Tarım Yıkımı!!!

14.11.2007
2,309
20
Türkiye tarımının nasıl bir yıkıma doğru yol almakta olduğu 27 Mart günü yayımlanan TÜİK-Türkiye İstatistik Kurumu verileriyle bir kez daha doğrulandı. İstatistikler, 2007 ' de ülke tarımının belkemiğini oluşturan bitkisel üretimin tüm alt dallarında üretim düşüşleri olduğunu gösteriyor. Buna göre tahıl ürünlerinin üretiminde bir önceki yıla göre yüzde 15.5; sebze üretiminde yüzde 0.7 ve meyve üretiminde de yüzde 4.3 oranında azalma vardır.

Tarım sektörünün yıllık büyüme oranı, bugünlerde kamuoyuna açıklanacaktır. Tarım, 2007 ' nin üçüncü çeyreğinde, yani, tarımsal faaliyetin en yoğun olduğu temmuz-ağustos-eylül döneminde son yılların en ağır daralmasını yaşadı. Aynı çeyrekte GSMH-toplam ulusal üretimin yüzde 2 büyümesine karşın, tarım sektörü yüzde 7.8 oranında küçülmüştü. Yeni yayımlanan yıllık bitkisel üretim verileri, tarımdaki yıkımın çok daha ağır olduğunu kanıtlıyor.

Bitkisel üretimin alt sektörlerinin hepsinde ya da toplamında görülen bu üretim düşüşleri, sıra tek tek ürünlere gelince çok daha çarpıcı oluyor. Örneğin, temel gıdalardan bezelye üretimi yüzde 19.9, fasulye üretimi yüzde 21.3, yeşil mercimek üretimi yüzde 36.7 azalmıştır. Kırsal kesim giderek bir de besin yoksulu oluyor.

Ayrıca çok sayıda üreticinin geçim kaynağı olan ve sanayi girdisi olarak büyük önem taşıyan tarım ürünlerinde de önemli üretim düşüşleri görülmektedir: Ayçiçeğinde 23.6, tütünde yüzde 18.5, şekerpancarında yüzde 14.1 ve pamukta da yüzde 10.8. Sanayi girdisi olan ürünlerin üretiminin hızla azalması, üretim sürecinde 'tarım-sanayi bağının' çok zayıfladığını; zamanla tamamıyla kopabileceğini kanıtlar. Oysa tarım-sanayi bağımlılığı bir ekonomi için ayakta durmanın ana etkenidir. Aynı olgu zeytinde görülen yüzde 39.1 üretim düşüşü için de geçerlidir. Önemli bir dışsatım ürünü olan fındıkta da üretim yüzde 19.8 azalmıştır.

Toplam çalışanların yüzde 26 ' dan fazlası, 2007 ' de tarımla uğraşmıştır. Genel tarım sayımı (2001) verilerine göre işletmelerin yüzde 67.5 ' i hem bitkisel üretimle uğraşıyor, hem de hayvan yetiştiriciliği yapıyor; yüzde 30 dolayında bir bölümü de yalnızca bitkisel üretim yapıyor. Yalnız hayvan yetiştiriciliği yapanlar yüzde 2.5 dolayında kalıyor. Sayılar, bitkisel üretim düşüşlerinin tarımla uğraşanların tamamına yakınının gelirlerinde de büyük düşüşler olduğunu kanıtlıyor.

Tarımda yaşanan yıkım, yalnızca bu sayılara yansıyan üretim ve buradan gelir azalmaları değildir. Bu sayısal daralma aslında 'niteliksel bir çöküşün' de habercisidir. Kırsal kesim insanı üretimden uzaklaşıyor; daha doğrusu, doğrudan gelir desteği gibi yanlış politikaların bir sonucu olarak, tarımsal üretim azalmış bulunuyor. Tarım üretiminde azalma, ülke insanının besin gereksiniminin de, ülke sanayiinin girdi gereksiniminin de giderek artan oranda dışalımla karşılanmasına neden oluyor. Kazanan, diğer ülkelerin tarımcıları oluyor.

***

Ülke tarımının bu yıkımı, dünyada, gıda fiyatlarının havaya fırladığı bir dönemde yaşanıyor.

Geleneksel olarak buğday, tarım kesimine ilişkin çözümlemelerde temel göstergedir. Ülke insanının temel besin kaynağı olan buğday üretimi, geçen yıl olağanüstü bir düşüş göstermiş, yüzde 13.9 oranında azalarak, 17.2 milyon ton olmuştur. Yıllık azalma 3 milyon tona yaklaşmaktadır.

Dünya buğday fiyatları 2007 ' nin ikinci yarısında ikiye katlandı; tonu 200 dolardan 400 doların üzerine çıktı. Düz bir aritmetikle söylenebilir ki, bu ülkenin çiftçisi, eğer bir önceki yıl kadar buğday üretebilseydi, dünya buğday fiyatlarındaki artış nedeniyle 600 milyon dolar daha fazla gelir elde edecekti.

***

Hiç kimse küresel ısınma ya da bir başka doğaüstü güce sığınmasın.

Bu sayılar, ülkeyi yönetenlerin uyguladıkları yanlış tarım politikalarının ve 'küresel gelişmeleri izlemedeki körlüğünün' doğrudan sonuçlarıdır. Yanlış tarım politikalarının uygulanmasında, hükümetleri yönlendiren Dünya Bankası ve IMF ' nin sorumluluğu da vurgulanmalıdır. Ayrıca, bu konuda, kendi tarımsal üreticilerini her yola başvurarak koruyan ve destekleyen, ancak Türkiye ' ye 'Tarıma destek olma' diye doğrudan ya da dolaylı baskı yapan ABD ve AB ' nin payı da unutulmamalıdır.

Tarımdaki bu yıkımın asıl nedeni, hükümetin ya da hükümetlerin tutumudur. Bir başka anlatımla, küresel gelişmeler karşısında körlük, tümüyle 'yerlidir' . Bu gerçek, durumu kendisine anlatmaya çalışan bir çiftçiye Başbakan ' ın söylediği ünlü özdeyişte gizlidir: 'Ananı al da git!'

Son bir söz de sabah akşam 'Demokrasi elden gidiyor' diye yakınanlara. Bu ülkede demokrasinin 'd' si olsaydı, hükümet, tarımdaki bu alarma kulaklarını tıkama sorumsuzluğu gösteremez; vurdumduymaz davranamaz; tersine, önlemler almak, tarım üreticilerinin gelir kayıplarını karşılamak zorunda kalırdı.
 

Benzer Konular