Beklentilerimiz çoktur. Ancak bunların birçoğu gerçekleşmeyecektir. Hiç olmazsa 2011 yılı daha sonraki yıllarda yapılacaklar için bir başlangıç olmalıdır. Aslında beklentileri sıralarken birçok hayalimizi sıralamış olacağız. Gerçekleşmesini dileriz.
Öncelikle hayvan hastalıklarıyla mücadelenin sıkı bir şekilde sürdürülmesini beklemek hakkımızdır. Bruselloz, Tüberküloz (verem), Şap hastalığı, IBR-VD, Leptospiroz (sarılık) gibi hastalıklar hayvancılığımıza her yıl çok büyük zararlar vermektedir. Özellikle Bruselloz hastalığı yapılabilecek olan birçok proje veya yatırımın önünü kesmekte, başarısızlığı daha en baştan gündeme getirmekte, cesaret kırıcı bir etki yaratmaktadır. 2011 yılı ülkemiz için bir yatırım yılıdır. Yatırımcıları caydırıcı olabilecek, sektördekilere zarar verebilecek bu hastalıkların en azından aşısı olanlarla önlenmesiyle ilgili çabalar kesintisiz olarak, bilinçli bir şekilde sürdürülmelidir.
Suni tohumlamanın özendirilmesi, arttırılması ve desteklenmesi çalışmalarına 2011 yılında da devam edilmelidir. Hem ırk ıslahı, hem de hastalıklarla mücadele için, özellikle de Brusella ile mücadele için, suni tohumlama uygulamalarının arttırılması şarttır.
Şap hastalığı ile mücadele etmek için ise aşılamanın yanısıra hayvan hareketlerinin kontrolünün önemini vurgulamak yerinde olur. Kuluçka dönemi ve karantina konularına dikkat edilmediğinde hastalığın yayıldığı ile ilgili olarak bilgilendirme çalışmaları yapılmalıdır. Görüldüğü gibi beklentiler ve hayaller 2011 yılına sığmayacak kadar geniştir. Her şey başlamakla olur.
Ülkemiz hayvan ithalatçısı durumuna gelmiştir. Çok çeşitli sebeplerle buzağı ve döl kaybettiğimiz için düve ve danalarımız az olmaktadır. Buna anaç hayvan kesimi de eklenmiş ve problem daha da büyümüştür. Süt sığırcılığında ' tankta süt, yerde buzağı ' olmadıkça karlılık söz konusu olamaz. Süt hayvancılığında verim sadece sütten ibaret değildir. Aynı zamanda yavru alabilmek gerekir.
2011 yılı beklentilerimiz arasında, süt ve döl verimi düşüklüklerini önlemeye yönelik olarak, uygun besleme tekniklerine kulak verileceğini ümit etmek de vardır. Bundan dolayı bir ülkeyi besleyecek materyalimizi kaybediyoruz.
2011 yılından başlayarak konforlu barınakların, kuru, temiz, strese sebep olmayan, sıcak aylarda serinletme yöntemlerinin uygulanacağı barınak sistemlerinin ülkemizde yaygınlaşması da beklentilerimiz arasındadır.
Süt hayvancılığında yıllardan beri söylenen ' süt ucuz, yem pahalı' söylemine ek olarak yeni bir şeyler söylemenin de zamanı gelmiştir.
Ülkemizde süt sığırcılığının erkek buzağıları besi materyali olarak kullanılmaktadır. Etçi ırklarla tanışmamız çok yenidir ve sayıları gayet kısıtlıdır. Ülkemizin et ihtiyacının tahminen yarısı içeride üretilmektedir. Eğer süt sığırcılığı işletmelerinin erkek buzağılarıyla et sığırcılığı yapmayı sürdürürsek, maliyetlerin yüksekliği, et sanayisinin tamamen süt sığırcılığı işletmelerine bağımlı olması gibi problemler sürecektir. Diğer yandan, sütçü işletmelerden çıkan erkeklerle besi materyali elde edilmesi için sütçü işletmelerin veya hayvan sayılarının artması gerekir ki, bu durum süt fiyatlarının düşmesine, kar edemeyen işletmelerin sektörden çekilmesine, inek azalmasına, tekrar ithalat yapılmasına sebep olacaktır. Yani bugünlerde belirgin şekilde gözönünde olan ' kısır döngü' sürüp gidecektir.
