• Makale
Pandemi Öncesi Bir Yazı (Küresel gıda sisteminin dönüştürülmesi için 5 strateji -2019)

Küresel gıda sisteminin dönüştürülmesi için 5 strateji

DİDEM ERYAR ÜNLÜYAKIN
23 Ocak 2019 Çarşamba

Dünya nüfusunun 2050 yılında 10 milyar kişiye ulaşması bekleniyor. Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre yaklaşık 3 milyar insan kötü besleniyor. İklim değişikliği gibi küresel sorunların giderek derinleştiği bir dönemde, bu sayının daha da artması kaçınılmaz. Dolayısıyla bir an önce mevcut yeme alışkanlıklarının değiştirilmesi, gıda üretiminin iyileştirilmesi ve gıda atıklarının azaltılması gerekiyor.

Gıda üretimi çevresel bozulmanın en büyük nedeni konumunda. Bu nedenle gıda üretiminin gezegenin ekolojik sınırları göz önünde bulundurularak planlanması ve uygulanması gerekiyor.

Ancak, üretimin, küresel nüfusun artan gıda ihtiyacını karşılamak üzere sürdürülebilir şekilde arttırılması da şart. Bu; CO2 emisyonlarının sıfırlanarak tarımsal üretimin karbonsuzlaştırılması anlamına geliyor. Aynı zamanda, biyoçeşitlilik kaybının sıfırlanması, tarım alanlarının doğal ekosistemlere yayılmasının durdurulması ve gübre ile etkin su kullanımında radikal iyileştirmeler yapılması önem taşıyor.


Dünyaca ünlü tibbi bilimler dergisi Lancet tarafından kurulan EAT Platformu, gıda ve beslenme alanında önemli çalışmalara imza atıyor. Platformun bir araya getirdiği 40 bilim insanı geçtiğimiz günlerde bir rapor yayınladı.

16 ülkeden sağlık, beslenme, çevresel sürdürülebilirlik, gıda sistemleri, ekonomi ve politika yönetişimi konularında 37 uzman tarafından hazırlanan rapor, gezegenin ihtiyaç duyduğu sürdürülebilir beslenme modeline geçiş için küresel işbirliği ve kararlılığın çok önemli olduğunu ortaya koyuyor. Rapor, küresel gıda sisteminin dönüştürülmesi için 5 strateji öneriyor. Bu beş strateji şöyle:

1- Tüketicinin sağlıklı diyetler tercih etmesini teşvik eden politikalara ihtiyaç var. Bu politikaların başında; lojistik ve depolamada yapılacak iyileştirmelerle sağlıklı gıdalara erişebilirliğin arttırılması, gıda güvenliğinin sağlanması ve sürdürülebilir kaynaklardan alışveriş yapılması geliyor. Reklamlara getirilecek kısıtlamalar ve eğitim kampanyalarının yanı sıra, gıdanın alım gücüyle orantılı olarak ulaşılabilir olması da çok büyük önem taşıyor.

2- Tarımda, büyük ölçekli üretimden vazgeçip, besin değeri yüksek ve çok çeşitli mahsul üretimine odaklanılması gerekiyor. Halihazırda, küresel gıda sistemindeki temel besin öğelerinin yüzde 50’sinden fazlası küçük ve orta ölçekli çiftlikler tarafından sağlanıyor. Küresel tarım politikalarının, üreticileri besin değeri yüksek, bitkisel ürünler üretmeye teşvik etmesi gerekiyor. Beslenme ve sürdürülebilirliğin iyileştirilmesine yönelik araştırmalara sağlanan fonların arttırması da önem taşıyor.

3- Tarımın sürdürülebilir biçimde yoğunlaştırılması kilit bir unsur niteliğinde. Doğru tarımsal uygulamaların yapılması, sürdürülebilir ve yüksek kaliteli mahsullerin üretilmesine yardımcı olmak için yerel koşulların göz önünde bulundurulması gerekiyor.

4- Etkin toprak ve denizler yönetişimi, doğal ekosistemlerin korunmasında ve gıda tedariğinin güvence altına alınmasında önemli rol oynayacak. Bozulmamış doğal karasal alanların korunması, tarım alanı açma faaliyetlerinin yasaklanması, bozulmuş arazilerin onarımı, zararlı balıkçılık teşviklerinin kesilmesi ve deniz alanlarının en az yüzde 10’unun balık avına kapatılması alınması gereken tedbirler arasında yer alıyor.

5- Gıda atıklarının en az yüzde 50 oranında azaltılması gerekiyor. Düşük ve orta gelirli ülkelerde gıda atıklarının büyük kısmı gıda üretimi sırasında ortaya çıkıyor. Bunun başlıca nedenleri arasında; kötü hasat planlaması, piyasalara erişim eksikliğinden dolayı tarımsal ürünlerin satılamaması ve gıdaların depolanması ve işlenmesi için gerekli olan altyapı eksikliği sıralanıyor. Bu süreçte teknoloji yatırımlarının iyileştirilmesi ve çiftçilerin eğitilmesi gerekiyor.



