2020 Eylül ayı traktör üretim adetleri & Ağustos ayı traktör satış adetleri

Not: Üretim adetleri hesabında Başak, Erkunt, Tümosan, Türk Traktör ve Hattat firmalarının üretim adetleri dikkate alınmıştır.

Bu yıl Eylül ayında traktör üretimi 5.357 adet, Eylül 2019 da üretim 3.046 adet olmuş. Geçen yılın aynı ayına göre üretim adedi %75,9 oranında artmış.

Bu yıl Ocak-Eylül döneminde traktör üretim adedi 31.492 adet adet, geçen yıl Ocak-Eylül döneminde üretim 20.658 adet olmuş.

Geçen yılın aynı dönemine göre yani ilk 9 ayına göre traktör üretimi %52,4 oranında artmış.


Bu yıl Ağustos ayında 3.886 adet traktörün trafiğe kaydı yapılmış, geçen yıl aynı dönemde ise 1.539 adet traktör trafiğe çıkmış. Geçen yılın Ağustos ayına göre trafiğe çıkan traktör sayısı %152,5 artmış.

Bu yıl Ocak-Ağustos döneminde trafiğe kaydı yapılan traktör adedi 26.192 adet adet, geçen yıl Ocak-Ağustos döneminde üretim 14.015 adet olmuş.

Geçen yılın aynı dönemine göre yani ilk 8 ayına göre trafiğe kaydı yapılan traktör adedi %86,9 oranında artmış.

Ayrıca ekteki fotoğrafta markaların satış adetleri ve pazar payları da yer almaktadır.
Ağustos 2020 de Türk Traktör' ün ( NH & Case toplamı ) pazar payı %45,4 olmuş. Geçen yıl Ağustos ayında pazar payı %47 imiş.

Özetle Ağustos 2020 de hem traktör üretimi hem de traktör satışları geçen yılın aynı dönemine göre çok ciddi bir oranda artmış.

Bu hızla devam ederse 2020 yılında satılan traktör adedi 40.000 adedi bulacak gibi görünüyor.

Ülkeler buğday stoklama yarışına girdi

Uluslararası Un Sanayicileri ve Hububatçılar Birliği Avrasya Yönetim Kurulu Başkanı Eren Günhan Ulusoy, "Buğday stratejik bir ürün oldu. Pandemi sonrası ülkeler, buğday stoklamaya başladı" dedi
Uluslararası Un Sanayicileri ve Hububatçılar Birliği (IAOM) Avrasya ve Ulusoy Un Yönetim Kurulu Başkanı Eren Günhan Ulusoy, buğdayın stratejik bir ürün olduğunu belirterek, "Pandemi sonrası ülkeler, buğday stoklamaya başladı" dedi.

Ulusoy, yaptığı yazılı açıklamada, Çin'in, dünya buğday stokunun yarısını elinde bulundurduğunu hatırlatarak, Türkiye'de 5 yıl önce 400 bin ton seviyelerinde olan lisanslı depoculuğun, bugün 6 milyon ton seviyelerine ulaşarak pandemi gibi süreçlerde güvenli gıdaya ulaşımda öne çıktığını kaydetti.

Türkiye un sektörünün pandemi döneminde önemli bir sınavı başarıyla verdiğini aktaran Ulusoy, insanların temel gıda maddesi una ve unlu mamullere en çok ihtiyaç duyduğu dönemden geçildiğini vurguladı.



Eren Günhan Ulusoy, Türkiye'deki buğday rekoltesinin, TÜİK'in ilk tahminlerine göre 20,5 milyon ton olarak tamamlandığını ve geçen yılın yüzde 7 üzerinde bir üretim rakamı tahmini yapıldığını, bu tahminin haziran ayında gerçekleştiğini hatırlattı.

