• Makale
Kuraklık

Kuraklık
3 Temmuz 2021

İki ayaklı çekirge sürüsü tarafından istila edilen memleketimizin çok ciddi bir başka sorunu var, olağanüstü kuraklık… Bu nedenle, kravatlı çekirge sürüsünün talanına bir günlüğüne ara verip, kuraklık yüzünden başımıza gelecek olanları yazmak istedim.



Türkiye'de tarım konusunda en yetkin gazeteci olan ve çözüm odaklı mücadele veren değerli arkadaşım Ali Ekber Yıldırım'a sordum, tane tane anlattı.



■ En çok nereleri vurdu?
Yağış miktarındaki azalma 40'tan fazla şehrimizde kuraklığa sebep oldu, ama özellikle İç Anadolu ve Güneydoğu Anadolu'da çok ciddi sorun var.

■ Hangi ürünlerde hasar var?
Güneydoğu Anadolu'da buğday, arpa, kırmızı mercimek veriminde yüzde 20 ile yüzde 80 oranında zarar var. Türkiye'nin tahıl ambarı Konya Ovası'nda kıraç alanlarda buğday verimi dekara 40 kiloya kadar düştü. Normal şartlarda en az 200 kilo alınıyor. Hiç biçilemeyen, biçerdöver yerine hayvanların salındığı tarlalar var.

■ Tüketici açısından anlamı ne?
Güneydoğu Anadolu'nun buğday üretimindeki payı yüzde 14, İç Anadolu'nun üretimdeki payı yüzde 38… Yani, buğday üretiminin yarısının gerçekleştiği iki bölge kurudu. Buğday, arpa, mercimek ve nohuttaki verim düşüklüğü daha fazla ithalat yapılmasını zorunlu kılıyor. İthalatın ucuz olmadığını, pandemi kısıtlamaları nedeniyle tedarikin daha da zor olduğunu dikkate alırsak, fiyatların yükseleceği kesin.

■ Meteoroloji ne diyor?
Türkiye aslında geçen yıldan beri kuraklık yaşıyor, yağış miktarlarında ciddi düşüşler var. Meteoroloji Genel Müdürlüğü'nün yağış ve sıcaklık analizine göre, Mayıs ayı son 50 yılın en sıcak ayı oldu. Yağışlar yüzde 66 azaldı. İç Anadolu ve Güneydoğu'dan sonra en çok etkilenen bölge, Ege… Aşırı sıcakların artacağı öngörülüyor.

■ Sebze meyve?
Şimdilik kuraklıktan en çok zarar gören ürünler, arpa, buğday, mercimek, nohut… İnsanların yiyeceğiyle beraber hayvanların yemi de zarar gördü. Aşırı sıcaklar böyle devam ederse, sadece sebze meyve değil, zarar görmeyen ürün kalmaz.

■ Çiftçi ne durumda?
Türkiye'nin ortalama buğday üretimi yıllık 20 milyon ton, ama bu yıl 15-16 milyon ton anca tahmin ediliyor. Bu da demektir ki, Türkiye daha fazla buğday ithalatı yapacak. Toprak Mahsülleri Ofisi iki gün önce, 30 Haziran'da 395.000 ton ekmeklik buğday ithalat ihalesi yaptı. Geçen hafta da 320.000 ton arpa ithalatı ihalesi yapıldı. Çiftçi hasat yaparken ithalat yapılmaz! Hatta eskiden, çiftçi hasat yaparken Toprak Mahsülleri Ofisi ürün bile satmazdı. Ama bu yıl, hasat devam ederken hem buğday hem arpa ithalatı yapılmaya başlandı.

■ Çiftçiyi katmerli kuruttular demek ki…
Burada en önemli konulardan birisi, Toprak Mahsülleri Ofisi kendi çiftçimize buğdayda ton başına 2.250 lira fiyat verdi, arpada 1.750 lira fiyat verdi. Ama, arpada ton başına 2.400 liraya ithalat yapılıyor. Yani, kendi çiftçimize verilen fiyatla ithalat fiyatı arasında 700 liraya yakın fark var.

■ E böyle rezalet olur mu yahu?
Ben 25 yıldır tarım yazıyorum, arpa fiyatı ilk kez buğday fiyatını geçti. Şu anda piyasada arpanın tonu 2 bin 700 lira, buğday 2 bin 400 lira… Bu nedenle, yem sanayicileri insanların yiyeceği ekmeklik buğdayı almaya başladılar. Çünkü buğday arpadan daha ucuz hale geldi. İnsanın yiyeceği ekmeğin buğdayı, hayvanlara yem oluyor!

■ Sayın bakanlığımız uyuyor mu?
Tarım bakanlığı her zamanki klasik davranışında bulundu, Ziraat Bankası ve Tarım Kredi'ye olan çiftçi borçları bir yıllığına ertelendi. Halbuki, çiftçimiz sadece bu iki kuruma borçlu değil ki… Çiftçinin gübre bayisine borcu var, ilaç bayisine borcu var, tefeciye bile borcu var. Nasıl ödenecek? Kuraklık ciddi zarar verdi, ürün yok, hangi ürünü satacak da borcunu ödeyecek?

■ Asrın liderimiz de bir şeyler dedi galiba?
Cumhurbaşkanı açıklama yaptı, kuraklıktan zarar gören çiftçilere dekar başına 100 liraya kadar hibe vereceğiz dedi. Bu şu demek… Hani bilirsin, mağazalar indirim yapar, yüzde 70'e varan indirim der, yüzde 70'i kocaman yazar, 'e varan bölümünü küçücük yazar. Kuraklık desteği de işte böyle! 100 liraya kadar deniyor, belki 40 lira, belki 50 lira verilecek, anormal zararı karşılamaktan çok uzak.

■ Peki acilen ne yapmalıyız, gölet sayısını mı arttırmalıyız mesela?
Milyarlarca lira yatırımla gerçekleştirilen sulama baraj ve göletlerinden tarlaya açık kanallarla su taşınıyor, bu taşıma sırasında suyun yarısı buharlaşma veya başka yollarla kaybediliyor. Baraj, gölet ve benzeri inşaat yatırımları yapmadan, sadece mevcut sulama sisteminde iyileştirmeler yapılarak, modern sulama teknikleriyle tarımsal sulama suyunda yüzde 50 tasarruf sağlanabilir.

■ Türkiye su zengini deniyor ama, palavra değil mi?
Türkiye su zengini değil, ama suyu zengin gibi kullanıyor! Tarım bakanlığı 2021 yılını su ve sulama yatırımlarında “hamle yılı” ilan etti. Hamle denilince akla sadece inşaat geliyor. Sadece baraj ve gölet inşa edilerek su sorunu çözülemez.

