Trakya’yı 20 yıl önce uyarmışlar!

Lüleburgaz
28 Aralık 2020 Pazartesi, 07:29

fab2a9cfa6535731687d5d9044b72075.jpg

Trakya’nın bugün korkulu rüyası haline gelen kuraklık, su kaynaklarının kirliliği ve yanlış sanayileşme sorunlarına, 20 yıl önce İğneada’da düzenlenen bir sempozyumda nasıl işaret edildiği, o sempozyumdan sonra sunulan raporla ortaya çıktı. Rapora göre, dönemin TEMA Trakya Temsilcisi Macit Sabır ve Lüleburgaz Temsilcisi Hakan Dedeoğlu, 20 yıl önce yaptıkları tahlilde Trakya’nın adeta röntgenini çekmiş ve: “Geç kalınmadan Trakya Bölgesel Kalkınma Planı hazırlanmalı ve uygulamaya konmalıdır” demiş.

Çınar TÜRKMEN
İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesi tarafından 2000 yılında İğneada’da düzenlenen ‘Demirköy-İğneada Ormanları ve Çevre Sorunları’ adlı sempozyuma TEMA Vakfı adına katılan, dönemin TEMA Trakya Temsilcisi Macit Sabır ve Lüleburgaz Temsilcisi Hakan Dedeoğlu’nun 20 yıl önce sundukları 7 maddelik raporda işaret ettikleri sorunlar ve çözüm önerileri bugün yeniden gündemde.
Bugün kuraklık, su kaynaklarının kirliliği, orman alanlarının tahrip edilmesi, mera gibi sorunlarla boğuşan Trakya’nın 20 yıl önce adeta röntgeni çekilen raporda İSKİ’nin Istranca sularını İstanbul’a taşıması, yanlış sanayileşme sonucunda Ergene Havzası’nda meydana gelen su kaynaklarının kirliliğine dikkat çekilerek, tarım ve sanayinin birbirini destekleyerek kalkınılmasının önemine işaret ediliyor.
O PLAN TBMM’DE BEKLİYOR
20 yıl önce katıldıkları toplantıda sundukları 7 maddelik bildirge ile bölge halkını ve yetkilileri bugünler için uyaran isimlerden olan Macit Sabır, Görünüm Gazetesi’ne 20 yıl önce verdikleri çevre mücadelesini anlattı.
Bugün karşı karşıya gelinen pek çok soruna daha 20 yıl önce işaret ettiklerini söyleyen Sabır: “O maddelere ek olarak yer altı suları da yok edilmekte. O zamanlarda Prof. Dr. Doğan Kantarcı ile bu paneli düzenledik. Bildirgede biz özetle: “İnsan doğanın sahibi değil, parçasıdır, insan doğaya hükmetmeye kalktığı anda doğa da insanlara kıyar” dedik. Gelinen nokta budur. Yönetim, yetiştirilme biçimi, insanı doğanın sahipliğine itti. Doğa da intikamını almaya başladı. ‘Ormanlar oksijen kaynağıdır, doğaya sahip çıkalım’ dedik. 20 yıl önce uyaralım dedik. Bu konuyu rapor haline getirip TBMM’ye ilettik. İstanbul’a Istranca suları taşınmak isteniyordu. İSKİ’nin su borularındaki kaçaklar derelerden daha fazla alana denk geliyordu. Bu kaçaklar önlense bu derelere ihtiyaç kalmayacaktı. O dönem Trakya’yı ele geçirmek için de Anadolu’dan insan nakli başladı. Fabrika sahiplerine arazi verildi ve çoğunluk sağlandı. İnsan yapısını değiştirme biçimiydi bu ve korkunç bir şey. Fabrikalar derelere zehir salıyordu. O dönem Ergene’nin kaynağından Meriç’e kadar dolaştık. Numuneler aldık, nasıl kirletildiğini belirledik. Pis suları yerin altına bastılar. Böyle bir ortamda o sempozyumu düzenleyip konuyu gündeme taşıdık. O zamanki çevre bakanı da bu konuya sahip çıktı, ‘Sizinleyim’ dedi ama ‘Bunu siz çözeceksiniz’ dedik. Yaklaşık 2 buçuk yıl içinde dönemin çevre bakanı geldi Trakya Üniversitesi’ne Ergene Havzası Kullanım Planı hazırlaması görevi verildi. TEMA ile hazırlatıp TBMM’ye sunduk. Milletvekilleri de kirlenen yerleri gördüler, raporlarını TBMM’ye götürdüler. Orman bakanlığınca uygulanmak üzere Türkiye’nin dörtte birini doyuran Ergene Havzası’nda uygulanmak üzere karar alındı. Ancak Ecevit’ten sonraki hükümet tarafından sümen altı edildi. Yani Türkiye Büyük Millet Meclisi bunu uygulama aşamasına getirdi, ama dereleri alıp götüren orman bakanı oldu, plan sümen altı edildi” dedi.
“AMERİKA’YI YENİDEN KEŞFETMEYE GEREK YOK”
Sabır şöyle devam etti: “Şimdi bana geliyorlar, ‘Çevre için yine mücadele edelim’ diyerek. Amerika’yı yeniden keşfetmeye gerek yok, bu işe girişen örgütler Ankara’ya dayanıp bu kararın uygulamasını sağlamalılar. ‘Ben bu çevre mücadelesine en baştan tekrar girmem ama Ankara’ya gidersek varım’ diyorum. Bunların hepsi dosya halinde, TEMA’da, TBMM’de, o dönemin milletvekillerinde vardır. Hala daha havanda su dövmeyi bırakıp meclise gitmemiz lazım. TBMM’den çıkan kararın uygulanması lazım ancak bu çevre mücadelesinin en başına dönülmesi için iktidar meşgul ediyor. Yapılacak şey TBMM’ye gidip, o kararın uygulamaya geçirilmesini sağlamaktır”.
O RAPORDA NE DİYOR?
TEMA Vakfı adına Trakya Bölge Temsilcisi Macit Sabır ve Lüleburgaz Temsilcisi Hakan Dedeoğlu’nun katıldığı, ‘Demirköy-İğneada Ormanları ve Çevre Sorunları’ adı altında 7-8-9 Haziran 2000 tarihinde İğneada’da düzenlenen sempozyuma sunulan raporda şu ifadelere yer verildiği görüldü:
“1-Istranca ormanlarında daha önceden baltalık olarak halka verilen orman alanları koruya dönüşmüş, halk bu ekonomik gelirden kayba uğramış, ormanlar kurutulmuş, fakat kaçak kesimler baskısı altında kalmıştır. Orman içi halkı sıkıntıya düşmüş, işsizlik ve göç bölge insanını mutsuzluğa sürüklemiştir.

