utkuk link=topic=85098.msg1017048#msg1017048 date=1439070854' Alıntı:
Çok doğru söylemişsiniz Yılmaz Bey. Bütün ailelerdeki söz sahipleri de sizin gibi düşünmeye başlasa çok daha sağlıklı bir nesil yetişebilir ve daha sağlam bir aile yapısı oluşabilir.
Konudan ve konu sahibinden bağımsız olarak sadece para kazanıp sürekli yatırımla çocukları ve ailesi için en iyisini yaptığını düşünen insanlar yüzünden metaya olan bağımlılığın arttığını gözlemleyebiliyoruz.
Elbette ki hayat toz pembe her isteğimizin gerçekleşeceği bir şey değil ama sürekli uzun vadeli şeylerin peşinde koşmaktansa bazen anın tadını çıkarabilmek ve yaşadığının farkına varabilmek çok önemli..
Ufuk Abi. Tamamen aynı fikirdeyiz.
Bunun tartışması olmaz, En iyi yatırım, insana yapılan yatırımdır.
Bu denince de akla sadece eğitim geliyor. Gezip görmek, birlikte zaman geçirmek, aileyi mutlu kılmak da insana yapılan yatırımlardandır.
12 yıldır köyden dışarı çıkmamış bir aile ile, her boş vakitte birlikte (sinemaya giden, tatile çıkan, müzelere giden, konserlere giden, hiç bir şey yapamazs, çıkıp birlikte yürüyen, yani) birşeyler yapan bi aile kıyaslanınca, ortaya (özellikle birlik ve mutluluk açısından) çok farklı sonuçlar çıkıyor.
***
Bir hikaye ile bitireyim (ekşisözlük ' ten alıntıdır)
Başlık: 'sözlük yazarlarının zenginlik kıstasları'
çocukken ışıklı ayakkabıya sahip olanların, fazlasıyla zengin olduğunu düşünürdüm.
bir gün babama 'ne zaman zengin oluruz' dedim, 'yarın' dedi.
inandım, yemin ederim inandım.
sabah kalkarken zengin olacağımızı düşünerek uyandım güne.
belki dedim ışıklı ayakkabım olur.
olmadı, hiç bir şey değişmemişti.
iki katlı bir evde oturuyorduk, müstakil bir ev.
evin tek erkek çocuğu olduğum için, şımartılmam gerekiyordu ama durumumuz yoktu. bende kendimi şımartmak için, alt kattaki odaya taşınıp, kendime genç odası yaptım.
yalnız ne oda ama..
öyle ferrari genç odası takımı yok, somya üzerinde uyuyorum.
oyuncaklarım yok ki, somyanın altındaki mavi leğene doldurayım.
duvarları mapushane gibi soğuk, köpek gibi titriyordum.
gazeteden kuponla elektrikli bir soba biriktirmiştim, yalnız çok şaşalı ha..
odun maketleri vardı, şömine havası yaratıyordu.
velhasıl uzun bir aradan sonra babama aynı soruyu tekrar sordum, baba dedim, ne zaman zengin oluruz?
odama baktı, bana baktı, sobaya baktı.
'kaloriferli bir evde oturursak' o gün zengin oluruz dedi.
hayırlısı dedik, konuyu kapadık.
askere gidip geldim, yeni bir eve taşındık, güneş enerjisi var kaloliferi var..
aklım bazı konulara daha iyi ermeye başlamıştı, hadi biraz bunun geyiğini yapayım babama dedim.
gittim yanına, can alıcı soruyu sordum..
baba dedim, zengin olduk mu?
'ev bizim olsaydı zengin olurduk' dedi.
babam sanki bilge, ben de öğrencisiyim, sürekli beni cevapları ile tokatlıyordu. zaten ışıklı ayakkabıda alamamıştık.
otuzuma yaklaşırken, ev aldı babam.
inşaat halinde, onunca katta bir daire, haftada bir gün çıkıp eve bakıyoruz.
babam bakıp seviniyor, ben çıktığım merdiven basamakları nedeniyle söyleniyorum.
baba dedim, zenginlik zormuş, fakirken iyiydi..
babam gülümsüyor, annem kendi evi olacak diye taşı toprağı temizlemeye çalışıyor bitmeden ev.
gel zaman git zaman evimize taşındık, kendi evimiz.
kendi odam, baza üzerinde uyuyorum, gençliğimin rüyası masaüstü bilgisayarım, ayrıca elbiselerimi koyacağım şahsıma ait dolabım var.
vay beni vaylar beni..
e öğrencisi durur mu * hemen sormuş sorusunu,
baba dedim, zengin olduk mu ?
bilge vermiş cevabını ; 'oğlum biz zaten hep zengindik.
biz gerçek bir aileydik, hayallerimiz vardı, mutlu bir dünyamız.
her şey çok zordu, ama bir o kadar güzeldi'.
baba dedim, gariban edebiyatı yapma,
şimdi biz zengin miyiz, değil miyiz?
ben direndim, o devam ettirdi:
'kendi evin olsun, zengin olursun' dedi.
babamı trafik kazasında kaybettim, trafik sigortası kaza nedeniyle tazminat ödedi. annem aldığı tazminatı bana verip kendime ev almamı istedi.
şimdi bir evim var,
ama zengin olduk mu diye sorabileceğim babam yok.
benim zenginlikten anladığım, vallahi de billahi ' de beraber gülebileceğin bir ailem olmasıydı. küçük dünyanızda mutlu olmaktı, bağlılıktı ve sevmekti en fazla.