Tarla ile sofra arasında ciddi fahiş fiyat farkı

21.12.2020
1,458
2,218

30 Ocak 2021 - 12:39

Gıda Fiyatlarındaki Artışın Nedeni Politika ve Planlama Yetersizliğidir!
Yaklaşık son 20 yıldır tüm Dünyada gıda fiyatlarında sürekli artışlar yaşanmaktadır.

Başta pek çok ülkede zorunlu tüketilen ekmeğin hammaddesi olan buğday, patates, pirinç ve soya ürünlerinde fiyatların arttığı gözlenmektedir.

Ayrıca meyve ve sebze fiyatlarının da dönemsel olarak piyasa koşullarına göre değiştiği, son birkaç aydır yağ ve yağlık tohumların fiyatlarının da hızla bir artma eğilimine girdiği anlaşılmaktadır.

Başta Ayçiçek yağı olmak üzere, zeytinyağı, şeker, bakliyat, un, tuz, salça ve bal gibi temel gıda ürünlerindeki yüksek fiyatlar doğal olarak yurttaşların pahalılıktan şikâyet etmesine neden olmuştur.

Covid-19 salgını nedeniyle de ülkeler ürünlerini pazarlama konusunda önceliği kendi iç tüketimlerine verdikleri için ürün fiyatları değişkenliği de yaşanıyor olabilir.

Covid-19 salgını süresince her ne kadar tarımsal üretim için sokağa çıkma kısıtlaması olmasa bile, şu veya bu şekilde üretim ve dağıtım zinciri gibi geniş bir alanda etkilenmeler olmuştur. Özellikle de gıda dağıtımının etkilendiği düşünülmektedir.

Genelde üretim girdileri ve pazarlama zincirinde yaşanan yüksek maliyetler Dünyanın her yerinde benzer durumdadır.

Gıda kaynaklarının son yıllarda tekellerin eline geçmesi, borsalar vs. gıda fiyatlarını gittikçe arttırmaktadır.

Artan nüfusa karşılık üretim alanlarının daralması doğal olarak ürünlere olan talebi arttırmıştır.

Bu ve benzeri pek çok nedenle dünya buğday stoklarının son 50 yılın en düşük seviyesine geldiği belirtilmektedir.

Dünyada ortalama 700-750 milyon ton aralığında buğday tüketilmektedir.

Yıllık üretimlerin ve stokların beklenenin altında gerçekleşmesi dünya piyasalarında fiyatları tetiklemektedir.

Stokların azalması ve su kıtlığı ile petrol fiyatlarının yükselmesi bir anda dünyanın önüne gıda talebi ve fiyat artışını çıkarmıştır.

Dünyanın en ucuz gıdası olarak bilinen ekmek bile bugünlerde en ciddi kavgaların tam merkezinde yer almaktadır.

Tarım ve Gıda üretiminde Girdi Maliyetlerinin Yüksekliği ve Dışa Bağımlılık!
Ürün fiyatlarının yüksek olmasının birbirine bağlı birçok yapısal ve politik nedeni vardır.

Başta bizim gibi gelişmekte olan ülkeler için en ciddi sorun tarımsal üretim girdilerinin pahalı sağlanmasıdır.

Gıda üretimi doğrudan petrole bağlı olduğu için petrol fiyatlarındaki artış doğrudan fiyatlara yansımaktadır.

Ayrıca tarımsal girdilerin önemli kalemini oluşturan tarım teknolojilerinde de dışa bağımlı olmak ciddi kısıtlılıklar/sıkıntılar yaratmaktadır.

Tarımda kullanılan ekipman, kimyasal ilaç ve kaliteli tohum maalesef dışarıdan sağlanmaktadır.

Bir başka ifade ile döviz gibi değişkenliği yüksek kaynaklara bağlı para ile sağlanmaktadır.

Son Hazine Bakanı ve Merkez Bankası Başkanlarının değişimi ile dövizde %10 üzerinde değer değişimi yaşanmış, girdiler dövizle sağlandığı için fiyatlara da aynı şekilde yansımıştır.

Gerçek enflasyon ile açıklanan resmi enflasyon verilerinin pazardaki yansımasının aynı olmaması da fiyat artışlarının bir diğer nedeni olarak görülmektedir.

