PORTAL
FORUM
Forumlar
Giriş yap
Kayıt ol
Neler Yeni?
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Forumlar
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Uygulamayı yükle
Yükle
FORUM
Çiftçilik Genel
Tarım ve Hayvancılık Haberleri
Çiftçiye “destek vermeme” politikası…
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap ver
Mesaj
<blockquote data-quote="mete26" data-source="post: 663498" data-attributes="member: 3314"><p><strong>Ynt: Çiftçiye “destek vermeme” politikası…</strong></p><p></p><p>destek verseler ne olur, vermeseler ne olur... tarımda eğitim şart. Tarım konusunda Prof. Engin Kınacı ' nın bir makalesi var. Okumanızı tavsiye ederim. Son paragraf olayı bütün açıklığı ile özetlemiştir.</p><p></p><p>TARIMDA HANGİ EĞİTİM ŞART</p><p></p><p>Prof. Dr. Engin Kınacı</p><p></p><p>Yaşamını kırsal alanlarda ve sadece bitkisel ve/veya hayvansal üretim yaparak sürdüren insanların dışında kalanların birçoğu, tarımın hayatımızdaki önemini fazla ciddiye almamış, tarımın sadece gıda maddesi ürettiğini sanmış, onun bile kendi üretimimiz mi, ithal mi olduğunu değil, sadece fiyatlarını önemsemiştir. Tarım yaşamak için her gün yemek zorunda olduğumuz gıda maddelerini ürettiği gibi, her gün ve 24 saat boyunca giydiğimiz tekstil ürünlerinin, ilaç sanayi ürünlerinin, kimya sanayi ürünlerinin elde edildiği birçok ürünü de üretir. Medeniyetin bu gün geldiği düzey, insan yaşamını çok kolaylaştıran, refahını artıran, faaliyetlerini çeşitlendiren ve vazgeçilemez gibi görünen pek çok olanak sunmuştur, ancak bunların yokluğuna, eksikliğine günlerce, haftalarca, aylarca veya yıllarca tahammül edilebilirken açlığa, çıplaklığa, hasta ve güçsüz olmaya çok daha kısa bir süre dayanılabilmektedir. </p><p>Toprağa bağlanmış insanların üretmekten başka çareleri olmaması ve başka ihtiyaçlarını karşılayabilmek için olabildiğince çok üreterek düşük fiyatla pazarlamaları diğer insanlarca sıradan, olağan kendiliğinden yürüyen pek de dikkate değer olmayan faaliyetler gibi değerlendirilmiş, yönetenler ise bu değerlendirmenin de yardımıyla kıtlık, kriz yoksa geliştirici yatırımlar yapma ve kaynak sağlamada tarımı diğer sektörlerden sonra dikkate almışlardır. Gelişmekte olan ülkelerde bu yaklaşım çeşitli derecelerde hala sürmektedir. </p><p>Dünyadaki her toplum başlangıçta tarım toplumuydu. Yaşamak için yemek doğal bir içgüdü, önceleri örtünmek sonraları giyinmek sosyal bir güdü, hasta ise iyileşmek için ilaç çok değerli bir ihtiyaç olduğundan, tarım toplumlarının önceliği de buydu. Ekonomilerinin temeli tarımdı ve kapital birikiminin büyük kısmını tarımdan sağlıyorlardı. Bütün ülkeler bugün sahip olduklarının çoğunun başlangıç yatırımını, tarımdan aktarılan kaynaklarla gerçekleştirdiler. </p><p>Tarımdan sanayiye geçen ve kaynaklarını büyük ölçüde burada kullanan bugünün en gelişmiş ülkeleri, tarıma verdikleri önemi hiç azaltmadılar. Bir araba satıp, tonlarca tahıl alabilirim neden tarımla uğraşayım, demediler. Tarihte yaşanmış kıtlıkları ve buna bağlı göçleri, savaşlar sırasında ve sonrasında çekilen açlık ve yoklukları unutmadılar, bunlardan dersler çıkardılar ve nüfuslarını olabildiğince yüksek oranda kendi üretimleri ile beslemeyi birinci amaç olarak gördüler. Üretim fazlasını ihraç ederek kazanç sağladılar veya muhtaç ülkelere hibe ederek kazandıkları sempatiyi ve sağladıkları nüfuzu, çıkarları için kullandılar. Bu ülkeler, bugün de teknoloji geliştirerek hem kendileri kullanmakta hem ihraç etmekte hem de bu yolla kendilerine bağımlılığı artırmaktadırlar. </p><p> Bu ülkelerin tarımları bu düzeye nasıl geldi sorusuna en kısa yanıt ; araştırdılar, geliştirdiler, uyguladılar, gözlemlediler, sorguladılar ve esas olarak da bunları gerçekleştirecek insanları yetiştirdiler olabilir. Yetişmiş bir insan, tarımı bilimsel olarak öğrenmiş, bilme dayalı olarak geliştirilmiş teknikleri uygulamayı bilen, uyguladığının sonuçlarını izleyen, gözleyen ve bunlara göre gerekirse değişiklikler