Bir ülke hayal edin...
Balkan, Çanakkale, Birinci Dünya ve İstiklal Savaşı’ndan yorgun çıkmış...
Nüfusun yüzde 80'inden fazlası okuma yazma bilmiyor. 13 milyon nüfusun neredeyse yüzde 90'ı kırsalda yaşıyor.
Elde yok, avuçta yok...
Her şeyin kıt olduğu bir dönemde çok olan tek şey Atatürk'ün bu millette gördüğü umut...
Vefatının 78. yıldönümünde saygı ve rahmetle andığımız Mustafa Kemal Atatürk'ün tarım politikalarını merak ettiniz mi?
Akdeniz Üniversitesi Ziraat Fakültesi'nin “Atatürk ve Tarım” başlığı ile hazırladığı bilgileri sizlerle paylaşmak istiyoruz.
“Milli ekonominin temeli tarımdır” diyen Mustafa Kemal Atatürk'ün tarıma bakış açısı O'nun ne kadar vizyon sahibi olduğunu kanıtlar nitelikte.
İşte Atatürk'ün tarım hakkındaki düşünceleri:
“Milli ekonominin temeli tarımdır. Bunun içindir ki tarımda kalkınmaya büyük önem vermekteyiz. Köylere kadar yayılacak programlı ve pratik çalışmalar bu amaca yayılmayı kolaylaştıracaktır.
Fakat bu çok önemli işi isabetle amacına ulaştırabilmek için ilk önce ciddi etütlere dayalı bir tarım politikası tespit etmek ve onun için de her köylünün ve bütün vatandaşların kolayca kavrayabileceği ve severek tatbik edebileceği bir tarım rejimi kurmak lazımdır. Bu politika ve rejimde yer alabilecek başlıca önemli noktalar şunlar olabilir:
Bir defa, memlekette topraksız çiftçi bırakılmamalıdır. Bundan daha önemli olanı ise bir çiftçi ailesini geçindirebilen toprağın hiçbir sebep ve suretle bölünemez bir nitelikte olması, büyük çiftçi ve çiftlik sahiplerinin işletebilecekleri arazi genişliği, arazinin bulunduğu memleket bölgelerinin nüfus yoğunluğuna ve toprağın verim derecesine göre sınırlandırılması lazımdır.
Küçük, büyük bütün çiftçilerin iş makinalarını artırmak, yenileştirmek ve korumak önlemleri vakit geçirmeden alınmalıdır.
Memleketi; iklim, su ve toprak verimi bakımından, tarım bölgelerine ayırmak gerekir. Bu bölgelerin her birinde, köylülerin gözleriyle görebilecekleri, çalışmaları için örnek tutacakları verimli, modern pratik tarım merkezleri kurulmalıdır.
Gerek mevcut olan ve gerekse de bütün memleket tarım bölgeleri için yeniden kurulacak tarım merkezlerinin kesintiye uğramadan tam verimli olarak faaliyetlerini, şimdiye kadar olduğu gibi devlet bütçesinden ağırlık vermeksizin kendi gelirleriyle kendi varlıklarının idaresini ve gelişmesini sağlayabilmeleri için, bütün bu kurumlar birleştirilerek geniş bir işletme kurumu oluşturulmalıdır.
Bir de başta buğday olmak üzere, bütün gıda ihtiyaçlarımızla sanayimizin dayandığı çeşitli hammaddeleri temin ve dış ticaretimizin esasını oluşturan çeşitli ürünlerimizin ayrı ayrı her birinde, miktarlarını artırmak, kalitesini yükseltmek, üretim masraflarını azaltmak, hastalık ve düşmanlarıyla uğraşmak için gereken teknik ve yasal her önlem zaman geçirilmeden alınmalıdır.”
İşte Atatürk'ün bu sözleri bile bugün tarımda yaşadığımız kronik sorunların çözümü niteliğinde.
Akdeniz Üniversitesi Ziraat Fakültesi'nin “Atatürk ve Tarım” başlığı ile hazırladığı bilgilerden yola çıkarak Cumhuriyet Hükümeti’nin tarım ve çiftçinin iyileştirilmesi amacıyla kabul ettiği esaslara da bir göz atalım:
* Köylüden ağır vergileri kaldırmak.
* Köye para ve kredi sağlamak.
* Köylünün ürününü geliştirme ve koruma.
* Köylünün bilgi ve görüşünü yükseltmek.
