PORTAL
FORUM
Forumlar
Giriş yap
Kayıt ol
Neler Yeni?
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Forumlar
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Uygulamayı yükle
Yükle
FORUM
Çiftçilik Dışı Konular
Genel
Tarih
Ve yedi yüz yıl geçti aradan… Ne değişti ki... (Gerçek Bir Hikaye)
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap ver
Mesaj
<blockquote data-quote="mete26" data-source="post: 521081" data-attributes="member: 3314"><p>Osmanlı’nın başkenti Bursa’da Müslüman bir kişi, eskilerin Yahudilik </p><p>Çarşısı denilen bugünkü Arap Şükrü Sokağı’nın girişine bir çeşme </p><p>yaptırır.</p><p>Çeşmenin başına da bir kitabe yazdırır: “Bu çeşmenin suyu her kula </p><p>helâl, Müslümana haram.”</p><p>Çeşmeden çok kitabede yazılanlar, kısa sürede yayılır bütün Bursa’ya. </p><p>Bursa’nın Müslüman ahalisi hop oturur hop kalkar bu nasıl fitnedir diye…</p><p>Ahali, dayanamaz varır kadıya… Kadı, şikâyetler karşısında hayrat </p><p>sahibi adamı yaka paça yakalatır; getirtir huzura. Vatandaş memnun. </p><p>Mahkeme salonu dolar tıklım tıklım.</p><p>Kadı, sorar: “Bu nasıl fitnedir, dini İslam, ahalisi Müslüman olan </p><p>koca devlette, sen kalk hayrattır, sebildir diye çeşme yap, ama suyunu </p><p>Müslümana haram et! Olacak iş midir?</p><p>Hayrat sahibi adam, bozmaz istifini; gayet sakin, “Müsaade buyurun” </p><p>der. “Sebebi vardır, delili vardır, ispatı vardır.”</p><p>Kadı hiddetlenir, “Ne delili, ne ispatı! Her şey apaçık ortada değil </p><p>mi? der.</p><p> Der demesine de bir yandan da nedenini merak eder. Sorar hayrat </p><p>sahibi adama: “Nedir gerekçen, delilin, ispatın, her neyse?”</p><p>Hayrat sahibi adam, “Bir Sultan’a söylerim, başkasına diyemem” diye </p><p>cevap verince, yine karışır ortalık…</p><p>Söz bu ya, kulaktan kulağa ulaşır Sultan’a. Sultan öncesini de bildiği </p><p>bu olaydan dolayı zaten bir hayli kızgındır, “Tez elden getirilsin bu </p><p>gafil huzuruma!” diye emir verir.</p><p>Hayrat sahibi adam yaka paça götürülür Sultan’ın huzuruna.</p><p>Sultan; adama hiddetle bakar…</p><p>“De bakalım ne diyeceksen bre gafil! Hem çeşme yaptırırsın hayır </p><p>işlersin, hem suyunu her kula helâl bir tek Müslüman’a haram edersin.”</p><p>Adam, kaldırır başını padişahın gözlerine bakar, “ Sağlam delilim </p><p>vardır Sultanım, lakin ispat ister”der.</p><p>“Sağlam delil mi? Nedir delilin, neyi ispatlayacaksın? Ya dediğin gibi </p><p>sağlam değilse delilin, ya ispatlayamazsan!”</p><p>“O zaman vereceğiniz hükme kıldan incedir boynum, Sultanım.”</p><p>“Peki, göster delilini, ispatla bakayım!</p><p>“Sultan’ım, ispat için sizden arzım olacak, yerine getirilmesini </p><p>isterim.”</p><p>Sultan, la havle çeker ya yine de:</p><p>“Peki, de bakayım!”der.</p><p>“Sultanım herhangi bir havradan rasgele bir hahamı sebepsiz tutuklatın.”</p><p>Dediği yapılır adamın. Bir anda karışır ortalık… Azınlıklarda bir </p><p>telaş, bir öfke ki sormayın. Başta Museviler, “Ne oluyor, o masumdur; </p><p>gerekirse kefalet öderiz…” Toplantılar, gösteriler, mektup üstüne </p><p>mektup…</p><p>Bir hafta sonra hayrat sahibi adam çıkar Sultan’ın huzuruna: </p><p>“Sultanım, hahamı artık bırakmak zamanıdır”, der ve haham bırakılır.