yapan veya öneren, yeni yöntemler geliştiren kişi olmalıdır. Bu insanların yetişmesini sağlayacak yerler eğitim ise kurumlarıdır. </p><p>Türkiye coğrafyası, ekolojileri, kaynakları bakımından dünyanın tarım potansiyeli en büyük, ürün çeşitliliği en fazla olan ülkelerinden birisidir. Cumhuriyetle birlikte tarıma verilen önem çok artmış, gelişmesi için araştırma ve eğitim kuruluşlarına öncelik verilmiştir. Bugün belki de dünyada en fazla ziraat fakültesi ve tarımsal araştırma kuruluşu olan ülkelerden biriyiz, belki de birincisiyiz. Tarımın birçok dalında eğitim, araştırma ve geliştirme çalışmalarımız var ama hala potansiyelimizin çoğunu harekete geçiremedik, hala insanımız için en gerekli gıda maddelerini ya yeteri kadar ya da gereken kalite seviyesinde üretemediğimiz için ithal ediyoruz. Bunu etkileyen çeşitli faktörler bulunmakta ve kuşkusuz bunlar arasında yönetimlerin politikaları ve doğa koşulları önlerde yer almaktadır fakat bunlar kadar hatta daha fazla etki ; ne yazık ki, araştırma bulgularını ve en yararlı teknikleri uygulamayı bilen, bunları güvenle üreticiye aktaracak, uygulamasına bizzat yardım edebilecek, üretim sürecini takip ederek yönlendirmeler yapacak, sonuçlarını izleyecek, hataları düzeltecek niteliklere sahip yeterince teknik eleman yetiştirilmemesinden gelmektedir. Bu eksiklik ziraat fakültelerinin eğitim sistemlerinden, eğitim verenlerin uygulama deneyimlerinin yetersiz olmasından, tarım kuruluşlarında verilen hizmet içi eğitimlerinin çoğunun bir programa uyma çalışması sınırlarında kalması gibi nedenlerden ileri geliyorsa, bunların hızla giderilmesi milletimiz ve ülkemiz için şarttır. </p><p></p><p>Tarımda karşılaşılan bütün olumsuzlukları azaltacak, önleyecek, değiştirecek güç ; tarımı masada değil arazide uygulayan, tarımı bildiği kadar etiği bilen, mesleğinin sorumluluğunu politikaya, kişisel hırslarına kurban etmeyecek kadar kişilikli, vicdanlı ve akıl sahibi tarımcılar olacaktır. Bu sonuca ulaşmada en önemli itici güç ise yine ziraatçilerin kendileri ve onlar için var olan meslek odaları olmalıdır.</p></blockquote><p></p>
[QUOTE="mete26, post: 663498, member: 3314"] [b]Ynt: Çiftçiye “destek vermeme” politikası…[/b] destek verseler ne olur, vermeseler ne olur... tarımda eğitim şart. Tarım konusunda Prof. Engin Kınacı ' nın bir makalesi var. Okumanızı tavsiye ederim. Son paragraf olayı bütün açıklığı ile özetlemiştir. TARIMDA HANGİ EĞİTİM ŞART Prof. Dr. Engin Kınacı Yaşamını kırsal alanlarda ve sadece bitkisel ve/veya hayvansal üretim yaparak sürdüren insanların dışında kalanların birçoğu, tarımın hayatımızdaki önemini fazla ciddiye almamış, tarımın sadece gıda maddesi ürettiğini sanmış, onun bile kendi üretimimiz mi, ithal mi olduğunu değil, sadece fiyatlarını önemsemiştir. Tarım yaşamak için her gün yemek zorunda olduğumuz gıda maddelerini ürettiği gibi, her gün ve 24 saat boyunca giydiğimiz tekstil ürünlerinin, ilaç sanayi ürünlerinin, kimya sanayi ürünlerinin elde edildiği birçok ürünü de üretir. Medeniyetin bu gün geldiği düzey, insan yaşamını çok kolaylaştıran, refahını artıran, faaliyetlerini çeşitlendiren ve vazgeçilemez gibi görünen pek çok olanak sunmuştur, ancak bunların yokluğuna, eksikliğine günlerce, haftalarca, aylarca veya yıllarca tahammül edilebilirken açlığa, çıplaklığa, hasta ve güçsüz olmaya çok daha kısa bir süre dayanılabilmektedir. Toprağa bağlanmış insanların üretmekten başka çareleri olmaması ve başka ihtiyaçlarını karşılayabilmek için olabildiğince çok üreterek düşük fiyatla pazarlamaları diğer insanlarca sıradan, olağan kendiliğinden yürüyen pek de dikkate değer olmayan faaliyetler gibi değerlendirilmiş, yönetenler ise bu değerlendirmenin de yardımıyla kıtlık, kriz yoksa geliştirici yatırımlar yapma ve kaynak sağlamada tarımı diğer sektörlerden sonra dikkate almışlardır. Gelişmekte olan ülkelerde bu yaklaşım çeşitli derecelerde hala sürmektedir. Dünyadaki her toplum başlangıçta tarım toplumuydu. Yaşamak