■ Musluğu kapatın filan diye millete akıl veriyorlar?
Su tasarrufu denilince hep evsel kullanım akla geliyor. Halbuki, evlerdeki su kullanımı toplam suyumuzun yüzde 15-16'sı civarında… Bunun tamamını bile tasarruf etseniz, su sorunu çözülmüyor. Her damla su önemli ama, asıl üzerinde durulması gereken, tarımsal sulamada kullanılan suyun en verimli şekilde değerlendirilmesi… Mesela, tarımsal sulamada sadece salma sulamadan basınçlı sulamaya geçtiğimizde bile yüzde 50 daha az su kullanılıyor. Sadece bu bile yapılsa, evsel suyun tamamından fazlası tasarruf edilmiş olur.

■ Ne yapacakmışız hamle yılında?
Tarım bakanı 2021 yılında 51 baraj ve 39 gölet yapılacağını söyledi, cumhurbaşkanı yardımcısı Fuat Oktay sulama yatırımlarını 8.9 milyar liraya çıkaracaklarını söyledi. Bunlar elbette önemli… Ama, suyu tarlaya en az kayıpla ulaştırmazsak, bilinçli kullanımı sağlamazsak, ülke kaynakları heba oluyor.

■ Bu işin profesyonelleri, bilim insanları ne diyor?
Sulamanın geçmişte tek yöntemi salma/vahşi sulamaydı. Bugün çok farklı teknikler var. Damla sulama, yağmurlama sulama, pivot sulama, tamburlu sulama, yeraltı sulamaları, filtrasyon ve gübreleme sistemleri, sulama otomasyonu sistemleri kullanılıyor. Bu sistemleri, bu teknolojileri üretenlerin oluşturduğu Basınçlı Sulama Sanayicileri Derneği var. Çarpıcı önerileri var.

■ Ne öneriyorlar mesela?
Türkiye'de tüketilen suyun yüzde 77'si tarımsal sulama amacıyla kullanılıyor, klasik sulamada modern sulamaya oranla üç kat daha fazla su harcanıyor. Üstelik, barajlardan açık kanallarla taşınan suyun da yüzde 50'si buharlaşmayla kaybediliyor. Modern sulama hem tasarruf sağlıyor, hem verimi arttırıyor. Kuraklıkla mücadele için mutlaka ve öncelikle, basınçlı sulama sistemlerini yaygınlaştırmak gerekiyor. Sadece sulama yöntemini değiştirerek, aynı miktarda suyla iki kat fazla alanı sulamak mümkün oluyor. Salma sulama yasaklanmalı, çiftçiye ürettiği bitkinin ihtiyacı kadar su tahsis edilmeli, çiftçi sulama konusunda eğitilmeli, çiftçinin modern sulamaya geçebilmesi için destek ve hibe verilmeli… Bunları öneriyorlar.

■ Hayvancılık nasıl etkileniyor?
Saman adeta Türkiye'nin bitcoin'i oldu! Kuraklık en çok hayvancılığı etkiliyor, samanın tonu 1200 lira, yoncanın tonu 1600 lira oldu. Yoncanın tonu geçen yıl 600 liraydı. Kuru otun fiyatı bile 350 liradan 600 liraya yükseldi. Geçen yıl tonu 280 lira olan mısır silajı 600 lirayı buldu.

■ Fiyatlar korkunç…
Türkiye'nin saman ihtiyacının büyük bölümünü Mardin ve Şanlıurfa karşılıyor, kuraklık nedeniyle saman bu bölgede karaborsaya düştü. Geçen yıl tonu 500 liraydı, 1000 liraya çıktı. Eskiden üretici buğdayını hasat ederken, danesini kendisi alır, sapını biçer parası olarak hasadı yapan biçerciye verirdi. Bu yıl biçerciler, çiftçinin buğdayını hasat ederken samanı alabilmek için üstüne dekar başına 300-400 lira para ödüyor. Fiyatı artacak diye parayı samana yatıranlar var.

■ İnsanını doyuramayan ülke, hayvanını da doyuramıyor yani!
Konya, Aksaray, Karapınar yöresinde yonca başta olmak üzere kaba yem fiyatları zirve noktasına ulaştı. Fiyat daha da artacak diye herkes saman alıyor. Daha hasat edilmeden saman kapışılıyor. Çiftçilik yapmayanlar bile yatırım olarak saman alıyor! Stokçuluk yapılıyor. Fırsatçılık yapılıyor. 1200 lira olmasını bekliyorlar. Et, süt, yumurta fiyatlarının bu tablodan etkilenmemesi imkansız.

■ Gene saman mı ithal edeceğiz?
Daha fena bir durum var… Saman ithalatı nedeniyle 2012'den beri tartışmalar sürüyor. Ama, hem dövizdeki yüksek artış, hem nakliye masraflarının feci yükselişi nedeniyle saman ithalatının yapılması bile artık zor! Bulgaristan'dan getirmek bile çok maliyetli oluyor.

■ Ne yapmalı Ali Ekber?
Yem ve diğer girdi fiyatları artarken, hayvansal ürünlerin fiyatı aynı oranda artmıyor. Bu nedenle et, süt, yumurta üreticileri büyük bir darboğazda… Türkiye'de hep sonuca müdahale ediliyor, asıl üretim aşamasında müdahale etmek gerekiyor. Gübreye, mazota, tohuma, ilaca derhal destek sağlanarak, müdahale edilmeli… Ürün ortaya çıktıktan sonra, fiyatlar yüzde 100 arttıktan sonra yapılan müdahaleler sonuç vermiyor. Yetiştiriciler 2007-2008 döneminde olduğu gibi süt ineklerini kesmek zorunda bırakılıyor. Bütün bu sıkıntıların faturasını sadece üretici değil, tüketici olarak hepimiz ağır bedelle ödeyeceğiz.



Vaziyetin kısa bir özeti işte bu.



Kuraklık denilince baraj fotoğrafı kullanılıyor, hava sıcaklığı filan denilince plaj fotoğrafı kullanılıyor.
Halbuki, market rafı fotoğrafı kullanmak gerekiyor, mutfak fotoğrafı kullanmak gerekiyor.
Çünkü, bütün dünyanın alarm verdiği, Türkiye'yi yönetenlerin hiç umursamadığı kuraklık nedeniyle, aslında soframız kuruyor.

YILMAZ ÖZDİL

SÖZLEŞMELİ ÜRETİM MODELİ NASIL OLMALI?

SÖZLEŞMELİ ÜRETİM MODELİ NASIL OLMALI?

7 Temmuz 2021



Medyayı görebilmek için giriş yapınız


Türkiye’de sözleşmeli üretim sınırlı da olsa uygulanıyor ancak bu model şimdiye kadar hep üretici- çiftçi aleyhine sonuçlar verdi. Bir nevi üretici fiyatlarının baskılanması, düşürülmesi için araç olarak kullanıldı.



Sözleşmelere uyulmadı. Bir kısım alıcılar ürünleri sözleşmede yazan fiyattan daha ucuza alabilmek – kapatabilmek- için elinden gelen gayreti gösterdi. Üretim için kullandıkları girdileri ya da bu girdileri satın almak için gerekli olan parayı bulmak için sözleşme yaptığı alıcıya mahkûm olan örgütsüz üretici, sonraki sezonu düşünerek tüm dayatmalara boyun eğmek zorunda kaldı.