</p><p>Hayrat sahibi adam, Sultan’a: “Aynı tutuklatmayı herhangi bir </p><p>kiliseden bir papaz için yaptırınız, Sultanım” der.</p><p>Padişah, yine lahavle çeker ya. Ancak sonucu o da merak etmektedir.</p><p>“Peki” der. Aynı işlem, aynı usulle bugünkü Karaağaç Mahallesi’nde </p><p>bulunan bir kilisenin papazı için de uygulanır. Papaz tutuklanarak </p><p>atılır zindana. Tepkiler had safhada. Yine galeyana gelir Bursa’daki </p><p>azınlıklar. Bizans elçisi bile devreye girer… Dolunca haftası o da </p><p>serbest bırakılır. Mutluluk ve sevinç gösterileri bir kat daha artar…</p><p></p><p></p><p>Padişah, çağırır hayrat sahibi zatı huzuruna: “Tamam mı?” der.</p><p>Adam:“Sultanım son bir arzım var; sonra hüküm zamanıdır!”</p><p>Padişah, “Peki şimdi nedir isteğin?”der.</p><p> “Sevilen, sözü en çok dinlenilen, itimat edilen bir İslam alimini </p><p>alınız minberinden aynı şekilde.”</p><p>Dediği yapılır adamın. Ulucami’nin imamı, vaazının ortasında alınır </p><p>sorgusuz sualsiz… Yaka paça götürülür, atılır zindana…</p><p></p><p>Bir Allah’ın kulu çıkıp da tek bir kelam etmez. “Ne oluyor, ne </p><p>yapıyorsunuz hiç olmasa vaazı bitene kadar bekleyeydiniz,” demez. </p><p>Peşinden giden de olmaz, arayan, soran da…</p><p></p><p>Ulucami’nin bu alim, sözü sohbeti dinlenir imamın yerine sıradan bir </p><p>imam atanır. Halk halinden memnun… Memnun olmakla kalsa iyi alim </p><p>imamın ardından başlar bir dedikodu: “Biz de onu adam gibi adam </p><p>bellemiştik, hoca bellemiştik. Kim bilir ne haltlar karıştırdı da </p><p>tutuklandı…”</p><p></p><p>Sultan, seyreder, şaşkınlık ve üzüntü ile bütün bu olup biteni…</p><p>Hayrat sahibi adam, gelir huzura: “Ey büyük Sultanım! İrade buyurunuz </p><p>lütfen! Böylesi Müslümanlara su helal edilir mi?</p><p>Sultan suskun, çağırır zindana attırdığı alim imamı helalleşmek için.</p><p></p><p>Ve yedi yüz yıl geçti aradan… Ne değişti ki?</p><p></p><p>İsmail ÖZTAT</p></blockquote><p></p>
[QUOTE="mete26, post: 521081, member: 3314"] Osmanlı’nın başkenti Bursa’da Müslüman bir kişi, eskilerin Yahudilik Çarşısı denilen bugünkü Arap Şükrü Sokağı’nın girişine bir çeşme yaptırır. Çeşmenin başına da bir kitabe yazdırır: “Bu çeşmenin suyu her kula helâl, Müslümana haram.” Çeşmeden çok kitabede yazılanlar, kısa sürede yayılır bütün Bursa’ya. Bursa’nın Müslüman ahalisi hop oturur hop kalkar bu nasıl fitnedir diye… Ahali, dayanamaz varır kadıya… Kadı, şikâyetler karşısında hayrat sahibi adamı yaka paça yakalatır; getirtir huzura. Vatandaş memnun. Mahkeme salonu dolar tıklım tıklım. Kadı, sorar: “Bu nasıl fitnedir, dini İslam, ahalisi Müslüman olan koca devlette, sen kalk hayrattır, sebildir diye çeşme yap, ama suyunu Müslümana haram et! Olacak iş midir? Hayrat sahibi adam, bozmaz istifini; gayet sakin, “Müsaade buyurun” der. “Sebebi vardır, delili vardır, ispatı vardır.” Kadı hiddetlenir, “Ne delili, ne ispatı! Her şey apaçık ortada değil mi? der. Der demesine de bir yandan da nedenini merak eder. Sorar hayrat sahibi adama: “Nedir gerekçen, delilin, ispatın, her neyse?” Hayrat sahibi adam, “Bir Sultan’a söylerim, başkasına diyemem” diye cevap verince, yine karışır ortalık… Söz bu ya, kulaktan kulağa ulaşır Sultan’a. Sultan öncesini