftçi oy deposu olarak görüldüğü için, üretimi artırması ve çeşitlendirmesi için teşvik edilmek yerine, seçim dönemlerinde ürününe yüksek fiyat verilerek oy için kullanıldı. 2000’li yıllardan sonra tarımımız yeni bir atılım yoluna girdi. Devlet, çiftçinin eğitimine, desteklenmesine ve profesyonelleşmesine yatırım yapmaya başladı. Hattat Tarım Genel Müdürü Abdullah Akkuş, yapmış oldukları pazar araştırmalarında Türk çiftçisinin internet kullanım oranının yüzde 50 olduğunu belirtirken, bu durumun sektörün daha bilinçli ve eğitimli olmasına katkı sağladığını vurguluyor. Tümosan Pazarlama Müdürü Galip Öztürk de çiftçilerimizi anlatırken “Yeniliğe en açık çiftçi grubu Trakya’da. Bunu Çukurova ve Konya Ovası takip ediyor. Yeni traktör markaları ve modelleri bu sırayı izleyerek pazara giriyor. Marka sadakati en yüksek bölgeler ise Doğu ve Güneydoğu Anadolu.” diyor. Tekirdağ’da traktör bayii olan Mustafa Başol ise “Önceleri tercihler rengine ve markasına göre yapılırdı. Komşunun traktörü ve erkek çocukların hevesleri de çok etkiliydi. Bugün ihtiyaçlar ve maliyetler daha ön planda. Ama yine de sırf gösteriş için ihtiyacından farklı modelde ve çok daha büyük traktör almak isteyenler olabiliyor.” diyor.

Çiftçimizin daha bilinçli olması, çok daha verimli tarım yapmamız için yeterli değil. İşletmelerin büyüklüğü, fiziki şartlar ve ekipman kullanımında hâlâ katetmemiz gereken uzun bir yol var. Ülkemizde satılan traktörlerin yüzde 40’ı 50-60 beygir gücündeki modellerden oluşuyor. Bu traktörlerin sadece yüzde 20’si kabinle satılırken, yüzde 50’si dört çeker olarak satılıyor. Ülkemizde bir traktör yılda ortalama 450 saat kullanılırken, Avrupa’da bu rakam 900 saati buluyor. Bu sayede AB ülkeleri çok daha az bir nüfusla çok daha fazla üretim yapabiliyor. Ülkemizde traktörler, ömürlerinin yüzde 70’ini yolda taşıma yaparak geçiriyor. Miras yoluyla parçalanıp küçülen tarım arazileri bunun en önemli sebebi. Ortalama büyüklüğü 68 dekar olan tarım işletmelerimizin her biri 4-5 farklı parça üzerinde üretim yapıyor. Bu yüzden taşıma işlerinde daha düşük maliyetli olan tek çeker traktörler, ülkemizde yüzde 50 pazar payına sahip. Türkiye’de traktör başına düşen ekipman sayısı 5 iken AB ülkelerinde bu sayı 9. Tarım ekonomisi üzerine yapılan bir araştırmada, kuru şartlarda yapılan buğday üretiminde girdilerin yüzde 41’inin mekanizasyonla ilgili olduğu tespit edilmiş. Görüldüğü gibi çiftçilerimizin en büyük maliyeti, tarım makineleri ve onların tükettikleri yakıtla ilgili. AB ülkelerinde tarım üretiminde kullanılan mazota ciddi destekler verilirken ülkemizde denizcilik sektörüne verilen ÖTV’siz mazot imkânı bile çiftçilerimize sağlanmıyor. Dekar başına verilen mazot desteği ise tüketimin yüzde 20’sini bile karşılamaya yetmiyor.

Çiftçilerimiz; fiziki şartları, işletme büyüklüklerini, mevsim kısıtlamalarını ve ürün çeşitlerini göz önünde bulundurarak traktör seçiyor. Ülkemizde son yıllarda yerli traktörler pazarı silip süpürüyor. Sektörün yüzde 50 pazar payıyla lider firması Türk Traktör, 1955’te Ankara’da Atatürk tarafından kurulan uçak üretim ve bakım fabrikasının yerine yapıldı. Pazarın ikincisi, yüzde 15 ile Tümosan. 1975’te kurulan firma, ülkemizin ilk dizel motor üreticisi. 2004’te özelleştirilen Tümosan, kamuda olduğu dönemdeki 100’lü üretim adetlerinden, 10 bin adetlere yükseldi. 2003’te Ankara’da kurulan Erkunt Traktör’ün üçüncü olduğu sektörde, 2007’de kurulan ve 2010’da tamamlanan ürün gamı ile Hattat Traktör yüzde 6’lık pazar payıyla dördüncü sıraya yükseldi. Hattat Holding bünyesindeki kuruluş, yerli ve yabancı birçok traktör üreticisinin en büyük aktarma organı tedarikçilerinden. Rekabet ettiği birçok firmaya aynı zamanda ürün de sattıklarını belirten Abdullah Akkuş, sektörün birbiriyle çok sıkı ilişki içerisinde olduğunu belirtiyor. Bu markalarla birlikte Başak, Yağmur ve Taral gibi yerli üretim yapan diğer firmalar da var. Ülkemizdeki yerli üretim yeterli ve kaliteli olduğu için pazarın sadece yüzde 15’i ithal ürünlerden oluşuyor. İthal traktörlerin satışları döviz kurundaki değişime göre hızlı değişkenlik gösteriyor. En çok ithalat Hindistan, Çin ve İtalya’dan yapılıyor.