Yeni bir beslenme modeli

Raporun yazarlarına göre, bilimsel sağlıklı diyet hedefl erinin belirlenmemiş olması gıda sistemi dönüşümünün önündeki en önemli engellerden biri. Rapor, mevcut en iyi bulgular doğrultusunda, besin gereksinimlerini karşılayan, sağlığı destekleyen ve gezegenin ekolojik sınırlarını aşmayan bir beslenme modeli öneriyor. Bu model 2 temele dayanıyor:

• Bitkiler başlıca protein kaynağı olacak: Sürdürülebilir bir beslenme için ihtiyacımız olan günlük beslenme modelinde, kalorilerin yaklaşık yüzde 35’i tam tahıl, patates ve havuç gibi yumrukök ürünlerden elde ediliyor. Proteinin başlıca kaynağını bitkiler oluşturuyor. Ayrıca beslenme modeli günde 500 gram sebze ve meyve, ve yaklaşık 14 gram kırmızı et içeriyor.

• Kırmızı et ve şeker tüketimi yüzde 50 azalacak: Raporda, çok çeşitli bitkisel gıda içeren, hayvansal gıda, rafine tahıl, işlenmiş gıda ve ek şekerin düşük miktarlarda tüketildiği, doymuş yağ yerine doymamış yağın tercih edildiği beslenme biçimleri öne çıkarılıyor. Bu yeni beslenme modeline geçilmesi, kırmızı et ve şeker gibi gıdaların küresel tüketiminin yaklaşık olarak yüzde 50 oranında azaltılmasını; kabuklu yemiş, meyve, sebze ve bakliyat tüketiminin ise iki kat arttırılmasını gerektiriyor.



“Yeni bir küresel tarım devriminden farksız”

Raporun yazarlarından Prof. Johan Rockström’e göre, artan ve zenginleşen bir dünya nüfusuna sağlıklı diyetler temin edebilecek sürdürülebilir gıda sistemlerinin tasarlanması ve faaliyete geçirilmesi olağanüstü zor bir mesele. Hatta “yeni bir küresel tarım devriminden farksız.” Fakat, imkansız değil. Herkesin birlikte çalışması gerektiğini kaydeden Rockström, sürdürülebilir gıda üretimi tanımını şöyle yapıyor: “Sürdürülebilir gıda üretimi; daha az toprak kullanmamızı, mevcut biyoçeşitliliği korumamızı, su tüketimini azaltmamızı ve sorumlu su yönetimi yapmamızı, azot ve fosfor kirliliğini önemli ölçüde azaltmamızı, karbon dioksit emisyonlarını sıfırlamamızı, metan ve azot oksit emisyonlarını mevcut seviyelerin altında tutmamızı gerektiriyor.”

Yazara Ait Diğer Yazılar
Tüm Yazılar






Tarım/Gıda sektörlerinde ki dönüşüm için sanki Pandemi ortaya çıkarılmış gibi.
Yeşil devrim, Küresel Kuraklık, Gıda Güvenliği, Gıda Güvencesi, 2030 Hedefleri hepsi aynı amaç için sanki.

Aynı alanda 12 aylık dönemde arka arkaya en fazla kaç ürün yetiştirebiliriz?

Merhabalar sevgili forum sakinleri,

Bu konuya epey takılmış ve çaba gösterir durumdayım ve sizlerin tecrübelerinize başvurmak istedim. 12 aylık süre içerisinde(1 yıl) aynı alanda yazlık ve kışlık arka arkaya kaç ürün yetiştirebiliyorsunuz? Ülkemizdeki iklim koşullarından dolayı hububatta yılda daha doğrusu 12 aylık periyotta genelde bir ürün yetiştirilmekte. Sebzede ne durumdasınız? Örneğin, Marmara Bölgesinde ilkbaharla birlikte bir diğer ilkbahara kadar bir ürünü ekip tarladan kaldırıp ikinci ürünü ekip tekrar kaldırıp yazlık, kışlık ürün alacak şekilde arka arkaya iki ürün alabiliyor musunuz? Aynı yere üst üste ekim olmayacak. Yazlık ürün kaldırılıp, tarla sürülüp kışlık ürün ekilecek ve 12 ay sonunda tekrar yazlık ürüne dönülecek şekilde olacak.

İyi Çalışmalar. Bereketli günler.

Gübrede ki alçaklıgın farklı bir boyutu...

Vatana ihanet sadece mermi atmakla, gizli bilgileri satmakla olmuyor; ekonomisini bozmak, ülkeyi dar bogaza sürükleyip isgale ve isyana hazır hale getirmekte hainliktir...

TMO GÜNLÜK PİYASA ve BORSA FİYATLARI BÜLTENİ


Buğday
Arpa
Mısır
Mercimek
Ayçiçeği
Gübre
gibi ürünlerin Türkiye ve Dünya piyasalarındaki son durumunu takip edebileceğiniz güzel bir bülten.


PDF formatında. Telefonda açmak için pdf uygulaması indirmeniz işinizi kolaylaştırır.