Artan gıda fiyatları gıdaya erişim sorunu olan yoksul ve çalışanların besin güvencesi ve sağlığını doğrudan veya dolaylı yoldan etkilemektedir.

Son yıllarda Pazarların son saatlerinde arta kalan ürünleri ucuza almak isteyen yurttaşların fazlalaşmasının nedeni bu olsa gerek.

Tarla ile Sofra Arasında Ciddi Fahiş Fiyat Farkı
Fiyatların yüksekliğinin ciddi bir nedeni de üretim ortamı ile sofra arasındaki çok büyük fiyat farkıdır.

Tarımsal ürünlerin üretiminden sofraya kadarki süreçte dağıtım zincirinde yaşanan fahiş fiyat artışları haksız rekabete yol açmaktadır.

Üretimden tüketime aradaki aracılar-simsarlar, tüccarlar ve hallerde alınan komisyon ücretleri ve her aşamadaki vergileme politikaları fiyatları bazen üretimin on katına kadar çıkarmaktadır.

Tarlada 1 lira olan domates sofraya 8-10 liraya ancak ulaşıyor, bu durum üreticiyi de ciddi anlamda de-moralize etmekte, heves ve çalışma azmini kırmaktadır.

Tarımda Çalışanların Korunması Ve Desteklenmesi İhtiyacı
Bir diğer sorun, üretimin girdilere bağlı olarak yüksek maliyetli olmasına karşın, tarlada ucuza satılmaya zorlanması, çiftçi ve üreticilerin kazançlarının düşmüş olması nedeniyle üretimden kopan çok sayıda çiftçinin var olmasıdır.

Çiftçi bu bağlamda yalnız olduğu duygusu ile üretimden kopmaktadır. Diğer taraftan taşıma zincirindeki maliyetler ve aracıların kendi kar payları ile sofraya fahiş fiyat olarak yansıması doğal olarak üreticiyi de mutsuz etmekte ve yer yer üretimden koparmaktadır.

Ülkemizin Belirlenmiş Bir Tarım ve Gıda politikası ile Amacı var mıdır?
Doğal olarak bugün yaşanan gıdalardaki fiyat artışı dünün politik kararları sonucu ortaya çıkmıştır.

Dünyadaki gıda stoklarındaki azalma, Covid-19 salgını ve petrol fiyatlarındaki artış bilinmekle birlikte ülkemizin belirlenmiş bir tarım ve gıda politikası bulunmadığı düşünülmektedir.

Ülkemizde kendi kendine yetebilirlik konusunda hiçbir çalışma ve planlama maalesef şu ana kadar yapılmamıştır.

Geçmişte şeker pancarı ve tütün gibi ürünlerde destekleme ve satın alma sistemi vardı.

Devlet Üretme Çiftliklerinde belirli ürünler üretilip vatandaşın kullanımına sunuluyordu.

Et-Balık Kurumu hayvansal üretimi destekleyerek düşük fiyatla vatandaşa et sağlıyordu.

Bütün o köklü kamu İktisadi Teşekkülleri ortadan kaldırıldı, tarım ve gıda tamamen piyasanın eline bırakıldı, hatta çoğu tesisi yabancılar satın aldı.

Son gıda fiyatlarındaki artış sonrası Hükümetin önerisi ile başta “Toprak Mahsulleri Ofisi (TMO), Atatürk Orman Çiftliği (AOÇ), Tarım Kredi Kooperatiflerinin (TKK) yanı sıra Fiskobirlik ve ÇAYKUR ürünlerinin de online satış yapan PttAVM.com’a dahil edilerek” kooperatiflerin şubelerinden veya internet üzerinden indirimli ürün satılacağı belirtiliyor.

Yakın geçmişe kadar başarılı bir şekilde topluma hizmet eden bu ve benzer kuruluşlar maalesef siyasilerin istihdam kapısı olarak kullanmaları sonrası kurumlar liyakatsizlik ve verimsizlikten dolayı çalıştırılamaz duruma getirilmiştir.

Bugün tekrar kooperatifler üzerinden gıdaya erişim sorunu ortaya çıkan vatanda ucuz gıda sağlanması yolları aranmaktadır.