Tümosan Pazarlama Müdürü Galip Öztürk, 1990’lardan günümüze traktörlerde yaşanan en önemli gelişmeleri; turbo motorların kullanımı, vites sayısının artması, kabin ve klima ile konforun artması, süspansiyonlu koltuklar, 4x4 özelliği ve araçların güç ve hızlarındaki artış şeklinde sıralıyor. Öztürk’e göre 90’larda arzın ve rekabetin az olması sebebiyle traktör üretimi şimdikine kıyasla çok daha kârlı ve yatırım yapmaya müsaitti. Artan rekabetle birlikte kârlılık azaldı. Artık yıllık 3 bin adetlik satış yapmadan kâr etmek, üreticiler ve ithalatçılar açısından oldukça zor.

Traktörler genel olarak sağlamlıkları ve uzun ömürleriyle biliniyor. Çiftçilerle konuştuğumuzda traktörlerin en çok arıza yapan parçalarının elektrik aksamı ve hidrolik sisteminin bileşenleri olduğunu öğreniyoruz. Tozlu ortamda çalışıldığı ve kurak mevsimlerde biraz fazla zorlanabildiği için yüksek basınç altında çalışan sistemler daha fazla yıpranıyor. Tekirdağ’da çiftçilik yapan Mustafa Pekirge, bilinçli kullanılan ve bakımları zamanında yapılan bir traktörün 20 yıl sorunsuz çalışabildiğini söylüyor. Pekirge, “Traktörünüzü değiştirmeyi hangi şartlarda düşünürsünüz?” sorumuzu şu şekilde cevaplıyor: “Teknolojisi çok daha yeni, yakıt tüketimi şimdiki makinemden daha düşük, konforu ve operatöre sunduğu özellikleri daha fazla ve sessiz bir traktörü uygun fiyata bulursam 15 yaşındaki traktörümle değiştirmeyi düşünebilirim.”

“Çiftçi arkadaşlarınızın traktör tercihleri de bu şekilde mi oluyor?” diye sorduğumuz Pekirge, “Genel olarak ihtiyaca göre oluşsa da hâlâ markaya ve yapacakları işin büyüklüğüne bakmadan en gösterişli modellere yönelen arkadaşlarımız da var. Kredi faizlerinin düşüklüğü dolayısıyla traktör alım satımını finansman aracı olarak kullanan çiftçi kardeşlerimiz ikinci eldeki değer kaybını da hesapladığımızda aslında zarar ediyorlar.” diyor.

Tümosan Pazarlama Müdürü Galip Öztürk’e göre, traktör sayısındaki ve gücündeki artışın en önemli sebebi, “Toprak tavında işlenir” atasözü: “Bir bölgedeki benzer ürünleri eken çiftçiler aynı mevsim şartları ve dönemde benzer işleri yapmak istedikleri ve çiftçilik dışındaki işleri nedeniyle zamanları da kısıtlı olduğu için yüksek güçte ve donanımlı modelleri tercih etmeye başladılar. Şehre göç ile birlikte tarım üretimindeki kişi sayısının azalması da makineleşmenin hızlanmasında etkili oldu.”

Peki, sektörün sorunları ve ihtiyaçları neler? Hattat Tarım Genel Müdürü Abdullah Akkuş, “Traktör üreticilerinin en büyük sorunları, malzeme alımını yüzde 18 KDV ile yapıp traktörleri yüzde 8 KDV ile satmak. Üretici, aradaki KDV farkını devletten 1,5-2 yıl gibi sürede geri alabiliyor. Ödemeler 3 aylık dilimler hâlinde yapılırsa sektör için çok iyi olur.” diyor. Akkuş, “Hurda teşviki ile canlanan ve yenilenen otomobil, kamyon ve otobüs parkından sonra traktörler için de aracın ruhsatına değil, kendisine bir hurda desteği bekliyoruz. Böylece eski, fazla yakıt tüketen, motorları verimsiz ve çevreyi kirleten traktörler pazardan çekilir, yeni ve modern araçlarla üretimimiz ve ihracatımız artar.” diyerek sözlerini tamamlıyor.

Traktör satışlarının tamamına yakını Ziraat Bankası’nın kredileriyle yapılıyor. Krediler kısıldığında satışlar hızla azalıyor. Üreticiler Ziraat Bankası kredilerinin devam etmesinin sektör için hayati olduğunu belirtiyor. Uzakdoğu’dan gelen ürünlerin çok ucuz enerji maliyetleriyle üretildiğini belirten sektör temsilcileri, yerli üreticinin ucuz enerjiyle desteklenmesi gerektiğini de önemle vurguluyorlar. Sektöre verilen Ar-Ge desteklerinden çok memnun olan firmalar, bu sayede her işletmenin kendi Ar-Ge birimini kurup dış ve iç pazara yeni modeller ve yeni teknolojiler geliştirebilmek için çalıştığını ifade ediyor.

