Merhaba trakkulup ailesi. Bundan 2 sene önce benzer bir konu açmıştım. Toplamda 3 farklı tarlada 57 dekar sulu arpamız vardı.
*Toplam Verim: 43 ton
*Toplam Saman: 25,3 ton
*Toplam Arazi: 57 dekar
*Ortalama Dane Verimi: 754kg/1000m²
*Ortalama Saman Verimi: 443kg/1000m²
***Aşırı detay vereceğim için vakti olmayan burdan sonra okumayabilir, saygı duyarım.
---------------------------TARLA 1-----------------------------
-Toplam Verim: 8 ton
-Toplam Saman Verimi: 4.800kg
-Ortalama verim: 470kg/1000m²
-Ortalama Saman Verimi: 282kg/1000m²
-Bu parseli 14 Ekim 2019'da 2 sıralı Novadsadski sertifikali tohum dekara ile 21kg tohum ve 18kg DAP ile ektik. 2 kere 2-3'er saatten çıkış suyu verdik.Yeri yonca yeri olduğundan dolayı organik madde, katyon değişim kapasitesi, su tutma kapasitesi, azot varlığını düşününce 1200kg verim bekliyorduk. Ancak Novadsadski ekmek en büyük pişmanlığımız oldu. Çiftçilerin tabiriyle mantar, benim tabirimle "Pyrenopora teres , Rhyncosporium secalis" türü funguslar arpayı yedi bitirdi.
Üniversiteler eğitime başlayıp bende bir ziraat mühendisi adayı olduktan sonra bitki besin eksikliklerinin belirtileri hakkında araştırma yapmıştım. Babam "Arpaya bi bak neyi var? Rengi bozlaşmış" demesinden sonra, Kasım ayında tarla kontrolüne gittiğim de arpa bana baktı ben arpaya...
O vakit sadece besin eksiklikleri hakkında yüzeysel bilgim olduğu için arpada gördüğüm yaprak lekesini hiç bir kalıba oturtamadım ama hastalık olduğu kanısına vardım. Tarım bakanlığının yayınladığı pdf'lere bakıyorum ama yeterli resimler bulunmadığı için kesinleştiremiyordum ve tecrübenin şart olduğunu anladım. Ama farklı bir kaynaktan " Rhyncosporium secalis" belirtilerini gördüğümde bu olabilir dedim. En sonunda fakültedeki hocalara göstermeye karar verdim. 2 bayan hocam profesöre yönlendirdi, kapısını çalıp girdim. Profesörde aynı benim gibi Tarım bakanlığının pdf'sini açtı baktı. Aynen dediki " bak şu olabilir yada şu olabilir". Kafayı yiyecektim, bakar bakmaz tanı koyacak kadar akademik tecrübeye sahip birisi neden 2 aylık bir öğrenci gibi yorum yapıyordu? Profesörün odasından çıktıktan sonra kendi kendime " Bunlar hep koltuk sevdalısı. Bende mezun olduğumda böyle bi b.k bilmeyeceksem hiç okumadan bırakayım en iyisi" diye düşündüm.
