Kesinlikle oku..
Yavuz ' un Mısır ' ı fethi;'Bu sabah,namazın ardından yanına girdiğimde,onu yine uykusuz ve sabahın o kör aydınlığına alışmaya çalışırken buldum.'Nerelerdeydin?'diye sordu,sıkıntılı bir sesle.
Mahcubiyetimi gizleyebilmek için eğdim başımı,'uyuyakalmısım efendim.'
'Bütün gece mi?'
'Maalesef hünkarım'
'O halde rüyanı anlat bana.'
'Şaşırdım ve zihnimi süratle yokladım,'herhangi bir rüya gördüğümü hatırlamıyorum efendimiz.'
bu defada o şaşırmış göründü,'olacak iş mi yani;bir insan bütün gece uyusun da hiç hiç rüya görmesin,olur mu hiç?iyi düşün hele,bir şeyler görmüş olman gerekir'
'vallahi hiç hatırlamıyorum efendim'
'tuhaf'diyerek konuyu kapattı selim han ve kapıcıbaşı hasan efendi ' nin yanına varıp Veliaht şehzade süleyman han ' ın emanet ettiği raporları alıp gelmemi istedi.
Hasan efendinin kanlı gözlerinin altında beliren mor halkalar dikkatimi çekti o an.Ayrıca her zamanki neşeli halinden uzak, son derece ciddi bir tavrı vardı bu sabah.Raporları kadife bir kuşakla bağlamış uzatırken bir savaşçınınkini andıran iri damarlı ellerinin titrediğini fark ettim,Hayırdır hasan efendi?diye sordum kibarca,bir hal var sende
Bir süre cevap vermedi.Sonra gür kaşlarını kaldırarak sakalını sıvazladı,Seher vakti öyle bir rüya gördüm ki hasan can mümkün olan ilk fırsatta sana anlatmak dilerim.
aman,dedim,rüya mı gördün?O halde düş derhal peşime.
Şaşırdı,yahu hasan can ne dersin böyle?
Gelmemekte dirense de kolundan sürükleyerek kaldırdım emektar kapıcıbaşını.Has odaya vardığımızda selim han,hayırdı hasan can sadece raporları getirecktin,hasan efendinin kendisini değil.
sultanım,sorduğunuz rüyayı ben hasan kulunuz değil,bu hasan kulunuz görmüş.
Selim han,yüzünde genişleyen tebessümüyle,iyi ya,dedi,anlat efendi,durma hele!
Hasan efendi bir an soluklanıp titreyen bir sesle anlatmaya başladı,hünkarım,gece kuran-ı kerim okurken bir ara içim geçmişi kendimi seferde, otağ-ı hümayunun önünde nöbet tutarken buldum.karanlık bir geceydi.sonra birden,elleri nefti sancaklı dört atlı peyda oldu ayın kızıl ışıkları altında.süratle üzerime doğru geldiler.Yaklaştıklarında yollarına çıkarakkimsinizdiye sormaya niyetlenmiştim ki o simsiyah asil ve görkemli atların toynaklarının yere basmadığını görünce soluğum kesildi.Ancak beni asıl ürperten süvarilerin heybetli görünümleriydi.gözlerimin yaşardığını hissettim.onları sorgulamanın benim haddim olamayacağını da düşünerek utandım.öyle ulvi bir görünüşleri vardı ki uzun cüppelerinin eteklerine kapanmak ellerini öpmek için dayanılmaz bir arzu duymaya başladım.esrarengiz ziyaretçiler hünkarımı sordular.çadırdan sızan ışığı işaret ederek,şu an müsait değil dedim.en öndeki süvari pekala dedi.rahatsız etmeyesin.sabahleyin geldiğimiz söyle yeter.Biz server-i kainatın ashabındanız.Efendimiz, selim hana selam söyledi ve buyurdu ki,HAREMEYNİN HİZMETİ KENDİSİNE VERİLDİ!sonra kayboldular.Tam bu muhterem zatlar kim ola ki diye düşünmeye başlamışken bir ses,nasıl tanımazsın? dedi,öndeki hazret-i ebubekirdi yanındakiler ise yakın dostları Ömer,Osman ve Aliydiler.
