Şimdi mutlaka çıkıp "biz bugday alıp un satıyoruz şu kadar katma deger kazanıyoruz " diyen tipler çıkacaktır, bu tiplere soruyorum, bizim çiftcinin nesi eksik te çiftcimizden tedarik edilmiyor? Yeterli destegi verip üretim yaptırılmıyor?
20-21 milyon ton buğday üretiyoruz. 18 milyon ton bizim iç tüketimimiz. Bizim buğdayımız bize yetiyor. Dışarıdan aldıklarımızı un yapıp satıyoruz. Avrupanın en büyük un ve makarna ihracatçısı Türkiye. En büyük un üretim tesislerine sahibiz. Kullanmayalım mı ? Fabrikaların çalışması için hammadde gibi düşünün.
Ha hammaddenin hepsini biz üretelim diyorsanız iklim ve mevsim avantajımızı kullanarak ürettiğimiz ve yüksek katma değerle ihraç ettiğimiz meyve sebze üretimlerini durdurup daha az katma değerli buğday mı üretelim ?
Tamam sökelim meyve ağaçlarını seraları sebze üretimini bırakalım heryere dağa taşa buğday ekelim yeterki dışarıdan almayalım ? Buysa istediğiniz tamam başlayalım ben varım...
Siyasi söylemlerle ezberlerle verisiz analizsiz gerçek dışı yorumlara da gerek yok. Tarım politikalarını en çok eleştiren insanlardan biriyim ama şu söylediğiniz şey sizi haklıyken haksız duruma düşürür. Ciddiye alınmazsınız zira boş konuşmaktan başka bişey değil.
Türkiyede üretilen buğdayın ortalama kalitesi de düşük. Bu 240$'dan alınıyor dedikleri buğday ile bizim çiftçimizin ürettiği arasında çok büyük fark var. 16+ protein 80+ hektolitre 35+ gluten gibi yüksek kaliteli buğday alıyoruz. Yüksek kaliteli un üretip satıyoruz. Bizim çiftçimiz bir ekiyor bir biçiyor. Ne kadar iyi bakıyoruz ne kadar iyi üretiyoruz ? Bir çiftçinin gerçektn çiftçilik yapıyorum diyebilmesi için Doçent seviyesinde biyoloji , kimya ve ziraat mühendisi bilgi birikimine sahip olması gerekiyor günümüz şartlarında. Ya da bir kimya bir biyoloji bir ziraat mühendisi istihdam etmesi gerekiyor. Sürekli aynı kalitede yüksek verim alabilmesi için. Biz iyi verim ve kaliteyi şansa , iklim ve mevsim güzel geçip yakalayınca çok büyük çiftçiyiz diyoruz. Kötü sezon geçirince bahanemiz çok.
Dünyanın her yerinde bu böyledir gıda fiyatları olması gereken değere ulaşırsa halklar aç kalır. Ancak devletlerin gıda üretimi için destekleri ve sübvansiyonları arttırması, çiftçisine bilgi ve tecrübe birikimi aktarması eğitimini sağlaması gerekir. Bizim en büyük eksiğimiz burada. Aynı zamanda planlı bir üretim takvimimiz yok. Neyi çok ürettiysek ihraç edip neyi az ürettiysek ithal ederek günü kurtararak fiyatlarda denge politikası izliyoruz. Bu şekilde ancak günü kurtarırız. Yapısal sorunlar var köklü çözümler gerekiyor. Gelin bunları konuşalım talep edelim avrupada hemen hemen her ülkede bir iki kez çiftçiler traktörleriyle şehir yollarını kapatarak eylem yapıyorlar. Taleplerini dile getirip seslerini duyuruyorlar daha fazla destek istiyorlar. Seçenek çok haklı söylemlerle sesimizi duyuralım farkındalık oluşturalım. Ben üretmezsem tüccar ne kazanacak halk ne yiyecek ne tüketecek diyelim. Üretebilmem için bunlar bunlar lazım diyelim.
Sadece boş boş ağlayarak bi yere varamayız. Bugüne kadar varıldığını ben görmedim. Yok saman ithal ediyoruz yok buğday ithal ediyoruz yok patates yok soğan bilmem ne. Yahu azıcık mantıklı olun boş boş siyasi söylemlerle hiç bir yere varamazsınız. Türkiye'de tarımın çok daha büyük problemleri var. Özellikle yatırımlar hep bölgesel düzeyde kalıyor. Kazanan çok kazanıyor. Desteği alan alt yapı yatırımları ulaşan çiftçilerimiz halinden çok memnun. Maşallah Allah daha çok versin ama ben göl kenarı köyümde sulamalı tarım yapamıyorum. 80 haneli 300 nüfuslu köyümde 3000 dekar mera alanı var. Kuşcenneti diye en verimli topraklar 1970lerde istimlak edilmiş parası ödenmemiş turizm bölgesi diye geçiyor projede şuanki hali bataklık olmuş. Boş boş duruyor doğal koruma alanıymış bataklık korunuyor. Köyde 100 büyükbaş 500 küçükbaş hayvan var toplam 2000 dekar mera var. Dikenlik haline dönüşmüş. Ben kira için bile 10 dekar yer bulup ekili alanımı arttıramıyorum. Göle 2000 metre tarlama su getiremiyorum. Getirsem mazota para yetiştiremiyorum. Kimi çiftçimiz var dağ köylerinde barajdan elektrikli sulama yapıyor. 200 kg buğday alamayan kıraç arazilerde 15-20 ton domatesi yetiştirebilmeye başlamışlar. Bu dağılım adaletsizliği çözülsün önce. Ben de eşit şartlarda yatırım ve destek alayım ben de daha çok üretmek istiyorum.
Bunları konuşalım çiftçi olabilmek hiç kolay değil. Biz kendimize çiftçi diyoruz ama şu forumda 1000 kişi varsa hepimizi toplasak 20 tane gerçek çiftçi zor oluruz. İğneyi kendimize çuvaldızı başkasına.. + Haklı eleştiriler ve çözüm önerileri. Bizi bunlar kurtarır. Sizin bu kusura bakamayın ama boş dayanaksız verisiz kanıtsız analizsiz vesikasız ithamlarınız sanrılarınız değil.