terör bitti mi, terörsüz hayat...


mmurad(mecidiyeli) ile Ahmed Hakan
siz aynısınız, bir birinizi eleştirmeyin.
biriniz arapçı, ümmetçi, ihvancı, şeriatçı, mezhepçi, hilafetçi
diğeriniz kürdçü, ümmetçi, ihvancı, şeriatçı, mezhepçi, hilafetçi

benim açımdan bakınca bir farkınız yok...

k*rdler öyle organize olmuşlar ki,
AKP'yi "sana verdiğimiz oyları çekeriz" diyerek tehdit ediyorlar, her istediklerini yaptırıyorlar.
CHP'yi "bizim istediğimiz hale gelirsen sana oy veririz" diyerek kandırıyorlar, havuç uzatıyorlar.

islam dini de, Türkleri uyutmak, tepkisizleştirmek, pasifleştirmek, etkisizleştirmek için kullanıyor.
öyle ki, 1000 yıllık Türk egemenliğinden vazgeçmeyi, ülkenin yarısını vermeyi islam dininin gereği olarak görüyorlar.
yeni muhafazakarlarda; haksızlık, hukuksuzluk, torpil, haram diz boyu ama AKP'ye oyu verince tüm günahlarının silindiğini düşünüyorlar...
Mübalağayı da geçti alenen iftira. Kim ülkenin yarısını kime veriyor birader. Bu ticaret için iki farklı grup gerekli ama biz tek devletiz. Oy toplamak siyasetin temelinde var. Doğuda yaşayan insanlardan oy toplamak için kemiksizlik edip şekilden şekle girmek ayrı, onların da memleketi güzelleşsin onlar da refah içinde yaşasın diye uğraşmak ayrı. Pozitif ayrımcılıktan kastımız ülkenin doğusu ile batısının gelişmişliğini ve güvenliği eşitlemek için bu konularda malesef geride kalmış olan doğu vilayeterine yapılan yatırımların özenle yapılmasıdır. Buradan ülkeyi Kürtlere peşkeş çekti düşüncesi çıkmaz. Bu ülkede Kürtler diye belirtilen ayrı bir grup ancak etnik köken ve kültür gibi müspet konular mevzu bahis olduğunda konuşulur. Kürdüyle Türküyle Çerkeziyle Lazıyla Arabıyla ve daha birçok miletten vatandaşıyla tek devlet tek yüreğiz. Nizamı bozanlar sadece Kürtlerdenmiş gibi konuşmayın. Bu saydığım milletlerin hepsinden çürük elmalar çıkıyor. Ve ben ne Kürtçü ne Türkçü değilim sade bir müslüman vatanseverim.
 
Şu anda bütün dikkatim direksiyonda, herkese gerekli cevapları vakti gelince vereceğim :ROFLMAO:
 

Resimler ve ekler

  • 1000027192.jpg
    1000027192.jpg
    139.8 KB · Görüntüleme: 8
Mübalağayı da geçti alenen iftira. Kim ülkenin yarısını kime veriyor birader. Bu ticaret için iki farklı grup gerekli ama biz tek devletiz. Oy toplamak siyasetin temelinde var. Doğuda yaşayan insanlardan oy toplamak için kemiksizlik edip şekilden şekle girmek ayrı, onların da memleketi güzelleşsin onlar da refah içinde yaşasın diye uğraşmak ayrı. Pozitif ayrımcılıktan kastımız ülkenin doğusu ile batısının gelişmişliğini ve güvenliği eşitlemek için bu konularda malesef geride kalmış olan doğu vilayeterine yapılan yatırımların özenle yapılmasıdır. Buradan ülkeyi Kürtlere peşkeş çekti düşüncesi çıkmaz. Bu ülkede Kürtler diye belirtilen ayrı bir grup ancak etnik köken ve kültür gibi müspet konular mevzu bahis olduğunda konuşulur. Kürdüyle Türküyle Çerkeziyle Lazıyla Arabıyla ve daha birçok miletten vatandaşıyla tek devlet tek yüreğiz. Nizamı bozanlar sadece Kürtlerdenmiş gibi konuşmayın. Bu saydığım milletlerin hepsinden çürük elmalar çıkıyor. Ve ben ne Kürtçü ne Türkçü değilim sade bir müslüman vatanseverim.
senin Egemenlik - Devlet - Üniter Devlet - Ulus Devlet vb. kavramlar hakkında zerre bilgin yok.
önce bunların ne olduğunu öğren ondan sonra olayları analiz et.

-Anayasa'da iki kurucu ortaklı (Türk ve Kürd) devlet haline getirilmeye çalışıyorlar.
bu tıpkı iki ortaklı bir şirket gibidir, vakti zamanı geldiğinde, şartlar oluştuğunda bir taraf ben payımı alıp ayrılıyorum diyebilir.
bu bölünmeye zemin hazırlamaktır. parçalanmaya anayasal temel oluşturmaktır.

-Resmi Dil (Türkçe)'in yanına ikinci bir resmi dil koymak, bölünmeye zemin hazırlamaktır. kürdlerin hiç bir zaman Türkçe öğrenmemesi sonucunu doğurur. bir nesil sonra kürdler ile Türklerin camileri, kahvehaneleri, bakkalları vb. herşeyi ayrılmaya başlar. anlaşamayan iki toplum ortaya çıkarır.

-halkların kendi kaderini tayin hakkının şartları vardı. eğer bir anayasada bir topluluk özerk olarak tanınmışsa, dil olarak ifade edilmişse, yani ülke anayasasında tek bir ulus, ve tek bir kimlik değilde, ikili çoklu bir yapı olursa, anayasada bahsedilen halkların kendi kaderlerini tayin hakkı ve ayrılması uluslararası hukuk ve siyaset tarafından kabul edilmiştir. anayasada yapılacak bu değişiklikler ülkeyi parçalanma sürecine sokacaktır.

