KANOLA


Ynt: KANOLA

dolcevita link=topic=46231.msg438018#msg438018 date=1314385971' Alıntı:
sulama imkanı olursa sulanır sulama imkanı yoksa sulanmaz ben kıraca bir tane bugday bile ekmem her karış yeri sularım aycicegi kanola arpa vs hepsi sulanır bizim burda şimdi anladım ic anadolu bölgesinin bugday ambarı oldugunu
Hangi anadolu seyit) biz dis anadoludanmiyiz, tam tersine anadolunun tam icindeniz ama 12000 dönüm araziden 1000 dönümü sulanabilir, oda hepsini sulamaya kalksan zaten her sene 2 kisinin kafasi gözü patlar, kimi yumrukla kimi kürekle))) 20 sene önce yonca, kavak ve pancar suyu yüzünden cok kavgalar olurdu. Seneye ekin suyu isine basliycaz uygun tarlalarda, bakalim nasil olacak.
 
Ynt: KANOLA

djzeus link=topic=46231.msg440031#msg440031 date=1315072116' Alıntı:
bizde sulama imkanı olsada sulanmaz buğdayı hiç sulamayız mesela 600 kgden aşağı düşmeyiz sulamaya kalksan zaten sulanmaz 400-500 dekar tarlar sulama kalksan ne boru yeter nede işçilik
sen o tarlayı bu tarafa gönder tek dügmeyle nasıl sulanır gör 3 gün önce bir ciflikteydim sulama robotu almış akrabam onu inceledim 450 dk yeri dügmeyle suluyor birde dalgıc okyanus marka amerikan malı
 
Ynt: KANOLA

satocan58 link=topic=46231.msg440036#msg440036 date=1315074381' Alıntı:
Hangi anadolu seyit) biz dis anadoludanmiyiz, tam tersine anadolunun tam icindeniz ama 12000 dönüm araziden 1000 dönümü sulanabilir, oda hepsini sulamaya kalksan zaten her sene 2 kisinin kafasi gözü patlar, kimi yumrukla kimi kürekle))) 20 sene önce yonca, kavak ve pancar suyu yüzünden cok kavgalar olurdu. Seneye ekin suyu isine basliycaz uygun tarlalarda, bakalim nasil olacak.
ben kooparatif veya köy sulama suyu demiyorum özel trafo veya milli pompa olması gerekir şahsi suyun

ya yanlış nikle girmişim ben dolcevita seyitim
 
Ynt: KANOLA

Tekirdağ lı hemşehrim.Bu sene ben hicarla almış olduğum vede benden önceki hicarcının 3 sene ardı ardına buğday eip verim alamadığını bildiğimden vede ayçiçek için toprak yapısı vede konum itibari iel uygun olmadığından kanola ekmeye karar verdim.Eken arkadaşlarımla devamlı irtibat halinde olup tarlanın temizliğine göre alet edavat kullandım ve aldığım tepkiler bu yerler bu güne kadar bu şekilde hizmet görmemiştir dendi.misal 4 lü pulukla sürdüm ardından goble çektim ardından aysan ardından tırmık vede merdane ilede bastıma aşamalarından toprağın tabanını hazırladım.Sıra ekim işine gelindiğinde geçen sene bende şanzımanlı mibzer olmadığından bir tanığa rica ettim.Mibzerin tohum olarak ayarlarını çok uğraştılar yapamayınca başka makinadan esinlenerek ayar yaptım fakat tohumlarla dekar hesabı yapınca 420 gr geldi nasip dedik ardından birdaha merdane çekip bıraktım.Hava şartalatı yağışlı olınca tohum yatağıan bıraktığımız kanolalada şaşma olmadı ve çıkışta sık oluşum gözlemledim yine hayrılısı dedim mudahale etmedim.detaya girmiyorum gübre ve ilaçlamaları zamanında vede eksiksiz yerine getirdim.benim kendimde biçerdöver olduğundan biçtiğimde dekara 300 kg verim aldım.Daha sonra büyük çiiftçilerden bir abimizin kanolalarını biçmeye gittiğimde benim kanolalarda nerede hata olduğunu anladım ve o kişiye 400 kg oratalama iel biçim yaptım.Kendisine sorduğumda tek etkenin kanolanın dane ağırlığını çeşidine göre hesaplayıp metrekarerey 30 adet gelecek şekilde ekim yapmanın uygun olduğunu gr dersen dedi önümüzdeki sene 180 gr kadar ekeceğim ddedi.Beraber biçilirken gezdiğimiz de nereye seyrek düşmüş ise alttan dallanmanın çok olduğunu gördük.ve kendiside Tat Hydromel ektiğini söyledi benimde ektiğim tohum aynı idi fakat bu sene bu tohumda sıkıntı var altarnatif tohum bende bu sene 60 dekar kadar ekeceğim ona göre karar vereceğim.SAYGILAR
 