Son çare olarak daha önceden ününü duymuş olduğum, değerli Prof. Dr. Süleyman Soylu hocamın odasına girip, numuneyi koyar koymaz herif nokta atışı yaptı. Biliyorum sizde merak ettiniz en iyisi resmini bırakayım. (Yaprak uçlarında bulunan, ortası beyaz, dışı kahverengi olan bölgeler bu hastalığı tanımlıyor. Alt yapraklarda daha fazla oluyor)
Daha sonra hocam; tarlanın yonca yeri ve bu tohum cinsinin erkenci olduğundan dolayı kardeşlenme dönemine çok erken girdiğini, ancak havaların hafif soğumasından dolayı bitki metabolizmasinın yavaşlayıp, mantarın halâ ideal üreme şartlarını sağlaması yüzünden gitgide arttığını, yağmur ve yağmurlama ile tarlanın sulanmasının mantari hastalıklari tetiklediğini; yonca yerinde tekrar bu arpayı ekeceksek daha geç ekmem gerektiğini söyledi. Daha sonra derslerde öğrendiklerim ve araştırmalarım sayesinde toprağa fazla verilen azotun hücre duvarını zayıflattığını ( arpada yatma bu yüzden oluyor) ve buna istinaden fungus (mantar) ve virüslerin bitki dokularına kolayca giriş yaptığını, hangi mantari hastalık olursa olsun tarla kontrolünde görülür görülmez kimyasal mücadele yapılması gerektiğini öğrendim. Kimyasal mücadele için hangi aktif maddeyi kullanacağıma geldi sıra. Tarım Bakanlığının Bitki Koruma Ürünleri Veritabanından "Pyraclostrobin, Fluaxpyroxad, Prothioconazole, Spiroxamin" etken maddelerinin kullanılması gerektiğini öğrendim. Daha sonra babama gerekli raporu verdim. Bana " amaaan boşver, şimdi ilaç felan alamam; bahar gelincede bi bordo bulamacı sallarım bişeyi kalmaz" dedi. Düşünsenize okadar profosör kapısı aşındırdığımı, saatlerce araştırmalarımı adam 1 cümlede çürüttü gitti
. Tıpkı şuan ülkemizin tarımda gelişmeme nedeni olan, babasından gördüğünden başkasını tanımayan, aşırı muhafakâr zihniyetli +40yaş üzerindeki kesim gibi ( herkes üzerine alınmasın lütfen). Aradan bir kaç ay geçip, mart ayına gelip, hava ısındıktan sonra bizim arpada "Rhyncosporium secalis" yetmiyormuş gibi birde başka bir mantari hastalık çıktı, havalarında ısınmasıyla ikisi arpanın direncini daha fazla kırıp, yaprak yüzeylerini daha fazla kapladı. Toprak aşırı nemli olmasına rağmen arpa sanki bayılmış, susamış gibiydi. Babama sakın atma diye ısrar etmeme rağmen gitti bide dekara 24kg Üre attı. Aradan bir kaç gün daha geçtikten sonra dediğime geldi. Eee ne demişler, "Sakalımız yok ki sözümüz dinlensin"...
2.mantari hastalığın kimyasal mücadelesi hakkında bilgi sahibi olduktan sonra babama tekrar rapor verecektim.Bu sefer kararlıydım, hastalığı kendim tespit edecektim. Gel gör ki, şansıma Tarım Bakanlığı bu hastalığa pdf'inde yer vermemiş, hatta adamlar hastalığı tanımıyor bile! Bitki Koruma Ürünleri Veritabanında bu hastalığa uygun ilaç ruhsatlamamışlar. Yani anlayacağınız şyanda satılan hiç bir mantar ilacının arkasında bu hastalık ismi, kullanılacak doz yazmıyor. Daha sonra yabancı kaynaklardan araştırarak "Drechslera leke grubundan Pyrenopora teres" olduğuna kesin tanı koydum.
A yazan resim fungusun yaprakta gelişim gösterdiği ilk hali, yaprak ağ lekesi deniliyor. Resimdeki formundaki (eşeyli) ismi ise "Helmintosporium Teres". Daha sonra yayılıp eşeysiz hale geldikten sonra ise B'deki gibi içi-dışı kahverengi hal alıyor ve ona da "Pyrenopora teres" diyoruz. Hangi aktif maddelerin işe yaradığını ise başka bir yabancı kaynaktan öğrendim; "Pyraclostrobin, Propiconazole". Bunlar ilk gördüğüm hastalıktada kullanılıyordu. Yani bir taşla 2 kuş vuracaktık vurmasına da babam yüzünden geç müdahale edebildik. Bir zirai bayiden BASF'ın ürünü olan, "Pyraclostrobin, Fluaxpyroxad" içeren Priaxor'u 800TL'ye aldık. Gereken dozda, uygun sıcaklık ve rüzgarda ilaçladıktan sonra arpamız toparladı. Ancak bu tarlada güney cephede 1-2 dekarlık yer hasata kadar kel kaldı, orada ilaçlama gününe kadar hastalık çok ilerlediği için geri dönüş olmadı. O kısımda bulunan arpanın %90'ı başak bile açamadan kurudu. Daha sonra ot ilacı olarak "2-4D Ester " içerikli herbisit kullandım, o da güzel iş çıkardı.