BAĞFAŞ'IN SAHİBİNDEN GÜBRE KONUSUNDA ÖNEMLİ AÇIKLAMALAR

Biz gübre konusunda fiyatlardan yakınıyoruz.İlginç işler oluyor.Gübretaş'ın arazisinde altın bulunuyor.Çıkarılması için 2008'de rodövans karşılığı anlaşma yapılan şirketle, yükümlülüklerini yerine getirmediği için anlaşma bitiriliyor.Ne hikmetse birisi bunu farkediyor, sonrasında hisse değerleri uçuyor. Birisinin içine doğamaz mı, doğabilir,şirket açıklamalarını iyi izleyip anlamını iyi değerlendirir ve gereğini yapar mı,yapabilir.
Şimdi de deniz sümüğü nedeniyle Bağfaş'ın faaliyeti durduruldu.
Bütün belirtiler tarım arazilerinin (içinde altın bulunmasa bile) nüfus artışı nedeniyle altın olacağını gösteriyor. Tarımın tedarikçilerindeki hareketlenmeler dikkat çekici.Topraklarımıza sahip çıkalım.

ÇKS işlemlerini en yakın ilçe tarımda yaptırma

Annem emeklilik beklediği için çiftçi kaydını sildirdik. Onun yerine ben ziraat odasına kayıt oldum.

Normalde şehir merkezinde yaşıyorum. Çks işlemlerini (*git gel 2 saat uzaklıktaki) ilçe tarım müdürlüğüne yaptırmak durumundayım, zira araziler ilçe sınırları içinde.

İkamet ettiğim adresteki il/ilçe tarımda bu işlemleri yaptırabilir miyim?

  • Makale
ZİRAAT BANKASI Tarım’dan almış diğer sektörlere vermiş

BANKA HABERLERİ

ZİRAAT BANKASI Tarım’dan almış diğer sektörlere vermiş​

erol15.jpg


Kuruluş felsefesi Tarımı desteklemek olan ZİRAAT BANKASI’nın son yıllarda bu çizgiden saptığı ortaya çıktı. Bankanın sık sık reklamlarında dile getirdiği ‘çiftçinin yanındayız’ imajının rakamlara yansıtamadığ, gerçekler ile örtüşmediği anlaşıldı.

ZİRAAT BANKASI’nın İhtisas Kredi dağılımına bakıldığında yıllar itibarıyla Tarım Sektörüne ayrılan payın azaldığı, özelikle son 10 yılda yarı yarıya düştüğü görüldü.
image-17.png


Son on yılda Tarın Sektörünün kredi payı yarı yarıya eridi
Ziraat Bankası’nın Faaliyet Raporlarına bakıldığında 2011 yılında İhtisas Nakdi Kredilerinin %30,23’lük kısmı Tarım Sektörün kredilerinde oluşurken 2020 yıl sonunda bu oranın %14,40’a kadar düştüğü görüldü. 2021 ilk çeyrek raporunda da bu oranın %15,07’e kadar yükselmesine rağmen son on yılda Tarımın İhtisas Kredilerindeki payın yarı yarıya eridiği gerçeğini değiştiremedi. Üstelik bu kredilere Fon Kaynaklı tarımsal nitelikli krediler ile Tarımsal nitelikli destek kredileri dahil.


Tarımdan alıp diğer sektörlere kaynak aktarılmış
İhtisas Nakdi Kredilerin içinde Tarım Kredilerin payının son on yılda %15’lere kadar yarı yarıya düşmesi bankanın öncelikli sektör olarak Tarın Sektörünün olmadığının da kanıtı oldu. Diğer bir ifade ile banka Tarım sektöründen kıstığı kaynakları diğer sektörlere vermeyi tercih etmiş anlamına gelmekte. Bankanın tekrar kuruluş felsefesine uygun şekilde Tarım ağırlıklı kredi yapısına dönmeye karar verse bile; bu dönüşümün yıllar alacak. Tarım dışında kredilerde tercih edilen diğer sektörlerdeki kredi takip oranları da Tarım sektörünün oldukça üzerinde seyrediyor.

Türkiye Bankalar Birliği – TBB 2021 Nisan verilerine göre Bankacılık sektöründe kredi takip oranları içinde örneğin İnşaat sektörü oranı %20,2 iken Tarın sektörünün oranı %2,9’da kaldı. Bu durum bankaların Tarım sektörüne vereceği kredileri diğer settörler kaptırdığı ve tahsilatta zorlandıkları anlamına geliyor.

Erol TAŞDELEN – Bağımsız Ekonomist www.bankavitrini.com yazarı

SÜTÇÜ İNEK BAKMAK, KAZANÇLI MI?

GEÇERLİ (SON) YEM FİYATLARINDAN SATIN ALARAK,
YAPILAN İNEKÇİLİK KAZANÇLI MI?