-müslüman vatansever diye kendini tanımlamışsın, bu da senin zaten ümmetçi bir dünya görüşüne sahip olduğunu gösteriyor. ait olduğun milleti bile yazamıyorsun. Ümmetçiler ile Küreselcilerin ortak noktası zaten budur. iki tarafından da bayrağı, vatanı, ülkesi, toprağı, kültürü vb. yoktur. küreselciler "dünya vatandaşlığı - insan olma ortak paydası" nı kullanırlar; ümmetçiler de "müslüman olma" ortak paydasını kullanırlar. göçler bu yüzden tezgahlanır ve iki tarafta milletlerin melezleşmesini sağlamaya çalışır. çünkü melez bir çocuk, kendisini ne annesinin soyundan, ne babasının soyundan addetmez. birini seçtiğinde diğerine ihanet etmiş gibi hisseder, bu yüzden iki tarafı da reddeder ve "ben dünyalıym, insanım" der. dünyanın herhangi bir yerinde istediği gibi yaşayabilir çünkü vatanı, bayrağı, ülkesi yoktur.

-ülkelerin bölünme süreci nasıl işler hiç düşünmemişsin... eğer bir ülkede birden fazla etnik grup varsa, bu etnik grupların demografik nüfus sayısı bir birlerine yaklaştıkça, çatışma sürtüşme kavga artar. eğer bir etnik grup çok baskınsa o zaman diğerleri buna gönüllü veya gönülsüz rıza gösterir, kavga çıkmaz. bir ülkedeki nüfus dağılım farklı etnik gruplar arasında bir birine yakınsa, bir grubun diğerini alt edip kendini ayırması, ayrı devlet kurması ihtimal dahilindedir. Türkiye'de olan da budur.
 
senin Egemenlik - Devlet - Üniter Devlet - Ulus Devlet vb. kavramlar hakkında zerre bilgin yok.
önce bunların ne olduğunu öğren ondan sonra olayları analiz et.

-Anayasa'da iki kurucu ortaklı (Türk ve Kürd) devlet haline getirilmeye çalışıyorlar.
bu tıpkı iki ortaklı bir şirket gibidir, vakti zamanı geldiğinde, şartlar oluştuğunda bir taraf ben payımı alıp ayrılıyorum diyebilir.
bu bölünmeye zemin hazırlamaktır. parçalanmaya anayasal temel oluşturmaktır.

-Resmi Dil (Türkçe)'in yanına ikinci bir resmi dil koymak, bölünmeye zemin hazırlamaktır. kürdlerin hiç bir zaman Türkçe öğrenmemesi sonucunu doğurur. bir nesil sonra kürdler ile Türklerin camileri, kahvehaneleri, bakkalları vb. herşeyi ayrılmaya başlar. anlaşamayan iki toplum ortaya çıkarır.

-halkların kendi kaderini tayin hakkının şartları vardı. eğer bir anayasada bir topluluk özerk olarak tanınmışsa, dil olarak ifade edilmişse, yani ülke anayasasında tek bir ulus, ve tek bir kimlik değilde, ikili çoklu bir yapı olursa, anayasada bahsedilen halkların kendi kaderlerini tayin hakkı ve ayrılması uluslararası hukuk ve siyaset tarafından kabul edilmiştir. anayasada yapılacak bu değişiklikler ülkeyi parçalanma sürecine sokacaktır.

-müslüman vatansever diye kendini tanımlamışsın, bu da senin zaten ümmetçi bir dünya görüşüne sahip olduğunu gösteriyor. ait olduğun milleti bile yazamıyorsun. Ümmetçiler ile Küreselcilerin ortak noktası zaten budur. iki tarafından da bayrağı, vatanı, ülkesi, toprağı, kültürü vb. yoktur. küreselciler "dünya vatandaşlığı - insan olma ortak paydası" nı kullanırlar; ümmetçiler de "müslüman olma" ortak paydasını kullanırlar. göçler bu yüzden tezgahlanır ve iki tarafta milletlerin melezleşmesini sağlamaya çalışır. çünkü melez bir çocuk, kendisini ne annesinin soyundan, ne babasının soyundan addetmez. birini seçtiğinde diğerine ihanet etmiş gibi hisseder, bu yüzden iki tarafı da reddeder ve "ben dünyalıym, insanım" der. dünyanın herhangi bir yerinde istediği gibi yaşayabilir çünkü vatanı, bayrağı, ülkesi yoktur.

-ülkelerin bölünme süreci nasıl işler hiç düşünmemişsin... eğer bir ülkede birden fazla etnik grup varsa, bu etnik grupların demografik nüfus sayısı bir birlerine yaklaştıkça, çatışma sürtüşme kavga artar. eğer bir etnik grup çok baskınsa o zaman diğerleri buna gönüllü veya gönülsüz rıza gösterir, kavga çıkmaz. bir ülkedeki nüfus dağılım farklı etnik gruplar arasında bir birine yakınsa, bir grubun diğerini alt edip kendini ayırması, ayrı devlet kurması ihtimal dahilindedir. Türkiye'de olan da budur.
Bunları yazarken dayanağın nedir. Kim Kürtçeyi resmi dil ilan etmeye çalışıyor. Ayrıca ben ümmetin birlik olmasının gerekli olduğunu düşünüyorum ama senin bahsettiğin gibi bir ümmetçilik görüşüm yok. Farklı kültürlerin ırkların kimliğini sürdürmesi taraftarıyım. Ben Çerkezim ne kürt e de türk değilim.
 
Tüm bu olanların suçlusu kim onu anlayalım, hırsızın hiçmi suçu yok, yıllarca milyarlarca doları harcayarak bölgede terör ve karışıklık çıkartan güçler suçlu değilmi? İçimizdemi bu suçlu?