Sorun Ülkemizin Belirlenmiş Tarım ve Gıda Politikası ve Planlanmasının Olmamasıdır, Gıdaya erişim bir insan hakkıdır!
Fiyat artışları bir sonuç olup nedenleri ortadan kaldırılmadan frenlenmesi kolay görülmüyor.

Daha önce patates ve soğanda yaşanan fiyat artışları sürecinde olduğu gibi, dışarıdan müdahaleler ile ancak kısa süreliğine rahatlamalar sağlanabilir, ancak sorun çözülemez.

Öncelikle bir tarım-gıda devlet politikasının belirlenmiş olması gerekir.

Konu felsefi, siyasi ve politik bir konu olup öncelikle gıdaya erişim hakkının bir insan hakları sorunu olduğunu kabul etmek gerekir.

Her insanın asgari ihtiyacı olan gıda ve temiz suya erişimi sağlanmalı anlayışı herkes tarafından bilinçle benimsenmeli, sonra da kamusal yaklaşımla kar güdüsünden ayrı olarak üretim sağlanmalıdır.

Gelişmiş ülkelerde ve bizde tarıma yapılan desteklemelerin temel mantığına uygun olarak, tarımsal üretim ve gıda üretimi öncelikle kendi kendine yetebilirlik durumuna getirilecek şekilde planlama yapılmalıdır. Sonra da gıda dağıtımı ve vatandaşın erişeceği durum planlanmalıdır.

Neler yapılabilir?
Kısa vadede devlet gıda fiyatlarını sınırlandıracaksa, küçük çiftçinin ürünlerini doğrudan halk pazarlarından satmasına fırsat verilmelidir.

Acilen “Hal Yasasının” yeniden düzenlenmesi ve komisyonculuğun gözden geçirilmesi ve sıkı kuralların getirilmesi gerekiyor.

1-) Kooperatifçiliğin geliştirilmesine ortam hazırlayıp çiftçilerin kooperatifler üzerinden ürünlerini pazarlayarak gelir kayıplarının azaltılması sağlanmalı,

2-) Küçük çiftçilerin ürünlerini doğrudan semt pazarlarında satmasına olanak verilmeli, uygun ortamlar düzenlenmelidir.

3-) Desteklemeler tarlaya değil, ürün ve ürün kalitesine verilmeli,

4-) Enerjide elektrik, petrol-doğal gaz desteği sağlanmalı, diğer girdilerin erişimi ve kullanımı kolaylaştırılmalı,

5-) Tarım teknolojilerinde dışa bağımlılıktan kurtulmak için tarım teknolojilerine önem verilmeli,

6-) Kırsalda üretimi sağlayacak çiftçilere teşvikler verilmeli, vergileri düşürülerek destek sağlanmalıdır.


Yazar:
Prof. Dr. İbrahim Ortaş / Çukurova Üniversitesi
iortas@cu.edu.tr
 
30 Ocak 2021 - 12:39

Gıda Fiyatlarındaki Artışın Nedeni Politika ve Planlama Yetersizliğidir!
Yaklaşık son 20 yıldır tüm Dünyada gıda fiyatlarında sürekli artışlar yaşanmaktadır.

Başta pek çok ülkede zorunlu tüketilen ekmeğin hammaddesi olan buğday, patates, pirinç ve soya ürünlerinde fiyatların arttığı gözlenmektedir.

Ayrıca meyve ve sebze fiyatlarının da dönemsel olarak piyasa koşullarına göre değiştiği, son birkaç aydır yağ ve yağlık tohumların fiyatlarının da hızla bir artma eğilimine girdiği anlaşılmaktadır.

Başta Ayçiçek yağı olmak üzere, zeytinyağı, şeker, bakliyat, un, tuz, salça ve bal gibi temel gıda ürünlerindeki yüksek fiyatlar doğal olarak yurttaşların pahalılıktan şikâyet etmesine neden olmuştur.

Covid-19 salgını nedeniyle de ülkeler ürünlerini pazarlama konusunda önceliği kendi iç tüketimlerine verdikleri için ürün fiyatları değişkenliği de yaşanıyor olabilir.

Covid-19 salgını süresince her ne kadar tarımsal üretim için sokağa çıkma kısıtlaması olmasa bile, şu veya bu şekilde üretim ve dağıtım zinciri gibi geniş bir alanda etkilenmeler olmuştur. Özellikle de gıda dağıtımının etkilendiği düşünülmektedir.