Şu anda sezonun tamamlandığını anımsatan Ulusoy, şunları kaydetti: "Biz bu üretimin bir miktar daha aşağıda olabileceğini tahmin ediyoruz. TÜİK'in revize tahminlerinden bir miktar daha aşağı olabilir. Her halükarda 19 milyon ton Türkiye tüketiminin üzerinde bir üretim söz konusu. Yani iyi bir rekolte geçirdik. Dünyaya baktığımız zaman ise 770 milyon tonluk bir rekolte üretimi, buna karşılık 750 milyon tonluk bir buğday tüketimi söz konusu. Bu sayede dünyadaki buğday stokları 320 milyon tondan 330 milyon tona yükselecek. Buraya kadar haberlerin hepsi iyi... Bu iyi haberlere rağmen sezonun başından itibaren dünya buğday fiyatlarında ciddi bir hareketlilikle karşı karşıyayız. Karadeniz piyasasında, ki dünyanın en büyük ihracatçısı olan Rusya'da buğday fiyatları sezondan itibaren yüzde 20'lik bir yükseliş gerçekleştirdi, 200 dolarlık seviyelerden FBO olarak 250 dolarlı seviyelere ulaştı. ABD Borsalarında da aynı seviyeleri görebiliyoruz. Üretimin güçlü olduğu bir dönemde neden böyle bir fiyat hareketliliğiyle karşılaştık? Pandemi sonrası dönemde birçok ülke kendi stoklarını güçlendirmek yönünde bir hareketlilik gerçekleştirdi."



"ÇİN STOKLARINI GÜÇLENDİRMEK İÇİN 7 MİLYON TON İTHALAT YAPACAK"

IAOM Avrasya ve Ulusoy Un Yönetim Kurulu Başkanı Ulusoy, Pakistan'ın, normal süreçte hiç ithalat yapmayan bir ülkeyken, üst üste ihalelerle buğday aldığını, Çin'in de kendi stoklarını güçlendirmek için 7 milyon ton ithalat yapacağının öngörüldüğünü aktardı.

Mısır ve Suudi Arabistan'ın her yıl olduğu gibi güçlü alımlarına devam ettiğini, bu yüksek alımların, fiyatların yükselmesine sebebiyet verdiğini belirten Ulusoy, Çin'in, yılı 163 milyon ton stokla kapatmasının beklendiğini, bunun da dünya stokunun yarısı anlamına geldiğini vurguladı.

Pandemi sonrası bütün ülkelerin gıda güvenliğinde buğdayı çok önemli, stratejik bir noktaya koyduğuna işaret eden Ulusoy, şunları kaydetti: "Buğday stratejik bir ürün oldu. Pandemi sonrası ülkeler, buğday stoklamaya başladı. Pek çok ülke tedarikte aksama olmaması için stoklarını yüksek tutuyor. Buradan yine Türkiye'ye dönersek Türkiye'de de benzer bir durum söz konusu. Gıdanın önemi, önceki dönemden artan öneminden dolayı yüksek bir talep görüyoruz. Türkiye'de de bu üretim verilerine rağmen sezon başından beri yükselen fiyatları gördük."

"Türkiye'de lisanslı depo kapasitesi sezon başı itibariyle 6 milyon tona yükseldi"

Eren Günhan Ulusoy, lisanslı depoculuğun, Türk tarımının devrim niteliğinde bir gelişmesi olduğunu, ürünlerin muhafaza edilmesinde lisanslı depoculuk imkanlarının çiftçilere büyük bir rahatlık sağladığını belirtti.

