Allah'ın bize değil, hiçbir şeye ihtiyacı yoktur lakin biz O'nun rahmetine, merhametine muhtacız.
Kendimizi, korku ve ümit arasında tutmamız lazım. İmtihanda, hep mükâfat veya hep ceza yoktur. İkisi bir denge üzerinde olmalıdır.
Yağmur, güneş gibi doğma veya batma zamanı belli olan bir nimet değildir. Yağma zamanını, saatini dünya toplansa tayin edemez. Yağmursuzluk, insanın ne kadar aciz, ne kadar fakir olduğunu hissetmesi için bir fırsat.
Madem daha gelecek günlerde yağmur olup olmayacağını bilmiyoruz, o hâlde o günleri şimdiden düşünüp, üzülüp, endişe edip, sabır kuvvetimizi dağımayalım. Dövülmeden ağlamayalım. Yoksa herşeyin kilidini açan aklımız, bizi taciz eden, endişe ve korku akıtan bir azap aletine döner.
Sırtımızda kendi hatalarımızın neticesi kaldıramayacağımız bir yükle beklemektense o yükü yere indirip "bu da geçer ya hu" demek daha faydalıdır.
Bulardan dolayı rahmet namı sadece yağmura verilmiştir.