Lamborghini bir traktör markasıydı, ta ki…

II. Dünya Savaşı sonrasında önemli bir traktör üreticisi olan Lamborghini firmasının sahibi Ferruccio Lamborghini’nin spor otomobillere büyük bir merakı vardır. Bir Mercedes-Benz 300SL, Jaguar E-Type, Alfa Romeo 1900, Lancia Aurelia B20 ve Maserati 3500GT satın alıp kullandıktan sonra ilk Ferrari’si olan 250GT’yi satın alır. Çok kısa sürede 3 araç daha alarak bir Ferrari hayranı olur; ancak bütün Ferrarilerinde olan debriyaj problemi yüzünden Ferrari fabrikasına gider. Burada birkaç saat geçmesine rağmen sorun bir türlü giderilemez ve Lamborghini, Enzo Ferrari ile konuşmak ister. Enzo Ferrari, Lamborghini’ye, “Bir traktör üreticisi asla bir Ferrari’yi eleştiremez.” cevabını verir.

Ferrari’nin bu cevabı ile küçük düşen Lamborghini, fabrikasına döner ve debriyajını tamir etmeye başlar. Bunu yaparken aslında Ferrari’sinde kullanılan debriyajın kendi traktörlerinde kullanılanla aynı olduğunu fark eder. Debriyajın daha sağlamını yaparak değiştirir ve problemi çözer. Ardından Lamborghini, Ferrari’den hızlı, daha güvenilir ve daha sağlam arabalar yapmak ister. Bundaki amacı ise spor arabaların sadece Ferrari tarafından yapılabileceği algısını değiştirmektir.

İlk olarak eski Ferrari mühendisleri Gianpaolo Dallara ve test sürücüsü Bob Wallace’ı işe alır. İlk üretim olan Lamborghini 350GT her yönü ile Ferrari’den daha iyidir. Üçüncü üretim modeli olan Miura efsanevi ve nefes kesen bir araç olmuştur ve ortadan motorlu spor otomobil çağını başlatmıştır. Günümüzde iki markanın kıyasıya rekabeti ortaya eşsiz spor otomobiller çıkarmaya devam ediyor.

Türkiye’deki traktör satışları ikiye katlandı

İlk traktör fabrikamız 1954’te Atatürk Orman Çiftliği içerisinde kuruldu. Bugün ülkemizde satılan 36 traktör markası var. Günümüzde en büyük beş traktör markasının pazar payları yüzde 50 New Holland (Fiat’ı satın aldı), yüzde 14 Tümosan, yüzde 8 Erkunt, yüzde 6 Hattat, yüzde 5 Agco (Massey Ferguson) şeklinde sıralanıyor. Ülkemizde son 20 senede yıllık 33 bin seviyesinde gerçekleşen traktör satışları 2010’da 40 bini geçti ve 2011’de tarihî bir rekorla 64 bin adede yükseldi. 2012 rakamları henüz belli değil. Sektörün bundan sonraki yıllar için tahmini ise yıllık 45-50 bin adet arasında.

İlk Türk traktörü HSG’nin sonu Devrim gibi oldu

İlk Türk yapımı traktör 1963’te Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarım Makineleri Bölümü’nde, yani o zamanki adıyla Zirai Kuvvet Makineleri Kürsüsü’nde Prof. Dr. Hamit Demirtaş önderliğinde, Doç. Dr. Süleyman Kadayıfçılar ve Asistan Dr. Gazanfer Hazardın tarafından yapıldı. Üç başarılı Türk mühendis kendi imkânlarıyla finanse ettikleri traktöre isimlerinin baş harflerinden oluşan HSG ismini verdiler. “Devrim” arabaları ile aynı kaderi paylaşan HSG’den yalnızca iki adet üretilebildi. Seri üretimi yapılamadığı için tıpkı “Devrim” gibi yapıldığı yerde yıllarca bekledi. HSG traktörü Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarım Makineleri Bölümü’nün müzesinde sergileniyor.

Tarımda AB ve Türkiye

Ülkemizde Çiftçi Kayıt Sistemi’ne (ÇKS) kayıtlı 2,3 milyon çiftçi varken Avrupa Birliği ülkelerinde 13,7 milyon çiftçi bulunuyor. Türkiye’de ortalama işletme büyüklüğü 68 dekarken AB’de bu rakam 175 dekar. Ülkemizde 26 milyon hektar tarım alanından 16 milyonu işlenirken traktör sayımız 1,5 milyon. Bunların 500 bin adedi 25 yaşın üstündeki eski makinelerden oluşuyor. AB ülkelerinde toplam 15 milyon traktör var. Türkiye’de tarımdaki nüfus toplam nüfusun yüzde 30’u kadarken AB’de bu oran sadece yüzde altı. Ortalama traktör gücü ülkemizde 60 hp iken Avrupa’da bu 100 hp’nin üzerinde.
 