Ülkemizde, 2011 yılında başlangıç yaparak, etçi ırklarla melezleme ve besi materyali olarak 'azman' yetiştirme yönünde bir uygulamaya geçilmelidir. Mevcut yapımız gözönüne alındığında devletin öngörüp, desteklemediği bir atılım mümkün görülmemektedir. Bu uygulama kendiliğinden başlamaz ve başarılı olmaz. Besilik materyal oluşturabilecek girişimcilerin sektörde birer oyuncu olabilmelerini sağlamak yönünde öngörü, destek, teşvik şarttır.
Küçükbaş hayvancılığımız geçmiş yıllarda en çok zarar gören sektörümüz olmuştur. Dileriz, 2011 yılı küçükbaş hayvancılığımız için 'restorasyon' çalışmalarının başlangıç yılı olsun. Bu konuda en somut öneri Saanen ırkı keçilerin yaygınlaşması yönündedir. Devlet öngörüsü ve teşviği ile Saanen ırkı keçilerin kısa sürede yaygınlaşması sağlanabilir. Ayrıca çok sayıda üreticimizin anaç Saanen keçisi istediğini ve bunları temin edemediğini de biliyoruz. Devletin yapacağı küçük müdahaleler kısa zamanda sonuç getirecektir.
Her zaman söylediğimiz ve yararlı olacağına inandığımız ' Süt Tanıtım Grubu'nun kurulması, işlerliğe kavuşturulması için de 2011 yılı bir başlangıç olabilir. Üretici ve tüketici örgütlerinin birlikte oluşturacağı, gelirleri listelenmiş olan bir süt tanıtım grubunun her kesime büyük yararlar sağlayacağı bir gerçektir.
Görüldüğü gibi hayallerimizin çoğu devletin öngörüsüne dayanmaktadır. Özet olarak; hastalıklarla kararlı bir şekilde mücadele edilen, uygun yemleme ve barınak modellerinin yaygınlaştığı, buzağı ve döl kayıplarının önlendiği, etçi ırklarla melezlemelerin özendirildiği, suni tohumlamanın desteklendiği ve arttırıldığı, küçükbaş hayvancılığın restore edildiği, süt ve et üretimi yapanların kar ettiği, yeni yatırımcıların düş kırıklığına uğramadan işlerini geliştirdikleri bir ülkede yaşamayı hayal ediyor ve bu hayalimizin gerçekleşmesini yürekten diliyoruz.
Öncelikle hayvan hastalıklarıyla mücadelenin sıkı bir şekilde sürdürülmesini beklemek hakkımızdır. Bruselloz, Tüberküloz (verem), Şap hastalığı, IBR-VD, Leptospiroz (sarılık) gibi hastalıklar hayvancılığımıza her yıl çok büyük zararlar vermektedir. Özellikle Bruselloz hastalığı yapılabilecek olan birçok proje veya yatırımın önünü kesmekte, başarısızlığı daha en baştan gündeme getirmekte, cesaret kırıcı bir etki yaratmaktadır. 2011 yılı ülkemiz için bir yatırım yılıdır. Yatırımcıları caydırıcı olabilecek, sektördekilere zarar verebilecek bu hastalıkların en azından aşısı olanlarla önlenmesiyle ilgili çabalar kesintisiz olarak, bilinçli bir şekilde sürdürülmelidir.
Suni tohumlamanın özendirilmesi, arttırılması ve desteklenmesi çalışmalarına 2011 yılında da devam edilmelidir. Hem ırk ıslahı, hem de hastalıklarla mücadele için, özellikle de Brusella ile mücadele için, suni tohumlama uygulamalarının arttırılması şarttır.
Şap hastalığı ile mücadele etmek için ise aşılamanın yanısıra hayvan hareketlerinin kontrolünün önemini vurgulamak yerinde olur. Kuluçka dönemi ve karantina konularına dikkat edilmediğinde hastalığın yayıldığı ile ilgili olarak bilgilendirme çalışmaları yapılmalıdır. Görüldüğü gibi beklentiler ve hayaller 2011 yılına sığmayacak kadar geniştir. Her şey başlamakla olur.
Ülkemiz hayvan ithalatçısı durumuna gelmiştir. Çok çeşitli sebeplerle buzağı ve döl kaybettiğimiz için düve ve danalarımız az olmaktadır. Buna anaç hayvan kesimi de eklenmiş ve problem daha da büyümüştür. Süt sığırcılığında ' tankta süt, yerde buzağı ' olmadıkça karlılık söz konusu olamaz. Süt hayvancılığında verim sadece sütten ibaret değildir. Aynı zamanda yavru alabilmek gerekir.