2-Koru uygulamasından dönülmemeli, halkın ekonomik sıkıntılarını giderecek yeni projeler üretilmeli, insanlar doğdukları yerde mutlu edilmelidir.


3-Bu çevrede Trakya’nın Orman, Tarım, Çayır ve Mera alanları ile tüm kültürel varlıkları ile doğal zenginlikleri incelenmeli, bunlara zarar vermeden halkın ekonomisini düzeltecek projeler geliştirilmelidir.

4-Trakya’yı şu anda üç bölüm halinde ele almak gerekir. 1) Ormanlık Alanlar 2) Tarım Alanları 3) Yanlış Uygulanan Sanayi Alanları. Bu alanlar yalnız Türkiye’den değil, Orta Avrupa’dan gelen çevre kirlenmesinin tehdidi altındadır. Ormanlar, havadaki kükürt dioksit oranının artması ile yaprak dokuları tahribata uğramış, oksijen üretme yerine sülfürik asit üretmeye başlamıştır. Bu durum hem ormanların hem de tüm canlıların ölümü demektir. Tarım alanları, asit yağmurları, sanayi atıkları ve yanlış gübre kullanımı yüzünden verim kaybına uğramış, sulu tarım yapılan alanlarda tuzlanma sonucu çoraklık başlamıştır. Verimli tarım toprakları üzerine kurulan sanayi, tarım topraklarını satmaya ve tarımdan vazgeçmeye teşvik etmiş, toprağı, havayı, suyu kirletmiş, ekolojik dengeyi bozmuştur. Hiçbir gelişmiş ülkede tarım yok edilerek sanayileşmeye geçilmemiştir. Tarımı dışlayan bir sanayi düşünülemez. Her ikisinde de zarar vermeden, birbirini destekleyerek kalkınılmalıdır.