Ynt: Bir traktör hikayesi

burda da tarmakbir in yayınladığı bir yazı var
DÜNYADA VE ÜLKEMİZDE TARIMSAL MEKANİZASYONUN TARİHİ VE GELİŞİMİ

Dünya’da tarımsal mekanizasyonun tarihi ve gelişimi
Tarımsal mekanizasyonun ilk uygulamaları, birim zamanda daha fazla alanı ekebilmek
için toprağı çizerek açan basit el aletlerinin kullanımı ile “toprak işleme” alanında görülmüştür.
Daha sonra, güçlü iş hayvanları ile toprak işleme amacıyla basit aletlerin çekimi sağlanmıştır.
1800’lü yılların sonu ile 1900’lü yılların ilk dönemlerinde, buhar gücüyle çalışan traktör üretilmiş ve
kullanılmıştır. 1920 ile 1950 arasında artan mekanizasyon uygulamaları ile belirgin bir üretim
artışı sağlanmıştır. 1970’li yıllardan günümüze kadar geçen süreçte azaltılmış toprak işleme ve
toprak işlemesiz tarım teknikleri uygulamaya geçilmiştir. 1990’lı yılların başında bilgisayar ve
kontrol sistemleri ile elektronik teknikler, tarımda uygulanmaya başlanmıştır. 1995’den itibaren
tarım arazilerindeki değişkenliği dikkate alan hassas uygulamalı tarım teknolojileri pratiğe
aktarılmış olup, bu teknolojiler üzerinde yoğun bilimsel çalışmalar devam etmektedir.
Günümüzde, tarımda sürücüsüz traktör ve biçerdöver kullanımı uygulamaları bulunmaktadır.