Ynt: KANOLA

efdal link=topic=46231.msg440047#msg440047 date=1315075863' Alıntı:
sen o tarlayı bu tarafa gönder tek dügmeyle nasıl sulanır gör 3 gün önce bir ciflikteydim sulama robotu almış akrabam onu inceledim 450 dk yeri dügmeyle suluyor birde dalgıc okyanus marka amerikan malı
ben memnunum verimlerden 600 kilo biçiyorum daha çok kilo yapsın kedarına gibi bir gaylem çabam yok niye kendimi öyle zora sokup sulamayla uğraşayım aslında yapsam sağlıklı olur tesisatı yer altından geçirip belirli yerlerden suyu salma olayı benim 1500 dekar arazim bir yerde sadece böldüm salıp hepsi sulanır ama hiç gerek yok zaten çoğu yerine yazın bile girilmiyor su içinde onların hepside uğraş kimdese uğraşmaz burda bende dahil
 
Ynt: KANOLA

djzeus link=topic=46231.msg440115#msg440115 date=1315086005' Alıntı:
ben memnunum verimlerden 600 kilo biçiyorum daha çok kilo yapsın kedarına gibi bir gaylem çabam yok niye kendimi öyle zora sokup sulamayla uğraşayım aslında yapsam sağlıklı olur tesisatı yer altından geçirip belirli yerlerden suyu salma olayı benim 1500 dekar arazim bir yerde sadece böldüm salıp hepsi sulanır ama hiç gerek yok zaten çoğu yerine yazın bile girilmiyor su içinde onların hepside uğraş kimdese uğraşmaz burda bende dahil
verim konusunda memnun olmasak saten ne bugday ekerim nede sularım aklında olmuyan verimleri alıyoruz ben 930 kiloda kaldım arkadaşım 1050 kiloyu buldu dk verimi herkez işini iyi yapsın suluysa sulu kıracsa kırac sadece bugday tarımı yapmıyorum tarla bazında ürün cok bende saten anız üzerine anız ekersem olmazki araya pancar kuru fasulye kabak cekirdegi girmesi gerekir 600 kiloda ilginc anız üzerine anız nasıl oluyor anlamadım
 
Ynt: KANOLA

dolcevita link=topic=46231.msg440131#msg440131 date=1315088213' Alıntı:
verim konusunda memnun olmasak saten ne bugday ekerim nede sularım aklında olmuyan verimleri alıyoruz ben 930 kiloda kaldım arkadaşım 1050 kiloyu buldu dk verimi herkez işini iyi yapsın suluysa sulu kıracsa kırac sadece bugday tarımı yapmıyorum tarla bazında ürün cok bende saten anız üzerine anız ekersem olmazki araya pancar kuru fasulye kabak cekirdegi girmesi gerekir 600 kiloda ilginc anız üzerine anız nasıl oluyor anlamadım
anız üzerine anız ekmiyorum ayçiçeği ile dönüşümlü birsene buğday birdahaki sene ayçiçeği olarak kanola düşünüyorum ondanda ekicem artık başkada ürün ekmem bereket versin 900 kg buğday alıcam diye kendimi kırıp dökemem uğraşı olan işlerle uğraşmam ayçiçeğini bile ilaçlı ayçiçeği ekiyorum sırf kazma derdi olmasın diye
 
Ynt: KANOLA

600 kilo kanola nerede oluyor ya.Nası bir toprak acaba.Ayrıca beyler tohumda Hidromel ve Tristan çok iyi şu an.5 senedir Hidromel ekiyoruz.İyi senede 530 kilo verim %43-44 yağ oranı yapıyor.Bu sene mesela 400 kilo verim ve %41.5 ortalama yağ aldık.Sık ekmeye de gerek yok.Sık ekince çok bitki çıkıp çok verim yapmıyor.Tam tersine fazla bitki az dal yapıyor.Verim düşüyor.Sık ekimin tek faydası çok bitki olunca yabancı otlara yer kalmıyor.Ama şimdi çoğunun ilacı var.O yüzden biz bu sene 360 gr ekeceğiz.
 

Ynt: KANOLA

dolcevita link=topic=46231.msg437400#msg437400 date=1314223470' Alıntı:
ben ekmedim ama tarla komuşum ekti resimlerinide eklemiştim güzel para aldı 2 kerede yagmurlama ile sulamıştı 25 dk yerden 14 tl sattıgını söylemişti konya şekere sözleşmeli ekiyoruz
sözleşmeli ekim hakkında ayrıntılı bilgin varsa paylaşırmısın konya şeker sadece çumra bölgesindemi sözleşmeli ekim yaptırıyor
 
Ynt: KANOLA

Kanola felaketi, ‘kurtuluş’ diye sunuluyor!