Bu kadar yatırım yapan güçler vazmı geçti? Buyrun saadetler dilerizmi diyorlar? Yoksa başka bir planlarımı var?
 
Süreç dışarıdan bakıldığında karmakarışık gibi görünebilir. Ama aslında şimdiye kadar her şey kusursuz ilerliyor.

Şu anda tartıştığımız yer, zurnanın zırt dediği yer.

Görünen o ki, olup biteni geçmişten geleceğe yaslayarak okursak her şey yerine oturuyor. Ama bu uzun sürer. O yüzden kestirmeden, olacakları yazıp geçeyim.

Şunu bir kenara yazın
Yaklaşan 3. Dünya Savaşı ve insanlığın analog çağdan dijitale geçişi, yaşanan her şeyin temelinde yatan iki ana dinamik.

Batı dünyası, 20. yüzyılda masa başında devlet yıkıp parçaladığı, küstahlıkta sınır tanımayan projelerinin (BOP gibi) artık işe yaramadığını çarpıcı şekilde gördü.
Suriye’de Türkiye’ye ve Rusya’ya rağmen bir arpa boyu yol alamadılar.
Azerbaycan-Ermenistan savaşıyla kurgulanan plan tutmadı.
Ukrayna-Rusya savaşıyla Moskova’yı hizaya getirmek istediler, sonuç? Fiyasko.

Devlet yıkmak, millet bölmek, sınırları yeniden çizmek artık masabaşı oyunlarla yürümüyor. Batı bunu çok iyi anladı.

Çin’in küresel meydan okumasına zemin hazırladıklarını da fark ettiler.
cihan hakimiyeti iddiasına Türkiye Rusya gibi bir iki ülkeyle müttefik olmak kadar uzak olan Çin’e alan açtıklarının farkına vardılar.
Yamyamlığın sonunda felaket getirdiğini anladılar.

Artık şunu biliyorlar:
Müttefiklerinin hizaya çekerek değil, onları güçlü tutarak ayakta kalabilirler.
Irk, din, demokrasi, ekonomi bahanesiyle dostlarının huzurunu bozarak değil, o dostlukları tahkim ederek varlık gösterebilirler.

Daha fazla uzatmaya gerek yok. Konu derin. Ve her şey, yangından mal kaçırırcasına hızla oluyor.
Çünkü yaklaşan bir büyük hesaplaşma ibtimali var: 3. Dünya Savaşı.

Bu bağlamda:

Sürecin tezi şu:
Tehlikelere karşı birleşmek, bir olmak, kardeşlik bağlarıyla güçlenmek.

Antitezi ise:
Birleşmemek, etnisiteye dayalı ulusçulukla bölünmek ve her şeye rağmen parçalanarak yol almak.

100 yıl önce devreye girip Cumhuriyet’i kuran o derin devlet refleksi, 15 Temmuz’dan sonra yeniden devreye girdi.
Hızla pozisyonunu aldı.
Ve nice bin yıllara uzanacak bir operasyonu başlattı.
Şimdi operasyonun son aşamasına, başarıyla gelinmiş gibi görünüyor.

Önümüzdeki dönemde sadece siyasi değil, sosyal ve toplumsal bütün paradigmalar değişecek.

PKK tasfiye ediliyor.
Bu sadece bir örgütün sonu değil. Aynı zamanda siyasal İslam’ın bu topraklarda bir daha filizlenemeyecek şekilde tarihe gömülmesidir.

MHP tipi klasik milliyetçilik de tarihe karışıyor.
Yerine Özdağ tipi ırkçı-militan bir milliyetçilik ikame ediliyor.

“Yeniden kurucu meclis” söylemi çok yakında gündeme düşebilir.
Ama bu defa sahte değil, gerçek bir demokrasi geliyor.

100 yıl önce demokrasinin tohumlarını ekenler, halkı padişahın malı olmaktan kurtarmak istiyorlardı.
O murat ancak şimdi gerçekleşiyor.

Bu coğrafyada halk 100 yıldır devletin malıydı.
Bugün devlet, halkı mülk olarak görmemesi gerektiğini anlıyor, sırtını dayayabileceği en hakiki dostun halk olduğunu nihayet fark ediyor.

Müsterih olun.
Özgürlüğün, kardeşliğin ve herkese eşit yasaların kutsallaştığı bir döneme giriyoruz.
Yasalar, allah kadar kutsallaşıp, alternatif tanrı pozisyonu alacak.

Ve kimse bu dönüşüme direnç gösteremeyecek.
Nasıl ki “Apo mektubu okusun” çağrısını ağzınız açık izlediniz…
Aynı şekilde bu yeni süreci de önce şaşkınlıkla, sonra mecburen benimseyerek izleyeceksiniz
 
Son düzenleme:
Süreç dışarıdan bakıldığında karmakarışık gibi görünebilir. Ama aslında şimdiye kadar her şey kusursuz ilerliyor.

Şu anda tartıştığımız yer, zurnanın zırt dediği yer.

Görünen o ki, olup biteni geçmişten geleceğe yaslayarak okursak her şey yerine oturuyor. Ama bu uzun sürer. O yüzden kestirmeden, olacakları yazıp geçeyim.

Şunu bir kenara yazın
Yaklaşan 3. Dünya Savaşı ve insanlığın analog çağdan dijitale geçişi, yaşanan her şeyin temelinde yatan iki ana dinamik.

Batı dünyası, 20. yüzyılda masa başında devlet yıkıp parçaladığı, küstahlıkta sınır tanımayan projelerinin (BOP gibi) artık işe yaramadığını çarpıcı şekilde gördü.
Suriye’de Türkiye’ye ve Rusya’ya rağmen bir arpa boyu yol alamadılar.
Azerbaycan-Ermenistan savaşıyla kurgulanan plan tutmadı.
Ukrayna-Rusya savaşıyla Moskova’yı hizaya getirmek istediler, sonuç? Fiyasko.