Ülkemizde tarımsal mekanizasyonun tarihi ve gelişimi

Dünyada tarımda makine kullanımı ve tarımsal mekanizasyon alanındaki gelişmeler
paralelinde ülkemizde de tarihsel süreçteki gelişmeler şu şekilde özetlenebilir.
Cumhuriyetten öncesi yıllarda ilkel metotlarla yapılan tarımsal üretimde genellikle, insan
ve hayvan gücünden yararlanılmıştır. Avrupa ve Amerika Birleşik Devletlerinde 19. yüzyılın
sonlarında meydana gelen enerji devriminin, Türkiye tarımı üzerinde önemli bir etkisi
görülmemiştir. Yüzyılın ikinci yarısında makinalaşma için sınırlı çabalar gösterilmiş ve bu amaçla
ilk önlem olarak bir kısım makinaların dışarıdan sağlanması öngörülmüştür.
Balkan savaşı ve onu izleyen yıllarda, üretimde azalan insan gücünü tamamlamak amacı
ile Tarım Bakanlığı’nca Almanya’dan bazı enerji ve iş makinaları ithal edilmiştir.
1924 Yılında ise yine Tarım Bakanlığı tarafından 221 adet traktör ithal edilerek üreticilere
dağıtılmıştır.
1930’lu yıllarda hayvan pulluğu imalatı ile ufak çapta tarım aletlerinin imalatına
başlanmıştır.
1936 yılında Türkiye’de tarım makinaları ile ilgili ilk resmi istatistikler yapılmıştır. Bu
sayımda saptanan ilk traktör sayısı 1.308’dir. Daha sonraki yıllarda dünya ekonomisinde
meydana gelen ekonomik kriz ve II. Dünya Savaşı’nın yarattığı sonuçlar, Türkiye’de
mekanizasyon çabalarını yavaşlatmıştır.
1944 yılında Bakanlar Kurulu kararı ile kurulan Türkiye Zirai Donatım Kurumu (TZDK),
Türk çiftçisini mekanizasyon yönünden donatmak, makine sağlamak ve bakım işleri gibi
konularda uzun yıllar hizmet vermiştir. Ülkemizin mekanizasyon düzeyinin gelişmesinde önemli
katkılar sağlamıştır. Özelleştirme Yüksek Kurulu tarafından özelleştirme kapsamına alınan TZDK,
özelleştirilmeden önce birçok il ve büyük ilçede şubeler açmış, çiftçilere yönelik çeşitli
çalışmalarda bulunmuştur. Bu çalışmalar kapsamında 'Başak' adlı yerli traktör üretiminin yanı
sıra, çok çeşitli tarım makinaları imalatı yapmış olan TZDK, 2003 yılında özelleştirilmiştir.
1949 yılında Marshall yardım programı ile birlikte tarım makinaları varlığında bir artış
sağlanmıştır. Örneğin, 1949 yılında 11.729 olan traktör sayısı 1952 yılında 31.143’e yükselmiştir.
Ancak mekanizasyonun belirli bir program için düzenlenmemiş olması, marka ve model çokluğu
gibi sakıncalar yaratmıştır.
1954-55‘de Amerikan yardımları çerçevesinde Türkiye ' de Ankara Gazi ' de Atatürk
tarafından kurulan uçak üretim ve bakım fabrikasının kapatılarak yerine Minneapolis-Moline
firmasının traktörlerinin montajını yapan Türk Traktör fabrikası kurulmuştur. Türkiye’de sanayinin
olmadığı ama uçak imal edildiği ilginç bir dönem olan 40’lı yıllardan sonra 50’li yıllara
gelindiğinde, (pervaneli uçağın devrinin bir ölçüde kapanmasıyla ve havacılık sektörüne ilave bir
yatırım düşünülmemesi nedeniyle), burada atıl kalan yatırım bu şekilde değerlendirilmiştir. 1956
yılında 1.065 adet traktörün montaj üretimi yapılmıştır. 1961’de yerli katkı oranı %43’e çıkmış,
1962’de FIAT traktör montajına başlanmıştır.
1960’lı yıllara kadar tarım makinalarına olan talep ithalatla karşılanmıştır. Hatta bu dönem
içinde, 50’li, 60’lı yılların teknolojik gelişmelerini ihtiva eden tarım makinalarının kullanımı oldukça
yaygındır. Bu yüzden kombine, karmaşık ve ileri teknolojili tarım makinalarının üretimi hatta
ithalatı genelde söz konusu değildir. Bu dönemlerde kopya üretim, en geçerli ve kolay teknoloji
transferi olmuştur. Ancak kopya üretim bile ileri teknoloji ihtiva etmeyen, daha basit makinalardan
öteye geçememiştir. 1960‘larda diğer yeni traktör fabrikalarının da kurulduğunu ve çiftçinin traktör talebinin arttığını fakat traktör üretiminin miktar ve yerli katkı oranı itibariyle istenilen düzeyde
gelişmediğini görmekteyiz. Bunun belli başlı etkenler olarak; sanayi alt yapısının ve yan sanayinin
gerektiği şekilde kurulamadığını, idareci ve teknik kadronun teşekkül edemediğini, döviz
sıkıntılarının varlığı ve sanayileşmeyi yöneten mevzuat ile onları hazırlayan bürokratların yeterli
seviyede olmadıklarını sayılabilir.
1962 yılında Uzel ve TZDK, traktör montaj üretimine başlamıştır. 1962 ' den 1975 yılına
kadar montaj-üretimi sürekli bir dalgalanma Đçinde olmuştur.
1963 ' lerden başlayarak Türkiye ' nin tarımla kalkınacağı varsayımı giderek geçerliğini
yitirmeye başlamış, ancak sanayi sektörü ile tarımın birlikte gelişmesinin ekonomik kalkınmayı
sağlayacağı gerçeği artık tartışmasız onaylanmıştır. Yeterli bir tarımsal üretim olmaksızın sanayi
kentlerinin doyurulamayacağı, ileri tekniklerin toprağa uygulanması düşünülmeksizin de tarımda
verimliliğin artamayacağı açık seçik belirlenmiştir.
1970‘lerden itibaren çiftçimizin traktör, tarım ekipmanları, sunî gübre ve sulamaya olan
talebinin ve bilinçli olarak modern tarım yapmak arzusunun süratle geliştiği gözlemiştir. Mevcut
teknolojik şartların gelişmemiş olması, yan sanayinin yetersizliği, çiftçi alım gücünün genelde
düşük olması, sermaye eksikliği, talebe bağlı üretim gibi birçok nedenden ötürü ileri teknoloji
gerektirmeyen, ağır insan işgücünün yerini alabilecek, münferit operasyonları yapabilecek basit
ve ucuz tarım makinaları imalatı 70’li yıllarda söz konusu olmuştur.
1975 yılında yapılan bir envanter çalışması, traktör dışında 441 adet tarım alet ve
makinaları yapımcısı olduğunu belirtmektedir. Đşletmelerin yarısı 1-5 işçi istihdam ederken,
sektörde toplam 5.653 Đşçi ve 119 mühendis çalışmaktadır. Türkiye ' de traktör üretimi yapan
birkaç firmanın dışında, tarım maklnaları imal eden tesislerin çoğu çok küçük ölçekli ve ilkel
teknoloji bir yapıya sahip bulunmaktadırlar. Çoğu atölye tipi barakalarda modern bilgi ve
beceriden yoksun çalışmakta; mevsime, piyasaya ve satış olanaklarına göre imalat tipini
değiştiren bir özellik göstermektedirler. 1975 yılında traktördeki toplam teorik kapasite 41.000
adet/yıl olup, erişilen yerli imalat oranı ortalama olarak % 60 ' ı ancak bulmaktadır Dolayısıyla
işletme girdilerinin % 40 ' ı ithal yoluyla sağlanmakta, buna yabancı sermaye ve teknolojik
bağımlılıklar da eklenince, traktör üretim tesislerine egemen olan yapı ortaya çıkmaktadır.
1976 yılına bakıldığında Türk Traktor, Uzel, TZDK, TOE, BMC, Pancar Motor ve T. K.