ATK: 2500-2800 LİRA/TON
SOYA: 3500 LİRA/TON
MISIR: 2500-2800 LİRA/TON
SAMAN: 700-1000 LİRA/TON
M.SİLAJI:550-600 LİRA/TON
(DCP: 4000 TL/TON, TUZ:500 TL/TON, VİT-A PREMİKS: 5000 TL/TON?,MERMER: 300 TL/TON)
(SODA, SODYUM BİKARBONAT?, MAGNEZYUM OKSİT?)

SÜT SATIŞ: 2650 TL/TON
SÜT SATIŞ: 3000 TL/TON

YUKARIDAKİ YEM FİYATLARI İLE,10 BAŞ İNEKLE:
SÜT SATIŞ-YEM HARCAMASI:
2650--->110 000 TL/YIL
3000--->145 000 TL/YIL

BUZAĞI SATIŞI HESABA KATILMADI.

BU HESAP TUTAR MI?

Başak 2085 verip 2090 almak mantıklı mı ?

Arkadaşlar selamun aleyküm 3 yıldır 2011 model Başak 2085 4*4 kabinsiz kullanıyoruz. Motorumuz 1.350 saatte daha.
Motoru değiştirmek istiyorum ilk olarak 2075 başak düşünüyordum. ancak Aletlerimizin birkaç tanesini 4*4 ve 85 beygir motora göre sıfır aldık. Çekmez diye 2075 lere bakamıyorum.

Ben 2015 model Başak 2090 4*4 kabinli 3.000 saatte klimalı 24 ileri 24 geri şanzımanı olan 2090 motor buldum.
2085 tork değerinin tam bilmiyorum ama 293 diye öğrendim
2090 tork değerini 393 olarak ögrendim.
Kendi motorumu istediğim fiyata satabilirsem üzerine 20.000 tl ilave ederek almayı planlıyorum.

2085 motoru satıp 2090 motoru almak sizce mantıklı mı ? veya 2090 hakkında düşünceleriniz nedir?

2085 resmi bize ait 2090 temsili resim.

0F43AC34-2FB2-4C5A-8EB7-89B116E026E5.jpeg

Resimler ve ekler

  • 8229B186-0AB5-416F-8CDB-E18DABE7449F.png
    8229B186-0AB5-416F-8CDB-E18DABE7449F.png
    806.6 KB · Görüntüleme: 55

Buğday arpa fiyatlarının geri alınmaya çalışılması, çiftçinin alın terine ihanettir!

Çanakkale Ziraat Odası Başkanı İsmail Kaya, buğday ve arpa fiyatlarının geri çekilmeye çalışılması ile ilgili basın açıklamasında bulundu. Başkan Kaya, yapmış olduğu açıklamada;

"Bölgemizde arpa hasadının başlamasıyla birlikte hemen ardından da gireceğimiz buğday hasat sezonu öncesi oluşan, üreticinin bin bir emek ile ürettiği ürünlerin fiyatlarını bazı iş bilmez sorumluluk sahibi kişiler tarafından geriye çekilmek istenmesini hayretler içerisinde takip etmekteyiz.

Üreticimizin ürünlerini yetiştirirken kullandığı girdilerin maliyetlerindeki fiyat artışları ortadayken bu arkadaşların fiyatların geri gelmesi için sağı solu arayarak fiyatları geri çekmeye çalışmaları üreticilerin emeğine saygısızlık alın terine ihanet etmektir.

Konunun muhataplarının bu yönde talep ve çalışma yapan şahıslara kurum ve kuruluşlara itibar etmemeleri, üreticinin yanında üreticiyle beraber yol yürümeleri, arpanın ve buğdayın önümüzdeki yıllarda da üretiminin devam edebilmesi için çok kıymetlidir. İçinde yaşadığımız bu zorlu süreçte her şeye rağmen üretmeye devam eden üreticilerimiz aleyhine çalışma yapan spekülatif şahıs ve kuruluşları da aklıselim düşünmeye, üreticinin yanında olmaya davet ediyor saygılarımızı sunuyoruz" dedi.

Tarımdan Haber

Forumdaki sayfalara daha kolay ve hızlı erişim Hk.

Merhaba, Siteyi düzenli bir şekilde takip ediyorum ve çok da istifade ediyorum. Bundan dolayı bütün katılımcı arkadaşlara çok teşekkür ederim. Yapmaları mumkunse site yönetimine bir tavsiyem olacaktı:

1. En son yazılan yazıyı görebilmemiz için alta inip son butonuna basmamiz gerekiyor. Bu butonları üste de koyabilir misiniz? ( Birçok forum sitesinde var.)
2. Veya daha pratiği son yazılan yazıyı en üstte yani birinci yazı olarak görebilir miyiz?

İlginiz için şimdiden teşekkürler, İyi forumlar.

AYÇİÇEKLERİME YAPTIĞIM GÜBRELİ ÇAPA VE BİTKİ BESLEMESİ

17 Nisan'da ektiğim ayçiçekleri, kuraklık ve buğday yeri olmanın etkisiyle yavaş ilerledi ancak son 20-25 gündür mükemmel yağışlarla toparlandı.
Bu hafta sonu önce bitki beslemesi yaptım.Kullandığım besleyiciler resimde görülüyor.Ek olarak resimde olmayan sıvı azot Nitromax'ta kullandım.Ertesi gün dekara 25 kg üre ile karıklı çapa yaptım.Görülen karıklar bugün yağan bol yağmurla suyla doldu.Kuraklıktan çok çektik ama şu anda şükür iyi gidiyoruz.Benim ilk ayçiçeği ekimim.