Devlet yıkmak, millet bölmek, sınırları yeniden çizmek artık masabaşı oyunlarla yürümüyor. Batı bunu çok iyi anladı.

Çin’in küresel meydan okumasına zemin hazırladıklarını da fark ettiler.
cihan hakimiyeti iddiasına Türkiye Rusya gibi bir iki ülkeyle müttefik olmak kadar uzak olan Çin’e alan açtıklarının farkına vardılar.
Yamyamlığın sonunda felaket getirdiğini anladılar.

Artık şunu biliyorlar:
Müttefiklerinin hizaya çekerek değil, onları güçlü tutarak ayakta kalabilirler.
Irk, din, demokrasi, ekonomi bahanesiyle dostlarının huzurunu bozarak değil, o dostlukları tahkim ederek varlık gösterebilirler.

Daha fazla uzatmaya gerek yok. Konu derin. Ve her şey, yangından mal kaçırırcasına hızla oluyor.
Çünkü yaklaşan bir büyük hesaplaşma ibtimali var: 3. Dünya Savaşı.

Bu bağlamda:

Sürecin tezi şu:
Tehlikelere karşı birleşmek, bir olmak, kardeşlik bağlarıyla güçlenmek.

Antitezi ise:
Birleşmemek, etnisiteye dayalı ulusçulukla bölünmek ve her şeye rağmen parçalanarak yol almak.

100 yıl önce devreye girip Cumhuriyet’i kuran o derin devlet refleksi, 15 Temmuz’dan sonra yeniden devreye girdi.
Hızla pozisyonunu aldı.
Ve nice bin yıllara uzanacak bir operasyonu başlattı.
Şimdi operasyonun son aşamasına, başarıyla gelinmiş gibi görünüyor.

Önümüzdeki dönemde sadece siyasi değil, sosyal ve toplumsal bütün paradigmalar değişecek.

PKK tasfiye ediliyor.
Bu sadece bir örgütün sonu değil. Aynı zamanda siyasal İslam’ın bu topraklarda bir daha filizlenemeyecek şekilde tarihe gömülmesidir.

MHP tipi klasik milliyetçilik de tarihe karışıyor.
Yerine Özdağ tipi ırkçı-militan bir milliyetçilik ikame ediliyor.

“Yeniden kurucu meclis” söylemi çok yakında gündeme düşebilir.
Ama bu defa sahte değil, gerçek bir demokrasi geliyor.

100 yıl önce demokrasinin tohumlarını ekenler, halkı padişahın malı olmaktan kurtarmak istiyorlardı.
O murat ancak şimdi gerçekleşiyor.

Bu coğrafyada halk 100 yıldır devletin malıydı.
Bugün devlet, halkı mülk olarak görmemesi gerektiğini anlıyor, sırtını dayayabileceği en hakiki dostun halk olduğunu nihayet fark ediyor.

Müsterih olun.
Özgürlüğün, kardeşliğin ve herkese eşit yasaların kutsallaştığı bir döneme giriyoruz.
Yasalar, allah kadar kutsallaşıp, alternatif tanrı pozisyonu alacak.

Ve kimse bu dönüşüme direnç gösteremeyecek.
Nasıl ki “Apo mektubu okusun” çağrısını ağzınız açık izlediniz…
Aynı şekilde bu yeni süreci de önce şaşkınlıkla, sonra mecburen benimseyerek izleyeceksiniz
Yahşi uçmuşsan
 
@Korkmaz__-
Benim yorumlamam bu yönde.

Elimizde yadsınamaz bir veri var: Devletin bin yıllık varoluşu.

Kabullenilsin ya da kabullenilmesin, Türk devletleri 1071’den bu yana, yurt edindiğimiz anatoliada birbirinin devamı olarak süregeldi. Bu bin yılda devletler kuruldu, yıkıldı, krizler yaşandı, yönetim biçimleri değişti. Ama devlet, karşılaştığı her zorluğu aşmayı başardı. Türk devletinin bugün hâlâ yaşamaya devam eden en kadim devletlerden biri olmasının sebebi de bu.

“Şanlı tarihimiz” dediğimiz şey, şanını yalnızca geçmişten değil; zamana meydan okuyarak geleceğe doğru uzanabilme kudretinden alıyor. Bu yüzden ben bu bin yılı bir tesadüf değil, stratejilerin, sezginin, uyumun ve çağın ruhunu okuyabilme becerisinin sonucu olarak görüyorum.

Şimdi, insanlık olarak yeni bir tarihe geçiyoruz. Teknoloji, bizi bugüne dek yaşadığımız her şeyden bambaşka bir hayata taşıyor. Bu sadece bir dönüşüm değil, bir kırılma noktası. Devletin bekası için bu yeni çağa uyum sağlaması şart.

Şu anda bu metni yazarken uydulu traktörüm tarlayı çapalamaya devam ediyor. Bu bile başlı başına bir göstergedir: Artık bizler, insanın bambaşka bir hâliyiz. Algılarımız değişti. Beklentilerimiz, toplumsal bilincimiz, kaygılarımız değişti.çağa uyum sağlayamayan bir devlet bizim gibi insanlara hitap edenilir mi, toplumuna hitap edemeyen toplumunun dağılmasına mani olamayan bir devlet ayakta kalabilir mi?

Geçmişle kendini avutan, eski kalıplara direnen hiçbir devlet ayakta kalamaz. Ama Türk devleti bu çağrıyı, bu değişimi, bu ihtiyacı okuyabilecek bilgelikte. Ve ben bu bilgelik sayesinde geleceğe yine dimdik uzanabileceğimize inanıyorum.