Özellikle Türkiye gibi küçük ölçekte üretim yapan çiftçilerin yoğun olduğu ülkelerde üreticiler; tarım şirketlerinin sağladığı girdiler, verdiği avanslar olmadan rekabetçi olamazlar. Ayrıca sözleşmeli üretim ‘’ Nasıl olsa çiftçinin satış yapacağı yer garanti, sözleşmede yazan kârı da alacak.’’ mantığıyla desteklerin azaltılması için bir bahane olarak kullanılabilir.

Gıda piyasaları giderek tekelleşiyor. Küçük ve orta ölçekli çiftçilerin girdi ve ürün piyasalarına girmeleri zorlaşıyor. Bu durum üreticinin fiyat risklerini artırıyor. İşte sözleşmeli tarımın propagandası tam da burada başlıyor. Bir bölümü uluslararası tarım şirketlerinin piyasaya girmesi ile uygulanan sözleşmeli tarımın üreticilerin karşı karşıya olduğu sorunlara çözüm olacağı söyleniyor.

Hiçbir büyük alıcı, küçük miktarlarla uğraşmaz. Büyük miktarda üretim içinse yeni ve yüksek teknoloji gerekir. Bu yatırım maliyetini kim, nasıl karşılayacak?
Dahası işletme ölçekleri küçüldükçe firmaların ürünü garanti etmek için koydukları şartların çiftçiler aleyhine ağırlaştırılmasını kim engelleyecek?
Ülkenin belli bir bölümüne hâkim olan birkaç şirketin kendi aralarında anlaşmasını, bu nedenle azalacak rekabet sonucunda çiftçilerin farklı şirketler ile sözleşme imzalamasının imkânsız hâle gelmesini ve şirket tarafından verilen fiyatları kabul etmek zorunda kalmasını kim durdurabilecek?

Sizce şirketler için kâr mı önemlidir, yoksa gıda güvenliği mi? Satılabilecek ürün daha çok ürettirileceğine göre ürün çeşitliliği nasıl sağlanacak?

Sözleşme demek, hukuk demektir. Türkiye’de tarım hukuku var mıdır? Taraflar arasındaki olası uyuşmazlıkları zamanında çözebilecek, tarım konusunda uzman mahkeme yoktur. Klasik yargı düzeninde atanan bilirkişilerin raporları ve mahkemelerin hüküm verme süreci çok uzun sürmektedir. Toprak ve ürün canlıdır. Üretici sözleşmede yazan gübre veya ilacı yanlış kullandı diyelim. Bunun kararının hemen verilmesi gerekir. Bırakınız ayı, yılı, bir hafta sonra yazılacak bilirkişi raporunun hiçbir geçerliliği olmayabilir.

Ürün alım fiyatları konusunda firmanın sözleşmeye uymadığını farz edelim. Üretici yasal yollara başvuracak maddi gücü ve diğer imkânları nasıl bulacaktır?
Sözleşmeli üretim modeli, büyük ölçekli üretim ister. Bunun sonucu çiftlik sayısının azalması, küçük ve orta ölçekli çiftliklerin kaybolması demektir. Eğer yasa tasarısı tüm bu sorunlara çözüm üretecek mekanizmaları kuramazsa; bir endüstriyel üretim modeli olan sözleşmeli tarımın yerleşmesi özellikle küçük ölçekli ve örgütsüz üreticilerin olduğu ülkemizde sermayenin tarımda egemenliğini sağlamasının önemli bir aracı olacaktır.


FAO ve OECD önümüzdeki 10 yılda reel tarım emtiasında düşüş bekliyor. (2021-2030 tahmini)

FAO ve OECD önümüzdeki 10 yılda reel tarım emtiasında düşüş bekliyor. (2021-2030 tahmini)​



Birleşmiş Milletler Gıda Örgütü (FAO) ve OECD tarımda yüksek verimlilik ve Çin’in talebindeki azalmayla önümüzdeki 10 yıllık dönemde tarım emtiasında düşüş öngörüsünde bulundu​


Aşağıdaki bölümü raporun 63. sayfasından aldım. https://reliefweb.int/report/world/oecd-fao-agricultural-outlook-2021-2030




Tarihsel fiyat trendleri


Önümüzdeki on yılda, Görünüm'de kapsanan çoğu emtianın reel tarım fiyatlarının (yani enflasyona göre düzeltilmiş) düşeceği tahmin edilmektedir (Şekil 1.32).

Tarım ürünlerinin fiyatları 1960'lardan bu yana genel bir düşüş trendi izlemektedir. Bu, ana gıda ürünlerinin marjinal üretim maliyetlerini düşüren tarım ve ilgili endüstrilerdeki verimlilik iyileştirmelerinin bir sonucu olmuştur.

1960'lardaki yeşil devrim ve 1990'lardaki yeni teknolojilerin ortaya çıkışı, büyük üretici ülkelerde önemli verim artışlarıyla sonuçlandı. Önemli ölçüde azalan marjinal üretim maliyetleri, küresel nüfus ve gelir kaynaklı gıda talebi büyümesine rağmen fiyatları aşağı çekiyordu.

1970'lerdeki petrol krizi sırasındaki fiyat artışı veya 2007-14 dönemindeki bir dizi fiyat zirvesi gibi genel eğilimden sapmalar geçiciydi ve uzun vadeli düşüş eğilimini değiştirmedi.

Şekil 1.32. Reel olarak emtia fiyatlarının uzun vadeli gelişimi

Not: 2019 yılı fiyatları baz alınarak hazırlanmış. Yani 2019'da Buğday 100 puan iken 1960'ta 250 puan (2,5 katı) değerliymiş.


2021-2030 tarımsal emtia fiyatları fao oecd tahmini.png






Kişisel düşüncem Çinin geçen haftalarda "tek çocuk politikasına son vermesi", ve 3 çocuk için izin vermesi bu rapor hazırlanırken gündemde yoktu. Bu durumun 10 yılda Çinin nüfusunun 500 milyon artırması sonucu dünyada tarımsal emtialara ihtiyacı arttıracağı ve bir miktar yükselme olacağı yönünde. Birde ABD- Çin ticaret savaşları etkisi olacaktır tabi.

Potasyumlu Gübreleme | Potas Obur Bitkiler

Toprakta yeterli potasyum olsa bile bazı bitkiler “potasyum obur” oldukları için ek potasyum gübrelemesi desteğine pozitif yanıt vermektedir. Bu bitkilere meyve bahçelerinde muz, üzüm ve ceviz örnek verilebilirken; tarla bitkilerinde ise yağlı tohumlu bitkiler olarak bilinen ayçiçeği ve kanola örnek verilebilir.