Ürünleri harman zamanı, hasat zamanı piyasaya arz etme zorunluluğu olmadan lisanslı depolara teslim ederek bunların yüksek standartlarda depolanmasını sağladıklarını aktaran Ulusoy, şu değerlendirmelerde bulundu: Ürünlerin pazarlanması, elektronik ürün senetleri sayesinde oluyor. Çiftçimiz için büyük bir kolaylık. Türkiye'de lisanslı depo kapasitesi sezon başı itibariyle 6 milyon tona yükseldi ve hedef 10 milyon tona ulaşmak. Bu rakamın 5 yıl önce 400 bin ton olduğunu değerlendirirsek gerçekten çok hızlı bir yükseliş var. Bizim için lisanslı depoculuk, gıda güvenliğinde çok önemli rol oynuyor. Sadece çiftçimiz, tüccarımız, sanayicimiz için değil, tüm halkımız için lisanslı depoculuk kapasitesinin yükselmesi, herhangi bir aksaklıkta, yaşadığımız salgın ya da dış ticarette herhangi bir aksama, ürün tedarik ettiğimiz ülkelerden ürünün gelmemesi gibi durumlarda gıda güvenliğimizi garanti altına alıyor. Dolayısıyla Türkiye tarım sektörünün gelişmesi hem de tüketicinin gıda güvenliği açısından son derece kritik bir sektör. Bu sektörün hızla gelişmeye devam edeceğini düşünüyoruz." AA

3 Ekim 2020 Salı, 16:22Güncelleme: 13 Ekim 2020 Salı, 16:27

TMO Genel Müdürü: En ucuz buğdayı Türkiye ithal etti Ocak-Şubat'ta fiyatların ne olacağını bilmiyoruz!

TMO Genel Müdürü Ahmet Güldal, Ağustos, Eylül ve Ekim aylarında yapılan ekmeklik buğday ithalatındaki fiyat farkını ithalatçı ülkelerin yoğun ithalatına bağlarken, bu süre içinde diğer ülkelere göre en ucuz buğdayı Türkiye'nin ithal ettiğini ileri sürdü. Güldal, ithal buğday fiyatlarının Ocak-Şubat aylarında kaç lira olacağına dair bir öngörüde bulunmanın da imkansız olduğunu ifade etti.
  • Tarım
  • 13 Ekim 2020 Salı 18:24
  • 1.7B
TMO Genel Müdürü: En ucuz buğdayı Türkiye ithal etti Ocak-Şubat'ta fiyatların ne olacağını bilmiyoruz!

banner200


TMO Genel Müdürü Ahmet Güldal, ithal buğdayda fiyatların yükselmesini ithalatçı ülkelerin ithalata erken başlamasına bağladı. Pandemiyle birlikte dünyada ithalatçı ülkelerin buğdayda çok yoğun bir şekilde dış tedarike yöneldiğini bildiren Güldal, Aralık-Ocak-Şubat aylarında yükselmesi beklenen fiyatların bu sene Eylül-Ekim ayından itibaren yükselmeye başladığını vurguladı. Güldal, bu süre içinde buğdayı yine en ucuz ithal eden ülkenin Türkiye olduğunu kaydetti.

GÜLDAL ELEŞTİRİLERE CEVAP VERDİ
Bilindiği üzere TMO'nun Ağustos ayında yaptığı ekmeklik buğday ithalatı ile Eylül ve Ekim aylarında yaptığı ithalat arasında ciddi fiyat farkları oluşmuştu. Ağustos ayında yapılan ihalede ekmeklik buğday 222 dolardan ithal edilirken, ithal buğdayın fiyatı Eyül ayında 245 dolara, Ekim ayında ise 257 dolara çıkmıştı. TMO, Ağustos ayında 390 bin ton ekmeklik buğday ithalatı ihalesi yaparken, bu ihaleyi fiyatlar düşükken neden daha yüksek tonajlı yapmadığı eleştirileri gündeme gelmişti.

BUĞDAYI EN UCUZ TÜRKİYE İTHAL ETTİ
TMO Genel Müdürü Ahmet Güldal, Çiftçi TV'de 10 Ekim Cumartesi günü yayımlanan Galip Umut Özdil'in sunduğu “Tarımda Bir Umut” programında bu eleştirilere açıklık getirdi. Pandemi dolayısı ile dünyada ithalatçı ülkelerin Türkiye gibi düşündüğünü belirterek, çok yoğun bir şekilde dış tedarike yöneldiklerini dile getiren Güldal, "Suudi Arabistan bir seferde 745 bin ton çıktı. Bunun bir kısmını fiyattan dolayı iptal etti. Ağustos ayından itibaren Mısır 7 seferde yaklaşık 2 milyon ton civarında alım yaptı. Tunus, Ürdün, Pakistan gibi birçok ülke 300 bin ile 500 bin tonlar arasında tedarike çıktı. Hepsinden en ucuz tedarik eden de Türkiye oldu. Şunu demek istiyorum talebin artması ihracatçı ülkelerde fiyatların erken yükselmesine sebep oldu” dedi.

