Tarım Bakanı Faruk Çelik’e açık mektup..

Ali Ekber Yıldırım



Sayın Bakan,
Çok zor bir görev aldınız. Umarım bunun farkındasınızdır. Türkiye, tarım potansiyeli çok yüksek, ancak bunu yeterince değerlendiremeyen ender ülkelerden birisi. Çünkü, tarım sektörü açısından ülkenin en önemli sorunu tarımın önemsenmemesi. Tarım sektörü ancak bir felaket yaşanınca gündeme gelir. Yıllardan beri toplumun büyük kesiminde ve ülkeyi yönetenlerde “tarımla kalkınma olmaz” fikri egemen. Hep küçümsenen veya ekonominin sırtında yük olarak görünen bir sektör. İsterseniz bu bakış açısını değiştirebilir ve gerçekten reform niteliğinde çalışmalar yapabilirsiniz. Ama işiniz kolay olmayacak.

Sayın Bakan,
Bu günlerde genel müdürlerinizden brifing alıyorsunuz. Yoğun bir bilgi bombardımanı ile donatılıyorsunuz. Sektör temsilcileri ile bir araya gelerek sektörleri tanımaya, anlamaya çalışıyorsunuz.

Tarım konusunda 20 yıldır yazı yazan, sektörü yakından izleyen, her kesimle konuşan, dinleyen ve bilgilerini paylaşan bir uzman gazeteci olarak gördüğüm aksaklıkları, sorunları ve neler yapılabileceğini özetleyerek paylaşmak istiyorum. Ülke tarımına katkıda bulunmaktan başka bir amacım yok. Görev süreniz boyunca yazdıklarım hoşunuza gitmeyecek. Geçen 20 yılda görev yapan tüm bakanlar gibi sizde bana kızacak, “Sürekli eleştiriyorsunuz, tarımda yapılan iyi bir şey yok mu” diyeceksiniz. Gazeteci olarak görevim yanlışları, eksiklikleri bulup yazmak, eleştirmek olacak. Doğru yaptıklarınızı siz ve bürokratlarınız zaten sürekli anlatacaksınız.
Sayın Bakan,

Önerilerimi şöyle sıralamak isterim:

1-Size sunulan tarım verilerinin hemen hiç biri doğru ve sağlıklı veriler değil. Doğru olmayan verilerle doğru politika üretmeniz ve uygulamanız mümkün mü? İşe, Genel Tarım Sayımı yaparak başlamalısınız. Kaldı ki bu yasal zorunluluk. İlk Genel Tarım Sayımı 1927’de yapıldı. Daha sonra sırasıyla 1950, 1963, 1970, 1980, 1991 ve 2001 yılında yapıldı. 1955 yılında yürürlüğe giren 6534 sayılı Yasa ile Genel Tarım Sayımlarının sonu (0) ile biten yıllarda yapılması hükme bağlandı. Yasaya göre, 2010 yılında yapılması gereken sayım yapılmadı. Genel Hayvan Sayımı ilk ve son olarak 1984 yılında yapıldı. Bugünün teknolojisi ile tarım sayımı yapmak çok daha kolay olacak. Mutlaka genel tarım sayımı yapmalısınız.

2- Hangi politikayı uygularsanız uygulayın, çiftçi, üretimini sürdürecek ve para kazanacak bir ortam ister.Tarım sektöründeki en önemli sorun yüksek girdi maliyetleri. Bitkisel üretimde gübre, mazot, tohum, ilaç, işçilik başta olmak üzere girdilerin hepsinde fiyat yüksek. Hayvancılıkta, hayvan materyali ve ana girdilerden yem fiyatı çok pahalı. Çünkü hammaddelerde büyük oranda dışa bağımlıyız. Sürdürülebilir tarımsal üretim için girdi maliyetlerini mutlaka aşağı çekerek, çiftçilerimizin rakipleriyle eşit şartlarda üretim yapacak bir ortam sağlamalısınız.