Genelde üretim girdileri ve pazarlama zincirinde yaşanan yüksek maliyetler Dünyanın her yerinde benzer durumdadır.

Gıda kaynaklarının son yıllarda tekellerin eline geçmesi, borsalar vs. gıda fiyatlarını gittikçe arttırmaktadır.

Artan nüfusa karşılık üretim alanlarının daralması doğal olarak ürünlere olan talebi arttırmıştır.

Bu ve benzeri pek çok nedenle dünya buğday stoklarının son 50 yılın en düşük seviyesine geldiği belirtilmektedir.

Dünyada ortalama 700-750 milyon ton aralığında buğday tüketilmektedir.

Yıllık üretimlerin ve stokların beklenenin altında gerçekleşmesi dünya piyasalarında fiyatları tetiklemektedir.

Stokların azalması ve su kıtlığı ile petrol fiyatlarının yükselmesi bir anda dünyanın önüne gıda talebi ve fiyat artışını çıkarmıştır.

Dünyanın en ucuz gıdası olarak bilinen ekmek bile bugünlerde en ciddi kavgaların tam merkezinde yer almaktadır.

Tarım ve Gıda üretiminde Girdi Maliyetlerinin Yüksekliği ve Dışa Bağımlılık!
Ürün fiyatlarının yüksek olmasının birbirine bağlı birçok yapısal ve politik nedeni vardır.

Başta bizim gibi gelişmekte olan ülkeler için en ciddi sorun tarımsal üretim girdilerinin pahalı sağlanmasıdır.

Gıda üretimi doğrudan petrole bağlı olduğu için petrol fiyatlarındaki artış doğrudan fiyatlara yansımaktadır.

Ayrıca tarımsal girdilerin önemli kalemini oluşturan tarım teknolojilerinde de dışa bağımlı olmak ciddi kısıtlılıklar/sıkıntılar yaratmaktadır.

Tarımda kullanılan ekipman, kimyasal ilaç ve kaliteli tohum maalesef dışarıdan sağlanmaktadır.

Bir başka ifade ile döviz gibi değişkenliği yüksek kaynaklara bağlı para ile sağlanmaktadır.

Son Hazine Bakanı ve Merkez Bankası Başkanlarının değişimi ile dövizde %10 üzerinde değer değişimi yaşanmış, girdiler dövizle sağlandığı için fiyatlara da aynı şekilde yansımıştır.

Gerçek enflasyon ile açıklanan resmi enflasyon verilerinin pazardaki yansımasının aynı olmaması da fiyat artışlarının bir diğer nedeni olarak görülmektedir.

Artan gıda fiyatları gıdaya erişim sorunu olan yoksul ve çalışanların besin güvencesi ve sağlığını doğrudan veya dolaylı yoldan etkilemektedir.

Son yıllarda Pazarların son saatlerinde arta kalan ürünleri ucuza almak isteyen yurttaşların fazlalaşmasının nedeni bu olsa gerek.

Tarla ile Sofra Arasında Ciddi Fahiş Fiyat Farkı
Fiyatların yüksekliğinin ciddi bir nedeni de üretim ortamı ile sofra arasındaki çok büyük fiyat farkıdır.

Tarımsal ürünlerin üretiminden sofraya kadarki süreçte dağıtım zincirinde yaşanan fahiş fiyat artışları haksız rekabete yol açmaktadır.

Üretimden tüketime aradaki aracılar-simsarlar, tüccarlar ve hallerde alınan komisyon ücretleri ve her aşamadaki vergileme politikaları fiyatları bazen üretimin on katına kadar çıkarmaktadır.

Tarlada 1 lira olan domates sofraya 8-10 liraya ancak ulaşıyor, bu durum üreticiyi de ciddi anlamda de-moralize etmekte, heves ve çalışma azmini kırmaktadır.

Tarımda Çalışanların Korunması Ve Desteklenmesi İhtiyacı
Bir diğer sorun, üretimin girdilere bağlı olarak yüksek maliyetli olmasına karşın, tarlada ucuza satılmaya zorlanması, çiftçi ve üreticilerin kazançlarının düşmüş olması nedeniyle üretimden kopan çok sayıda çiftçinin var olmasıdır.

