’Biri organik, diğeri kimyevi gübreyle yetiştirilmiş iki ayrı çay demleyin, sonra tadına bakın.” Bu küçük testi öneren 19 Mayıs Üniversitesi Organik Tarım Programı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ali Kemal Ayan. Doğal tarım deyince akla gelen isimlerden biri o. İyi bir çay tiryakisi olarak yaptığı teklifi önce kendisi denemiş ve aradaki farkı hissetmiş. Ayan’a göre, bu tat farkına yol açan unsur, gübreler vasıtasıyla çay bitkisinin yapraklarına geçen kimyevi maddeler. Kimyevi gübrelerin insan sağlığına zararları tahmin edilenden fazla.
Tavşankanı çayı yudumlarken üretiminde kimyasal gübrelerin yoğun şekilde kullanıldığını pek düşünmeyiz. Halk arasında ‘Avrupa gübresi’ adı verilen azot, fosfor ve potasyum ihtiva eden gübre, çay tarımının en büyük meselelerinden biri. Tarım ve Gıda Bakanlığı, Ziraat Odası ve Çaykur’un organik ya da hiç olmazsa özel gübre kullanılması yönündeki uyarılarına rağmen Avrupa gübresi ucuz olduğu için vazgeçilemiyor. Kimyevi gübre kullanımı öylesine yaygın ki Karadeniz’de, bazı yörelerin sıcaklıkla daha hissedilir hâle gelen kokusu dahi değişmiş. Çay üreticisi Mustafa İşgören, kimyevi gübre kullanımından önce yaz günlerinde ortalığın ‘mis gibi çay’ koktuğunu söylüyor.
Kimyevi gübre kullanımını teşvik eden sebeplerin başında göç geliyor. Göç sebebiyle, hayvancılık bölgede hemen hemen bitme noktasına gelmiş. Daha çok büyük şehirlerde yaşayan çay bahçesi sahipleri hasat için geldikleri kısa zaman diliminde tabii olarak hayvan gübresi bulamıyor. Genellikle yıllık izinlere denk getirilen hasat Gürcistan’dan gelen işçilere yaptırılıyor. Kimyevi gübreler, çay bitkisinin kökü yerine yaprakları üzerine gelişigüzel serpiliyor. Bu durum, gübrenin olumsuz etkilerini daha da artırıyor.
Rize Ziraat Odası Başkanı Nevzat Paliç, kimyasal gübrelerin yaygın olarak kullanıldığını doğruluyor. Paliç’in anlattıklarına göre bilinçsizce gübre kullanımı sebebiyle verimi düşen çay bahçeleri var. Bilim literatürüne giren çalışmalara göre de çay tarımı yapılan toprakların yüzde 62’sinde toprağın asit seviyesini ortaya koyan PH değeri 4,5’in altında (Müftüoğlu ve Sarımemet, Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi Dergisi. Cilt 30 Sayı: 3 / 1993). Oysa sağlıklı çay üretimi için bu değerin 4,5 ila 6 arasında değişmesi gerekiyor. Diğer taraftan çaya yararlı fosfor değerini sağlayamayan arazilerin oranı yüzde 64’ü geçmiş durumda. Potasyum yönünden de çay tarımı yapılan arazilerin yüzde 75’i yetersiz.
Rize Ziraat Odası, organik gübre kullanımına dönülmesi için yoğun çaba sarf ediyor. Organik çay tarımına geçişte ise devletin desteği gerekiyor. Çünkü kimyasal gübre verilmesi kesilen çay bahçesinde ilk 3-4 senede verim düşüyor. Daha sonra toprak kendini toparlayarak eski verimine kavuşuyor. Bu geçiş döneminde çiftçinin desteklenmesi gerekiyor.
Üreticinin tüm uyarılara rağmen ucuz diye kimyevi gübre almasından yakınan Paliç, “Tavsiye ettiğimiz (25:5:10) gübresinin tonu 800 lira, diğer kimyevi gübrelerin ise 650 -700. Zaten, kaliteli gübreyi alıp yüzde 30 az atacaksın. Ama bazen üretici günlük çıkarına göre davranıyor.” yorumunu yapıyor. Paliç, kalitesiz gübre kullanımının yaygınlaşmasında özel sektörün payı olduğuna dikkat çekiyor. Türkiye’de 767 bin dekar çaylık alan kayıtlı. 2010 yaş çay yaprağı hasadı 1 milyon 305 bin ton. Bu arazilerde senede yaklaşık 50 bin ton gübre kullanılıyor. Durum böyle olunca, kaba hesapla 35 milyon liralık bir gübre pazarı ortaya çıkıyor. Paliç, bazı özel çay firmalarının, Çaykur’un önerdiği gübreye karşı özel sektörün sattığı kalitesiz gübreleri önerdiğini öne sürüyor. Özel çay firmalarının bu ticaretten pay aldığı da iddialar arasında.