BUĞDAY FİYATLARININ OCAK-ŞUBAT'TA NEREYE GELECEĞİNİ KİMSE ÖNGÖREMEZ
Güldal, şunları kaydetti: “Hali ile erken başlamış pandemi dolayısı ile Aralık-Ocak-Şubatta yükselmesi beklenen piyasalar bu sene Eylül-Ekimden itibaren yükselmeye başladı. Bu büyük bir risk aslında. Şunu da kabul etmek lazım süreç erken başladı ama Ocak-Şubat'ta nereye geleceğini kimse öngöremez. Bir de salgın dönemi dolayısı ile salgının ne zaman biteceği belli değil. TMO'nun bu operasyonları yapmasının sebebi, stokları güçlendirmek, satışa açtığımız miktarların yerini doldurmaktır"

ÖNGÖRENLER VAR GENEL MÜDÜRÜM!
Diğer yandan TMO Genel Müdürü Ahmet Güldal'ın buğday fiyatlarının Ocak-Şubat aylarında nereye gideceğini kimse öngöremez açıklamasını eleştiren ziraat mühendisi Faik Toy, kendisinin 4 Mayıs'ta Twitter hesabından yaptığı paylaşımı hatırlattı. Toy, "TMO Genel Müdürü piyasaların Ocak-Şubat'ta nereye geleceğini kimse öngöremez demiş. İddialı olmuş. Öngörenler var Genel Müdürüm. 4 Mayıs'ta sebebiyle birlikte çok iddialı bir şekilde öngördüm. Stokları da ithalat yerine değerinde fiyatla çiftçimizin ürünüyle güçlendirebilirdiniz" dedi.
faik_toy.jpg

TARIMDANHABER

Türkiye’de 70’e yakın göl kurudu

Türkiye'de kuruyan ve tehlike altındaki göllerle ilgili yeni bir rapor hazırlandı. Son 60 yılda, neredeyse üç Van Gölü büyüklüğünde 70'e yakın doğal gölün kuruduğu belirlendi.
Yaşam5 Ekim 2020 - 14:16
Türkiye Tabiatını Koruma Derneği bilim danışmanı Dr. Erol Kesici, Türkiye’deki göllerin son durumuyla ilgili yeni bir rapor hazırladı.
Dr. Kesici, Türkiye’de kuruyan ve kuruma sürecine giren göllerin büyük bölümünün, tatlı su özelliğindeki en büyük doğal tatlı su gölleri Akşehir, Beyşehir ve Eğirdir gölleri olduğuna dikkat çekti.
“YANLIŞ SU KULLANIM ORANI YÜZDE 80”
Erol Kesici, şöyle konuştu:
* Ülkemizde son 60 yılda, Marmara Denizi’nin yüz ölçümünden daha büyük, neredeyse üç Van Gölü büyüklüğünde 70’e yakın doğal göl kurudu.
* Göllerimizin son yıllarda giderek kurumasının ve kuruma sürecine girmesinin başlıca nedeni, göllerin yıllık su bütçelerinin korunarak kullanılmaması, pancar, kavak, mısır vb. çok su tüketen ürünlerin neredeyse her yerde vahşi sulamalarla üretimidir.
* Yanlış su kullanım oranı neredeyse yüzde 80.