Konya Ovası’nda Kanola ekimi projesini değerlendiren Sağlık ve Gıda Güvenliği Hareketi Genel Başkanı Kemal Özer; “Çiftçimiz toprağını kaybetmek istemiyor ve yakın bir zamanda aç kalmak istemiyorsa ilaç, gübre ve tohum pazarlamacılarının vahşi pazarlama yöntemlerine aldanmamalı ve asla GDO’lu tohumlar ve Kanola ekimi yapmamalı” dedi.




Özer açıklamasında şu görüşleri dile getirdi: “Kolza, papiska ve rapitsa isimleriyle bilinen Kanola; eskiden yağı zehirli olduğu için sanayinin farklı alanlarında kullanılırdı. Kanola, gerçek bir bitki olmayan, genetik modifikasyonlar sonucu zehirli madde oranı düşürülmüş ya da dönüştürülmüş laboratuar bitkisi Kolzanın ticari ismi olan ‘Kanada yağı’ (Canadian Oil Low Acid) cümlesinin kısaltmasıdır.

VERİMLİ OVALARI ÇÖLLEŞTİRECEKLER

Zahmeti az, kazancı büyük gibi gösterilen üretim yalanları ve zahmetsiz rahmetin olmayacağını, yine en iyi çiftçilerimiz bilir. Edirne Ziraat Odası Başkanı Cengiz Yorulmaz 'yeniden ekilen kanola tohumunun kanserojen madde içermesine yol açtığını' belirttiği, susuz ve zahmetsiz olduğu iddia edilen kanserojen kanolanın Konya Ovası’na ekilmesi durumunda; Ovalar çöle dönüşecektir. Çiftçinin kazanacağı üç beş kuruş ise GDO’cuların üreteceği birçok gerekçe ile yeniden elinden alınacaktır.

GDO’lu bitki Kanolanın yağı, -diğer GDO’lu ürünler gibi- sinir sistemi hasarı, körlük, kanser gibi hastalıklara sebep olmasına rağmen birçok fastfood ve lokanta zinciri tarafından kullanılıyor. Bunun yanı sıra ayçiçeği yağı gibi yağlara karıştırılarak, kanola yağı adıyla tüketime sunuluyor.

EKİMİ YASAKLANMIŞTI

Ekimi ülkemizde 1979 yılından bu yana yasak olan Kolza bitkisi, şimdilerde böceklerin bu bitkiyi yememesi ve üretim maliyetinin düşüklüğü gerekçeleriyle, çiftçilerimize yeniden ektirilmeye çalışılıyor.

Genetiği değiştirilen kolzanın yağından yararlanılmak üzere Türkiye’de yakın zamanda deneme üretimleri yapılmış, yağ ihtiyacı için yeniden üretime alınması sağlanmıştır. Şirketler, yararlı olduğu iddiasıyla Türkiye'deki bitkisel yağ açığını kapatmak ve bio-dizel elde etmek için ekimini şiddetle tavsiye etmektedirler.

YEMEK TARİFLERİNDEKİ SİNSİ DEĞİŞİM

Önce sinsice yemek tariflerinde yer alan zeytinyağı ve tereyağı önerileri bazı karanlık ellerce margarin olarak değiştirilmişti. Aynı karanlık eller, şimdi tariflerdeki yağ adlarını kanola yapmaktalar. Hâlbuki Amerika’da kanolayı övücü bir içerikle kitap yazan Andrew Weil isimli şahsın, “kanola pazarlamacısı” olduğu deşifre edilmiştir. Uzman kılıklı aynı pazarlamacılar, şimdi de ülkemizi istila ederek çiftçinin beynini yıkayıp, “afeti”, “kurtuluş” diye sunuluyorlar. Özetle çiftçi bazı çıkar çevreleri, satılık bilim adamları ve GDO’cu tohum şirketlerinin ağına düşürülüyor.

DÜŞMAN ASKERİNİN İSTİLA EDEMEDİĞİ ANADOLU'yu GDO'cular İSTİLA EDİYOR!

Düşmanın istilasına müsaade edilmeyen Gelibolu’dan başlayan Kanola İstilası, Trakya’dan sonra şimdi ‘Konya Şeker’ eliyle Konya’da... Kanola hakkında çiftçiye aktarılan bilgilerin ise gerçekliği söz konusu değil...

