Ana Muhalefet Su Zirvesi Düzenledi | "Orta Anadolu 20 - 25 yıl içinde çölleşecek"


Ana muhalefet partisinin büyükşehir ve il belediye başkanları “Kentlerde Sürdürülebilir Su Politikaları Zirvesi” için İzmir’de bir araya geldiler. Zirvede 5 ilkesel değişikliğin yapılmasının gerekli olduğu belirlendi.

1) Katılımcı bir su yönetim modeli oluşturmak. Su yönetimi, şehir, havza ve ülke ölçeğindeki su kullanıcısı tüm paydaşların; tarım örgütleri, sanayiciler, evsel su kullanıcıları, meslek örgütleri, doğa ve çevre örgütlerinin içinde yer alacağı yepyeni, katılımcı bir anlayışla gerçekleştirilmelidir.

2) Tüm kullanım alanlarında arzın değil talebin yönetilmesi. Plansız gelişen kullanım talepleri için sürekli daha fazla arz yaratma politikası yerine, başta tarımsal sulama ve sanayi olmak üzere düşük su kullanımıyla yüksek gelir elde edilen ekonomik modeller tasarlanmalı ve teşvik edilmelidir.

3) Su yatırımlarının havza ölçeğinde planlanması. Su kaynaklarının, yerüstü ve yeraltı sularının miktarının, su bütçesinin hangi kullanımlara tahsis edileceği havza ölçeğinde belirlenmelidir. Verilen tahsisler denetlenmeli, su kullanımlarının sektörel tahsis miktarlarını aşmasına izin verilmemelidir. Her bir havzada planlanan su yatırımlarının birbirini nasıl etkilediği kümülatif olarak ölçülmeli, yatırım kararları havza ölçeğinde bu stratejik değerlendirme yapıldıktan sonra alınmalıdır. Asgari harcama ile azami verim esas olmalıdır.

4) Doğanın su döngüsünün korunması. 1960’lardan bu yana suyun döngüsüne yapılan müdahaleler sonucunda birçok canlı türü tehlike altına girmiş; göller ve sulak alanlar kurumuş, nehir ekosistemleri zarar görmüştür. Ülkemizdeki su kullanım hedefleri, iklim krizi dikkate alınarak yeniden tarif edilmelidir. Yatırımlar planlanırken yer altındaki, sulak alanlar ve nehirlerdeki ekolojik su varlığının sürdürülebilirliği dikkate alınmalıdır. Canlıların ihtiyacı olan suyun, ekolojik dengeyi ve su döngüsünü bozacak biçimde kirletilmesine, azaltılmasına yol açan uygulama, yapılaşma ve madencilik gibi faaliyetlere izin verilmemelidir.

5) Suyun ekosistem ve sektörler arası döngüsel kullanımı. Tarımda, sanayide ve evlerde kullanılan atık suyun gerekli arıtma süreçlerinden geçtikten sonra farklı sektörler ve ekosistem arasında transferi sağlanmalıdır. Şehir içinde ve tarım alanlarında yağmur hasadına yönelik yöntemler yaygınlaştırılmalı; su ihtiyacının yerinde temini, kullanımı ve dönüştürülmesine yönelik döngüsel çözümler teşvik edilmelidir.

-------------------------------

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu:

- "Dünyanın birçok yerinde kuraklık sorunu var. Göç dalgası var. Su kaynaklarının ülkemizde tahrip edilmesine yönelik hiçbir hamlede bulunmamalıyız, bulunanlara da izin vermemeliyiz. Milletle inatlaşılmaz, derler doğayla hiç inatlaşılmaz. Doğaya karşı bir takım hamlelerde bulunma ciddi hasarlar yaratıyor. Bunlardan bir tanesini İstanbul’da yaşamaktayız. İstanbul’da inşa edilmek istenen beton kanalı 16 milyon insanın hayatını negatif etkileyecek bir tehdittir. Hep beraber seferberlik sürecini başlatmanın sorumluluğu taşıyoruz. Bunun başlangıç olduğunun bilinmesi lazım. Tüm kurum ve kuruluşların el birliğiyle sürece dahil olması gerekir. Yıllarca sürecek bir durum. Başarıya ulaştık deme şansımız yok. Böylesi önemli bir konuda iş birliği yapmanın onurunu yaşıyorum"



Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş:

- “Orta Anadolu 20 - 25 yıl içinde çölleşecek. Bunu görüyoruz ama göre göre hiçbir tedbir alınmıyor. Herkes suyu hoyratça kullanıyor ve su konusunda hiçbir karar alınmıyor. Türkiye’nin yarısına yakınını yöneten belediye başkanları olarak, yan yana gelip çağımızın elması olan suyu korumak adına bir manifesto hazırladık. Buradan bir manifesto yayınlanacak. 11 büyükşehir belediye başkanı ve diğer belediye başkanlarımızla birlikte. Dünyaya bir çağrıda bulunacağız. İnşallah kulak verilir ve bir an evvel tedbir alınır. Şöyle bir huyumuz var maalesef, biz bir şey kaybettikten sonra tedbir alıyoruz. İlk defa kaybetmeden tedbir alan yönetim var. inşallah hep birlikte bunu başaracağız.”



İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer:

- ''Doğal karakterini koruyan, sağlıklı ve özgürce akana nehir ekosistemi neredeyse hiç kalmadı. Yeraltı suları yüzlerce metre derinlere çekildi. Ülkemiz, susuzluk ve kuralık nedir bilmezdi. Bereketli topraklarımız, kuraklık ve susuzlukla tarihinde ilk defa bu dönemde tanıştı. Her yıl bu sene suyumuz bitecek mi kaygısını taşımaya başladık. Türkiye’nin bugün kuraklık ve susuzlukla tanışmasının nedeni, suyumuzun yarım asra aşkın süredir yanlış yönetilmesi. İklim krizi, topraklarımızdaki susuzluk tehlikesini her gün daha fazla büyütürken, bu eskimiş politikanın topyekun terk edilmesi beklenirdi. Yazık ki çağın gereğini yerine getiren yeni bir su politikası inşa etmek şöyle dursun, eski politikanın açtığı fay hatlarını daha da derinleştiren kararlar ve altındaki imzalar çoğalıyor. Burada ülkemiz için susuzluğun kader olmadığını gösteren yeni ve çağdaş bir su politikası açıklayacağız. Türkiye’nin 22 belediye başkanının imza taşıyan, ‘Başka bir su yönetimi mümkün’ adlı bu ortak metin, dilerim ihtiyacımız olan şu 3 duyguyu çoğaltır: Cesaret ve kararlılığımız, dipdiri yaşattığımız umudumuz, canımız gibi sahip çıktığımız birlik ve beraberliğimiz."


1616517011824.png
 
Gözlerim yaşardı bunları böyle ülkenin geleceğini düşünüyor gibi görünce 😭😭
yillar oncesi koyumuzde 100 donum tarla ile calisan ve geçinebilen insanlarimiz vardi. suan 250 donumden az tarlasi olanlar sehirlere fabrikalara calismaya gidiyor, tarlalarini icara veriyor. koylerde insan kalmadi. 1500 nufuslu koy de 700 kişi yasiyor artik. koylerde ilkokullar kapandi ve sadece dedeler yasiyor. koyler bitti artik; genclerin hayalini suslemekten. icara bile koyden degil civar köylerden geliyorlar.
sonuc olarak hukumet iyice koylerimizi bitirdi. muhalefete biz niye kiziyoruz anlamiyorum. 1980 lerde köyde kahvede ogretmene cay parasi ödetmeyen ağa: cikar elini cebinden hoca, zaten kac para maas aliyorsun derdi. simdi 70 yasina gelmis gecim derdinden sehirde torosla fıstık satiyor; sevdiginden degil, yetmediginden...
 