1625492396438.png



Tarla bitkilerine; eğer topraktan gübreleme yapacaksak, 5-15kg/dekar arasındaki K2O’i klasik yöntemle ekimden önce veya havalı mibzer ile banda yarısını, diğer yarısını ise 2.çapada veririz. Sulama imkanının olduğu tarlalarda ise potasyumun 2.yarısı 3.damla sulama veya 2-3. Yağmurlama sulama ile verilebilmektedir. Bir diğer deyişle; Konya bölgesinde bitkinin ön döneminin son gübresi potasyum olarak en geç 5-15 Ağustos’ta verilmelidir. Bahsettiğimiz 5-15kg K2O/dekar doz; toprak şartlarına göre farklı ölçüde verilecektir. Örneğin toprak analizi sonuçlarını göz önüne alarak; kumlu, organik maddesi düşük, Ca veya Mg’u aşırı yüksek topraklarda üst düzey potasyum gübrelemesi yani 15kg K2O/dekar gübrelemesi yapılır.



Peki hangi potasyum kaynağı gübreyi kullanmalıyız? Eğer toprağımız Konya genelindeki gibi yüksek pH ve yüksek kirece sahipse toprak gübrelemelerinde Potasyum sülfat (%44 K2O) kullanması tavsiye edilir, orta düzeyde maliyetlidir. Potasyum klorür (%52 K2O) gübrelemesi en ucuz potasyum kaynağıdır ancak klora karşı hassas olan patates ve tütün bitkilerinde sırasıyla nişasta depo mekanizmasını ve yanma kalitesini olumsuz etkilediği için önerilmemektedir. Potasyum nitrat (%46 K2O) ise; organik maddesi %0,5’in üzerinde topraklarda sülfat eksikliği görülmeyeceği kabul edildiği için, gereksiz yere potasyumla beraber sülfat gübrelemesi yapılmaması ve yerine azot desteği sunmak için tercih edilebilir ancak potasyum gübreleri içinde en pahalı olandır. Bu gübrelerin tamamı suda %100 çözündüğünden, sulama ile de verilebilmektedir. Özet olarak ekilecek bitki çeşidi, maliyetler, toprak analizini göz önünde bulundurarak tercih yapılmalıdır.

1625492438782.png
1625492450736.png
1625492472862.png


Tarla bitkilerinde toprak şartlarının kötü olduğu durumlarda, daha hızlı etki alabilmek için yapraktan da potasyum; bitkinin gelişme dönemi başında, 300gr/dekar Potasyum sülfat, Potasyum Nitrat, Potasyum Klorür ’den (klora hassas bitkilerde kullanmayarak) herhangi birini; pülverizatöre yayıcı yapıştırıcı katıp homojen şekilde karıştırılmasını sağladıktan sonra, tercihen yelpaze memeler ile, çok ince zerrecikler haline getirmeyecek kadar basınçta, akşamüstü serin ve rüzgarsız koşullarda verilir. Uygulama 1-2 hafta ara ile tekrarlanabilir.

1625492522624.png


- KAYNAKLAR -
-Prof. Dr. Mehmet ZENGİN. BİTKİ BESLEME ve GÜBRELEME kitabı. Konya, 2021
-Prof. Dr. Mehmet ZENGİN’in Bitki Besleme ve Gübreleme dersi anlatımı.
-Doç.Dr. Aynur ÖZBAHÇE. TÜRKİYE TOPRAKLARININ BAZI VERİMLİLİK ve ORGANİK KARBON (TOK) İÇERİĞİNİN COĞRAFİ VERİTABANININ OLUŞTURULMASI. Ankara, 2018.

Ziraat Odaları kapatılabilir mi?

40 yaşındayım
doğma büyüme köylü
son 9 yıldır çiftçi
ziraat mühendisi
aynı zamanda 4 yıl ziraat odasında çalışmış
sıradan bir vatandaşım.

Tecrübeme dayanarak en yalın haliyle konuyu ÖZETLEMEYE çalışacağım.


Ziraat odasının birinci ve en önemli görevi çiftçiyi hükümete/devlete karşı temsil etmektir ( diğer tüm meslek odalarının görevide budur, esnaf odası v.s ).
Dolayısıyla benim temsilcim kapatılacaksa diğerleride kapatılsın, ki bu mümkün değildir!

Şöyle;
84.000.000 ( seksen dört milyon ) luk ülkede gübre fiyatları düşük diye 10 kişi Ankara'ya şikayete giderse kusura bakmayın kimse sizi kaale almaz, hemen buyur edip oooo ""hüseyin abi gelmiş"" diyip cumhurbaşkanının karşısına da oturtmaz, hiç bir temsil vasfınız yoktur çünkü. sende cumhurbaşkanı olsan 2 milyon çiftçiyi tek tek dinleyemezsin!

Buna benzer çok örnek yaşandı daha da yaşanır rastlarsınız: ÖRNEK: https://www.tarimdanhaber.com/tarim...magdur-ciftciler-bakan-yardimcisi-h15264.html

eeeeeee ???

derdinizi ziraat odası başkanına, oda yönetimine, köyünüzdeki oda meclis üyesine, delegenize anlatacaksınız....

"""yaaa ziraat odasının kendine hayrı yok"""",

doğrudur ozaman iş yapacak adamı seçeceksiniz, emminizin oğlunu, çocuğunuzu işe almayı taahhüt edeni, muhtarlığa masa, sandalye almayı söz vereni değil.

şikayet ettik ne olacak?

Bu işler şöyle gelişir: sıkıntı gerçek bir sıkıntıysa 3-5 farklı köyden 50 - 100 kişiden tepkiler gelir, bu konu dillendirilir, oda başkanının kulağına gider bir şekilde yada dediğim gibi bizzat gider anlatırsınız, o da sizi kaale almıyorsa mesele ya çok ciddi değildir yada genel bir mesele değildir yada siz ona, onun delegesine oy vermemişsinizdir, dükkanından alışveriş yapmamışsınızdır filan tüm ihtimaller mümkün......

neyse ,

Başkan sizi duydu ciddi bir mesele var o da ikna oldu diyelim, ilçede bile olsa her ziraat odası başkanı doğrudan Şemsi Bayraktar'a ( Ankara'da Türkiye Ziraat Odaları Merkez Birliği (TZOB) başkanı ) ulaşır isterse "( İSTERSE )". Şemsi Bayraktar'a göre de durum ciddiyse cumhurbaşkanından randevu alır durumu izah eder, çözüm önerisi sunar çözüm bekler.

Fakat genelde büyük bi'sorun varsa zaten bu bilinir duyulur. Gübre,ilaç,mazot,tohum fiyatlarının yüksekliği gibi mesela.....

UNUTMAYIN, BURADA ÇİFTÇİ OLARAK BİZE DÜŞEN TEK ŞEY ÇALIŞMAYANI ÇALIŞTIRMAK SONRASINDA ARKASINDA DURMAK...