Resimler ve ekler

  • IMG_20210611_172129.jpg
    IMG_20210611_172129.jpg
    518.6 KB · Görüntüleme: 239
  • IMG_20210402_141130.jpg
    IMG_20210402_141130.jpg
    348.7 KB · Görüntüleme: 243
  • IMG_20210612_133604.jpg
    IMG_20210612_133604.jpg
    483 KB · Görüntüleme: 238
  • IMG_20210612_133624.jpg
    IMG_20210612_133624.jpg
    388 KB · Görüntüleme: 207
  • IMG_20210612_143801.jpg
    IMG_20210612_143801.jpg
    384 KB · Görüntüleme: 216

  • Makale
Gübre yasakları tarımda verimi düşürecek

1) Gübre yasakları tarımda verimi düşürecek​



Ali Ekber YILDIRIM

Ali Ekber YILDIRIM
TARIM DÜNYASINDAN
30 Kasım 2016 Çarşamba

Tarımda bitkisel üretimin temel girdilerinden birisi gübre. Organik, kompost, solucan gübresi üretimi için son yıllarda yoğun çalışmalar yapılıyor. Ancak, dünyada ve Türkiye›- de tarımda tüketilen gübrelerin neredeyse yüzde 99’u kimyevi gübrelerden oluşuyor. Hammadde bakımından yüzde 90’ı aşan oranlarda dışa bağımlı olan Türkiye, kimyevi gübrelere yönelik yasaklar nedeniyle büyük bir krizle karşı karşıya.
Dövizdeki artışa bağlı olarak gübre fiyatları artarken bir yandan da hükümetin uygulamaları ile deyim yerindeyse sektör bir çıkmaza sürükleniyor. Bomba yapımında kullanıldığı için yasaklanan nitratlı gübrelerle ilgili sorun atlatılmadan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Başbakan Binali Yıldırım ve Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelik’in kimyasal gübrelerin yasaklanacağı yönündeki açıklamaları sektörün elini kolunu bağladı. Yasaklarla sektörün karşı karşıya kaldığı darboğazı daha iyi anlamak için gübre sektöründeki genel görünüme bakalım.
Türkiye’de yılda ortalama 5. 5 milyon ton gübre tüketiliyor. 2015 yılı verileri ile gübre üretimi 3 milyon 674 bin ton. İthalat 2 milyon 736 bin ton, ihracat ise 250 bin ton. Üretim, ithalattan daha fazla, fakat gübre üretimde kullanılan hammaddenin yüzde 90’nı ithal. Dolayısıyla dövizdeki her artış doğrudan üretim maliyetlerini artırıyor. Bu da gübrenin fiyatına yansıtılıyor ve çiftçi daha pahalıya gübre almak zorunda kalıyor.
Dünyada hektar başına ortalama 116 kilo gübre kullanılırken bu oran Türkiye’de 90 kilo seviyelerinde. Avrupa Birliği ve diğer gelişmiş ülkelerde ise bu oran 200 kilogramın üzerinde.
Gübre sektörüne yönelik olarak hükümetin aldığı kararlar bu yıla damgasını vurdu.
Hükümet, Şubat ayında gübrede ve hammaddelerinde yüzde 18 olan Katma Değer Vergisi’ni (KDV) önce yüzde 1›e indirdi, sonra da tamamen sıfırladı. Bu sektör açısından olumlu bir adım oldu.