* Toprağı olmayan çiftçilere toprak dağıtmak.
“Köylüye üretim sermayesi sağlamak amacıyla uzun vadeli ve faizsiz krediler sağlanan Atatürk döneminde, çiftçi bu parayla üretim yapabilmek amacıyla gereksinimlerini ve eksiklerini tamamlama fırsatı buldu. Ziraat Bankası'nın kredi şartları kolaylaştırılarak, köylülere kredi verilmesi sağlandı.
1929 yılında Tarım Kredi Kooperatifleri kuruldu ve böylece çiftçilere alternatif kredi bulma imkanı sağlandı.
Tarımı geliştirme ve koruma adına da önemli adımlar atıldı.
Köylülere pulluk dağıtıldı. Traktör kullanan çiftçiler korundu. Zirai Donatım Kurumu, çiftçinin tarım aleti, makine ve kimyasal gübre ihtiyacı sağladı.
Halka parasız fidan verildi. Numune çiftlikleri açıldı.
Hükümet, buğday fiyatını korumak için gerekli gördüğü zaman Ziraat Bankası ve 'Toprak Mahsulleri Ofisi' aracılığı ile buğday alım satış işlerini de üzerine aldı.
Cumhuriyet döneminde Ankara, Eskişehir, Erzurum ve Yeşilköy’de tohum ıslah istasyonları; Adana ve Nazilli’de pamuk ıslah istasyonları; Adapazarı’nda patates ve mısır ıslah istasyonu; Bursa, Antalya, Diyarbakır, Edirne ve Denizli’de ipek böcekçiliği istasyonu, Kayseri’de yonca istasyonu, Antalya’da sıcak iklim nebatları ıslah istasyonu kuruldu.
Tarım aletleri, makineleri ve ilaçlarının satın alınarak halka tanıtılması amacıyla 1937 yılında Zirai Kombinalar İdaresi kuruldu.
Çağdaş anlamda tarım eğitimi için Atatürk’ün direktifiyle Ankara Ziraat Yüksek Mektebi açılırken, 1930 yılında İstanbul, Bursa, İzmir ve Adana’da birer orta ziraat okulu açıldı.
Açılan enstitüler gerek kuruluşu gerekse akademik faaliyetiyle tam bir 'Tarım Üniversitesi' konumundaydı.
Ziraat okulları ile diğer tarım kuruluşları teknik bilgileri çiftçilere ulaştırmak ve teknik elemanlara yeni bilgiler vermek amacıyla kurslar açarak bu alandaki eksiklikleri gidermek için önemli aşamalar kaydetti.
Cumhuriyet’in ilk yıllarında, köylünün büyük bir kısmının topraksız olması, tarımsal üretimi olumsuz etkilemekteydi. Dönemin hükümeti, köylüyü toprak sahibi yapmak için bir çok kanunlar çıkardı. 1925’de kabul edilen bir kanunla birlikte; devlete ait arazilerin, uygun bir arazi yoksa devlet tarafından arazi alınıp köylüye dağıtılmasına başlandı. İlk on yılda köylüye 1 milyon dönümü aşkın arazi dağıtıldı.
Toprak sahibi olan köylünün toprak, tohumluk, tarım araçları borçlarının 20 yılda ödenmesi sağlandı.
İlk işletilen arazi, yeni yetiştirilmeye başlanan fidanlıklar, bağlar ve zeytinliklerden belirli bir süre için vergi alınmaması kuralı kabul edildi.”
Anlaşılacağı üzere Atatürk tarım konusunda da bilimi ön plana koyuyor. Ar-Ge'ye önem veriyor. Hem çiftçi hem de gelecek nesiller açısından eğitimi ön planda tutuyor. Kooperatifleşmeyi destekliyor.
Bilinçli, programlı bir tarım stratejisi izlerken başta toprak olmak üzere doğal kaynakları korumacı anlayışını da politikalarına yansıtıyor.
Kısacası gerçek anlamda 'milli bir tarım politikası' uyguluyor.
Atatürk'ün, dönemin zor şartları ve kısıtlı kaynaklara rağmen tarım sektörüne yönelik aldığı kararlar ve attığı adımlar tabiki bunlarla sınırlı değil.
Ancak biz bir kısmına değinerek Atatürk'ün tarım konusundaki vizyonunu sizlerle paylaşmak istedik.
Özlem, minnet ve rahmetle anıyoruz.
