Süt Humması

Süt Humması
Ana Sayfa / Genel / Süt Humması
Yazan Uluova Süt
Yayın Tarihi Haziran 5th, 2014


Süt humması, yeni doğum yapmış ineklerde en sık görülen hastalıklardan biridir. Kuru madde tüketimi ve süt veriminde azalmalara neden olmasının yanısıra beraberinde ketozis, plasentanın atılamaması, abomasumun yer değiştirmesi ve metritis gibi başka bozukluklara da sebep olabilir.

Süt humması doğumdan hemen sonra laktasyonun başında karşılaşılabilen kompleks metabolik bir hastalıktır. İştahsızlık, tetani, idrar ve gübre çıkarmama ile yana yatma (ayağa kalkamama) gibi klinik belirtileri bulunur ve eğer tedavi edilmezse hayvanın ölümüne dahi sebep olabilir. Özellikle yüksek verimli hayvanlar hastalığa karşı daha hassastırlar. Yaşla birlikte hastalığa yakalanma riski artar bunun yanında ırklar arasında da farklılık görülmektedir. Örneğin Jersey ırkı ineklerin Holştayn ırkı ineklere göre daha sık süt hummasına yakalandıkları bildirilmektedir (Bethard ve ark. 1998).

Süt ineği yetiştiriciliğinde en kritik dönem doğumu takip eden ilk birkaç haftadır ve hayvan laktasyona geçiş sürecinde yoğun bir stres altındadır. Bu dönemde hayvanın besin maddesi ihtiyaçları istenen verim seviyesine ulaşmak için hızlı bir şekilde artmaktadır. Erken laktasyon dönemindeki hayvanlar bazı metabolik hastalıklara karşı oldukça hassastırlar. Yeni doğum yapmış ineklerin süt humması, plasentanın atılamaması, abomasumun yer değiştirmesi ve mastitise yakalanma riskleri oldukça yüksektir. Bu sebeple gebeliğin son 3 haftası ile doğumu izleyen ilk 3 haftayı kapsayan geçiş döneminde süt ineklerinin bakım ve besleme koşullarının doğru olarak planlanması ve uygulanması hayati bir önem taşımaktadır. Çünkü bu dönemde yapılan besleme hataları sadece bir sonraki laktasyonu değil hayvanın ekonomik kullanım ömrünü de etkileyecektir.

Süt humması, hayvanın kalsiyum metabolizmasının yanısıra anyon katyon dengesi, magnezyum, fosfor ve potasyum miktarları ile de doğrudan ilişkilidir. Doğumdan çok kısa bir süre önce oldukça fazla miktarda kalsiyum kanla meme bezlerine gönderilir. Kolostrumdaki (ağız sütü) kalsiyum miktarı bu dönemde kanla taşınandan 8-10 kat daha fazladır. Kurudaki hayvanlarda kalsiyum ihtiyacı oldukça düşükken metabolizmadaki bu ani yükseliş bağırsaklardan eğer burada da yeterli düzeyde değilse kemiklerden karşılanır. Kuru dönemde fazla miktarda kalsiyumla beslenen hayvanlarda bu mekanizma çok yavaş veya hiç çalışmaz, vücut ihtiyacı olan kalsiyumu doğrudan yemden karşılamak ister ancak bu dönemde hayvanın kuru madde tüketiminde yaşanan azalma nedeniyle bu mümkün olmaz ve hayvan hipokalsemiye (kanda kalsiyum seviyesinin düşmesi) girer.

Kuru dönemde düşük kalsiyumlu rasyonlarla beslemenin süt hummasını engellediği belirtilmektedir. Bu sebeple, bu dönemde kalsiyum tüketiminin sınırlandırılması gerektiği ve günde 50 g’ın üzerine çıkmaması (tavsiye edilen 10-20 g/gün) için yonca otu gibi kalsiyumca zengin kaba yemlerden uzak durulması gerektiği önerilmektedir.

Hastalık geliştikten sonra klinik belirtileri 3 farklı aşamada gözlenir. Birinci aşama çoğunlukla fark edilmeden atlatılır çünkü oldukça kısa sürer (1 saat veya daha az). Bu aşamada hayvan iştahsız ve halsizdir ayrıca heyecanlı, sinirli ve aşırı duyarlı davranabilir. İkinci aşama biraz daha uzun sürer (1-12 saat arası). Hayvan ayakta durmak istemez, dinlenirken başını kendine doğru yaslar, yürürken koordinasyon bozukluğu gösterir, kulakları soğuk, burnu kurudur, donuk ve cansız görünür, kaslarında titremeler mevcuttur, kabızlık görülebilir ve kalp atış sayısı 100’ün üzerine çıkabilir. Süt hummasının 3. aşamasında hayvan artık bilincini kaybetmiş ve komadadır. Kalp atış sayısı 120 ve üzerine çıkmıştır. Tedavi edilmezse birkaç saat içinde hayvan ölebilir.

Hastalık belirtisi gösteren hayvan hala ayakta durabiliyorsa en uygun tedavi yöntemi ağız (oral) yoluyla verilen kalsiyumdur. Bu sayede kan kalsiyum seviyesi yaklaşık yarım saat içinde yükselecektir. Bu durumda damar içi kalsiyum enjeksiyonu önerilmez. Çünkü damar içi uygulama hayvanın kan kalsiyum seviyesini hızlı bir şekilde yükselttiğinden bazı riskler taşıyabilir. Ancak hayvan ayağa kalkamaz duruma geldiyse, yani hastalığın 2. ve 3. aşamasında ise, damar içi kalsiyum enjeksiyonuna başvurulur. Araştırıcılar herhangi bir belirti göstermese dahi 2. laktasyondan sonra, doğum yapan her hayvana doğum yaptıkları gün ve ertesi gün ağızdan kalsiyum verilmesinin süt hummasına yakalanma oranını azalttığını ve hastalık tedavi yöntemleri ile kıyaslandığında bu uygulamanın daha ekonomik bir yol olacağını bildirmektedirler (Oetzel and Miller, 2012). Zira Payne (1968), yıllar önce yaptığı çalışmada, süt hummasına yakalanan hayvanların ekonomik ömrünün 3.4 yıla kadar kısalabileceğini bildirmiştir.

Süt Hummasına Yakalanma Riski Yüksek Olan Hayvanlar:

Doğumda kondüsyonu iyi/şişman olan inekler
Jersey ırkı inekler
Yaşlı inekler
Daha önce süt hummasına yakalanan inekler
Geçiş döneminde taze yeşil otlarla zengin beslenen inekler
Kuru dönemde aşırı kalsiyumla beslenen inekler

Kaynaklar:

Bethard, G., Verbeck, R., Smith, J.F. 1998. Controlling milk fever and hypocalcemia in dairy cattle:use of dietary cation-anion difference (DCAD) in formulating dry cow rations. Agricultural Experiment Station, Cooperative Extension Service. Technical report: 31. http://aces.nmsu.edu/pubs/research/dairy/TR31.pdf.
Oetzel, G.R., Miller, B.E. 2012. Effect of oral calcium bolus supplementation on early-lactation health and milk yield in commercial dairy herds. J Dairy Sci. 95(12):7051-65.
Payne, J.M. 1968. Outlook on milk fever. Outlook Agric. 5:266.
 

Benzer Konular