Nitratlı gübreler yasak
Bakanlar Kurulu’nun 26 Haziran 2016 tarihinde aldığı karar ile bomba yapımında kullanıldığı gerekçesiyle nitratlı gübrelerin dağıtımı ve kullanılması yasaklandı. Yaklaşık 400 bin ton nitratlı gübre piyasadan toplatıldı.
Türkiye gübre pazarında nitratlı gübrelerin oranı yüzde 30-35 civarında. Yaygın olarak kullanılan 3 çeşit nitratlı gübre var. Yüzde 33 azot içeren amonyum nitrat, yüzde 26 azot içerikli kalsiyum nitrat ve yüzde 21 içerikli potasyum nitrat.
Nitratlı gübrelerin yasaklanması ile üretimlerini durduran gübre üreticileri, bu gübrelerin teste tabi tutulmasını istedi. Bu testler Temmuz ayı içerisinde Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırmalar Kurumu’nda (TÜ- BİTAK) yapılacaktı. Fakat 15 Temmuz’da darbe girişimi olunca testler yapılamadı. TÜBİTAK’ta birçok uzman görevden uzaklaştırıldı. İstenen testler ancak 3 Kasım›da yapılabildi.
Gübre üreticisi firmalarının temsilcilerinin de yer aldığı testlerde, yüzde 33 azot içerikli amonyum nitrat gübresi teste tabi tutulmadı. Çünkü patladığını üreticiler de kabul ediyor.
Yüzde 26 azot içerikli nitratlı gübreler C4 kullanılarak test edildi ve patladı. Yüzde 21 içerikli potasyum nitratlı gübrelerden ise sadece Toros Gübre’nin ürettiği gübre patlamadı.
Sektörün beklentisi yüzde 21 azot içerikli gübrelere kullanım izni verileceği ve hükümet ikna edilirse yüzde 26 içerikli kalsiyum nitrat gübresine de izin verilebileceği yönünde. İzin verilmezse ne olacak? Üretici gübre kullanamayacak ve bu yıl özellikle buğday, mısır gibi hububat ürünlerinde ciddi verim düşüşü olacak.
Bir grup gazeteci arkadaşımızla Pazartesi günü Türkiye’nin en büyük gübre üreticilerinden biri olan Yıldızlar Holding’e ait İstanbul Gübre Sanayi A. Ş.’nin (İGSAŞ) Kocaeli’ndeki tesislerini gezdik. Yıldızlar Holding Yönetim Kurulu Üyesi Hakkı Yıldız, Yatırım ve İş Geliştirme Müdürü İlkay Ünal, İGSAŞ Genel Müdürü Turan Tok, Pazarlama ve Satış Direktörü Ercan Karasu, Dış Ticaret Müdürü Ayşın Bartum Donat’tan yapılan yatırımlar ve sektörün karşı karşıya kaldığı darboğazla ilgili ayrıntılı bilgiler aldık. Bu bilgileri de yeri geldikçe paylaşacağız.
Kimyevi gübreler yasaklanacak mı?
Gübre sektöründe tek sorun nitratlı gübrelerin yasaklanması değil. Bundan daha da önemli olanı ve sektörü gelecek açısından endişeye düşüren asıl açıklama Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Başbakan Binali Yıldırım ile Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelik’ten geldi. Bu açıklamalar kimyevi gübre kullanımının tümüyle yasaklanacağı endişesi yarattı. Milli Tarım Politikası’nı çiftçilere açıklarken Cumhurbaşkanı Erdoğan özetle şunları söyledi “ Özellikle topraklarımız noktasında, şu azotlu gübreyle topraklarımızı mahvettik ve topraklarımız suyla buluştuğu zaman ne yazık ki çamur olup, akıp gidiyor. Doğallıktan uzak, tüm hastalıkların temelinde de ne yatıyor? O gübreleme yatıyor. “
Bu reformla birlikte Türkiye’nin doğal gübreye dönmek durumunda olduğunu dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Doğal gübreye dönerken de yapmamız gereken işlerin başında bana göre hani bu ‘çöp atıkları’ diyoruz ya bunları biz kompost gübreye çevirmek suretiyle gübrelemede rahatlıkla kullanabiliriz ve bunları kullanmak suretiyle de bu kimyevi azotun tehdidinden bütün bu tarımsal gıdalarımızı kurtarabiliriz, bunun üzerinde çalışmamızda büyük fayda var diye düşünüyorum. Şu anda sadece 30 büyükşehir belediyesi bu konularla ilgili adımını atsa, kompost gübre üretimini şu anda hızlandırsa buradan çok büyük nimet elde ederiz ve bunları biz kendimiz üretiriz. “ diye konuştu.
Başbakan Binali Yıldırım ile Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelik, kimyevi gübrelerle toprakların çoraklaştığını ve adeta bombardıman edildiğini söylemesi sektörü daha da endişelendirdi. Gübre üreticileri yaşanan sıkıntıları anlatmak ve gerçekleri dile getirmek için bir aydan beri Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan randevu almaya çalışıyor. Ancak, henüz olumlu bir yanıt alamadıkları için endişeli bir bekleyiş içindeler.
Özetle, gübre sektöründe yaşanan sıkıntılar, yasaklamalar, sektörü darboğaza sürüklüyor. Yaşanan kriz, çiftçilere henüz tam olarak yansımadı. Ekim ve Kasım ayının kurak geçmesi nedeniyle buğday ekimi gecikti. Buğday üreticisi Ocak’tan itibaren nitratlı gübrelere ihtiyaç duyduğunda asıl kriz o zaman patlayacak. Bu nedenle bir an önce gerekli önlemlerin alınması gerekiyor.





tt_1_1.png


5 yıl önce yazılmış bir yazı.
Günümüzde ki gübre sorununun sebebi burada saklı olabilir. Diğeri de 2 yıl önceki bir yazı. Problemlerin çözümü de belliymiş aslında.