Ardından yağmurun kesilmesi ile sulamaya başladık. 2 kere toplamda 10 saat suladıktan sonra arpa zararı kurtardı. Ama pek iştahı olmadığı için babam sulattırmadı, daneler cılız kaldı. 9 Haziranda komşunun yeni aldığı CX6.080 biçerdövere biçtirdik. 11 sezonluk çiftçilik hayatımdaki en düşük verimi sırf +40yaş muhafakâr zihniyet yüzünden almış olmak çok zoruma gitti. Bu tarlanın arkasına 2.ekim olarak yağlık ayçiçeği ekildi.
Mesajdaki karakter sayısı 14binden fazla olduğu için sistem 10 bin karakter hatası verdi. Bu yüzden konuyu 2 mesaja bölmek zorundayım.
*Toplam Verim: 43 ton
*Toplam Saman: 25,3 ton
*Toplam Arazi: 57 dekar
*Ortalama Dane Verimi: 754kg/1000m²
*Ortalama Saman Verimi: 443kg/1000m²
***Aşırı detay vereceğim için vakti olmayan burdan sonra okumayabilir, saygı duyarım.
---------------------------TARLA 1-----------------------------
-Toplam Verim: 8 ton
-Toplam Saman Verimi: 4.800kg
-Ortalama verim: 470kg/1000m²
-Ortalama Saman Verimi: 282kg/1000m²
-Bu parseli 14 Ekim 2019'da 2 sıralı Novadsadski sertifikali tohum dekara ile 21kg tohum ve 18kg DAP ile ektik. 2 kere 2-3'er saatten çıkış suyu verdik.Yeri yonca yeri olduğundan dolayı organik madde, katyon değişim kapasitesi, su tutma kapasitesi, azot varlığını düşününce 1200kg verim bekliyorduk. Ancak Novadsadski ekmek en büyük pişmanlığımız oldu. Çiftçilerin tabiriyle mantar, benim tabirimle "Pyrenopora teres , Rhyncosporium secalis" türü funguslar arpayı yedi bitirdi.
Üniversiteler eğitime başlayıp bende bir ziraat mühendisi adayı olduktan sonra bitki besin eksikliklerinin belirtileri hakkında araştırma yapmıştım. Babam "Arpaya bi bak neyi var? Rengi bozlaşmış" demesinden sonra, Kasım ayında tarla kontrolüne gittiğim de arpa bana baktı ben arpaya...