için yemek doğal bir içgüdü, önceleri örtünmek sonraları giyinmek sosyal bir güdü, hasta ise iyileşmek için ilaç çok değerli bir ihtiyaç olduğundan, tarım toplumlarının önceliği de buydu. Ekonomilerinin temeli tarımdı ve kapital birikiminin büyük kısmını tarımdan sağlıyorlardı. Bütün ülkeler bugün sahip olduklarının çoğunun başlangıç yatırımını, tarımdan aktarılan kaynaklarla gerçekleştirdiler. Tarımdan sanayiye geçen ve kaynaklarını büyük ölçüde burada kullanan bugünün en gelişmiş ülkeleri, tarıma verdikleri önemi hiç azaltmadılar. Bir araba satıp, tonlarca tahıl alabilirim neden tarımla uğraşayım, demediler. Tarihte yaşanmış kıtlıkları ve buna bağlı göçleri, savaşlar sırasında ve sonrasında çekilen açlık ve yoklukları unutmadılar, bunlardan dersler çıkardılar ve nüfuslarını olabildiğince yüksek oranda kendi üretimleri ile beslemeyi birinci amaç olarak gördüler. Üretim fazlasını ihraç ederek kazanç sağladılar veya muhtaç ülkelere hibe ederek kazandıkları sempatiyi ve sağladıkları nüfuzu, çıkarları için kullandılar. Bu ülkeler, bugün de teknoloji geliştirerek hem kendileri kullanmakta hem ihraç etmekte hem de bu yolla kendilerine bağımlılığı artırmaktadırlar. Bu ülkelerin tarımları bu düzeye nasıl geldi sorusuna en kısa yanıt ; araştırdılar, geliştirdiler, uyguladılar, gözlemlediler, sorguladılar ve esas olarak da bunları gerçekleştirecek insanları yetiştirdiler olabilir. Yetişmiş bir insan, tarımı bilimsel olarak öğrenmiş, bilme dayalı olarak geliştirilmiş teknikleri uygulamayı bilen, uyguladığının sonuçlarını izleyen, gözleyen ve bunlara göre gerekirse değişiklikler yapan veya öneren, yeni yöntemler geliştiren kişi olmalıdır. Bu insanların yetişmesini sağlayacak yerler eğitim ise kurumlarıdır. Türkiye coğrafyası, ekolojileri, kaynakları bakımından dünyanın tarım potansiyeli en büyük, ürün çeşitliliği en fazla olan ülkelerinden birisidir. Cumhuriyetle birlikte tarıma verilen önem çok artmış, gelişmesi için araştırma ve eğitim kuruluşlarına öncelik verilmiştir. Bugün belki de dünyada en fazla ziraat fakültesi ve tarımsal araştırma kuruluşu olan ülkelerden biriyiz, belki de birincisiyiz. Tarımın birçok dalında eğitim, araştırma ve geliştirme çalışmalarımız var ama hala potansiyelimizin çoğunu harekete geçiremedik, hala insanımız için en gerekli gıda maddelerini ya yeteri kadar ya da gereken kalite seviyesinde üretemediğimiz için ithal ediyoruz. Bunu etkileyen çeşitli faktörler bulunmakta ve kuşkusuz bunlar arasında yönetimlerin politikaları ve doğa koşulları önlerde yer almaktadır fakat bunlar kadar hatta daha fazla etki ; ne yazık ki, araştırma bulgularını ve en yararlı teknikleri uygulamayı bilen, bunları güvenle üreticiye aktaracak, uygulamasına bizzat yardım edebilecek, üretim sürecini takip ederek yönlendirmeler yapacak, sonuçlarını izleyecek, hataları düzeltecek niteliklere sahip yeterince teknik eleman yetiştirilmemesinden gelmektedir. Bu eksiklik ziraat fakültelerinin eğitim sistemlerinden, eğitim verenlerin uygulama deneyimlerinin yetersiz olmasından, tarım kuruluşlarında verilen hizmet içi eğitimlerinin çoğunun bir programa uyma çalışması sınırlarında kalması gibi nedenlerden ileri geliyorsa, bunların hızla giderilmesi milletimiz ve ülkemiz için şarttır. Tarımda karşılaşılan bütün olumsuzlukları azaltacak, önleyecek, değiştirecek güç ; tarımı masada değil arazide uygulayan, tarımı bildiği kadar etiği bilen, mesleğinin sorumluluğunu politikaya, kişisel hırslarına kurban etmeyecek kadar kişilikli, vicdanlı ve akıl sahibi tarımcılar olacaktır. Bu sonuca ulaşmada en önemli itici güç ise yine ziraatçilerin kendileri ve onlar için var olan meslek odaları olmalıdır. [/QUOTE]
Alıntı ekle…
İnsan doğrulaması
Cevapla
FORUM
Çiftçilik Genel
Tarım ve Hayvancılık Haberleri
Çiftçiye “destek vermeme” politikası…
Bu site çerezler kullanır. Bu siteyi kullanmaya devam ederek çerez kullanımımızı kabul etmiş olursunuz.
Kabul
Daha fazla bilgi edin…
Üst
Alt