2) Gübre sektörü yerli kaynaklara yönelmeli​




Hammaddede yüzde 90 dışa olan gübre sektörü 2018'in ortalarından itibaren ekonomide yaşanan dalgalanmalar nedeniyle iç pazarda yüzde 14.5 daraldığı için ihracata odaklandı. Uzmanlar, dışa bağımlılığın azaltılmasında yerli kaynakların kullanılması gerektiğine işaret ediyor.​

GÜNCELLEME28 Haziran 2019 13:47

https://i.dunya.com/storage/old/files/2019/6/28/448704/448704.jpg
Takip Et
Nüfusun hızla artmasına paralel olarak gıda maddeleri ihtiyacındaki artış, sürdürülebilir tarımın temel girdilerinden biri olan gübreyi ülkelerin en değerli tarımsal üretim ögelerinden biri haline getiriyor. Kişi başına düşen ekilebilir alanların her geçen gün azaldığı Türkiye’de, alan başına daha fazla bitkisel üretim gerektiğinden dolayı gübreye olan ihtiyaç da büyümeye devam edecek. Türkiye’deki gübre tüketim miktarlarına bakıldığında, son beş yılda 5.5 milyon ton ile 6.7 milyon ton arasında değişen rakamlar dikkat çekiyor. 2015 yılında 5.5 milyon ton olan tüketim, 2016’da gübrede KDV’nin sıfırlanması üzerine 6.7 milyon tona ulaştı.
Tüketim 2017 yılında 6.3 milyon ton olarak gerçekleşirken, 2018 yılında bu rakam 5.5 milyon tona düştü. Bir önceki yıla göre 2018 yılında meydana gelen yüzde 14.5 civarındaki azalmanın, 2018’in yaz aylarında başlayan ekonomik çalkantılar ve kurdaki artıştan kaynaklandığını belirten uzmanlar, ithalata olan bağımlılık nedeniyle döviz kurundaki kayda değer artışın ve tarımın vadeli bir sektör olması nedeniyle finansman maliyetlerindeki artışın gübre fiyatlarını oldukça yükselttiğini vurguluyor.
Türkiye gübre sektörünün her yıl üretimini artırdığına dikkat çeken sektör temsilcileri, ancak kimyasal hammaddenin yüzde 90’a yakın kısmının ithal edilmesinin fiyatları yükselttiğini ve bu durumun iç tüketimde azalmaya neden olduğunu belirtiyor. Avrupa ülkeleriyle kıyaslandığında, Türkiye’deki tüketimin oldukça düşük kaldığını aktaran uzmanlar, saf gübre kullanımının Hollanda’da hektar başına 530 kilogram, Almanya’da 240 kilogram, Yunanistan’da 190 kilogram iken, Türkiye’de bu rakamın 100 kilogram seviyesinde kaldığının altını çiziyor.
Kimyasal gübre üretiminde kullanılan kimyasalların tamamına yakını ithal edilirken, organik gübre üretimi ise Türkiye’deki yerli kaynaklar kullanılarak yapılıyor. Üretilen gübrenin dağıtım kanallarını; zirai ilaç bayileri, gübre bayileri, tarım kredi kooperatifleri ve birliklerin de dahil olduğu Türkiye genelindeki 12 bin 500 civarında satış noktası oluştururken, Türkiye’de toplam yedi üretici firmanın faaliyet gösterdiği kimyevi gübre sektörünün üretimi ise yıllık ortalama 5.7 milyon tonu buluyor.

İhracat yapılan ülke sayısı 60’ı aştı

Gübre Üreticileri, İthalatçıları ve İhracatçıları Derneği’nin verilerine göre, 20 yıl önce net ithalatçı olan Türkiye gübre sektörü, bugün itibarıyla 300 civarında üretici firma aracılığıyla 60’ı aşkın ülkeye ihracat yapıyor.

Yeniliklere ve teknolojiye yatırım yapan yerli firmalar; klasik gübre, özel gübre, organik gübre ve organomineral gübre gibi ana başlıklar altındaki ürün gamını her geçen gün büyütüyor.
Yurt genelinde bakanlıktan lisans almış bin 92 irili ufaklı firma bulunduğunu ifade eden sektör temsilcileri, pazarın büyük bir kısmının ise altı veya yedi firmanın kontrolünde olduğuna dikkat çekiyor.

GTS’nin kolay uygulanabilir bir sistem olması talep ediliyor

Mevzuatta yaşanan aksamalar nedeniyle gübre üretim kapasitesinde yüzde 25 dolayında düşüşler olduğunu kaydeden sektör temsilcileri, bunu nedeninin; gübre takip sisteminin (GTS) kolay uygulanabilir bir sistem olmaması, maliyetinin yüksek olması ve konuyla ilgili tek bir yüklenici firmanın hizmet veriyor olmasından kaynaklandığını vurguluyor.
Sektör temsilcileri, GTS’nin el yapımı patlayıcı (EYP) kapsamında sınırlı kalmasını, aksaklıklarının giderilmesini, maliyetinin düşürülmesini ve kolay uygulanabilir bir sistem olmasını talep ediyor.