TZOB başkanı çiftçi sorununu gündeme getiriyor fakat değişen bi'şey yoksa,

TZOB başkanı isyan eder, çiftçileri hükümeti protesto etmeye davet eder... covid-19, toplanma yasağı, dış güçler, fetö, pkk filan derken bir bakar şaşkın garibim çiftçi kendini "vatana ihanet" etmek üzereyken bulur.... halbuki savaş çıktıda devlet çağırdıda biz mi kaçtık gitmedik askere diye düşünemez yada aldığı sattığı herşeyde yüzde 3 yüzde 5 ( ticaret borsası gibi mesela ) yüzde 15 vergisinin kesildiğni unutur, ekmeğini unutup SİYATSETçini kucağında bulmuştur kendini farkında bile değildir.

tabi bu arada başkan arkasını döner bakar kimse kalmamış, onunda ipi çekilir kendi başına ortalığı karıştırıyon diye :)

bu hikaye böyle devam eder...............


SONUÇ


* O aidat ödenecek karşılığında, başkandan hizmet etmesi beklenmeyecek, yakasına yapışıp işinizi yaptıracaksınız. Sonrasında başkan yollara düşünce arkasında durulacak, ortada bırakılıp kaçılmayacak. KUSURA BAKMAYIN SİZİN GÜTMEDİĞİNİZ KOYUNU KİMSE GÜTMEZ!. eeee başkanı niye seçtik o zaman? Başkanların hareket kabiliyeti kalmadı artık, dediğim gibi arkasında duran ( kuru kalabalık olsa bile ) olmazsa ipi çekilir, 3 kuruş para için kimse önünüze düşmez elini taşın altına koymaz hele hele şu zamanda!

* Çiftçi siyaset yapmayacak işine bakacak. Eskilerin dediği gibi bizim partimiz EKMEK partisi! A partisi B partisi demeyecek Hükümette hangi parti varsa isteyecek hakkını, elektrik, mazot, gübre, ilaç fiyatları sabit kalsın bunu yapan hükümet en iyi hükümettir diyecek ( 2017 Aralıkta elektirik 35 kuruştu 2020 Aralıkta 85 kuruş yoruma gerek var mı?.) , pahalıysa pahalı diyecek yada diyenin arkasında duracak HERİF gibi kahvehane köşelerinde ahkam kesmeyecek! Yapar mı bizim millet bunu SANMAM.

Neyse...

* Kaliteli mal üretecek, tarlaya saçtım tohumu mevlam ne verirse demeyecek, ilacına gübresine bakacak, dekardan yüksek verim, kaliteli mahsul almaya çalışacak, alacak ki yurtdışından gelecek mahsule kafa tutabilsin!

* Hesabını iyi yapacak, komşum aldı diye 150 beygir traktöre heveslenmeyecek, unutmayın başarı SÜREKLİ olandır bugün ata bin 3 sene sonra eşşeğe yok böyle dünya....

* İmkanları ölçüsünde tekniği takip edecek, araştıracak.

* Bakın bizim işimiz çiftçilik yani TARIMSAL ÜRETİM, devletin güvenliğini sağlamak değil yada ekonomiyi düzeltmek, dediğim gibi savaş çıktı askere çağırdılar kaçtık mı? Vergimizi mi vermiyoruz? Cenazeyi gömerken herkes mezarın içine girmeye çalışırsa ne olur? Kargaşa olur, bu yüzden herkes kendi işini DÜZGÜN yapacak HERKES!

* Son cümleyi Mustafa Kemal ATATÜRK' ün şu sözüyle bitirmek istiyorum: "" Vatanını En Çok Seven Görevini En İyi Yapandır "" ....

Saygı ve selamlarımla....

Deutz-Fahr Zamlı Fiyat Listesi | Haziran 2021

Deutz-Fahr'in en son Mayıs ayında güncellenen fiyat listesi ile bu ay başında güncellenen fiyat listesini karşılaştırırsak;

-3E, 4E, 5G serilerine ve 5125 modeline %5 zam,
-6140 modeline Euro bazında %2 zam gelmiş durumda.

*Görüşleriniz nelerdir?




3E SERİSİ:


TPL_DF_MODELTPL_DF_MODELVERSIONTPL_DF_MODELPRICE
3046E 2WDTente111.761 TL
3046E 4WDTente126.426 TL
3050E 2WDTente127.409 TL
3050E 4WDTente143.317 TL
3055E 2WDTente132.706 TL
3055E 4WDTente149.274 TL
3060E 2WDTente138.235 TL
3060E 4WDTente155.408 TL

1625491134918.png



4E SERİSİ:

TPL_DF_MODELTPL_DF_MODELVERSIONTPL_DF_MODELPRICE
4050E 2WDTente147.638 TL
4050E 2WDKabin165.535 TL
4050E 4WDTente180.187 TL
4050E 4WDKabin199.298 TL
4055E 2WDTente159.518 TL
4055E 2WDKabin175.797 TL
4055E 2WDKabin-Klima180.540 TL
4055E 4WDTente189.508 TL
4055E 4WDKabin208.357 TL
4055E 4WDKabin-Klima214.784 TL
4065E 2WDTente178.721 TL
4065E 2WDKabin-Klima197.908 TL
4065E 4WDTente217.837 TL
4065E 4WDKabin-Klima237.687 TL
4075E 4WDTente242.029 TL
4075E 4WDKabin-Klima265.185 TL
4080E 4WDTente261.915 TL
4080E 4WDKabin-Klima288.832 TL
4090E 4WDTente280.249 TL
4090E 4WDKabin-Klima307.579 TL
4100E 4WDTente297.077 TL
4100E 4WDKabin-Klima326.048 TL

1625491185019.png




5G SERİSİ:

TPL_DF_MODELTPL_DF_MODELVERSIONTPL_DF_MODELPRICE
5090 G 4WD LS (Mekanik Shuttle)Kabin-Klima424.355 TL
5090 G 4WD GS (Power Shuttle)Kabin-Klima468.696 TL
5100 G 4WD LS (Mekanik Shuttle)Kabin-Klima455.720 TL
5100 G 4WD GS (Power Shuttle)Kabin-Klima500.061 TL
5110 G 4WD LS (Mekanik Shuttle)Kabin-Klima492.044 TL
5110 G 4WD GS (Power Shuttle)Kabin-Klima536.386 TL

1625491223758.png




5125 MODELİ:

TPL_DF_MODELTPL_DF_MODELVERSIONTPL_DF_MODELPRICE
5125 Faz IVKabin-Klima647.787 TL

1625491487950.png


6 SERİSİ:

TPL_DF_MODELTPL_DF_MODELVERSIONTPL_DF_MODELPRICE
6140 Powershift (Ön Süsp.+Hid.)Kabin-Klima Faz IV91.368 Euro