İnsanlar gündelik siyasete ve siyasetçilere fazla anlam atfediyor, 1000 yılın içinde 20 yıl ancak bir tecrübe olarak yer alabilir ve bıgün görüyoruz ki o tecrübelerden biri daha devletin tecrübe defterine işleniyor ve yeni bir sayfa açılıyor.
 
Terör bitti haberleri bile ülkede aklı başında ne kadar insan varsa hepsinin yüreğinde bir sevinç pırıltısına sebep oldu. Hala altını deşelemeye çalışan, bu uğraşı kişisel emelleri uğruna bir oyun kılıfına sığdırmaya çalışan, sırf siyasi kariyeri için burada bile art niyet arayan ve kullanmaktan çekinmeyecek kadar haysiyetsiz bazı hainler hariç tüm vatandaşlarımızın özellikle de doğuda yaşayan kardeşlerimizin Terörsüz Türkiyesini gönülden kutlarım. Şu ana kadar bu din için, vatan için, bayrak için; canıyla, kanıyla, ruhuyla, dualarıyla, maddi ve manevi imkanlarıyla emeği geçen herkesten Allah razı olsun. Şehitlerimizin mekanı cennet ruhları şad olsun. Yüce Rabbimizden şehitlerimize rahmet, şehit yakınlarımıza baş sağlığı ve gazilerimize şifa dilerim.
Elbette ki terörün sona ermesi yönünde atılan her adım milletçe sevinçle karşılanır; çünkü bu topraklarda artık gözyaşı değil, huzur hakim olsun istiyoruz. Ancak yıllardır bu ülkenin insanları, özellikle de doğuda yaşayan yurttaşlarımız, sadece terörle değil; yoksullukla, işsizlikle, adaletsizlikle ve yok sayılmakla mücadele ediyor.

Terörün bittiği söyleniyor ama buna paralel olarak ifade özgürlüğü, hukukun üstünlüğü ve basın özgürlüğü de mi bitti? Gerçek barış ve güvenlik, sadece susturulmuş seslerle değil, halkın kendini gerçekten güvende ve eşit hissetmesiyle mümkündür.

Vatanını seven insanlar, yaşanan her güzel gelişmenin arkasındaki niyeti sorgulama hakkına da sahiptir. Bunu hainlikle, haysiyetsizlikle yaftalamak; düşünce özgürlüğünü ve eleştiri hakkını yok saymak olur. Gerçek vatanseverlik, ülkenin sadece toprağını değil; adaletini, demokrasisini, insan onurunu da korumaktır.

Şehitlerimize saygımız sonsuz, ama asıl sorumluluk yaşayanların onurlu, özgür ve refah içinde yaşamasını sağlamaktır. Ve bunun yolu hamasi söylemlerle algı yaratmak değil; şeffaflık, liyakat ve hukuk devleti ilkelerine bağlı kalmaktır.
 

@Korkmaz__-
Benim yorumlamam bu yönde.

Elimizde yadsınamaz bir veri var: Devletin bin yıllık varoluşu.

Kabullenilsin ya da kabullenilmesin, Türk devletleri 1071’den bu yana, yurt edindiğimiz anatoliada birbirinin devamı olarak süregeldi. Bu bin yılda devletler kuruldu, yıkıldı, krizler yaşandı, yönetim biçimleri değişti. Ama devlet, karşılaştığı her zorluğu aşmayı başardı. Türk devletinin bugün hâlâ yaşamaya devam eden en kadim devletlerden biri olmasının sebebi de bu.

“Şanlı tarihimiz” dediğimiz şey, şanını yalnızca geçmişten değil; zamana meydan okuyarak geleceğe doğru uzanabilme kudretinden alıyor. Bu yüzden ben bu bin yılı bir tesadüf değil, stratejilerin, sezginin, uyumun ve çağın ruhunu okuyabilme becerisinin sonucu olarak görüyorum.

Şimdi, insanlık olarak yeni bir tarihe geçiyoruz. Teknoloji, bizi bugüne dek yaşadığımız her şeyden bambaşka bir hayata taşıyor. Bu sadece bir dönüşüm değil, bir kırılma noktası. Devletin bekası için bu yeni çağa uyum sağlaması şart.

Şu anda bu metni yazarken uydulu traktörüm tarlayı çapalamaya devam ediyor. Bu bile başlı başına bir göstergedir: Artık bizler, insanın bambaşka bir hâliyiz. Algılarımız değişti. Beklentilerimiz, toplumsal bilincimiz, kaygılarımız değişti.çağa uyum sağlayamayan bir devlet bizim gibi insanlara hitap edenilir mi, toplumuna hitap edemeyen toplumunun dağılmasına mani olamayan bir devlet ayakta kalabilir mi?

Geçmişle kendini avutan, eski kalıplara direnen hiçbir devlet ayakta kalamaz. Ama Türk devleti bu çağrıyı, bu değişimi, bu ihtiyacı okuyabilecek bilgelikte. Ve ben bu bilgelik sayesinde geleceğe yine dimdik uzanabileceğimize inanıyorum.

İnsanlar gündelik siyasete ve siyasetçilere fazla anlam atfediyor, 1000 yılın içinde 20 yıl ancak bir tecrübe olarak yer alabilir ve bıgün görüyoruz ki o tecrübelerden biri daha devletin tecrübe defterine işleniyor ve yeni bir sayfa açılıyor.
Ayçiçeği mi çapalıyorsunuz
 
Şehitlerden bahsetmeye hakkın yoktur. sen ve senin gibiler doğruyu ve yanlışı düşünmez. Tek dertleri sahibinize sevimli görünmektir. Sadece karşındakini suçlayanilirsin eldinden ancak bu kadarı gelir.
Ama asla laf cambazlığı yapıcağım diye şehitlerden bahsetme. Gerçi sahiplerinizin sözünden daha fazlısını söyleyemezsiniz. yine de aklında bulunsun
Sahip köpek ilişkisi sizin güruhta çalışır. Kimseye kabalık etmeyeyim diyorum ama haddinizi aşıyorsunuz. Sen kimsin de benim neyden bahsedip bahsedemeyeceğimi bana söylüyorsun.
Doğu illeri pozitif ayrımcılığa uğradı, öyle mi?
Bunu yazarken yüzün kızardı mı?
Yoksa utanmak gibi insani refleksler senin sisteminde devre dışı mı?