Türkiye tarımına ve doğal tohumuna göz dikmiş ve bunun için pusuda bekleyen GDO’cular, Kanola aracılığıyla hardal ailesi bitkilerinden başlayarak, bol miktarda ekilmesini sağlayacakları diğer doğal bitkilerin tozlanmasını ve döllenmesini sağlayacaklar. Bu sayede on yıl geçmeden Konya Ovası’nda organik tohum ekilemeyecek, kanola dâhil birçok bitkinin yetişmesi engellenecek ve doğal tarım yapılamaz hale gelecektir. Bunun için Meksika, Arjantin, Bangladeş, Etiyopya gibi sayısı otuzlara yaklaşan ülke, örnek olması bakımından yeterlidir.

ÇİFTÇİYE ÇAĞRI

Anadolu çiftçisine ve özellikle Konya çiftçisine çağrımız şudur: Şayet toprağını kaybetmek istemiyor ve yakın bir zamanda aç kalmak istemiyorsan ilaç, gübre ve tohum pazarlamacılarının vahşi pazarlama yöntemlerine aldanmamalısın. Unutmamalı ki: Çiftçiye GDO’lu tohum ektirenler, acılı gününde yanında olmayacaklar.

KANOLA KANSERE YOL AÇIYOR

Zahmeti az, kazancı büyük gibi gösterilen üretim yalanları ve zahmetsiz rahmetin olmayacağını, yine en iyi çiftçilerimiz bilir. Edirne Ziraat Odası Başkanı Cengiz Yorulmaz 'yeniden ekilen kanola tohumunun kanserojen madde içermesine yol açtığını' belirttiği, susuz ve zahmetsiz olduğu iddia edilen kanserojen kanolanın Konya Ovası’na ekilmesi durumunda; Ovalar çöle dönüşecektir. Çiftçinin kazanacağı üç beş kuruş ise GDO’cuların üreteceği birçok gerekçe ile yeniden elinden alınacaktır.

KONYA ŞEKER, VARLIK SEBEBİNİ ORTADAN KALDIRIYOR!

Konya Şeker’in “hiç bir menfaatimiz yok” diyerek ve gerekli araştırmaları yapmadan çiftçiye kanola ekimi konusunda verdiği maddi manevi desteğin ardında, bir takım kirli ilişkiler ve kişisel çıkar aramak istemiyoruz. Konya ekonomisine büyük katkıları olan Recep Konuk'un danışmanlarının ve bu konuda kendisine bilgi verenlerin, kendisini yanlış bilgilendirdikleri ya da bilerek yanılttıkları açıkça ortadadır.

Konya Şeker Holding’in Konya’ya yapabileceği en büyük kötülüğün GDO’lu Kanola olacağını hatırlatırken; Konya Şeker’e bu ürkütücü, riskli kararını gözden geçirme çağrısı yapıyoruz. Aksi halde bu durumun Konya Şeker’in varlık sebebinin sonu olacağı unutulmamalıdır.”

Kanserojen kanola yağı, zeytin yağı diye satılıyor

Kanola; Mucize mi, pazarlama balonu mu?

Kanola işgali


Kanserojen kanola yağı, zeytin yağı diye satılıyor

Kanola`nın tüketici için bir takım zararlarına işaret etti. Edirne Ziraat Odası Başkanı Cengiz Yorulmaz, 'Bu yıl elde edilen tohum gelecek dönemde tekrar ekilebiliyor. Bu durum tohumda asitik oranın yükselmesine ve ürünün kanserojen madde içermesine yol açıyor' dedi

Edirne Ziraat Odası Başkanı Cengiz Yorulmaz, son yıllarda Kanola`nın ekiminde önemli bir artış olduğunu kaydetti. Münaveme bitkisi ve kuraklıktan etkilenmemesi nedeniyle çiftçi tarafından tercih edildiğini anlattı.

Çiftçinin hasat döneminde ürününü piyasa şartlarına göre satabildiğini vurgulayan Yorulmaz, Kanola`nın tüketici için bir takım zararlarına işaret etti. Yorulmaz, 'Bu yıl elde edilen tohum gelecek dönemde tekrar ekilebiliyor. Bu durum tohumda asitik oranın yükselmesine ve ürünün kanserojen madde içermesine yol açıyor.' açıklamasını yaptı.

AYÇİÇEĞİ YAĞINA DAHA UCUZ KANOLA YAĞI EKLENİYOR

Ayçiçeği yağı, büyük oranda zamlanınca kanolalı çözüm geliştirildi? Peki, ayçiçeği yağına kanola karıştırılmasının sağlık açısından sakıncası var mı?

Ayçiçeği yağına kanola karıştırılmasından dolayı özel bir zararı olmasa da GDO’lu bitki Kanolanın yağı, diğer GDO’lu ürünler gibi sinir sistemi hasarı, körlük, kanser gibi hastalıklara neden olmasına karşın birçok fastfood ve lokanta zinciri tarafından yoğun olarak kullanılıyor.