5-İSKİ, İstanbul’un su ihtiyacı için Istranca derelerinin sularını İstanbul’a taşımaktadır. Kıyıköy’Ün Kazandere ve Pabuçdere’sinden sonra sıra Demirköy ve İğneada derelerine gelmiştir. Hazırlanan projeye göre Longoz (subasar) orman alanlarını sulayan derelerin suları İstanbul’a taşınacak ve orman alanlarının taban suları çekilecek, hatta çekilen tatlı suların yerine doğal olarak denizin tuzlu suyu gelecek ve Dünya Bankası’nın kredisi ile koruma altına alınan ve doğal sit alanı kapsamında yer alan longozlar yok olacaktır. Istranca Dağları’nda bulunan tüm derelerin suları 422 milyon metreküptür. İSKİ bunun 110 milyon metreküpünü almak istemektedir.


Yapılan bilimsel hesaplamalara göre, şu andaki ekolojik dengenin korunarak ve gelişmelerine zarar vermeyerek Demirköy derelerinden alınabilecek su miktarı 46 milyon metreküptür. Bu su, yukarı bölümlerde kurulacak ve alt savaklardan gerektiği kadar su alınabilecek barajlar yapılması ile alınırsa doğaya zarar vermez. Bizim hazırladığımız rapor bu doğrultudadır. Yararlanacak olan bu miktar bir su fazlasının da bölge halkının kalkınmasına sunulması gerekir. Sulu tarıma geçilmesi durumunda bu suya bölge halkının ihtiyacı vardır. Ergene Havzasında su kaynakları kirlenmiş haldedir. Gerek içme ve gerekse kullanma suyu olarak bunu hesaplamak durumundayız. İSKİ mutlaka bu suyu almak istiyorsa bedelini ödeyerek alması gerekir. Trakya genelinde satılan şiş suları Anadolu’dan gelmektedir. Istranca Dağları’nın kaynak suları bir an önce değerlendirilmelidir.

6- Arazı yetenek sınıflandırılmasına göre arazi kullanımları ekolojik açıdan değerlendirilmeli ve ‘ Arazi Kabiliyet Bölümleri, Arazi Kabiliyet Sınıfları, Arazi Kabiliyet Alt Sınıfları ve Arazi Kabiliyet Üniteleri’ belirlenerek, ‘insan merkezli ve tarım merkezli’ projeler ölçü alınarak çalışmalar yapılmalıdır.

7- Bu zamana kadar yapılan Trakya Sempozyumlarında gelinen ve bu sempozyumda varılan sonuç Trakya Bölgesel Kalkınma Planı yapılmasıdır. Sempozyumlara katılan, bildiri sunan, görüş belirten tüm kurum ve kuruluşlar bu noktada belirlenmiştir. Her kurum ve kuruluş, kendi aralarında bilimsel incelemelerini yapmış, sonuçlarını kamuoyuna duyurmuş ve olumlu tepkiler almıştır. Trakya Bölgesel Kalkınma Planı yapılması için gerekli olan her türlü alt yapı hazırdır. Ülkemizde veya diğer ülkelerde daha önceden hazırlanmış ve uygulamaya konulmuş planlar incelenerek, geç kalınmadan Trakya Bölgesel Kalkınma Planı hazırlanmalı ve uygulamaya konmalıdır. Bu planın yapımı bizim de içinde bulunduğumuz Trakya Halkı yapmalıdır. Bunun yöntemleri araştırılmalı, bulunmalı ve uygulamaya konulmalıdır. Marmara Bölgesi Belediyeler Birliği gibi Trakya Bölgesi Belediyeler Birliği örgütlemesine gidilerek sağlanacak bir oluşum yapılacak bu planın temelini oluşturduğunda kısa sürede sağlıklı sonuçlar getirecektir”
 

Benzer Konular


Hakkımızda

TrakKulüp, içinde 100.000'den fazla konuyu, 1.300.000'den fazla mesajı barındıran Türkiye'nin ilk ve en büyük traktör, tarım ekipmanları ve çiftçilik paylaşım sitesidir. 86.000 üyemiz gibi sizi de aramızda görmek isteriz.
Üst Alt