Çiftçi bu bağlamda yalnız olduğu duygusu ile üretimden kopmaktadır. Diğer taraftan taşıma zincirindeki maliyetler ve aracıların kendi kar payları ile sofraya fahiş fiyat olarak yansıması doğal olarak üreticiyi de mutsuz etmekte ve yer yer üretimden koparmaktadır.

Ülkemizin Belirlenmiş Bir Tarım ve Gıda politikası ile Amacı var mıdır?
Doğal olarak bugün yaşanan gıdalardaki fiyat artışı dünün politik kararları sonucu ortaya çıkmıştır.

Dünyadaki gıda stoklarındaki azalma, Covid-19 salgını ve petrol fiyatlarındaki artış bilinmekle birlikte ülkemizin belirlenmiş bir tarım ve gıda politikası bulunmadığı düşünülmektedir.

Ülkemizde kendi kendine yetebilirlik konusunda hiçbir çalışma ve planlama maalesef şu ana kadar yapılmamıştır.

Geçmişte şeker pancarı ve tütün gibi ürünlerde destekleme ve satın alma sistemi vardı.

Devlet Üretme Çiftliklerinde belirli ürünler üretilip vatandaşın kullanımına sunuluyordu.

Et-Balık Kurumu hayvansal üretimi destekleyerek düşük fiyatla vatandaşa et sağlıyordu.

Bütün o köklü kamu İktisadi Teşekkülleri ortadan kaldırıldı, tarım ve gıda tamamen piyasanın eline bırakıldı, hatta çoğu tesisi yabancılar satın aldı.

Son gıda fiyatlarındaki artış sonrası Hükümetin önerisi ile başta “Toprak Mahsulleri Ofisi (TMO), Atatürk Orman Çiftliği (AOÇ), Tarım Kredi Kooperatiflerinin (TKK) yanı sıra Fiskobirlik ve ÇAYKUR ürünlerinin de online satış yapan PttAVM.com’a dahil edilerek” kooperatiflerin şubelerinden veya internet üzerinden indirimli ürün satılacağı belirtiliyor.

Yakın geçmişe kadar başarılı bir şekilde topluma hizmet eden bu ve benzer kuruluşlar maalesef siyasilerin istihdam kapısı olarak kullanmaları sonrası kurumlar liyakatsizlik ve verimsizlikten dolayı çalıştırılamaz duruma getirilmiştir.

Bugün tekrar kooperatifler üzerinden gıdaya erişim sorunu ortaya çıkan vatanda ucuz gıda sağlanması yolları aranmaktadır.

Sorun Ülkemizin Belirlenmiş Tarım ve Gıda Politikası ve Planlanmasının Olmamasıdır, Gıdaya erişim bir insan hakkıdır!
Fiyat artışları bir sonuç olup nedenleri ortadan kaldırılmadan frenlenmesi kolay görülmüyor.

Daha önce patates ve soğanda yaşanan fiyat artışları sürecinde olduğu gibi, dışarıdan müdahaleler ile ancak kısa süreliğine rahatlamalar sağlanabilir, ancak sorun çözülemez.

Öncelikle bir tarım-gıda devlet politikasının belirlenmiş olması gerekir.

Konu felsefi, siyasi ve politik bir konu olup öncelikle gıdaya erişim hakkının bir insan hakları sorunu olduğunu kabul etmek gerekir.

Her insanın asgari ihtiyacı olan gıda ve temiz suya erişimi sağlanmalı anlayışı herkes tarafından bilinçle benimsenmeli, sonra da kamusal yaklaşımla kar güdüsünden ayrı olarak üretim sağlanmalıdır.

Gelişmiş ülkelerde ve bizde tarıma yapılan desteklemelerin temel mantığına uygun olarak, tarımsal üretim ve gıda üretimi öncelikle kendi kendine yetebilirlik durumuna getirilecek şekilde planlama yapılmalıdır. Sonra da gıda dağıtımı ve vatandaşın erişeceği durum planlanmalıdır.

Neler yapılabilir?
Kısa vadede devlet gıda fiyatlarını sınırlandıracaksa, küçük çiftçinin ürünlerini doğrudan halk pazarlarından satmasına fırsat verilmelidir.