Bunun yanı sıra ayçiçeği yağı gibi yağlara karıştırıldığı gibi kanola yağı adıyla tüketime sunuluyor. Ancak yüzde 100 ayçicek yağı diye karışım yağın satılması, tüketicinin aldatılmasına yol açıyor.

Fiyat ikiye katlanınca maliyeti düşürmek için ayçiçeği yağına daha ucuz olan başka yağların karıştırıldığı (tağşiş) iddia ediliyor.

TAĞŞİŞ İDDİALARI TBMM'NİN GÜNDEMİNDE

Ayçiçeğinde tağşiş iddiaları üzerine TBMM harekete geçti. İddianın araştırılması amacıyla AK Parti, MHP ve DTP`li vekiller tarafından komisyon kurulurken, konuya ilişkin bir de kanun teklifi hazırlandı.

Bitkisel yağlarda karışım sıkıntısı, fiyatı yüksek ürünlerde yaşanıyor. Geçmiş yıllarda tağşiş daha çok zeytinyağıyla gündeme geliyordu. Ancak son yıllarda pamuk, fındık ve ayçiçeği yağı fiyatlarının rekor seviyelerde artması, bunların zeytinyağıyla karıştırılmasını önemli oranda azalttı. Ancak zeytinyağı ve ayçiçeğine şimdi de ucuz olduğu için kanola yağı karıştırılıyor.

KANOLA ZEYTİN YAĞINA DARBE BURUYOR

Halen kanola ile ayçiçeği yağı arasında ton başına fiyat farkı 350 lira. Zeytinyağı ile arasındaki fark ise çok daha büyük. Zeytinyağına kanola karıştırılıp karıştırılmadığı ön tahlil cihazlarıyla tespit edilemiyor. Tahlilin, yüksek teknolojiye sahip laboratuvarlarda yapılması gerekiyor.Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Birliği Aydın Köşk Kooperatifi Başkanı Hasan Köşklü, kanolanın en sağlıklı yağ olarak bilinen zeytinyağına büyük darbe vurduğunu düşünüyor. Piyasaya karışım yağ sürenlerin kolay para kazandığını ifade ediyor.

Kanolayla zeytinyağını karıştıranların üç kat fazla para kazandığını anlatırken şu örneği veriyor: '18 litrelik kanola yağı tenekesine, 3 ile 5 litre arasında zeytinyağı karıştırıyorlar. Ortalama 40 YTL`ye mal olan bu karışım, 136 YTL`ye yüzde 100 zeytinyağı diye satılıyor.'

Tağşiş yağ satanlara sadece para cezası uygulanıyor. Aynı zamanda AK Parti Balıkesir Milletvekili de olan Bitkisel Yağ Sanayicileri Derneği Başkanı Ahmet Edip Uğur, tağşişin zeytinyağından sonra ayçiçeği yağında da ciddi oranda yapılmaya başlandığını söylüyor. Uğur, şikayetler üzerine kurdukları araştırma komisyonunun bütün Türkiye`yi gezdiğini ifade ediyor. Sektörün en büyük sıkıntısının tağşiş olduğunu vurgularken, komisyona en çok şikayetin de bu konuda geldiğini aktarıyor. Milletvekili Uğur, 'Zeytinyağı diye pamuk, ayçiçeği veya kanola yağı satılıyor. Ayçiçeği yağı diye de soya ve kanola yağı satıyorlar. Ambalajı başka, içi başka olan çok sayıda yağ var' diyor


Kanola; Mucize mi, pazarlama balonu mu?


Son zamanlarda yeni bir yağ ile tanıştık; adı kanola. Genetik yapısı değiştirilmiş kolza bitkisinin yağı. Aslında bu yağ çok da yeni değil. Gıda sanayicileri kanolanın zeytinyağına benzeyen özellikleri ile çok sağlıklı, mucizevi bir yağ olduğunu söylüyorlar.

Üstelik zeytinyağından 3-4 kez daha ucuz. Acaba kanola gerçekten de dedikleri kadar sağlıklı mı?
Yoksa gıda sanayinin yeni bir yutturmacası mı?
İyi bilinmeyen bu yağ neyin nesi?

Kanola: Mucize mi, pazarlama balonu mu?