Türk çayı, kışın kar gördüğü için yoğun bir zirai ilaçlamaya gerek duymuyor. Bu açıdan ‘kaçak’ tabir edilen çay çeşitlerine göre daha temiz. Türkiye’deki üretim, tüketimin 30 bin ton altında. Fark ithal ya da yasa dışı şekilde yurda sokulan çaylarla kapatılıyor. Karadeniz çayının 1 kilogramından yaklaşık 500 bardak çay demlenebiliyor. Özellikle gelişmiş ülkelerde bu rakam çaya karıştırılan çeşitli maddelerle 800 bardağa kadar çıkıyor. Türk çayının dünyada kabul görmesi için bu ülkelerde tüketiciye Türk çayının doğal vasfının anlatılması gerekiyor.
19 Mayıs Üniversitesi Organik Tarım Programı Öğretim Üyesi Doç.Dr. Ali Kemal Ayan, gübredeki kimyevi maddelerin suyla birlikte çay yaprağına geçtiğini anlatıyor: “Çay bitkisinin yaprağından istifade ettiğimiz için yaprağın bu özümsemesi doğrudan tüketiciyi etkiliyor. Bütün kimyevi gübreler toprak, bitki, çevre ve insan sağlığı için zararlıdır.” Tüketicinin sağlığını korumak için organik kökenli üretimleri tercih etmesini tavsiye eden Ayan, ikinci iş olarak çay üreticisinin piyasadaki ticari organik gübreleri kullanması gerektiğini söylüyor.
Türkiye’de çay denince akla gelen devlet kuruluşu Çaykur, gübre kullanımı konusunda önemli uyarılarda bulundu. Kurum, çay tarımında 25:5:10 (N
2O5:K2O) karışımındaki özel çay gübresinin kullanılmasını tavsiye ediyor: “Dekara 60 kilogramın üzerinde kullanılmamalıdır. Hava şartlarına göre şubat-mart aylarında mutlak suretle verilmeli. 25:5:10 bileşimindeki kompoze çay gübresinin dışındaki gübrelerin sürekli kullanılmaları toprak reaksiyonunun asitleşmesine neden olur. Sürekli ve aşırı dozda kullanılan kimyasal gübreler toprağın fiziksel yapısını bozarak sertleşmesine, hava ve su dengesinin bozulmasına yol açar.”
AKSİYON
Tavşankanı çayı yudumlarken üretiminde kimyasal gübrelerin yoğun şekilde kullanıldığını pek düşünmeyiz. Halk arasında ‘Avrupa gübresi’ adı verilen azot, fosfor ve potasyum ihtiva eden gübre, çay tarımının en büyük meselelerinden biri. Tarım ve Gıda Bakanlığı, Ziraat Odası ve Çaykur’un organik ya da hiç olmazsa özel gübre kullanılması yönündeki uyarılarına rağmen Avrupa gübresi ucuz olduğu için vazgeçilemiyor. Kimyevi gübre kullanımı öylesine yaygın ki Karadeniz’de, bazı yörelerin sıcaklıkla daha hissedilir hâle gelen kokusu dahi değişmiş. Çay üreticisi Mustafa İşgören, kimyevi gübre kullanımından önce yaz günlerinde ortalığın ‘mis gibi çay’ koktuğunu söylüyor.
Kimyevi gübre kullanımını teşvik eden sebeplerin başında göç geliyor. Göç sebebiyle, hayvancılık bölgede hemen hemen bitme noktasına gelmiş. Daha çok büyük şehirlerde yaşayan çay bahçesi sahipleri hasat için geldikleri kısa zaman diliminde tabii olarak hayvan gübresi bulamıyor. Genellikle yıllık izinlere denk getirilen hasat Gürcistan’dan gelen işçilere yaptırılıyor. Kimyevi gübreler, çay bitkisinin kökü yerine yaprakları üzerine gelişigüzel serpiliyor. Bu durum, gübrenin olumsuz etkilerini daha da artırıyor.