TPL_DF_MODELTPL_DF_MODELVERSIONTPL_DF_MODELPRICE
6145.4 Powershift Agrotron (Ön Süsp.) Faz VKabin-Klima112.050 Euro
6155 Powershift Agrotron (Ön Süsp.+Hid.) Faz VKabin-Klima124.227 Euro
6165 TTV Agrotron (Ön Süsp.+Hid.) Faz VKabin-Klima137.214 Euro
6185 TTV Agrotron (Ön Süsp.+Hid.) Faz VKabin-Klima146.534 Euro
6215 TTV Agrotron (Ön Süsp.+Hid.) Faz VKabin-Klima154.008 Euro
6215 TTV Agrotron (Ön Süsp.+Hid.+PTO) Faz VKabin-Klima157.248 Euro
6215 TTV Agrotron Warrior (Ön Süsp.+Hid.+PTO) Faz VKabin-Klima160.758 Euro

1625491313676.png


7 SERİSİ:

TPL_DF_MODELTPL_DF_MODELVERSIONTPL_DF_MODELPRICE
7250 TTV Agrotron (Ön Süsp.+Hid.+PTO) Faz VKabin-Klima167.238 Euro
7250 TTV Agrotron Warrior (Ön Süsp.+Hid.+PTO) Faz VKabin-Klima170.748 Euro

1625491410386.png


8 SERİSİ:

TPL_DF_MODELTPL_DF_MODELVERSIONTPL_DF_MODELPRICE
8280 TTV Agrotron (Ön Süsp.+Hid.+PTO) Faz VKabin-Klima192.229 Euro

1625491447112.png


9 SERİSİ:

TPL_DF_MODELTPL_DF_MODELVERSIONTPL_DF_MODELPRICE
9340 TTV Agrotron (Ön Süsp.+Hid+PTO) Faz VKabin-Klima238.248 Euro
9340 TTV Agrotron Warrior (Ön Süsp.+Hid+PTO) Faz VKabin-Klima241.758 Euro

1625491460799.png

sütyemi kullanmadan sütineği bakılır mı?

yem fabrikasında imal edilen,
sütyemi (mısır+küspe+tuz+mineral+vitamin) kullanmadan,
sütırkı inek sürülerine bakılır mı?
mesela,
yonca/burçakotu-buğdayotu/arpaotu (1:3)
mısır silajı
küspe (soya küspesi, pamuk küspesi, atk)
tuz
dikalsiyum fosfat
vitamin-A
ile teşkil edilecek bir rasyon kullanılarak,
yıllık 35 kg süt ortalaması (10-10.5 ton süt/inek/yıl) elde edilebilir mi?
inekler bu durumda, daha sağlıklı olur mu?
inekler, bir günde, 50-55 kg mısır silajı yer mi?
bu durumda, inek sürülerinden, mevcut yem-süt fiyatları ile, makul kazanç elde edilir mi?

5083E 4*4 Frene Basınca 4*4 Geçermi, Geçmezmi ?

Arkadaşlar hepinize merhaba benim 2020 model 5083 E Traktörüm var sıfır aldım şuan 150 saate, traktörü aldığımda dururken de frene basınca 4*4 ışığı yanıyordu yolda giderken frene basınca da yanıyordu 2 ay kadar önce ışığın hiç yanmadığını fark ettim servise haber verdim geldiler baktılar şimdi yolda giderken geçiyor fakat dururken yavaş giderken geçmiyor servise söylüyorum onlar net bilgi veremiyor yeni çıkan 75 e lere baktım onlarda dururken de geçiyor yolda giderken de 105 m lere baktım onlarda öyle arkadaşımın 2016 model 93 e si var oda öyle frene basınca hemen 4*4 geçiyor servistekilere anlatıyorum durumu hala yok olmaz yolda giderken geçer dururken geçmez diye cevap veriyorlar bu konuda yardımcı olmanızı istiyorum arkadaşlar kullanan arkadaşlar kendi motorlarındaki durumu yazarsa çok sevinirim bu işi garanti bitmeden çözmem gerekiyor

  • Makale
2000 yılı Buğday Fiyatları

21 sene öncesinden bir yazı buğdayın tonu dünya piyasalarında 105 dolar civarı seyrediyor. Hükümet Türk çiftçisinin buğdayına ton başı 190-200 dolar vermek istiyor. IMF ise 150 doları geçmemesi için Hükümete baskı yapmaya çalışıyor.​


2001 krizinden önceki seneleri hatırlayanlar bilir. Çiftçi, Memur, İşçi, Esnaf güzel paralar kazanıyordu. Çünkü para tabandan tavana çıkıyordu. Krizden sonra fatura bu kesimlere kesildi. Alım gücü zayıflatıldı, ürünü para etmez vaziyete getirildi. Bankalara borçlandırılan ucuz işgücü haline getirildi insanlar.​

Buğdaya %190 fiyat verilmesinden %90 fiyat verilmesine. Nereden nereye...​


Buğdayın bir de "sosyal fiyat"ı var​

18 Mayıs 2000​

Güngör Uras




HÜKÜMETİN elinde IMF reçetesi var:
"2000 yılında buğday fiyatı (1) ya dünya fiyatının en fazla yüzde 35 üzerinde olacak (bu durumda TMO buğdayı 80 - 85 bin liradan alacak) ya da
(2) buğdayın 1 tonunun fiyatı 150 doları geçmeyecek (bu durumda da buğday fiyatı 90 - 95 bin lira olarak açıklanacak).

Geçen yıl hükümet buğdaya 80 - 90 bin lira fiyat biçmişti. Eğer IMF reçetesine uyulur ise bu yıl buğday fiyatı değişmeyecek ve de TMO buğdayı geçen yılki fiyattan alacak.
"Madem ki, IMF'ye söz verdik... O halde buğday fiyatı değişmesin abicim!.." Çok güzel... Tarım Bakanı da aynı görüşte... O da, "IMF'ye verilen taahhüdü delmeyiz" diyor.
Her şey iyi de... Bu fiyata buğday satacak olan köylünün durumunu düşünen, onun fikrini soran yok.
Acaba "- Kessin sesini... Versin buğdayını IMF'nin biçtiği fiyattan ofise, tüccara... Bir dahaki yıl işine gelmiyorsa buğday ekmesin, biçmesin... Dünyada buğday çoooookkk... Ucuz ucuza alır getiririz mi?"

Sayın okuyucularım, dünyada sadece buğday değil... Her şey çoooookkk. Dünyada sadece buğdayın değil, diğer tarım ürünlerinin, sanayi ürünlerinin de fiyatı Türkiye'deki maliyetin altında... Ne diye sadece buğday üreticisini malını dünya fiyatı ile satmaya zorluyorsunuz? Diğer mallara da aynı zorlamayı getirelim... Üreten üretir. Üretmeyenin malını dışarıdan getirtiriz.

Dışarıdan getirtiriz de ne ile getirtiriz? Hangi para ile getirtiriz? Biz neyi dünya fiyatının daha ucuzuna, dünya kalitesinde üretiyoruz ki, onun parasını çavdara, buğdaya, arpaya harcayalım?

