Çevremde tanıdığım tahminen 500 civarı çiftçi var lakin bunlardan sadece 3, bilemedin 4 tanesi yeni yatırımlar yapacak, vaya refah bir şekilde yaşabilecek parayı kazanıyor.
Çiftçilik yakın zamana kadar memurluk gibiydi. Az yada çok insanların karınlarını doyurabiliyordu. Ama:
1-) yaşam standartların yükselmesi ile temel ihtiyaçların artması
30 yıl önce tek derdi elektrik faturası olan bir çiftçi ailesi şu an 4 cep telefonu, 1 internet faturası ödüyor en basitinden. Hayatın her alanında bu durum geçerli. Ekmek bakkaldan, peynir marketten, süt dükkandan, kışlıklar manavdan alınmaya başlandı. 20 yıl önce üzüm bozarken öğle yemeğine oturmuştuk. Masada envai çeşit yiyecek. Ekmek, kavurma, yoğurt, peynir, biber, salata, yumurta, zeytin, reçel, salça, turşu, soğan, tereyağ.... Liste uzun. Arkadaşlardan birinin hoşuna gitmiş herhalde, zeytini sordu: 'sizin mi?' Diye.
O an masaya baktım ve masada 'TUZ' dışında bizim üretimimiz olmayan hiçbirşey yoktu. Oysa şimdi bizim üretimimiz olan birşey arıyorum, binde bir.. Çoğu çiftçi de aynı durumda, eminim.
2-) tarımsal giderlerin artması
Yukarda anlatılmış zaten. %400 son 10 yılda. Peki son 30 yılda? Ayrıca birim alandan alınan verimi arttırmak içim yapılan uygulamalar da bunun cabası. 30 yıl önce bir gübre masrafı bilinirdi, şimdi ise:
Tohum gübresi
Tohum ilaçlaması kaplama ilaçları (yahut sertifikalı buğday)
Dar yapraklı ilacı
Geniş yapraklı ilacı
Kök boğazı ilacı
Pas ilacı
En az 2 yaprak gübresi
Süne ilacı
gibi üst gübre dışındaki 8 kalemi düşünmeden yazabilirim. Ha bunlar verimi arttırma içim yapılan masraflar ve fazlası ile geri dönüşü oluyor ama konumuz bu değil. Sonuçta tüm bu kalemlerin masrafı cebimizden çıkıyor. Burda önemli nokta, bir afet yada felakette altına girdiğimiz risk faktörünün, eskiye nazaran çok büyük olması. Sonuçta en bilinçli çiftçi de olsak olsa herşey bir bulutun altında. Eskiden de onca masraf yapıp '0' sıfır ürün hasat ettiğimiz oluyordu, şimdi de oluyor. Tabiat ana değişmedi. (Sigorta diyenleri duyuyorum, o da ekstra masraf. Üstelik hak yiyen bir masraf. Toprak inkar etmez ama sigortacı 'kapsam dışı' diyerek inkar edebiliyor)
4-) devlet, ürün fiyatlarına müdahale ederek çiftçiyi koruma politikasını bıraktı.
Başta, tarımsal istihdamı azaltma gibi çok sebebi var bunun. Ama gerçek bu. Mesela Ofis açılsaydı 85 kuruştan verecektik buğdayımızı. Bakandan açıklama geldi, alımlar durdu. 65 kuruş zor verdik. 1 günde bir yıllık emeğimizin %25 ' ini uçurdular. Şu an başkalarının cebinde.
Bu kadarla kalsa iyi. Kırk yılda bir çiftçinin para kazanacağı sene geliyor, bu seferde ithalatı açarak kafasına sopayı vuruyor. Yani müdehale hakkı sadece çiftçi ve üreten aleyhine kullanılıyor.
5-) klasik çiftçilerin serbest piyasaya adaptasyon sorunları.
İşte bu son aşama için kooperatiflerime hayati önem taşıyor. Kooperatifleşemediğimiz (ne uzun kelime oldu be!) taktirde harcanırız. Tarımda dünya devi olan Hollanda ' nın başarı sırrı işte burda. Kooperatifleşmemiş tek ürün yada çiftçi grubu yok. Doğal sonuç Umut Abi ' nin yukarda balık örneği.
Kısaca durumun sorumlusu ne o '20 beygir' ne de sadece çiftçi. Kollektif bir sorun bu. Birçok tarafı var ve çözülmesini taktirde durum daha da kötüye gidecek.
Şahsen bildiğim tek gerçek var:
'Kendini yenileyemeyen, dolayısı ile 'birim alandan yüksek verim alamayan' çiftçi tarih sahnesinden yok olup gidecek..'
10 dönüm Bostan işleyen Osman ' ın öldü anlayacağınız..