Son çare olarak daha önceden ününü duymuş olduğum, değerli Prof. Dr. Süleyman Soylu hocamın odasına girip, numuneyi koyar koymaz herif nokta atışı yaptı. Biliyorum sizde merak ettiniz en iyisi resmini bırakayım. (Yaprak uçlarında bulunan, ortası beyaz, dışı kahverengi olan bölgeler bu hastalığı tanımlıyor. Alt yapraklarda daha fazla oluyor)
Daha sonra hocam; tarlanın yonca yeri ve bu tohum cinsinin erkenci olduğundan dolayı kardeşlenme dönemine çok erken girdiğini, ancak havaların hafif soğumasından dolayı bitki metabolizmasinın yavaşlayıp, mantarın halâ ideal üreme şartlarını sağlaması yüzünden gitgide arttığını, yağmur ve yağmurlama ile tarlanın sulanmasının mantari hastalıklari tetiklediğini; yonca yerinde tekrar bu arpayı ekeceksek daha geç ekmem gerektiğini söyledi. Daha sonra derslerde öğrendiklerim ve araştırmalarım sayesinde toprağa fazla verilen azotun hücre duvarını zayıflattığını ( arpada yatma bu yüzden oluyor) ve buna istinaden fungus (mantar) ve virüslerin bitki dokularına kolayca giriş yaptığını, hangi mantari hastalık olursa olsun tarla kontrolünde görülür görülmez kimyasal mücadele yapılması gerektiğini öğrendim. Kimyasal mücadele için hangi aktif maddeyi kullanacağıma geldi sıra. Tarım Bakanlığının Bitki Koruma Ürünleri Veritabanından "Pyraclostrobin, Fluaxpyroxad, Prothioconazole, Spiroxamin" etken maddelerinin kullanılması gerektiğini öğrendim. Daha sonra babama gerekli raporu verdim. Bana " amaaan boşver, şimdi ilaç felan alamam; bahar gelincede bi bordo bulamacı sallarım bişeyi kalmaz" dedi. Düşünsenize okadar profosör kapısı aşındırdığımı, saatlerce araştırmalarımı adam 1 cümlede çürüttü gitti

2.mantari hastalığın kimyasal mücadelesi hakkında bilgi sahibi olduktan sonra babama tekrar rapor verecektim.Bu sefer kararlıydım, hastalığı kendim tespit edecektim. Gel gör ki, şansıma Tarım Bakanlığı bu hastalığa pdf'inde yer vermemiş, hatta adamlar hastalığı tanımıyor bile! Bitki Koruma Ürünleri Veritabanında bu hastalığa uygun ilaç ruhsatlamamışlar. Yani anlayacağınız şyanda satılan hiç bir mantar ilacının arkasında bu hastalık ismi, kullanılacak doz yazmıyor. Daha sonra yabancı kaynaklardan araştırarak "Drechslera leke grubundan Pyrenopora teres" olduğuna kesin tanı koydum.
A yazan resim fungusun yaprakta gelişim gösterdiği ilk hali, yaprak ağ lekesi deniliyor. Resimdeki formundaki (eşeyli) ismi ise "Helmintosporium Teres". Daha sonra yayılıp eşeysiz hale geldikten sonra ise B'deki gibi içi-dışı kahverengi hal alıyor ve ona da "Pyrenopora teres" diyoruz. Hangi aktif maddelerin işe yaradığını ise başka bir yabancı kaynaktan öğrendim; "Pyraclostrobin, Propiconazole". Bunlar ilk gördüğüm hastalıktada kullanılıyordu. Yani bir taşla 2 kuş vuracaktık vurmasına da babam yüzünden geç müdahale edebildik. Bir zirai bayiden BASF'ın ürünü olan, "Pyraclostrobin, Fluaxpyroxad" içeren Priaxor'u 800TL'ye aldık. Gereken dozda, uygun sıcaklık ve rüzgarda ilaçladıktan sonra arpamız toparladı. Ancak bu tarlada güney cephede 1-2 dekarlık yer hasata kadar kel kaldı, orada ilaçlama gününe kadar hastalık çok ilerlediği için geri dönüş olmadı. O kısımda bulunan arpanın %90'ı başak bile açamadan kurudu. Daha sonra ot ilacı olarak "2-4D Ester " içerikli herbisit kullandım, o da güzel iş çıkardı.
Ardından yağmurun kesilmesi ile sulamaya başladık. 2 kere toplamda 10 saat suladıktan sonra arpa zararı kurtardı. Ama pek iştahı olmadığı için babam sulattırmadı, daneler cılız kaldı. 9 Haziranda komşunun yeni aldığı CX6.080 biçerdövere biçtirdik. 11 sezonluk çiftçilik hayatımdaki en düşük verimi sırf +40yaş muhafakâr zihniyet yüzünden almış olmak çok zoruma gitti. Bu tarlanın arkasına 2.ekim olarak yağlık ayçiçeği ekildi.
Mesajdaki karakter sayısı 14binden fazla olduğu için sistem 10 bin karakter hatası verdi. Bu yüzden konuyu 2 mesaja bölmek zorundayım.