Koop. Vakfı traktör üretiminde yer almaktadır.1976’da traktör montaj-üretimi yapan 7 işletmeden
sadece üçü asgarî tekno-ekonomik kapasitededir. 1970 yılından bu yana kapasite kullanım oranı
% 50 - % 80 arasında değişmiştir. Üretim sürekli dalgalanmalar göstermekte, fiyat durumlarına,
CDK parçaların ithaline ve bağlayıcı nitelikteki lisans anlaşmalarına koşut olarak üretim
kısıtlanmakta ya da artırılmaktadır. Üretimin, talebin çok altında gelişim göstermesi, ithalatı
zorunlu kılmakta, böylece talep giderek artan ithalatla karşılanmaya çalışılmıştır. Ancak, gerek
yerli üretimin kararsız trendi ve gerekse ithalat gecikmeleri, “karaborsa olayını” ortaya çıkarmıştır.
Đthalat ise yürekler acısı bu görünümün bir başka yüzüdür. Yedek parça, bakım onarım ve servis
durumları göz önüne alınmaksızın ithal edilen traktörler çok değişik markalarda bir parkın
oluşmuştur. Böyle henüz ömrü dolmadan hurdaya çıkarılan pek çok traktör, ülke ekonomisinde
önemli maddi kayıplara neden olmuştur.
Tarım âlet ve makinaları üretiminin yapısını incelersek şu manzara ile karşılaşıyoruz;
römork, pulluk, mibzer gibi ekipmanlar Anadolu ' nun birçok yerinde küçük atölyelerde
üretilmektedir ve bunların çok azı organize atölyelerdir, Biçerdöver üreten sadece bir fabrika
mevcuttur. Pülverizatör konusu Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumunca, pulluk, römork, mibzer
gibi konuları Đse T, Zirai Donatım Kurumunca ele alınmıştır ve onları da küçük ve yaygın atölyeler
takip etmektedir. Motor, aktarma organları, hidrolik sistem vs, gibi stratejik girdiler dışarıdan
getirilmekte, lisans anlaşmaları genellikle bağlayıcı nitelikte olmakta, yerli Đmalat oranı belirli bir
düzeyin üzerine çıkarılamamakta, tesisler atıl kapasite ile çalışmaktadır.
Türkiye tarımında makinalaşma son beş yıl Đçinde hızlı bir gelişim kaydetmiştir Bu durum
traktör parkının izlenmesi ile de görülebilir, 1965 yılında traktör parkı 54,608 adet iken 1971 ' de
118.525’e fırlamış ve son beş yılda hızlı bir artışla 1975 sonunda tahminen 243.066 ' ya ulaşmıştır.
Türkiye ' nin traktör talebinin süratle arttığını ve talebin yerli üretimi artırmakla karşılamanın
yararlarının büyüklüğünü 1972 ve 1973 de traktör fabrikaları görerek tevsi projelerini hazırlayıp
ilgili Bakanlıklara sundukları halde, 3 yıldır gerekli müsaadeler verilmemiş ve kararnameler
çıkarılmamıştır. Bunlardan önemli ikisi Türk Traktör ' ün ve Uzel ' in projeleri olup ikisinin toplam
kapasitesi 50.000 traktör ve yerli katkı oranlan % 80 ' in üzerindedir, Çiftçi enflasyonun etkisini iyi
bilmekte ve elindeki nakdi olanağını eskiden olduğu gibi mala çevirmeyi tercih etmektedir.
Eskiden bu gaye ile tarla, ev, altın alırken şimdi bunlara bir de traktörü eklemiştir.
1978’de Çukurova ve Hema da traktör üretimine başlıyor 70’li yılların sonuna doğru devletin ucuz zirai kredi desteği ile çiftçiye tarım makinası
satmak isteyen imalatçılar ve ithalatçılar için deney raporu zorunluluğu getirilmiştir. Söz konusu
tarım makinasının, tarım tekniğine ve mevcut standartlara uygunluğunun belirlenmesi amacıyla
yapılan bu test, belli bir disiplini ve asgari standardı da beraberinde sağlamıştır. Bu testler
sayesinde hem üniversite-sanayi işbirliği adına çeşitli adımlar atılmış, hem de makinanın test
aşamasında daha da geliştirilmesi adına çalışmalar yürütülmüştür.
90’lı yılların başından itibaren yurt dışı fuarlara ziyaretçi olarak katılmak yaygınlaşmıştır.
Dünyada tarımsal mekanizasyonda gelinen teknoloji seviyesinin gözlenmesi adına yapılan bu
ziyaretlerde görsel teknoloji transferi de söz konusu olmuştur. 1990-1995 yılları arasında sektörün
temsilcisi olan Türk Tarım Alet ve Makinaları Đmalatçıları Birliği (TARMAKBĐR) ile Almanya Tarım
Makinaları Đmalatçıları Birliği (LAV) arasındaki teknik işbirliği ile imalatçılara yönelik birçok fırsat
imkanı da doğmuştur. Bu işbirliği kapsamında Almanya’daki bazı tarım makinaları fabrikalarına
teknik geziler, toplu fuar gezileri, çeşitli eğitim ve fikir üretme toplantıları (workshop) yapılmıştır.
Hatta bu işbirliği neticesinde bazı Türk-Alman firmaları arası üretim işbirliği de gerçekleşmiştir.
90’lı yılların sonuna doğru iç pazarda yaşanılan dalgalanmalar nedeniyle sektördeki bazı
firmalar yavaş yavaş ihracata yönelmeye başlamışlardır. Bu yönelme neticesinde, 2000 yılından
bugüne ihracat 10 katı artmıştır. Đhracat, belli bir kaliteyi ve teknolojiyi zorunlu kıldığı için sektörde
hissedilir bir mühendislik gelişmesi de gözlenmiştir. Bunun yanı sıra kurumsallaşmanın
başlamasıyla birlikte aile bireylerinin yönetiminden, profesyonel yönetime geçiş başlamıştır.
Üniversite tahsilli üçüncü kuşak bireyler, işletmelerin yönetiminde yer almışlardır.
Günümüzde Sektörün ihtiyaç duyduğu mekanizasyon araçlarının tamamına yakını imal
edilmekle birlikte, üretim adetleri bakımından yerli sanayi tarafından yapılması rasyonel
olmayacak veya know-how’a dayanan unsurlar ihtiva eden, genel olarak büyük parsellere ve
işletmelere uygun olarak imal edilmiş kapasite ve modellerde biçerdöver, balya, kendi yürür silaj
ve pamuk hasat makinası dışında hemen hemen bütün tarımsal mekanizasyon araçlarının imalatı
ülkemizde yapılmakta ve ihraç edilmektedir. Bugün, sektörün dünyada “en saygını ve en büyüğü”
olarak kabul edilen “AGRITECHNICA Tarım Teknolojileri Fuarı”nda Türkiye, en çok katılımcı
olarak yer alan 4. ülke konumundadır.
Derleyen: M. Selami Đleri
Türkiye Tarımsal Mekanizasyon Sanayii için önemli gelişmeler, tarihsel akış içersinde
aşağıda verilmiştir:
1914: Üretimde azalan insan işgücünü tamamlamak amacıyla, gümrüksüz ithalat uygulaması
kapsamında, Almanya’dan bazı enerji ve iş makinaları alınmıştır.
1924: Tarım Bakanlığı tarafından 221 adet traktör ithali yapılmıştır.
1936: Tarım makinaları ile ilgili ilk resmi istatistikler yapılmıştır.
1944: Türkiye Zirai Donatım Kurumu kurulmuştur.
1949: ABD destekli Marshall yardım programı ile tarım makinaları varlığı artmıştır.
1954: Etimesgut(Ankara) Uçak Motoru Fabrikasında Türk Traktör Fabrikası kurulmuştur.
1979: Đlk traktör ihracatı yapılmıştır.
2000: Traktör sayısı yaklaşık 1 milyon olmuştur.
2010: Türkiye makina ihracatında 22 alt sektör arasında tarım makinaları sektörü, ihracat miktarı
değeri açısından 6. büyük sektör olmuştur.
 