“Kanola yağı, pişirmede ve salatalarda kullanılabilecek en sağlıklı yağdır. Kolza tohumunun hibridizasyonu (melezleştirilmesi) ile elde edilmiştir. Kolza tohumunun yağı zehirlidir çünkü belirgin miktarda “erusik asit” denilen zehirli bir madde içerir. Kanola yağı ise eser miktarda (yok saılabilecek kadar) erusik asit içerir. Yüksek oleik asit ve düşük doymuş yağ oranı ile kalp hastalıklarının önlenmesi için eşsiz bir yağ kompozisyonuna sahiptir. Sağlığa son derece faydalı olan omega 3 yağ asitleri bakımından da zengindir.” Bunlar, kanola yağı hakkında gıda endüstrisinin söyledikleri.

“Kanola yağı zehirli bir maddedir; vücudumuzda yeri olmayan endüstriyel bir yağdır.
“Kimyasal savaşta kullanılan hardal gazı” hemagglutinin ve zehirli siyanid içeren glikozitler içerir.
Deli dana hastalığına, körlüğe, sinir sisteminde ve kan hücrelerinde tahribata, bağışıklık sisteminin çökmesine sebep olur.” Bunlar da, bu yağı kötüleyenlerin söyledikleri.

Peki, kanola yağı ile ilgili bu kadar çelişkili iddialar arasında, tüketici doğruyu nasıl bulacak? Kanola yağı bir mucize mi, yoksa gıda endüstrisinin para kazanmak için şişirdiği bir balon mu? Ayrıca, bu yağ, endüstriyel gıdaların hazırlanmasında nasıl bu kadar fazla paya sahip oldu?
Kanolanın saklı tarihi

Kanolayı anlamak için biraz tarihçesine bakalım... 1980’lerin ortasında yiyecek endüstrisi büyük bir sorunla karşı karşıyadır. Endüstri o güne kadar Amerikan Kalp Vakfı, üniversitelerin beslenme bölümleri gibi resmi kuruluşların da desteğiyle “damar tıkayan” doymuş yağlara karşı “kalple dost” çoklu doymamış yağları (mısır, ayçiçeği, soya vb) öne çıkarmaktaydı. Fakat 80’lerde çoklu doymamış yağların, özellikle de mısır yağı ve soya yağının birçok sağlık sorununa, özellikle de kansere yol açtığı ortaya çıktı (1).

Endüstri kilitlenmişti. Bir yandan ürünlerinde çoklu doymamış yağ kullanıp bir yandan da bunların sağlıklı olduğunu iddia etmeleri imkânsızlaştı. Öte yandan, tereyağı, böbrek yağı, iç yağı, hindistancevizi yağı gibi senelerdir kötüledikleri yağlara da sessiz sedasız dönemezlerdi. Ayrıca, bu yağlar, her kuruşun hesabını yapan endüstri için çok pahalıydı.

Çözüm, zeytinyağı gibi tekli doymamış yağlara yönelmek oldu. Araştırmalar zeytinyağının kolesterol seviyesi ve kalple ilgili diğer parametreler açısından çoklu doymamış yağlara oranla “daha iyi” olduğunu gösteriyordu. Ayrıca, Ancel Keys gibi insanlar - bol zeytinyağı içeren, kafamızda güneşli adalarda yaşayan insan görüntüleriyle canlanan- Akdeniz beslenme biçiminin kalp sağlığını koruduğu ve uzun bir yaşamın anahtarı olduğu fikrini yaydılar.

Amerikan Kalp, Akciğer ve Kan Enstitüsü (NHLBI) tekli doymamış yağlarla ilgili ilk seminerini Filadelfiya’da düzenledi. Toplantının başkanlığını, hayvansal yağlar ve kolesterolün kalp hastalığına sebep olduğunu iddia eden yazar Scott Grundy yaptı. Yenebilir yağ endüstrisinden Unilever gibi şirketler de katıldı. İkinci seminer 1987’nin başlarında Maryland’de gerçekleşti.

Dr. Grundy’ye bu sefer enstitünün başkanı Claude Lenfant da eşlik ediyordu. Konuşmacılar arasında uzun yıllar Procter and Gamble’da çalışmış Fred Mattson ve daha sonra trans yağ asitlerinin zararları hakkında bir yazı yazacak olan Hollandalı bilim adamı Martign Katan vardı. Bundan sonradır ki, zeytinyağının erdemleri ile ilgili yazılar medyada birbiri ardına yayınlanmaya başladı.

Uzun bir geçmişe sahip olan zeytinyağının öne çıkarılması, sağlığına dikkat eden tüketiciye -sadece modern fabrikalarda sıkılabilen mısır yağı ve soya yağına oranla- daha mantıklı geldi. Bu sefer de endüstri kendisini başka bir sorunla karşı karşıya buldu: Dünyada endüstrinin ihtiyacını karşılayabilecek kadar çok zeytinyağı yoktu. Üstüne üstlük, zeytinyağı da tereyağı ve diğer geleneksel yağlar gibi, işlenmiş gıdalarda kullanmak için çok pahalıydı. Endüstri, daha az maliyetli bir tekli doymamış yağa ihtiyaç duyuyordu.