Türkiye; azot, fosfor ve potasyum miktarının yarısını kullanıyor

Bu arada yerli kaynak ve atıkları kullanarak üretim yapan firmaların, uluslararası firmalarla rekabet eder konuma geldiğine dikkat çeken uzmanlar, son yıllarda organomineral, inhibitörlü gübreler ve teknoloji kullanımı konularında önemli gelişmeler yaşandığını vurguluyor.
Global pazarda bugün itibarıyla öne çıkan temel iki unsurun teslimat zamanı ve fiyat olduğunu dile getiren sektör temsilcileri, Türkiye gübre üreticilerinin ihracatta rekabetçi olabilmesi için devlet desteklerinin artması ve bürokratik sürecin kolaylaştırılması gerektiğinin altını çiziyor.
Türkiye’de kullanılan gübrenin yaklaşık yüzde 30’unun, gübre hammaddelerinin ise yüzde 90’ının ithal edildiğini aktaran uzmanlar, taban ve nitratlı gübrelerin katkı maddesi olarak kullanılan kireç taşı, kil ve dolamit dışında gübre üretiminde kullanılan girdilerin tamamen ithal edildiğini vurguluyor.
Azotlu gübrelerin hammaddesinin doğalgaz olduğuna dikkat çekilirken, Türkiye’de çıkarılan doğalgaz miktarının yurttaki tüketimin yalnızca yüzde 1’i düzeyinde olduğuna vurgu yapılıyor.

Organik gübre kullanımının teşvik edilmesi gerekiyor

Taban gübrelerinin hammaddesi olan fosfat kayasının ise ağırlıklı olarak Kuzey Afrika ülkelerinden ithal edildiğini ileten uzmanlar, Mardin Mazıdağı’nda fosfat yatakları bulunduğunu, ancak rezervin yeterli miktarda olmadığını söylüyor.
Toprak ve bitkilerin ihtiyacı olan azot, fosfor ve potasyum miktarlarının Türkiye’de sadece yarısının kullanıldığının altını çizen uzmanlar, kaliteli bitkisel üretim için organik gübre, hümik asit, toz kükürt, çinko, bor gibi toprak düzenleyicilerinin uygun miktar ve zamanda kullanılarak üretimin artırılabileceğini aktarıyor.
Gübrede dışa bağımlılığın azaltılmasında atılabilecek en önemli adımlardan birinin yerli kaynaklarla üretilen organik gübreler olduğunu vurgulayan uzmanlar, son yıllarda üretici sayısının arttığını, irili ufaklı pek çok organik gübre üreticisinin iç pazara ürün sunduğunu anlatıyor.
Başta solucan gübresi olmak üzere organik gübrenin tamamen yerli kaynaklarla üretildiğini ve toprağın verimliliğini yüzde 40 civarında artırdığını kaydeden uzmanlar, bu konuda çiftçilerin yeterince bilinçli olmaması nedeniyle organik gübre tüketiminin olması gereken seviyeye ulaşmadığına dikkat çekiyor. Devletin organik gübre kullanımını teşvik etmesini ve gübre üreticilerine yönelik destekler vermesi gerektiğini dile getiren uzmanlar, sürdürülebilir tarımın temel unsurlarından olan organik gübrenin, geleceğin yegane gübresi olacağını vurguluyor.
Etiketler
Kimya Gübre



2021 Yılında Hangi Traktör Kaç Adet Satıldı?

TARMAKBİR'in üretim, satış ve ihracatla ilgili traktör istatistiklerini inceledik. Oldukça ilginç sonuçlar göreceksiniz. Örneğin Case-IH'in sürpriz yükselişi, Kubota'nın beklenmedik düşüşü, son beş senenin en çok traktör satılan yılının 2017 yılı olması gibi. 2021 yılında traktör pazarının lideri kim? Hangisi daha fazla sattı? Hangi yıl traktör üretim rekoru kırıldı?

Medyayı görebilmek için giriş yapınız

Bağfaş Gübre İhlal Nedeniyle Kapatıldı

Çevre ve Şehircilik Bakanlığınca, Marmara Denizi Eylem Planı kapsamında, Balıkesir'de yapılan denetimlerde, yükümlülüklerini yerine getirmediği tespit edilen bir sanayi tesisinin faaliyetleri durduruldu.

Bakanlıktan yapılan açıklamaya göre, Marmara Denizi Eylem Planı kapsamında denizde, kıyılarda ve tesislerde yürütülen denetim çalışmaları devam ediyor.

Bakanlığın açıklamasında şirket ismi yer almadı.

Balıkesir'in Bandırma ilçesinde, gübre üretimi konusunda faaliyet gösteren bir sanayi tesisinde, Bakanlık ekiplerince, kapsamlı inceleme ve denetim yapıldı.

Denetimler sonucunda, Çevre Kanunu'nda belirtilen yükümlülükleri yerine getirmediği tespit edilen tesisin gerekli çevresel tedbirleri alıncaya kadar faaliyetlerinin durdurulmasına karar verildi.

Filtrele


Hakkımızda

TrakKulüp, içinde 100.000'den fazla konuyu, 1.300.000'den fazla mesajı barındıran Türkiye'nin ilk ve en büyük traktör, tarım ekipmanları ve çiftçilik paylaşım sitesidir. 86.000 üyemiz gibi sizi de aramızda görmek isteriz.
Üst Alt