Hayatında bir kere olsun o doğu dediğin yerlere ayak bastın mı?
Bir Kürt’ün sofrasına oturup yemek yedin mi?
Devletin Kürtçülük yapan insanlara çektirdiği acının mahcubiyetini oturduğun o sofrada iliklerine kadar hissedebildin mi?

Yapamazsın.
Çünkü böyle duyguları yaşayabilecek bir taraf kalmamış sende.
Yüzsüzlükle vicdan arasına beton dökmüşsün.
Sana merhamet nedir diye sorsam, Erdoğan’ın sesiyle cevap verirsin.
Sizin için merhamet Erdoğan'ın göz kırptığına yardım etmek, Erdoğan'ın kaş çattığına zulmetmekten ibaret

Bir kez olsun kendi başına bir şey düşünebildin mi?
Mesela Figen Yüksekdağ’a, Selahattin Demirtaş’a yıllarca çürütülerek yaşatılan haksızlığa karşı, vicdanın seni dürttü mü hiç?
“Burada bir yanlış var” diyebildin mi?
Yoksa liderin sus deyince dilini mi yuttun?
İstediğin kadar sessizce izle, çok yakındır salıverilmeleri, bugün karşı olduğun bu durum rte'ye yarayacak diye koşulsuz destek olacak bir piyonsun.ama bu sefer süreç AKP ve kandan beslenenler sayesinde değil, onlara rağmen yürüyor.

Bahçeliye hasta ziyareti yapmadı reisin kürtlerle barış ve kardeşlik köprüsü kuruyor diye.bahçeli çözüm sürecine barış eli uzatınca “inşallah kardeşlik ve gerçek yurttaşlık köprüleri kurulur” diye umutlananları, bir gecede terörist ilan eden zihniyeti hiç sorguladın mı?
Ahmet Türk'e kayyum atandığında, içinden bir ses "yeter artık" diyebildi mi?

Bugün Ekrem İmamoğlu’na yapılan aleni haksızlık karşısında ağzını açabiliyor musun?
Ümit Özdağ’a devlet eliyle kurulan tuzağa "bu da fazla artık" diyebilecek cesaretin var mı?
İçerde tutulan gazetecilerden, Erdoğan'ı eleştirdi diye yurdundan kaçmak zorunda kalan onlarca entellektüelden haberin var mı?
Yok.
Çünkü sen düşünen bir birey değilsin, işlenmiş bir hamursun.
Senin fikrin yok, sana yüklenmiş yazılım var.
Siyasi hafızan Erdoğan’la başlıyor, onunla bitiyor.

“Kürtleri etnik kökenine göre değerlendirmem” diyorsun.
Kimsin sen?
Devlet otoritesi misin? Mahkeme misin?
İnsanları değerlendirip, “bu iyi Kürt, bu kötü Kürt” diye fişlemek senin ne haddine?

Bari sus.
Çünkü paçalarından akan samimiyetsizliğinle sadece mide bulandırıyorsun.
Thomas Hobbes ismini duymamışsındır, Carl Schmitt desen "hangi partiden" sanırsın.
Ama ikisi de şunu der: Devlet düşmansız yaşayamaz.
İç ya da dış fark etmez; devlet bir düşman yaratır ve ona karşı halkı hizaya dizer.
Senin devletin, halkın en yoksul, en yoksun ve etnik kökeni farklı olan evlatlarını “iç düşman” ilan etti.
Ve sen bu oyunu hiç sorgulamadın.
Zaten sorgulayacak kapasiten de niyetin de olmadı.

Şimdi kalkmış “pozitif ayrımcılık” hikayesi anlatıyorsun.
Devletin o topraklara çaktığı her çivide bir özür, bir telafi çabası varken sen bunu lütuf sanıyorsun.