de bildiği bu olaydan dolayı zaten bir hayli kızgındır, “Tez elden getirilsin bu gafil huzuruma!” diye emir verir. Hayrat sahibi adam yaka paça götürülür Sultan’ın huzuruna. Sultan; adama hiddetle bakar… “De bakalım ne diyeceksen bre gafil! Hem çeşme yaptırırsın hayır işlersin, hem suyunu her kula helâl bir tek Müslüman’a haram edersin.” Adam, kaldırır başını padişahın gözlerine bakar, “ Sağlam delilim vardır Sultanım, lakin ispat ister”der. “Sağlam delil mi? Nedir delilin, neyi ispatlayacaksın? Ya dediğin gibi sağlam değilse delilin, ya ispatlayamazsan!” “O zaman vereceğiniz hükme kıldan incedir boynum, Sultanım.” “Peki, göster delilini, ispatla bakayım! “Sultan’ım, ispat için sizden arzım olacak, yerine getirilmesini isterim.” Sultan, la havle çeker ya yine de: “Peki, de bakayım!”der. “Sultanım herhangi bir havradan rasgele bir hahamı sebepsiz tutuklatın.” Dediği yapılır adamın. Bir anda karışır ortalık… Azınlıklarda bir telaş, bir öfke ki sormayın. Başta Museviler, “Ne oluyor, o masumdur; gerekirse kefalet öderiz…” Toplantılar, gösteriler, mektup üstüne mektup… Bir hafta sonra hayrat sahibi adam çıkar Sultan’ın huzuruna: “Sultanım, hahamı artık bırakmak zamanıdır”, der ve haham bırakılır. Hayrat sahibi adam, Sultan’a: “Aynı tutuklatmayı herhangi bir kiliseden bir papaz için yaptırınız, Sultanım” der. Padişah, yine lahavle çeker ya. Ancak sonucu o da merak etmektedir. “Peki” der. Aynı işlem, aynı usulle bugünkü Karaağaç Mahallesi’nde bulunan bir kilisenin papazı için de uygulanır. Papaz tutuklanarak atılır zindana. Tepkiler had safhada. Yine galeyana gelir Bursa’daki azınlıklar. Bizans elçisi bile devreye girer… Dolunca haftası o da serbest bırakılır. Mutluluk ve sevinç gösterileri bir kat daha artar… Padişah, çağırır hayrat sahibi zatı huzuruna: “Tamam mı?” der. Adam:“Sultanım son bir arzım var; sonra hüküm zamanıdır!” Padişah, “Peki şimdi nedir isteğin?”der. “Sevilen, sözü en çok dinlenilen, itimat edilen bir İslam alimini alınız minberinden aynı şekilde.” Dediği yapılır adamın. Ulucami’nin imamı, vaazının ortasında alınır sorgusuz sualsiz… Yaka paça götürülür, atılır zindana… Bir Allah’ın kulu çıkıp da tek bir kelam etmez. “Ne oluyor, ne yapıyorsunuz hiç olmasa vaazı bitene kadar bekleyeydiniz,” demez. Peşinden giden de olmaz, arayan, soran da… Ulucami’nin bu alim, sözü sohbeti dinlenir imamın yerine sıradan bir imam atanır. Halk halinden memnun… Memnun olmakla kalsa iyi alim imamın ardından başlar bir dedikodu: “Biz de onu adam gibi adam bellemiştik, hoca bellemiştik. Kim bilir ne haltlar karıştırdı da tutuklandı…” Sultan, seyreder, şaşkınlık ve üzüntü ile bütün bu olup biteni… Hayrat sahibi adam, gelir huzura: “Ey büyük Sultanım! İrade buyurunuz lütfen! Böylesi Müslümanlara su helal edilir mi? Sultan suskun, çağırır zindana attırdığı alim imamı helalleşmek için. Ve yedi yüz yıl geçti aradan… Ne değişti ki? İsmail ÖZTAT [/QUOTE]
Alıntı ekle…
İnsan doğrulaması
Cevapla
FORUM
Çiftçilik Dışı Konular
Genel
Tarih
Ve yedi yüz yıl geçti aradan… Ne değişti ki... (Gerçek Bir Hikaye)
Bu site çerezler kullanır. Bu siteyi kullanmaya devam ederek çerez kullanımımızı kabul etmiş olursunuz.
Kabul
Daha fazla bilgi edin…
Üst
Alt