Kolza yağı, Çin, Hindistan, Japonya gibi ülkelerde kullanılan bir tekli doymamış yağ idi. Kolza yağı yüzde 60 oranında tekli doymamış yağ asitleri içerir (zeytinyağında bu oran yüzde 70’tir). Ne yazık ki, kolza yağındaki tekli doymamış yağların üçte ikisi erusik asittir. Erusik asit, kalpte lif dejenerasyonu ile kendini gösteren Keshan hastalığı ile ilişkilendirilen, 22-karbonlu tekli doymamış yağ asididir. 1970’lerin sonlarına doğru, bir genetik manipülasyon tekniği ile (2), Kanadalı üreticiler 22-karbonlu erusik asit bakımından fakir, 18-karbonlu oleik asit bakımından zengin tekli doymamış yağ veren bir kolza çeşidi türettiler.

Bu yeni yağa “LEAR” ismi verildi (İngilizce’de “düşük erusit asitli kolza” kelimelerinin baş harfleri). Fakat bu yeni yağ Amerika’da beklenen ilgiyi görmedi. 1986 yılında Cargill LEAR yağı tohumunun Amerikalı çiftçilere satılacağını duyurdu ve Dakota’daki tesislerinde tohumu işlemeye başladı (3).
LEAR yağını pazarlamak

LEAR yağını çoklu doymamış yağlara karşı sağlıklı bir alternatif olarak pazarlayabilmek için öncelikle yeni bir isme ihtiyacı vardı. Ne kolza ismi, ne de LEAR, bu “Sindrella” ürün için sağlıklı bir imaj çizmiyordu. 1978 yılında, endüstri “KANOLA” isminde karar kıldı. Bu isim “Kanada yağı”nın kısaltması gibiydi ve İngilizce’de pozitif bir etki yaratıyordu. Bu yeni isim de 1990’ların başına kadar pek fazla duyulmadı.

Birinci engel, Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi (FDA)’nin kolzayı hiçbir zaman güvenli gıdalar statüsünde göstermemesiydi. Kanolayı Amerika’da pazarlamadan önce mevzuatta bir değişiklik yapılması gerekiyordu (4). Nasıl yapıldığını bilemiyoruz ama, kolza 1985 yılında güvenli gıdalar listesine alındı. Bazı söylentilere göre Kanada hükümeti bu statünün verilmesi için tam 50 bin Dolar harcamış!

Kanola yağı abur cubur tüketen insanlara değil de, sağlığını düşünen insanlara pazarlanacağı için televizyon reklâmcılığından daha ince pazarlama tekniklerine ihtiyaç duyuluyordu. Endüstri bilimi yönlendirerek kanola yağını pazarlamanın şifresini buldu; “doymuş yağ oranı düşük, tekli doymamış yağ bakımından zengin”! Bir de kanola yağı yaklaşık yüzde 10 oranında omega-3 yağ asidi içeriyordu. Kalbe ve bağışıklık sistemine faydaları olan bu yağ asidini birçok Amerikalı yeteri kadar alamıyordu. Peki, bu rüya gibi yağ, eğitimli tüketiciye nasıl pazarlanacaktı?

Kanola yağı, sağlıklı beslenme kitaplarındaki tariflerde boy göstermeye başladı. Özellikle Andrew Weil ve Barry Sears gibi yazarların kitaplarında… Yöntem olarak kitaptaki metinlerde Akdeniz beslenme biçiminin ve zeytinyağının erdemleri anlatılıyor; daha sonra tariflerde malzemeler arasında “zeytinyağı veya kanola yağı” yazılıyordu. Yayıncılık sektöründen bilgi aldığımız bir kişinin söylediğine göre, ABD’de 1990’ların ortalarından beri belli başlı bazı yayıncılar kanola içermeyen yemek kitaplarını basmıyorlarmış!

1997 yılında Harper Collins yayıncılık şirketi Dr. Artemis Simopoulos ile, omega-3 yağ asitlerinin faydalarını anlatan bir kitap yazması için anlaştı (5). Dr. Simopoulos o güne kadar Amerika’da beslenme ile ilgili resmi kuruluşlarda görev yapmış bir pediatristti. Omega-3 yağ asitleri hakkında birkaç makale hazırlamış, günümüz koşullarında beslenmemizde yeteri kadar omega-3 olmadığını yazmıştı .