2011 yılı beklentilerimiz arasında, süt ve döl verimi düşüklüklerini önlemeye yönelik olarak, uygun besleme tekniklerine kulak verileceğini ümit etmek de vardır. Bundan dolayı bir ülkeyi besleyecek materyalimizi kaybediyoruz.
2011 yılından başlayarak konforlu barınakların, kuru, temiz, strese sebep olmayan, sıcak aylarda serinletme yöntemlerinin uygulanacağı barınak sistemlerinin ülkemizde yaygınlaşması da beklentilerimiz arasındadır.
Süt hayvancılığında yıllardan beri söylenen ' süt ucuz, yem pahalı' söylemine ek olarak yeni bir şeyler söylemenin de zamanı gelmiştir.
Ülkemizde süt sığırcılığının erkek buzağıları besi materyali olarak kullanılmaktadır. Etçi ırklarla tanışmamız çok yenidir ve sayıları gayet kısıtlıdır. Ülkemizin et ihtiyacının tahminen yarısı içeride üretilmektedir. Eğer süt sığırcılığı işletmelerinin erkek buzağılarıyla et sığırcılığı yapmayı sürdürürsek, maliyetlerin yüksekliği, et sanayisinin tamamen süt sığırcılığı işletmelerine bağımlı olması gibi problemler sürecektir. Diğer yandan, sütçü işletmelerden çıkan erkeklerle besi materyali elde edilmesi için sütçü işletmelerin veya hayvan sayılarının artması gerekir ki, bu durum süt fiyatlarının düşmesine, kar edemeyen işletmelerin sektörden çekilmesine, inek azalmasına, tekrar ithalat yapılmasına sebep olacaktır. Yani bugünlerde belirgin şekilde gözönünde olan ' kısır döngü' sürüp gidecektir.
Ülkemizde, 2011 yılında başlangıç yaparak, etçi ırklarla melezleme ve besi materyali olarak 'azman' yetiştirme yönünde bir uygulamaya geçilmelidir. Mevcut yapımız gözönüne alındığında devletin öngörüp, desteklemediği bir atılım mümkün görülmemektedir. Bu uygulama kendiliğinden başlamaz ve başarılı olmaz. Besilik materyal oluşturabilecek girişimcilerin sektörde birer oyuncu olabilmelerini sağlamak yönünde öngörü, destek, teşvik şarttır.
Küçükbaş hayvancılığımız geçmiş yıllarda en çok zarar gören sektörümüz olmuştur. Dileriz, 2011 yılı küçükbaş hayvancılığımız için 'restorasyon' çalışmalarının başlangıç yılı olsun. Bu konuda en somut öneri Saanen ırkı keçilerin yaygınlaşması yönündedir. Devlet öngörüsü ve teşviği ile Saanen ırkı keçilerin kısa sürede yaygınlaşması sağlanabilir. Ayrıca çok sayıda üreticimizin anaç Saanen keçisi istediğini ve bunları temin edemediğini de biliyoruz. Devletin yapacağı küçük müdahaleler kısa zamanda sonuç getirecektir.
Her zaman söylediğimiz ve yararlı olacağına inandığımız ' Süt Tanıtım Grubu'nun kurulması, işlerliğe kavuşturulması için de 2011 yılı bir başlangıç olabilir. Üretici ve tüketici örgütlerinin birlikte oluşturacağı, gelirleri listelenmiş olan bir süt tanıtım grubunun her kesime büyük yararlar sağlayacağı bir gerçektir.
Görüldüğü gibi hayallerimizin çoğu devletin öngörüsüne dayanmaktadır. Özet olarak; hastalıklarla kararlı bir şekilde mücadele edilen, uygun yemleme ve barınak modellerinin yaygınlaştığı, buzağı ve döl kayıplarının önlendiği, etçi ırklarla melezlemelerin özendirildiği, suni tohumlamanın desteklendiği ve arttırıldığı, küçükbaş hayvancılığın restore edildiği, süt ve et üretimi yapanların kar ettiği, yeni yatırımcıların düş kırıklığına uğramadan işlerini geliştirdikleri bir ülkede yaşamayı hayal ediyor ve bu hayalimizin gerçekleşmesini yürekten diliyoruz.