Köylünün buğdayını dünya fiyatı ile satmasını istiyorsunuz da, acaba köylüye o üretimde kullandığı gübreyi, mazotu, ilacı dünya fiyatı ile mi satıyorsunuz? Köylüye traktörü, elektriği dünya fiyatı ile mi veriyorsunuz?

Geçen yılın buğday fiyatı esas alınarak zam yapılmak isteniyor. Bırakınız geçen yılı, geçmiş 3 yılda buğday fiyatları enflasyonun altında artış gördü.

Buğday ürünü Türk köylüsünün temel ürünü. Sadece doğrudan tarımdan geçinen nüfusun yüzde 40'ını ilgilendirmiyor. Nüfusun diğer kısmını da dolaylı olarak etkiliyor. Bu nedenle buğday fiyatını belirlemek ne IMF'nin işi, ne Tarım Bakanı'nın işi... Bu iş hükümet işi. Hükümetin doğru dürüst bir çalışma yapması gerekir.

Bu çalışmada şunlar dikkate alınacak:
(1) Buğday fiyatı sadece bir ürün fiyatı olmaktan öte, tarımdan geçimini sağlayanlar nüfusun yaşam şartlarını belirler. Bu bakımdan "gelir dağılımı" politikasının ana direğidir.
(2) Buğday fiyatı, sadece bir ürün fiyatı olmaktan öte, tarımda üretim yapısının geleceğini belirler. Fiyat yetersiz olur ise buğdayda üretim açığı ortaya çıkar. Türkiye buğday ithal eden bir ülke olmaya hazır ise böyle bir riske girilebilir.


Bu iki açıdan buğday fiyatı, IMF uzmanlarının gönlüne göre belirlenecek, "söz verdik bir kere" diye geçiştirilecek bir fiyat değildir. Tabii ki, buğday fiyatı "hesapsız - kitapsız" gelişi güzel belirlenemez. Tabii ki, "politik kaygılarla bol kepçeden fiyat biçilemez". Fakat buğdayda "ekonomik fiyat" ile "sosyal fiyatı" birlikte dikkate almakta yarar vardır.

Şehirlerde oturup "- Buğday dediğin ne ki... Köylü bir ay çalışıyor, on iki ay yatıyor. Tohum tarlada kendiliğinden buğday oluyor. Buğday fiyatı yükselince şehirli ekmeği pahalıya yiyor" demek kolay...

Unutmayınız 15 - 20 milyon insanın tek gelir kaynağı buğday... Buğdaydan gelecek para ile yaşayacaklar.






2. bir haber

Buğday fiyatlarına gözaltı​

IMF ve Dünya Bankası, 2000 yılı hububat alım fiyatlarının, ithal fiyatının en çok yüzde yüzde 40 üzerinde belirlenmesini istedi.


IMF ve Dünya Bankasının, tarımsal desteklemenin kamu maliyesi üzerindeki yükünü azaltmak amacıyla, gelecek yılın hububat alım fiyatlarının, CİF ithal bedelinin en çok yüzde 40 fazlası olarak belirlenmesini önerdiği belirtildi.

Tarım ve Köyişleri Bakanlığı yetkililerinden edinilen bilgiye göre, IMF ve Dünya Bankası, 2000 yılı destekleme alım fiyatlarının, dünya fiyatları ile ilşkilendirilerek hesaplanmasını önerdi. Öneriye göre, 2000 yılı başlarında, hasat dönemine (Haziran-Temmuz) ayına ilişkin dünya hububat fiyatları (FOB bazında) tahmin edilecek ve bu fiyat konusunda Dünya Bankası ile mutabakat sağlanacak. FOB fiyata tahmini navlun ve sigorta giderleri eklenerek, tahmini CİF ithal fiyatı belirlenecek. Tahmini CİF değeri en fazla yüzde 40 artırılarak, destekleme fiyatı belirlenecek. Yüzde 40 oranındaki fazlalık, 2001 yılında düşürülecek.

Dünya piyasa fiyatlarında önemli derecede bir düşme söz konusu olması halinde, hesaplanacak alım fiyatı, 160 doların altında olmayacak.

Bakanlık uzmanlarının bu öneriyi dikkate alarak yaptıkları bir değerlendirmeye göre, çok sıradışı bir gelişme olmadığı takdirde, ABD piyasalarında ekmeklik buğdayın FOB fiyatının 110 dolar-ton civarında seyredeceği tahmin ediliyor. Buna 20 dolar-ton navlun ve sigorta bedeli eklendiğinde, 2000 yılı için en fazla 182 dolar alım fiyatı ilan edilebilecek.

Yapılan hesaplamaya göre, 100 ile 120 dolar arasındaki FOB fiyatlar dikkate alındığında, açıklanabilecek en yüksek alım fiyatları 168-196 dolar arasında değişecek.

ALT LİMİT, 160 DOLARDAN 180-185 DOLARA YÜKSELTİLMELİ

Ekmeklik buğdayın destekleme alım fiyatının 1999 yılı için 193 dolar-ton
olarak açıklandığını hatırlatan uzmanlar, şu değerlendirmeyi yaptı: Ekmeklik buğday fiyatının dolar bazında 2000 yılında da tutturulması için, 2000 yılı hasat başında uluslararası piyasada FOB fiyatın 160 dolar olması lazım. Dünya fiyatları 90 ton-dolar olursa, alım fiyatı, taban olarak belirlenen 160 dolar olarak alınabilecek.

2000 yılı için ortalama dolar kuru 574 bin lira olarak belirlendi. buna göre 2000 yılında maksimum fiyat kg başında 91 bin 840 lira olacak. Bu da bir önceki yıla göre yüzde 14lük artış anlamına gelmektedir. Uzmanlar, alım fiyatlarının dünya fiyatları ile ilişkilendirilmesinde CİF fiyatın yüzde 40 fazlası şartının sakıncasına dikkat çekerken, IMF ve Dünya Bankasının belirlediği 160 dolarlık alt limit fiyatın da en az 180-185 dolara yükseltilmesi gerektiğini belirtti.

TMONUN SATIŞ FİYATLARI

Verilen bilgiye göre, IMF ve Dünya Bankası, TMOnun iç satış fiyatlarının da destekleme alım fiyatları ile birlikte belirlenmesini önerdi. Belirlenecek satış fiyatı, alış fiyatı+depolama giderleri+finansman giderleri toplamından ya da aynı kalitede hububatın ithal edilmesi halinde millileştirilmiş değerinden daha düşük olamayacak.

Bakanlık tarafından yapılan değerlendirmede, satış fiyatları için getirilen alt limitin, TMOnun görev zararlarını azaltmak açısından yararlı olmakla birlikte uygulanmasının mümkün olmadığı vurgulandı.





Ekli dosyayı görüntüle 64133

Balya Makinası Neden Alınma"ma"lı?