Olaya politika üstü yaklaşım gerek.
Bizim ovada da harıl harıl sondaj yapılıyor.10-15 yıl sonra Konya gibi obruk haberlerine konu oluruz .Traktörle tarlada çalışırken o ana denk gelip içine düşmesek bari.
Durum vahim.Particilikle bir yere varılmaz.Her kesimin rasyonel önerileri önemlidir.Köyler birde kuraklıktan boşalırsa, şehirlerdekiler ne yiyecek?Ayrıca şehirdekilerin suyu zaten kısıtlı.Bu yılda direkten döndük.Köye dön:kuraklık var,üretim olmuyor.Şehirde kal:su yok, kırsaldan ürün gelmiyor döngüsüne girersek kötü..Trakyanın Konyanın dip suları binlerce yılda oluşmuştu.30-40 yılda hallettik.
Son ağaçta kesildiğinde paranın yenmediğini öğreneceğiz.
 
Son düzenleme:

Yetkili ve sorumlu kurumlar önce sorumluluğunu yerine getirmeyen lere caydırıcı cezalar gelmeli.
Yer altı sularının kaçak kullanılması fabrika ve su ile üretim yapan tesislerin zararlı atıkları arıtılıp bırakılmalı . Bunun denetimleri çok sıkı tutulmalı caydırıcı cezalar olmalı .

Hepimizde biliyoruz ki su kaynaklarının bol ve debisi yüksek olması için küresel ısınmanın önüne geçilmesi lazım bunu birazda duyarlı ve birey olarak davransa çoğunluk yetkililerin birşey yapmasına bile gerek kalmaz .

Bizlerde çiftçi olarak gerektiği kadar gübre ,ilaç ve su kaynaklarını doğru kullanarak bir parça hem doğaya hem su kaynaklarının devam lılıgı için üstümüze düşeni yapmış oluruz.

Bunu sözü Türkiye'nin neresine giderseniz hep duyarız "eskiden ne karlar yağmurlar yağardı " şimdi yok ☹️
 
Bu konuda çok bilgili değilim ama sosyal medyada izlediğimiz videolarda iç anadoluda ki arazilerde 1 tane bile ağaç yok oradakiler zaten bunu kabul etmişler toprağın üzerinde ki verimli kısımda bir kaç yıl içinde kaybolur zaten benim anlamadığım Anadolu’dan bizim buraya gelip 2 dönüm yer alan kişi ilk iş tel örgü çekip içinde ki ağaçları kesiyor sonra çöl oluyor diye feryat figan ediyorlar.
 
Ağaçlandırma da bir çözüm evet ama asıl çözüm değil. Hatayı önce kendimizde aramalıyız. Geliri yüksek diye çok su tüketen ürünleri ekiyoruz dikiyoruz sonra tüm sezon su yetiştirmeye çalışıyoruz bu elektrik ve mazot fiyatlarına rağmen hemde. Örneğin konya bölgesinde mısır yonca patates vs çok su tüketen ürünler yerine daha az su tüketen buğday ayçiçeği fasulye gibi ürünlerin tarımı yapılsa belkide yeraltı suyu seviyesinin düşmesi duracak? Tabi bunu bizim değil devletin yapması lazım bu iş insan vicdanına bırakılmayacak kadar mühim. Ben tüm tedbirlere uyarım kurakta yetişen ürünler ekerim basınçlı sulama sistemleri kullanırım yanımdaki adam mısır eker salma sulama yaparsa ben doğayı korumuş değil sadece enayi olmuş olurum. Uzun lafın kısası su kullanımının çoğu tarımda ve geleceğimizi düşünüyorsak ciddi ve sert planlamalar yapılmalıdır.
 