Ynt: Bir traktör hikayesi

ben konuyu buraya kadar getirdim şimdi 1924 de getirilen 221 adet traktörü ve sonrasını da sizlerinde katılımıyla irdeleyelim
köyünüzde alınan ilk traktör neymiş kaç senesinde alınmış gibi
 
Ynt: Bir traktör hikayesi

Bizim koye galiba 1950 lı yıllarda mcrocmik traktör gelmiş. Aynı yıllarda bizim yan köyde de paletli bir traktör varmıştı ama arızadan iş yaptığı yokmuş [emoji4] bizimde ilk traktörümüz 1969 model 5000 lık fordmus.
 
Ynt: Bir traktör hikayesi

aslan26 link=topic=81407.msg965904#msg965904 date=1422966992' Alıntı:
Bizim koye galiba 1950 lı yıllarda mcrocmik traktör gelmiş. Aynı yıllarda bizim yan köyde de paletli bir traktör varmıştı ama arızadan iş yaptığı yokmuş [emoji4] bizimde ilk traktörümüz 1969 model 5000 lık fordmus.
fotoğrafı varsa onuda paylaşırsanız daha güzel olur
yine tüm arkadaşlarda fotoğraf koyabilirler
zira 75den sonra fotoğraf makinaları yaygınlaşmaya başlamış ve insanlar atları öküzleri gibi duygusal bağ kurdukları traktörleri ilede hatıra fotoğrafları çektirmeye başlamışlar
 

Ynt: Bir traktör hikayesi

UÖZKAN.77 link=topic=81407.msg965918#msg965918 date=1422968958' Alıntı:
ben o konuyu görmediydim ama benim başlatmak istediğim konu üyelerimizin köylerine gelen ilk traktörler ve onların hikayeleri idi girizgah fuzuli olmuş daha önce paylaşıldığı için
 
Ynt: Bir traktör hikayesi

130 dan fazla kişi okumuş :D hiç köylerine gelen ilk traktörden bahseden yok UÖZKAN.77 ve aslan26 dışında
girizgah uzun olunca okumadan kapatmışlar mı ne :D
bizim ilk traktörü dedem almış 74 senesi sanırım massey daha sonrada acentadan 135 lik çıkarmışlar fotoğrafları tarayabilirsem atacağım
ilk zamanlar köyde 3 traktör varmış 80 den sonrada hızla artmaya başlamış
birde sizinle paylaşmak istediğim bir anı daha var
eskiden tratör alındımı kahvenin önüne çekilirmiş sık sık birazda gösteriş olsun diye
tarlaya gitmeden evvel kahveye uğranır bi çay içilir öyle gidermiş yeni alanlar
bazen hafifte ders verme amaçlı diğer traktörü kullanmayı bilenler mazotu keserlermiş bi süre sonra yeni traktör almış hevesli havalı abimiz yokuştan yaya olarak kan ter içinde çıkarmış surat bi karış motor bozuldu diye :D :D :D
 