İyi akşamlar Trakkulüp ailesi. Gerek özel mesaj yoluyla benimle iletişim kuranlar gerek de forum konularında yeni balya makinası almak istediğini söyleyen üyelerin hiç üzerinde durmadığı soruyu, insanlara hayal satmamak için cevaplamak istiyorum.

Balya makinası neden alınmamalı?

Biz piyasaya 2013 yılında girmiştik. Bu sezon 9.sezonumuz oluyor ve tüm müşteri tiplerini ve makina yönünden olumsuz durumları gördüğümüzü düşünüyorum. Önce müşterilerin profilinden anlatmaya başlayayım.

1) Tarla hazırlığı konusunda zerre fikri olmayıp, bozuk tarlada toplama tırmığının sonuna kadar indirilmesini isteyenler,
2) Örneğin tarlasından 354 balyası çıkıpta, balyanın 30'u çalınmış, ben onun parasını ödemeyeyim diyenler,
3) Tırmıklamayı sadece sıra başlarında hidroliği indirip kaldırmaktan ibaret olarak görüp, top top tırmıklayanlar,
4) Örneğin tane başı anlaşılan fiyat 3 TL fiyat biçilen bir tarladan çıkarken 2.5'den ödeyenler,
5) Vadeli olarak ödemesine tolerans tanıdığımız ama borcun günü gelince telefonu kapatan ve aylarca ödemeyenler,
6) Balya bağlandığı esnada tarlasını-malını kontrole gelmeyenler
7) Yine balya bağlanırken gelmeyip, tarlanın içindeki yağmurlama borularını bize taşıttıranlar,
8) Günü gelen borcu önceden ödemiştim diyenler.
9) Islak sapa çağırıp, o kadar yola karşılık boş döndürenler.

Bölgemizdeki müşterilerin %95'i bu özelliklerden en az 1 tanesine sahip. Yiğidi öldürelim ama hakkını yemeyelim, geri kalan %5'lik kısmın işi temiz olduğu için tarla hazırlığından tutalım da ödemesine kadar her şeyi sanki tesadüf gibi düzenlidir. Bu müşterilere gerekirse piyasadan %10 daha ucuz bağlayabilirsiniz, uzun vadede karlı olur.

Şimdi gelelim balya makinasının kendi sorunlarına:

1) Arıza yönünden en dertli kısım bağlama grubudur. Ne zaman ne yapacağı hiç bir zaman belli olmaz, yanınızda her ihtimale karşı gaga, gaga pimi, bıçak kolu gibi parçalardan en az 1 tane yedek bulundurmanız iyi olur. Bazen balya makinası inat eder, en tecrübeli kişi bile sinirden acemi olur, servis bile gelse günlerce arıza bulunamaz (bir kaç kere başımıza geldi). Artık bağlama hatası çözülür diye tüm ayarlanabilir, değiştirilebilir aksamları değiştirirsiniz, bir bakmışsın arıza şans eseri çözülür ama tesadüfen çözen kişiye hiç bir tecrübe bırakmadığı için aynı arızanın tekrarlanması durumuna karşı balyacı rahat uyuyamayabilir. Ama bağlama grubundaki arızalar genel olarak parça aşınması, ip kalitesizliği gibi sebeplerden olduğu için genel anlamda sorunlar çözülür (servis varsa).

2) Her gün 300-500 balyada bir bağlama grubu, 10 çalışma saatlinde bir de makinanın tüm aksamları mutlaka yağlanmalıdır. Ben geçen gün bir hesap yaptım, makinayı yağlayışım 1000'i geçmiş. Zamanla yağlayan insanın psikolojisi bozuluyor.

3) En az 2 servisle çalışmanız lazım çünkü her an birisi dolu olacağı için arızanız hızlı çözülmez, kendim yaparım derseniz de, maalesef her bir parçanın-arızanın elinizden geçmesi lazım ki kendi arızanızı kendiniz yapabilesiniz. Yeni başlayanlar makinanın bağlama grubu haricindeki aksamlarını bile zor çözecektir.

4) Uykusuzluk. Herkes biçerdöveri aynı gün sokunca, yoncayı aynı gün biçince sizden hem SUPERMAN hem de 48 saat uykusuz kalabilmeniz beklenecek. Birini atlatsanız en azından gönül koyacak.

5) Ergonomik olmayan ve kabinsiz bir traktörünüz varsa özellikle saman tozunda çalışmaya alışmanız gerekecek. Eve gidince her tarafınız kaşınacak, bari uyuyayım bittim artık derseniz de toprak dolan gözleriniz buna izin vermeyecek.

6) Ucuz parça satanları ilk senenizde bulamazsınız büyük ihtimal, cebinizden fazla para çıkar. Ama ben size bir iyilik yapayım :) . Konya bölgesinden ucuz ve kapsamlı parçayı ÇETİNKAYA'lar satar.




***** ÖZET ******
-
Alo dediğinizde ne geç 1 gün atlatmalı şekilde tarlanıza gelen ve 20-25 kg bağlayan balyacı baş tacıdır. Eğer böyle bir rahatlık içindeyseniz akıl ve beden sağlığınız için lütfen balya makinasından uzak durun.

-Balya makinası sizi milyoner etmez(en azından güncel ekonomide) eğer kendi sapınızı bağlattırmakta sıkıntı çekiyorsanız 3-5 senede kendini amorti edecek kadar sakince çalışılabilir. Milyonerlik anca biçim-tırmık-yükleme-dikili alım satım ile olabilir. O da çok yoğun şekilde odaklanırsanız.

-2.el kapalı kutu, hiç bir zaman ne çıkacağı belli olmaz. Sıfır tercih etmeniz risksiz olur.



Unuttuğum illaki vardır, balyacı abileri de yoruma bekliyorum.

1625346021431.png

Sizin Biçerdöverciniz Nasıl Çalışıyor? Biçerdöver Sorunu

Herkese bereketli bir sezon dilerim.

Bizim köyde biçerdöverciler genelde hep bölge bölge çalışıyor. Örneğin bir tarla biçiliyorsa yanında başka biçtirecek varsa onunkini de biçiyor. Bu biçerci açısından iyi bir durum fakat bizim açımızdan 1 günde biçtirebileceğimiz tarlalarımız 1 hafta sürüyor. Bu da bize problem oluyor.

Tarlaların arası çok uzak 1 saatlik mesafeler olsa hak vereceğim fakat tarlaların arası 10 dakikalık mesafeler.

Bu yüzden biçerdöverin gün gün herkese ayrı çalışması bana mantıklı geliyor. Gerekirse biçerciye fark olarak normal biçer ücretine ek ufak ücretler verilebilir yol yaptığı için.

Sizin düşünceleriniz nelerdir?

Filtrele


Hakkımızda

TrakKulüp, içinde 100.000'den fazla konuyu, 1.300.000'den fazla mesajı barındıran Türkiye'nin ilk ve en büyük traktör, tarım ekipmanları ve çiftçilik paylaşım sitesidir. 86.000 üyemiz gibi sizi de aramızda görmek isteriz.
Üst Alt