Dr. Simopoulos’un hazırladığı Omega Planı isimli kitap 1998’de çıktı. 1999’da Omega Diyeti ismiyle yeniden basıldı. Kitap Akdeniz beslenmesinde omega-3 yağ asitlerinin ve tekli doymamış yağların erdemlerinden bahsediyor (7). İşlem görmemiş kanola yağı hem omega-3, hem de tekli doymamış yağ içerdiğinden kitaptaki tariflerin çoğunda kullanılıyordu. Simopoulos Akdeniz diyetinin doymuş yağ açısından fakir olduğunu öne sürerek yağsız et, düşük yağlı yoğurt ve süt yenmesini tavsiye ediyordu.

Endüstrinin çabaları boşa çıkmadı. Bilimsel konferanslar; Omega Diyeti gibi kitaplarda, dergi ve gazetelerin sağlık sütunlarında kanola reklamı yapmak işe yaradı. 1990’ların sonlarına gelindiğinde kanola yağı satışları patlama yaptı. Sadece ABD’de değil; Çin, Japonya, Avrupa, Bangladeş, Meksika ve Pakistan gibi ülkeler de büyük miktarda kanola yağı tüketiyor. Gurme marketlerinde, sağlık ürünleri satan zincir mağazalarda, süpermarketlerde de satılıyor. Kolesterol-düşürücü margarinlerde kullanılıyor. Özellikle restoranlarda, kızartmalar hidrojenize edilmiş kanola yağı ile yapılıyor.
Tehlikeleri

Kolza yağının tehlikelerini anlatan birçok yazı bulabilirsiniz internette. Bunların hemen hepsi John Thomas’ın Perceptions dergisi Mart-Nisan 1996 sayısındaki “Körlük, Deli Dana Hastalığı ve Kanola Yağı” başlıklı yazısından alıntıdır. Hatta iddialardan bazıları gülünçtür. Kolza “brassica” denilen hardal ailesinden bir bitkidir fakat kimyasal savaşta kullanılan hardal gazının kaynağı değildir.

Glikozitler (veya glikozinolatlar) kolza ile aynı aileden olan brokoli, lahana, hardal gibi bitkilerde de bulunur. Bunlar sülfür içerirler (arsenik değil, sülfür) ve tatları acımtıraktır. Bu bileşikler guatrojeniktir (guatr yapıcı); mayalama veya pişirme yoluyla nötralize edilmeleri gerekir. Kolza unu da bol miktarda glikosit içerdiği için hayvan yemi olarak büyük miktarlarda kullanılamıyordu. Bitkiyi ıslah eden genetikçiler erusik asit miktarını düşürdükleri gibi, glikosit oranını da düşürdüler (8). Bunun sonucunda düşük glikozitli kolza unu hayvan yemi olarak kullanılmaya başlandı. Bugün Kanada’nın önemli ihraç ürünlerinden biri hayvan yemi olarak kullanılan kolza unudur.

Kolza tohumunun protein bölümünde ve yağında eser miktarda hemagglutinin denilen maddeler bulunur. Bunlar kanın pıhtılaşmasına sebep olur ve büyümeyi baskılarlar. Fakat, kanola yağının İngiltere’deki deli dana hastalığının sebebi olduğu iddiası doğru değildir(9). Olsa olsa kanola ile beslenmiş olmak hayvanları daha başka hastalıklara karşı duyarlı yapmış olabilir…

Diğer tüm yağlar gibi, kolza yağının da endüstriyel kullanım alanları vardır. Böcek öldürücü, kayganlaştırıcı, yakıt, vernik, sabun, sentetik lastik, mürekkep yapımında kullanılır. Keten tohumu yağı, ceviz yağı, zeytinyağı ve hindistancevizi yağlarının da endüstriyel kullanım alanları vardır ama bu onları insan tüketimi için tehlikeli hale getirmez.

Kanolanın alerji, titreme, koordinasyon bozukluğu, idrara çıkmada zorluk, görüş bozukluğu, hafıza sorunları, konuşma bozukluğu, uyuşukluk, hatta kalpte aritmi yaptığına dair internette pek çok iddia var. Fakat bunların hiçbiri tıp dergilerinde yayınlanmış değildir. Washington Post gazetesinde yazan Prof. Robert L. Wolke (www. professorscience.com) bu iddiaların garip hastalıklarla ilgili şehir efsaneleri yaydığını söylemiştir (10). Aslında, endüstri bu garip iddiaların yayılmasından da karlı çıkar; çünkü yanlıştırlar ve kolaylıkla çürütülebilirler.

Buna rağmen, tüketicilerin artık hemen her endüstriyel gıdada kullanılan bu yağa karşı dikkatli olmalarını gerektirecek sebepler de var.


Makalenin yazarları
Sally Fallon ve Prof. Dr. Mary G. Enig.
 

Benzer Konular