Ynt: Köyünüzdeki İlk Traktör (Girizgah uzun)

Babamdan sordum şimdi. İlk traktör 1950 ' li yıllarda gelmiş bizim köye. Almanya üretimi Lanz Bulldog ' muş. O zaman köyün zengini iki kardeş ortaklaşa 16000 liraya almışlar. Babam anlatıyor, traktör tek piston ama canavarmış bildiğin. Hidrolik kolları olmadığı için ızgara ve tırmığı tekerlekle çekiyormuş. Harman yerinde öküzün arkasına bir döven bağlanırken bunun arkasına üç döven bağlayıp köyün adamını dövenin üzerine bindirerek harman yapıyormuş adamlar. İnternetten bulduğum bu videoyu paylaşayım.
https://www.youtube.com/watch?v=H9CCYTGru-g
 
Ynt: Köyünüzdeki İlk Traktör (Girizgah uzun)

İkinci traktör olarak 1966 yılında iki tane Hanomag gelmiş.
Köyümüzde ilk traktörü alan adamlar daha sonra MF 135 almışlar ve Lanz traktörü 6000 liraya kilo işi hurdaya satmışlar.
 
Ynt: Köyünüzdeki İlk Traktör (Girizgah uzun)

isyankar1985 link=topic=81407.msg966019#msg966019 date=1422983951' Alıntı:
İkinci traktör olarak 1966 yılında iki tane Hanomag gelmiş.
Köyümüzde ilk traktörü alan adamlar daha sonra MF 135 almışlar ve Lanz traktörü 6000 liraya kilo işi hurdaya satmışlar.
canım traktör hurdaya gitmiş yazık olmuş
ben çok severim nostaljik araçları ve traktörleri
ülkemizde pek fazla nostaljik araç yoktur ve çok pahalıdır bunun sebebi 2. dünya savaşında artan silah sanayi sonucu demir çok kıymetlenmiş ve çoğu eski araç çivi olmuştur çünkü çok fazla tank ve zırhlı araç ürettimi varmış

hatta aziz nesin hayat hikayesini anlattığı böyle gelmiş böyle gitmez serisinde çevreden topladığı eski hurda çivi ve nalları biriktiren bir adamın daha sonra çok zengin olduğundan bahseder hatta ve hatta bazı bozuk paraların ihtiva ettiği metaller paranın değerinden fazla olduğu için onları toplayıp satanlar bile varmış
tabi dünyada savaş artığı tanklardan traktörler yapılmaya başlanmış daha sonra ama bize gelen pek traktör yok bu şekilde belki aslan26 nın bahsettiği paletli traktör onlardan biri olabilir
 
Ynt: Köyünüzdeki İlk Traktör (Girizgah uzun)

FatihEFE link=topic=81407.msg966024#msg966024 date=1422984987' Alıntı:
canım traktör hurdaya gitmiş yazık olmuş
ben çok severim nostaljik araçları ve traktörleri
ülkemizde pek fazla nostaljik araç yoktur ve çok pahalıdır bunun sebebi 2. dünya savaşında artan silah sanayi sonucu demir çok kıymetlenmiş ve çoğu eski araç çivi olmuştur çünkü çok fazla tank ve zırhlı araç ürettimi varmış

hatta aziz nesin hayat hikayesini anlattığı böyle gelmiş böyle gitmez serisinde çevreden topladığı eski hurda çivi ve nalları biriktiren bir adamın daha sonra çok zengin olduğundan bahseder hatta ve hatta bazı bozuk paraların ihtiva ettiği metaller paranın değerinden fazla olduğu için onları toplayıp satanlar bile varmış
tabi dünyada savaş artığı tanklardan traktörler yapılmaya başlanmış daha sonra ama bize gelen pek traktör yok bu şekilde belki aslan26 nın bahsettiği paletli traktör onlardan biri olabilir
Bizim buradaki paletli traktör galiba dozere benzeyen tiptenmişti.Hatta bizde traktör yokken bizim sürülmüş bir tarlaya diskaro gibi birşey çekmeye gelmiş ,traktör sürekli hararet yapıyormuş,tarlada porsuk çayına sıfır dedemler ellerinde kovalarla Porsuktan habire su çekip traktör her kafaya gelişinde radyötere su koyuyolarmış dedem ona yaptıracağımıza kendimiz hayvnlara yaptırsaydık daha az yorulurduk diye anlatırdı :D
 
Ynt: Köyünüzdeki İlk Traktör (Girizgah uzun)

bizim köye ilk LANZ marka bir traktör gelmiş.tek silindirli hatta pullukları hala durmakta ama koca köyde kimsenin dikkatini çekmez.otların içinde duruyor tekerlekli pulluklar.arkadaşıma ait.
 

Benzer Konular