Yavuz selim han bunları başı önünde dinledikten sonra bana dönüp en az hasan ağa kadar titreyen bir sesle,Bilir misin Hasan can, dedi,biz emir olunmadıkça kıpırdamayız.işte şimdi beklediğimiz haber gelmiştir.Baharla birlikte yola çıkacağız
Yavuz ' un Mısır ' ı fethi;'Bu sabah,namazın ardından yanına girdiğimde,onu yine uykusuz ve sabahın o kör aydınlığına alışmaya çalışırken buldum.'Nerelerdeydin?'diye sordu,sıkıntılı bir sesle.
Mahcubiyetimi gizleyebilmek için eğdim başımı,'uyuyakalmısım efendim.'
'Bütün gece mi?'
'Maalesef hünkarım'
'O halde rüyanı anlat bana.'
'Şaşırdım ve zihnimi süratle yokladım,'herhangi bir rüya gördüğümü hatırlamıyorum efendimiz.'
bu defada o şaşırmış göründü,'olacak iş mi yani;bir insan bütün gece uyusun da hiç hiç rüya görmesin,olur mu hiç?iyi düşün hele,bir şeyler görmüş olman gerekir'
'vallahi hiç hatırlamıyorum efendim'
'tuhaf'diyerek konuyu kapattı selim han ve kapıcıbaşı hasan efendi ' nin yanına varıp Veliaht şehzade süleyman han ' ın emanet ettiği raporları alıp gelmemi istedi.
Hasan efendinin kanlı gözlerinin altında beliren mor halkalar dikkatimi çekti o an.Ayrıca her zamanki neşeli halinden uzak, son derece ciddi bir tavrı vardı bu sabah.Raporları kadife bir kuşakla bağlamış uzatırken bir savaşçınınkini andıran iri damarlı ellerinin titrediğini fark ettim,Hayırdır hasan efendi?diye sordum kibarca,bir hal var sende
Bir süre cevap vermedi.Sonra gür kaşlarını kaldırarak sakalını sıvazladı,Seher vakti öyle bir rüya gördüm ki hasan can mümkün olan ilk fırsatta sana anlatmak dilerim.
aman,dedim,rüya mı gördün?O halde düş derhal peşime.
Şaşırdı,yahu hasan can ne dersin böyle?
Gelmemekte dirense de kolundan sürükleyerek kaldırdım emektar kapıcıbaşını.Has odaya vardığımızda selim han,hayırdı hasan can sadece raporları getirecktin,hasan efendinin kendisini değil.
sultanım,sorduğunuz rüyayı ben hasan kulunuz değil,bu hasan kulunuz görmüş.
Selim han,yüzünde genişleyen tebessümüyle,iyi ya,dedi,anlat efendi,durma hele!
Hasan efendi bir an soluklanıp titreyen bir sesle anlatmaya başladı,hünkarım,gece kuran-ı kerim okurken bir ara içim geçmişi kendimi seferde, otağ-ı hümayunun önünde nöbet tutarken buldum.karanlık bir geceydi.sonra birden,elleri nefti sancaklı dört atlı peyda oldu ayın kızıl ışıkları altında.süratle üzerime doğru geldiler.Yaklaştıklarında yollarına çıkarakkimsinizdiye sormaya niyetlenmiştim ki o simsiyah asil ve görkemli atların toynaklarının yere basmadığını görünce soluğum kesildi.Ancak beni asıl ürperten süvarilerin heybetli görünümleriydi.gözlerimin yaşardığını hissettim.onları sorgulamanın benim haddim olamayacağını da düşünerek utandım.öyle ulvi bir görünüşleri vardı ki uzun cüppelerinin eteklerine kapanmak ellerini öpmek için dayanılmaz bir arzu duymaya başladım.esrarengiz ziyaretçiler hünkarımı sordular.çadırdan sızan ışığı işaret ederek,şu an müsait değil dedim.en öndeki süvari pekala dedi.rahatsız etmeyesin.sabahleyin geldiğimiz söyle yeter.Biz server-i kainatın ashabındanız.Efendimiz, selim hana selam söyledi ve buyurdu ki,HAREMEYNİN HİZMETİ KENDİSİNE VERİLDİ!sonra kayboldular.Tam bu muhterem zatlar kim ola ki diye düşünmeye başlamışken bir ses,nasıl tanımazsın? dedi,öndeki hazret-i ebubekirdi yanındakiler ise yakın dostları Ömer,Osman ve Aliydiler.
Yavuz selim han bunları başı önünde dinledikten sonra bana dönüp en az hasan ağa kadar titreyen bir sesle,Bilir misin Hasan can, dedi,biz emir olunmadıkça kıpırdamayız.işte şimdi beklediğimiz haber gelmiştir.Baharla birlikte yola çıkacağız