Balkan, Çanakkale, Birinci Dünya ve İstiklal Savaşı’ndan yorgun çıkmış...
Nüfusun yüzde 80'inden fazlası okuma yazma bilmiyor. 13 milyon nüfusun neredeyse yüzde 90'ı kırsalda yaşıyor.
Elde yok, avuçta yok...
Her şeyin kıt olduğu bir dönemde çok olan tek şey Atatürk'ün bu millette gördüğü umut...
Vefatının 78. yıldönümünde saygı ve rahmetle andığımız Mustafa Kemal Atatürk'ün tarım politikalarını merak ettiniz mi?
Akdeniz Üniversitesi Ziraat Fakültesi'nin “Atatürk ve Tarım” başlığı ile hazırladığı bilgileri sizlerle paylaşmak istiyoruz.
“Milli ekonominin temeli tarımdır” diyen Mustafa Kemal Atatürk'ün tarıma bakış açısı O'nun ne kadar vizyon sahibi olduğunu kanıtlar nitelikte.
İşte Atatürk'ün tarım hakkındaki düşünceleri:
“Milli ekonominin temeli tarımdır. Bunun içindir ki tarımda kalkınmaya büyük önem vermekteyiz. Köylere kadar yayılacak programlı ve pratik çalışmalar bu amaca yayılmayı kolaylaştıracaktır.
Fakat bu çok önemli işi isabetle amacına ulaştırabilmek için ilk önce ciddi etütlere dayalı bir tarım politikası tespit etmek ve onun için de her köylünün ve bütün vatandaşların kolayca kavrayabileceği ve severek tatbik edebileceği bir tarım rejimi kurmak lazımdır. Bu politika ve rejimde yer alabilecek başlıca önemli noktalar şunlar olabilir:
Bir defa, memlekette topraksız çiftçi bırakılmamalıdır. Bundan daha önemli olanı ise bir çiftçi ailesini geçindirebilen toprağın hiçbir sebep ve suretle bölünemez bir nitelikte olması, büyük çiftçi ve çiftlik sahiplerinin işletebilecekleri arazi genişliği, arazinin bulunduğu memleket bölgelerinin nüfus yoğunluğuna ve toprağın verim derecesine göre sınırlandırılması lazımdır.
Küçük, büyük bütün çiftçilerin iş makinalarını artırmak, yenileştirmek ve korumak önlemleri vakit geçirmeden alınmalıdır.
Memleketi; iklim, su ve toprak verimi bakımından, tarım bölgelerine ayırmak gerekir. Bu bölgelerin her birinde, köylülerin gözleriyle görebilecekleri, çalışmaları için örnek tutacakları verimli, modern pratik tarım merkezleri kurulmalıdır.
Gerek mevcut olan ve gerekse de bütün memleket tarım bölgeleri için yeniden kurulacak tarım merkezlerinin kesintiye uğramadan tam verimli olarak faaliyetlerini, şimdiye kadar olduğu gibi devlet bütçesinden ağırlık vermeksizin kendi gelirleriyle kendi varlıklarının idaresini ve gelişmesini sağlayabilmeleri için, bütün bu kurumlar birleştirilerek geniş bir işletme kurumu oluşturulmalıdır.
Bir de başta buğday olmak üzere, bütün gıda ihtiyaçlarımızla sanayimizin dayandığı çeşitli hammaddeleri temin ve dış ticaretimizin esasını oluşturan çeşitli ürünlerimizin ayrı ayrı her birinde, miktarlarını artırmak, kalitesini yükseltmek, üretim masraflarını azaltmak, hastalık ve düşmanlarıyla uğraşmak için gereken teknik ve yasal her önlem zaman geçirilmeden alınmalıdır.”
İşte Atatürk'ün bu sözleri bile bugün tarımda yaşadığımız kronik sorunların çözümü niteliğinde.
Akdeniz Üniversitesi Ziraat Fakültesi'nin “Atatürk ve Tarım” başlığı ile hazırladığı bilgilerden yola çıkarak Cumhuriyet Hükümeti’nin tarım ve çiftçinin iyileştirilmesi amacıyla kabul ettiği esaslara da bir göz atalım:
* Köylüden ağır vergileri kaldırmak.
* Köye para ve kredi sağlamak.
* Köylünün ürününü geliştirme ve koruma.
* Köylünün bilgi ve görüşünü yükseltmek.