3- Destekleme konusunu mutlaka mercek altına almalısınız. Bugüne kadar tarımsal destekler verilirken; amacı, hedefi belli olmayan ve sonuçlarına bakılmaksızın bütçeye konulan para dağıtıldı. Dağıtılan paranın tarımsal üretime, verimliliğe, ürün desenine, tüketiciye yansıması veya dış ticarete etkileri hiç araştırılmadı. Yıllarca bunu yazdım ama dinletemedim. Sayıştay, 2014 Gıda,Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Raporu’nda desteklemelerle ilgili etki analizi yapılmadığına yer verdi. Bu raporu lütfen okuyunuz ve gereğini yapınız. Çünkü, tarım destekleri üretimi planlamanın, tüketiciye sağlıklı ve güvenilir gıdanın uygun koşullarda temini, ihracatta rekabet gücünü artırıcı önemli araçlardan birisidir. Bu aracın çok daha etkin kullanılması gerekir. Çok sayıda ürüne veya çiftçiye destek vermek marifet değil, marifet verilen desteğin nasıl bir sonuç doğurduğu ve ülke tarımına nasıl katkı sağladığıdır. Bunu yaparsanız kaynakları verimli kullanmış olursunuz. Ayrıca desteklerde mutlaka sadeleşmeye gitmelisiniz. Örneğin, hayvancılığa 60-70 kalem destek vermek yerine başta yem olmak üzere bir kaç kalemde maliyetleri düşürücü etkisi olan etkin destekler verilebilir. Hayvancılığa verilen destek 3 milyar lira, yem hammaddeleri ithalatına ödenen para ise yıllık ortalama 3 milyar dolar. Destekten çok fazlası ithalata gidiyor. Hayvancılıkta ithalat bağımlılığı her geçen yıl artıyor. Hem çok destek veriliyor hem dışa bağımlılık artıyorsa, hayvancılık yapanlar şikayetçiyse, ortada ciddi bir yanlışlık var. Bu yanlışı etkin bir destekleme politikası ile düzeltebilirsiniz. Tarım desteklerini mutlaka çiftçi ekim yapmadan açıklamalısınız.

4-İthalata dayalı politikadan üretime dayalı politikaya geçmelisiniz. Mevcut uygulamada fiyatı artan tarım ve gıda ürünü ithalat yapılarak düşürülmeye çalışılıyor. Tam 5 yıl oldu et fiyatını düşürmek için küçükbaş-büyükbaş canlı hayvan, kasaplık, besilik olarak ithal ediliyor. Et ithal ediliyor. Buna rağmen fiyat istikrarı sağlanamıyor. Fiyatı artan her ürünü ithal eder ve üreticiyi ithalatla terbiye etmeye devam ederseniz, yarın üretim yapacak çiftçi bulamazsınız. İthalat lobisine kapınızı kapatarak, üretim odaklı politikayı seçerseniz, Türkiye’nin tarım potansiyelini değerlendiren bakan olarak tarihe geçersiniz.
5- Hükümetinizin çıkardığı Bütünşehir Yasası ile bakanlığınızın bir çok görevi belediyelere geçti. Fakat, ne belediyeler ne de bakanlık bunun farkında değil. Bu yasa ile büyükşehirlerde kent-kır ayırımı kalmadı. Kent-kır tanımının yeniden yapılması, görev ve yetkilerin yeniden tanımlanması gerekiyor. Bu konuya özel önem vermenizde yarar var. Çünkü bir çok sorun yaşanacak. Önlem alınmazsa, planlama olmazsa tarım alanları hızla kaybedilecek.

Sayın Bakan,

Daha yazılacak çok konu var. Aile çiftçiliğinin yok olma tehlikesi, kırsalda yaşlanan ve verimsizleşen yaşlı nüfus,verimlilik, üretici-tüketici fiyatları arasındaki büyük uçurum, Avrupa Birliği ile uyum, tarımda teknoloji kullanımı, üretim, pazarlama ve daha bir çok alanda yazılacak ve yapılacak çok iş var. Yazının sınırları içerisinde bunları paylaştım. Umarım saman ithal eden değil, ihraç eden, bir başka ülkenin değil çiftçilerimizin şövalyesi olarak tarihe geçen bir bakan olursunuz.
 

Benzer Konular