Rize Ziraat Odası Başkanı Nevzat Paliç, kimyasal gübrelerin yaygın olarak kullanıldığını doğruluyor. Paliç’in anlattıklarına göre bilinçsizce gübre kullanımı sebebiyle verimi düşen çay bahçeleri var. Bilim literatürüne giren çalışmalara göre de çay tarımı yapılan toprakların yüzde 62’sinde toprağın asit seviyesini ortaya koyan PH değeri 4,5’in altında (Müftüoğlu ve Sarımemet, Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi Dergisi. Cilt 30 Sayı: 3 / 1993). Oysa sağlıklı çay üretimi için bu değerin 4,5 ila 6 arasında değişmesi gerekiyor. Diğer taraftan çaya yararlı fosfor değerini sağlayamayan arazilerin oranı yüzde 64’ü geçmiş durumda. Potasyum yönünden de çay tarımı yapılan arazilerin yüzde 75’i yetersiz.
Rize Ziraat Odası, organik gübre kullanımına dönülmesi için yoğun çaba sarf ediyor. Organik çay tarımına geçişte ise devletin desteği gerekiyor. Çünkü kimyasal gübre verilmesi kesilen çay bahçesinde ilk 3-4 senede verim düşüyor. Daha sonra toprak kendini toparlayarak eski verimine kavuşuyor. Bu geçiş döneminde çiftçinin desteklenmesi gerekiyor.
Üreticinin tüm uyarılara rağmen ucuz diye kimyevi gübre almasından yakınan Paliç, “Tavsiye ettiğimiz (25:5:10) gübresinin tonu 800 lira, diğer kimyevi gübrelerin ise 650 -700. Zaten, kaliteli gübreyi alıp yüzde 30 az atacaksın. Ama bazen üretici günlük çıkarına göre davranıyor.” yorumunu yapıyor. Paliç, kalitesiz gübre kullanımının yaygınlaşmasında özel sektörün payı olduğuna dikkat çekiyor. Türkiye’de 767 bin dekar çaylık alan kayıtlı. 2010 yaş çay yaprağı hasadı 1 milyon 305 bin ton. Bu arazilerde senede yaklaşık 50 bin ton gübre kullanılıyor. Durum böyle olunca, kaba hesapla 35 milyon liralık bir gübre pazarı ortaya çıkıyor. Paliç, bazı özel çay firmalarının, Çaykur’un önerdiği gübreye karşı özel sektörün sattığı kalitesiz gübreleri önerdiğini öne sürüyor. Özel çay firmalarının bu ticaretten pay aldığı da iddialar arasında.
Türk çayı, kışın kar gördüğü için yoğun bir zirai ilaçlamaya gerek duymuyor. Bu açıdan ‘kaçak’ tabir edilen çay çeşitlerine göre daha temiz. Türkiye’deki üretim, tüketimin 30 bin ton altında. Fark ithal ya da yasa dışı şekilde yurda sokulan çaylarla kapatılıyor. Karadeniz çayının 1 kilogramından yaklaşık 500 bardak çay demlenebiliyor. Özellikle gelişmiş ülkelerde bu rakam çaya karıştırılan çeşitli maddelerle 800 bardağa kadar çıkıyor. Türk çayının dünyada kabul görmesi için bu ülkelerde tüketiciye Türk çayının doğal vasfının anlatılması gerekiyor.
19 Mayıs Üniversitesi Organik Tarım Programı Öğretim Üyesi Doç.Dr. Ali Kemal Ayan, gübredeki kimyevi maddelerin suyla birlikte çay yaprağına geçtiğini anlatıyor: “Çay bitkisinin yaprağından istifade ettiğimiz için yaprağın bu özümsemesi doğrudan tüketiciyi etkiliyor. Bütün kimyevi gübreler toprak, bitki, çevre ve insan sağlığı için zararlıdır.” Tüketicinin sağlığını korumak için organik kökenli üretimleri tercih etmesini tavsiye eden Ayan, ikinci iş olarak çay üreticisinin piyasadaki ticari organik gübreleri kullanması gerektiğini söylüyor.
Türkiye’de çay denince akla gelen devlet kuruluşu Çaykur, gübre kullanımı konusunda önemli uyarılarda bulundu. Kurum, çay tarımında 25:5:10 (N
AKSİYON