* Toprağı olmayan çiftçilere toprak dağıtmak.
“Köylüye üretim sermayesi sağlamak amacıyla uzun vadeli ve faizsiz krediler sağlanan Atatürk döneminde, çiftçi bu parayla üretim yapabilmek amacıyla gereksinimlerini ve eksiklerini tamamlama fırsatı buldu. Ziraat Bankası'nın kredi şartları kolaylaştırılarak, köylülere kredi verilmesi sağlandı.
1929 yılında Tarım Kredi Kooperatifleri kuruldu ve böylece çiftçilere alternatif kredi bulma imkanı sağlandı.
Tarımı geliştirme ve koruma adına da önemli adımlar atıldı.
Köylülere pulluk dağıtıldı. Traktör kullanan çiftçiler korundu. Zirai Donatım Kurumu, çiftçinin tarım aleti, makine ve kimyasal gübre ihtiyacı sağladı.
Halka parasız fidan verildi. Numune çiftlikleri açıldı.
Hükümet, buğday fiyatını korumak için gerekli gördüğü zaman Ziraat Bankası ve 'Toprak Mahsulleri Ofisi' aracılığı ile buğday alım satış işlerini de üzerine aldı.
Cumhuriyet döneminde Ankara, Eskişehir, Erzurum ve Yeşilköy’de tohum ıslah istasyonları; Adana ve Nazilli’de pamuk ıslah istasyonları; Adapazarı’nda patates ve mısır ıslah istasyonu; Bursa, Antalya, Diyarbakır, Edirne ve Denizli’de ipek böcekçiliği istasyonu, Kayseri’de yonca istasyonu, Antalya’da sıcak iklim nebatları ıslah istasyonu kuruldu.
Tarım aletleri, makineleri ve ilaçlarının satın alınarak halka tanıtılması amacıyla 1937 yılında Zirai Kombinalar İdaresi kuruldu.
Çağdaş anlamda tarım eğitimi için Atatürk’ün direktifiyle Ankara Ziraat Yüksek Mektebi açılırken, 1930 yılında İstanbul, Bursa, İzmir ve Adana’da birer orta ziraat okulu açıldı.
Açılan enstitüler gerek kuruluşu gerekse akademik faaliyetiyle tam bir 'Tarım Üniversitesi' konumundaydı.
Ziraat okulları ile diğer tarım kuruluşları teknik bilgileri çiftçilere ulaştırmak ve teknik elemanlara yeni bilgiler vermek amacıyla kurslar açarak bu alandaki eksiklikleri gidermek için önemli aşamalar kaydetti.
Cumhuriyet’in ilk yıllarında, köylünün büyük bir kısmının topraksız olması, tarımsal üretimi olumsuz etkilemekteydi. Dönemin hükümeti, köylüyü toprak sahibi yapmak için bir çok kanunlar çıkardı. 1925’de kabul edilen bir kanunla birlikte; devlete ait arazilerin, uygun bir arazi yoksa devlet tarafından arazi alınıp köylüye dağıtılmasına başlandı. İlk on yılda köylüye 1 milyon dönümü aşkın arazi dağıtıldı.
Toprak sahibi olan köylünün toprak, tohumluk, tarım araçları borçlarının 20 yılda ödenmesi sağlandı.
İlk işletilen arazi, yeni yetiştirilmeye başlanan fidanlıklar, bağlar ve zeytinliklerden belirli bir süre için vergi alınmaması kuralı kabul edildi.”
Anlaşılacağı üzere Atatürk tarım konusunda da bilimi ön plana koyuyor. Ar-Ge'ye önem veriyor. Hem çiftçi hem de gelecek nesiller açısından eğitimi ön planda tutuyor. Kooperatifleşmeyi destekliyor.
Bilinçli, programlı bir tarım stratejisi izlerken başta toprak olmak üzere doğal kaynakları korumacı anlayışını da politikalarına yansıtıyor.
Kısacası gerçek anlamda 'milli bir tarım politikası' uyguluyor.
Atatürk'ün, dönemin zor şartları ve kısıtlı kaynaklara rağmen tarım sektörüne yönelik aldığı kararlar ve attığı adımlar tabiki bunlarla sınırlı değil.
Ancak biz bir kısmına değinerek Atatürk'ün tarım konusundaki vizyonunu sizlerle paylaşmak istedik.
Özlem, minnet ve rahmetle anıyoruz.