Son söz:
bu aptallıkla bugün sıkışmadıysan o sıkışmayı yarın yaşayacaksın, yarın yaşamazsan öbür gün yaşayacaksın ama emin ol bir noktada siyasi sıkışma ve çıkmaz yaşamak zorundasın.içerde esir olan özdağlar, yüksekdağlar, demirtaşlar, kavalalar, gazeteciler ve daha nicelerinin salınmasında zerre gocunmayacak vicdani olgunluğa erişmeyenlerin hepsi aynı sıkışmayı yaşayacak.
Benim etrafımda birçok kürt var. Onlarla beraber yiyip içip sohbet ediyoruz. Kürtlerin sofrasına da oturdum yemeğini de yedim bizzat komşumuz olurlar. Siyasi fikirleri de bir hayli farklıdır benimkinden lakin siyaset bile konuşurken senin kadar saldırgan bir üslup takınmadılar hiç, terbiyelerini ve sağduyularını muhafaza ettiler aynı şekilde ben de öyle davrandım. Vakıa doğudaki kardeşlerimiz çok acı çektiler ve belli dönemlerde farklı iktidarların da bunda parmağı oldu. Lakin kürt çocukalrın okullarda ek olarak kürtçe eğitim alması, kürtçe tiyatrolar asimilasyon kampanyalarının sonlardırılmasından tut da daha nice haklar (bunlar zaten kürt vatandaşların hakkıydı ve devlet bunu sağlamakla görevlidir.) bu iktidarın döneminde iade edildi.
Hırlıyı hırsızı teröristi haini bir araya toplayıp hepsine avukatlık ediyorsun. Evet sen de haklısın hiçbirşey olmayınca içerde gördüğü her bilgiyi vakum etkisiyle içeriye huupp diye çekiyor kafan idrak etmeye düşünmeye vakit kalmıyor. Şimdi burada saydığınn her adamın dosyasını sana anlatacak halim yok hoş anlatsam da anlatmak istemezsin ama en göz önündeki güncel mağdurunuz Ekrem İmamoğlu madem haklı çıkıp kendisi savcının hakimin sorduğu sorulara bi cevap versin. İnsan doğru olan şeyi niye gizler ki? hani söyledi de inanmadılar mı ? ben bu soruyu muhattap almıyorum ben bu soruya cevap vermek istemiyorum diye diye geçiştirdi neredeyse hepsini. Veyahut da Özgür Özel çıkıp açıklasın bu suçlamalar asılsızdır bunlar da kanıtlarıdır desin. Ama sadece suyu bulandırıp kaçmaya çalışıyorlar sence haklı olsalar yaparlar mı? Diğer mağdurumsuların da durumu farklı değil.
Bir değerlendirme için mahkeme veya devlet olmaya gerek yok eğer gerek varsa sen nasıl benim hakkımda değerlendirme yapıyorsun sırf insanların sinir uçlarına dokunup haklı çıkmak için laf ebeliği yapıyorsun. Sen fişlemek nedir önce onu öğren.
Cadı avını haklı bulan Thomas Hobbes u örnek olarak kullanman komik olmuş sen haksızlığa uğrayanların savunucusuydun unutma, diğer arkadaşı tanımam. Eğer devletin düşmana ihtiyacı olduğunu düşündüğün için böyle bir rol biçtiysen kendine gerek yok yorma kendini doğruya düşman çok olur sen olmasanda elbet biri gelir düşman olur.
Devlet geçmişinden ötürü birçok halka özür borçludur bunların başında açık ara kürt kardeşlerim gelir bu konuda hemfikiriz ve devlet şu anda bunu telafi etmek konusunda gayet başarılı gidiyor.
Laflarına dikkat et ben de bir yere kadar terbiyemi koruyabilirim kimin aptallık ettiği açık.
Saydığın isimler içerdeyse bir sebebi vardır bunlar küçük davalar değil yanlış anlaşılmayla içeri atılacak değiller bahsettiğin gibi bi siyasi hamleyse laga luga yapmayın alın kanıtlarınızı mahkemeye başvurun o sürekli yurtdışına şikayet eden mızıkçı çocuklar gibi davranan Özel yurtdışında bu kanıtları sunsun. Beni geç te hak yolunda yürüyen hiç kimse sıkışmaz sen merak etme.
senin Egemenlik - Devlet - Üniter Devlet - Ulus Devlet vb. kavramlar hakkında zerre bilgin yok.
önce bunların ne olduğunu öğren ondan sonra olayları analiz et.

-Anayasa'da iki kurucu ortaklı (Türk ve Kürd) devlet haline getirilmeye çalışıyorlar.
bu tıpkı iki ortaklı bir şirket gibidir, vakti zamanı geldiğinde, şartlar oluştuğunda bir taraf ben payımı alıp ayrılıyorum diyebilir.
bu bölünmeye zemin hazırlamaktır. parçalanmaya anayasal temel oluşturmaktır.

-Resmi Dil (Türkçe)'in yanına ikinci bir resmi dil koymak, bölünmeye zemin hazırlamaktır. kürdlerin hiç bir zaman Türkçe öğrenmemesi sonucunu doğurur. bir nesil sonra kürdler ile Türklerin camileri, kahvehaneleri, bakkalları vb. herşeyi ayrılmaya başlar. anlaşamayan iki toplum ortaya çıkarır.

-halkların kendi kaderini tayin hakkının şartları vardı. eğer bir anayasada bir topluluk özerk olarak tanınmışsa, dil olarak ifade edilmişse, yani ülke anayasasında tek bir ulus, ve tek bir kimlik değilde, ikili çoklu bir yapı olursa, anayasada bahsedilen halkların kendi kaderlerini tayin hakkı ve ayrılması uluslararası hukuk ve siyaset tarafından kabul edilmiştir. anayasada yapılacak bu değişiklikler ülkeyi parçalanma sürecine sokacaktır.

-müslüman vatansever diye kendini tanımlamışsın, bu da senin zaten ümmetçi bir dünya görüşüne sahip olduğunu gösteriyor. ait olduğun milleti bile yazamıyorsun. Ümmetçiler ile Küreselcilerin ortak noktası zaten budur. iki tarafından da bayrağı, vatanı, ülkesi, toprağı, kültürü vb. yoktur. küreselciler "dünya vatandaşlığı - insan olma ortak paydası" nı kullanırlar; ümmetçiler de "müslüman olma" ortak paydasını kullanırlar. göçler bu yüzden tezgahlanır ve iki tarafta milletlerin melezleşmesini sağlamaya çalışır. çünkü melez bir çocuk, kendisini ne annesinin soyundan, ne babasının soyundan addetmez. birini seçtiğinde diğerine ihanet etmiş gibi hisseder, bu yüzden iki tarafı da reddeder ve "ben dünyalıym, insanım" der. dünyanın herhangi bir yerinde istediği gibi yaşayabilir çünkü vatanı, bayrağı, ülkesi yoktur.