Yani tamamda,
Muhalefet haklı bu konuda,
Iktidar"acil sulama göletleri lazım"diye avazı çıktığı kadar bağıran çiftçiyi pekte duyduğu söylenemez,
Sulama ekipman desteği var ama onu hayata geçirecek ne gölet nede kanallar yok,
Betonarmede rekor kıran,birazda parayı bu konuya aktarsaydı,bugün kimseden bu konuda yakınma olmazdı.
Yazık,
Sempati,eleştirmeye engel olmamalı.
 
yillar oncesi koyumuzde 100 donum tarla ile calisan ve geçinebilen insanlarimiz vardi. suan 250 donumden az tarlasi olanlar sehirlere fabrikalara calismaya gidiyor, tarlalarini icara veriyor. koylerde insan kalmadi. 1500 nufuslu koy de 700 kişi yasiyor artik. koylerde ilkokullar kapandi ve sadece dedeler yasiyor. koyler bitti artik; genclerin hayalini suslemekten. icara bile koyden degil civar köylerden geliyorlar.
sonuc olarak hukumet iyice koylerimizi bitirdi. muhalefete biz niye kiziyoruz anlamiyorum. 1980 lerde köyde kahvede ogretmene cay parasi ödetmeyen ağa: cikar elini cebinden hoca, zaten kac para maas aliyorsun derdi. simdi 70 yasina gelmis gecim derdinden sehirde torosla fıstık satiyor; sevdiginden degil, yetmediginden...
Şehirde eskiden apartmanların bodrum katında inek bakılırdı, çöp kamyonuna 3-5 lira verip gübresi çiçekçiye satılırdı.
10 günlük süt buzağılarından alıp, cins hayvan sahibi olmuştuk.
Hayvancılığı her hane yaparken şimdi %10 gibi hayvancılık işiyle uğraşan oluyor.
Mevcut hayvan varlığı da eski zamanlara nazaran yarısı kadar var.

Thing thang yapmışlar, iyi hoşta icraat nerede. :rolleyes:
 
Haritada bir bakın iç Anadolu’ya çöl gibi gözüküyor tek çare ağaçlandırma fakat Konya da ağaç ekilse bile çoğu tutmuyor işte nerde bakanlık farklı ürün ekilerek bunun önüne geçilemez üretim lazım zaten ithalata bağlı ülkeyiz
 
Toprak altı damlama sulama sistemine geçilmesi zorunlu olmalı
Toprak üstü işleme ve anıza ekim teşvik edilmeli
Ülke yağış alma ve iklim durumana göre tekrardan ölçüm yapılarak zirai bölgelere ayrılmalı ve her zirai bölgenin ekeceği ürünler belli olmalı bunun dışına çıkılmamalı
Bütün tarımsal sulama suyu devletin kurduğu altyapı üzerinden saatlik ve ürüne göre belli aralıklarla verilmeli
 
Siyasileri bi kenara bırakalım diyelim sizin elinizde tam yetki var bu su sorununa karsi nasil önlemler alirdiniz yorumlayalim
Trakya için konuşayım; Meriç akıyor biz bakıyoruz.

Yunan ile zamanında yapılan anlaşmalar bile var Meriç suyunu iki tarafda kullanabilir diye, ama hiçbir ilerleme yok.



Gelelim İç Anadolu'ya, Ege'ye, Akdeniz Bölgesine, Doğu ve Güneydoğu Anadolu'ya bu bölgelerinde ya denize yada başka ülkeye akan akarsuları var. Bu suların belli bir oranı barajları doldurmak için kullanılmalı. Gerekirse devasa borularla sular bölgeler arasında taşınmalı.

Doğal gazı, petrolü nasıl boruyla taşıyorsak, Suyu da taşıyabiliriz, taşımalıyız.
 

Fırat ve kollarinin suyu keban ve karakayadan Atatürk barajina inmeden kendi cazibesiyle bir nevi su otoyolu,tuneli ve kopruleriyle ic anadoluya ulaştırılıp kurumaya yüz tutmuş yeraltı, yerüstü, akarsu,göl varliklarina aktarılmalı ve tabiki planlama yapilmali,modern sistemler kurulmali...
Günümüz teknik imkanları ve sermayesi yeterli...
 

Benzer Konular