Acilen “Hal Yasasının” yeniden düzenlenmesi ve komisyonculuğun gözden geçirilmesi ve sıkı kuralların getirilmesi gerekiyor.

1-) Kooperatifçiliğin geliştirilmesine ortam hazırlayıp çiftçilerin kooperatifler üzerinden ürünlerini pazarlayarak gelir kayıplarının azaltılması sağlanmalı,

2-) Küçük çiftçilerin ürünlerini doğrudan semt pazarlarında satmasına olanak verilmeli, uygun ortamlar düzenlenmelidir.

3-) Desteklemeler tarlaya değil, ürün ve ürün kalitesine verilmeli,

4-) Enerjide elektrik, petrol-doğal gaz desteği sağlanmalı, diğer girdilerin erişimi ve kullanımı kolaylaştırılmalı,

5-) Tarım teknolojilerinde dışa bağımlılıktan kurtulmak için tarım teknolojilerine önem verilmeli,

6-) Kırsalda üretimi sağlayacak çiftçilere teşvikler verilmeli, vergileri düşürülerek destek sağlanmalıdır.


Yazar:
Prof. Dr. İbrahim Ortaş / Çukurova Üniversitesi
iortas@cu.edu.tr
Benim anlamadigim neden bu devlet demiyor biz hataliyiz onem vermiyoruz neden hep sucu birisine atar marketci binlerce adam calistiriyor kira veriyor nakliyesi otoyol kopru parasi .... uzadikca uzuyor adam kalkmis marketcilere ceza yazacam diyor 1kilo gubre 3 lira yahu bu ciftci bundan para kazanacak bu is nasil olacak demiyor soganci depo yapiyor diyor millette yorumlara bakiyorum koru körüne hak veriyor sorarim size bu sartlarda marketci napsin evimin altinda 101 var 15 binlira kiradan soz ediliyor yaw bu adam para kazanacak elbette ne bileyim ben soyleyecek soz bulamiyorum
 
Ürünler demiryoluyla taşınmalı. Mesela Antalya da seracılık fazla, ama ulaştırmada malın fiyatı 2ye katlanıyor. Zaten karayolu demek Komisyoncu demek. Halbuki demiryoluyla taşınsa devlet eliyle, arada ne komisyoncu kalacak ne de mazot, köprü, otoyol, şoför ücreti.
Hububat için de aynı. Şu Uzunyayla da niye bir tren yolu yok? (Kendimizi de araya kaynatalım) Bu kadar tırın yaktığı mazotun lastiğin ekonomiye, çevreye verdiği zararı, demiryolu döşenmesinin masrafına değişenleer, yeni dünya düzeninde kendilerine yer bulamayacaklardır. (İçime bir demagog ruh girdi galiba, onun sesinden okuyun komik oluyor)
 
Monopol piyasadan ve tekelleşmeden kurtarılmalı. şöyleki haller kaldırılmamalı fakat üreticiler ve pazarlamacılar hangi büyüklükte olurlarsa olsunlar malları hallere getirmeden direk esnafa pazarcıya markete satabilme engelleri kaldırılmalı, direk satabilmeli.
Her mahallede köylu pazarlari mutlaka kurulmali. Bu koylu pazarlarina sadece ciftçiler mal satabilmeli pazarın ucu açık olmalı.
 
Bu yazışmanın sonunda insformdan ayrilan olmaz bikac gündür gida söylemleri artiyo kaldiki herkes yerden göğe kadar hakli ben bu yıla kadar aldığım hiçbir gida maddesinin fiyatina değil kalitesine bakardim(sonuçta çocuklarım yiyo diye düşünürdüm hep) ama ilk defa bu yil marka ve kalite bakmaz fiyatına bakar odum
 
Bu sistem aksine tekellesmeyi tetikliyor onceden devlette olan depolar lisansli depo adinda zenginlerin karaborsa depolari oldu gidin bakin hep zenginlerin mallari lisansli depoda ciftci borcunu odeyemiyorki depoya koysun sut sektoru 4 buyuk firmanin tekelinde gida 4 zincir marketin tekelinde bu yil edirnede bir firma mal dokenler bilir borsanin%40 ni tek basina topladi
 

Benzer Konular