-ülkelerin bölünme süreci nasıl işler hiç düşünmemişsin... eğer bir ülkede birden fazla etnik grup varsa, bu etnik grupların demografik nüfus sayısı bir birlerine yaklaştıkça, çatışma sürtüşme kavga artar. eğer bir etnik grup çok baskınsa o zaman diğerleri buna gönüllü veya gönülsüz rıza gösterir, kavga çıkmaz. bir ülkedeki nüfus dağılım farklı etnik gruplar arasında bir birine yakınsa, bir grubun diğerini alt edip kendini ayırması, ayrı devlet kurması ihtimal dahilindedir. Türkiye'de olan da budur.
fox ve sözcüden öğrendiğin fatih altaylıda duyup pekiştirmesini yaptığın sözlerle hava atma rezil olursun. Ayrıca ülkede felaket tellallığı yaparak yolunu bulan, bu sırada yalan söylemekten halkı kışkırtmaktan zerre imtina etmeyen yayın organları ve bazı sözde profesörler seni ve nicelerini kurmalı oyuncak gibi kurmuş ve kurmaya devam edecekler belli. Her duyduğuna inama önce sağlam deliller edinmeye çalış. Senin ümmetçilikten kastın nedir bilmiyorum ama ümmetin birlik olması iyidir. Senin ümmetçilikten kastın sadece müslüman kimliğimizi koruyalım diğer değerlerimiz kültürümüzün bir önemi yok gibi bir kavramsa ben o kavrama zaten karşıyım. Ben bir Çerkez olarak malesef gelenekleri unutulmuş bir toplumun evladıyım ve hiç tahmin edemeyeceğin kadar eski geleneklerini araştırıp onları hayatına katmaya çalışan biriyim tabi burada en önemli ölçüm İslamdır. Eğer İslama aykırı bir geleneğim varsa da onu elimin tersiyle iterim. Bu benim görüşümle alakalıdır dinim gereği budur. Aynı zamanda tüm milletlerin kendi geleneklerine sahip çıkması gerektiğini ve mümkün mertebe dışarıya karşı koruması gerektiğini şiddetle savunurum bunu beni tanıyan herkes bilir.

Elbette ki terörün sona ermesi yönünde atılan her adım milletçe sevinçle karşılanır; çünkü bu topraklarda artık gözyaşı değil, huzur hakim olsun istiyoruz. Ancak yıllardır bu ülkenin insanları, özellikle de doğuda yaşayan yurttaşlarımız, sadece terörle değil; yoksullukla, işsizlikle, adaletsizlikle ve yok sayılmakla mücadele ediyor.

Terörün bittiği söyleniyor ama buna paralel olarak ifade özgürlüğü, hukukun üstünlüğü ve basın özgürlüğü de mi bitti? Gerçek barış ve güvenlik, sadece susturulmuş seslerle değil, halkın kendini gerçekten güvende ve eşit hissetmesiyle mümkündür.

Vatanını seven insanlar, yaşanan her güzel gelişmenin arkasındaki niyeti sorgulama hakkına da sahiptir. Bunu hainlikle, haysiyetsizlikle yaftalamak; düşünce özgürlüğünü ve eleştiri hakkını yok saymak olur. Gerçek vatanseverlik, ülkenin sadece toprağını değil; adaletini, demokrasisini, insan onurunu da korumaktır.

Şehitlerimize saygımız sonsuz, ama asıl sorumluluk yaşayanların onurlu, özgür ve refah içinde yaşamasını sağlamaktır. Ve bunun yolu hamasi söylemlerle algı yaratmak değil; şeffaflık, liyakat ve hukuk devleti ilkelerine bağlı kalmaktır.
Doğudaki halkımızın çektikleri hepimiz malumudur ve bu bugün telafi edilmeye çalışılıyor ve başarılı bir çaba mevcut.
İfade özgürlüğünün bittiğine katılmıyorum bunun sebebi herkesin topluma, iktidara, muhalfete kısaca her alana en zıt hatta saygısızlık boyutunda ifadelerde bulunmasıdır ve bunu özgürlük olarak addetmesidir.
Bahsettiğim şey sorgulamak değil zamanında bu böyle olsun diğe en yüksek perdeden ses çıkaranlar şimdi niye böyle oldu diyor. Keşke sorgulansa da verimli sonuçlar alınsa. ayrıca bu güzel gelişmelere karamsarlık yerine umutla ve sevinçle yaklaşmanın daha doğru olduğunu düşünüyorum.
Algı yaratmaktansa icraat yapmayı ben de desteklerim haklısınız.
Ayrıca sizin bu üslubunuzdan ötürü müteşekkirim her ne kadar her konuda aynı noktadan bakmasakta kendime borç bilirim teşekkürü.


Ayrıca kişilerden bağımsız olarak şunları belirtmek isterim:
-Önceden de böyle düşünmeme rağmen bu düşüncemin gerçeklerin yanında ne kadar küçük olduğunu, insanlara laf anlatmanın hatta onlar tarafından dinlenmenin ne denli zor olduğunu hele ki karşı taraf anlamaktan dinlemekten çok kendi düşüncesini dikte etmeye çalışıyorsa imkansız olduğunu, anladım. Bu yüzden bu konuda başka cevap yazmakla uğraşmayacağım diye düşünüyorum.
-Medyada algı yapmak çok kolay ve ne anlama geldiğini bilmeden sözde profesörlerin, yandaş medyacıların (sağ sol farketmez) söylediklerini kopyalayanlar komik oluyor yapmayın.
-Her yazılana cevap verecek vaktim yok sizin de bu vakte sahip olduğunuzu düşünmüyorum zaten nihayetinde bu forumda buluştuysak hepimizin ortak bir işi var demektir.
-Selametle Kalın Hayırlı İşlerimiz Berekteli Helal Kazançlarımız Olsun.
 

Benzer Konular


Hakkımızda

TrakKulüp, içinde 100.000'den fazla konuyu, 1.300.000'den fazla mesajı barındıran Türkiye'nin ilk ve en büyük traktör, tarım ekipmanları ve çiftçilik paylaşım sitesidir. 86.000 üyemiz gibi sizi de aramızda görmek isteriz.
Üst Alt