Burdur Gölü (Fotoğraf: DHA)
KURAKLIK TEHDİTİ
Son 50 yıl içerisinde göllerin hidrolojik bakımdan adeta iflas ettiğini vurgulayan Kesici, Türkiye’de irili ufaklı 200’e yakın sulak alan bulunduğunu, bunların neredeyse tamamının koruma altına alınması gerektiğini söyledi.
Sadece Göller Yöresi’nde, Burdur sınırlarında 60 yıl önce 20’ye yakın doğal gölden bahsedilirken bugün bu sayının 5’e düştüğünü belirtti.
Dr. Erol Kesici, Türkiye’de son 60 yılda kuruyan, kuruma ve kirlilik tehdidi altındaki gölleri şöyle sıraladı:
Amik Gölü (Hatay): Zirai verimliliği çok yüksek kalın alüvyonal toprak tabakası elde edilmesi ve çiftçilere dağıtmak için 1974 yılında kurutuldu.
AKDENİZ VE ANTALYA
Antalya yöresinde 15’e yakın doğal göl olmasına rağmen, zaman içerisinde neredeyse hepsi kaybedildi.
Karagöl ve Avlan Gölü, Girdev, Kurugöl, Keklicek, Manay, Tecer, Mamak ve Genceli gölleri tamamen kurudu.


Avlan Gölü (Fotoğraf: DHA)
Türkiye’nin stratejik öneme sahip 2’nci büyük doğal tatlı su gölü olan Eğirdir ve Kovada gölleri de kuruma ve çok ciddi kirlilik sorunlarıyla karşı karşıya. Kestel Gölü tamamen kurudu.
Burdur, Çorak, Yazır, Karataş, Gölhisar gölleri ve Karamık Sazlığı kuruma tehdidi altında. Salda ve Gölcük gölleri su kayıpları ve çevre baskısı altında.
İÇ ANADOLU
Tektonik dönemlerde İç Anadolu Bölgesi suyla kaplı büyük bir göldü. Zamanla bölgede irili ufaklı 100’e yakın göl oluştu. Günümüzde bu göllerin yarıdan fazlası kurumanın yanı sıra, geri kalanları kuruma tehlikesiyle karşı karşıya. Tuz deposu olan Tuz Gölü havzası, kirlilik etkisi ve kuruma tehlikesi altında. Bölgede göçmen ve konaklayıcı kuşların sayısı da giderek azalıyor.


Eber Gölü (Fotoğraf: DHA)

Tersakan, Bolluk, Musalar, Ilgın, Samsa, Yay, Seyfe ve Tuzla gölleri kurudu. Beyşehir Gölü’nde aşırı su kullanımı, kirlilik vb. nedenlerle ortalama su seviyesi 26 metreden 3-4 metreye kadar düştü. Sultan Sazlığı aşırı kirlilik ve kuruma tehlikesiyle mevcut alanının yüzde 60’ını kaybetti.
Mogan ve Eymir aşırı kirlilik ve yapılaşma baskısıyla tehdit altında.
MARMARA GÖLLERİ
İznik, Sapanca, Uluabat ve Kuş gölleri tarımsal su alımları ve tarım- sanayinin aşırı kirlilik etkisiyle doğal göl özelliklerini kaybetmekte. Yay Gölü tamamen kurudu.
İstanbul Büyükçekmece Gölü, su kapasitesinin neredeyse yüzde 35’ini kaybetmekte. Küçükçekmece Gölü içme suyu özelliğini ve doğal biyolojik çeşitliliğini, endüstriyel, çok yoğun yapılaşma ve çevresel baskılar nedeniyle kaybetmiş durumda.
EGE BÖLGESİ
Ege Bölgesi’nin en büyük doğal gölü olan Bafa ve Azap, aşırı su kayıpları ve çevresindeki tarım, endüstriyel baskılarının kirlilik etkisiyle kuruyor.
Acı Göl ve Işıklı Gölü’nün büyük bölümü, tarımsal sulama ve soda, parfüm sanayi kullanımı ve kirlilik nedeniyle tamamen kurudu. Gediz Deltası biyolojik kayıplarının yanı sıra, kuruma ve kirlilik baskısı altında.
DOĞU BÖLGESİ
Suların aşırı kullanımının neden olduğu meteorolojik, hidrolojik ve tarımsal kuraklık, kirlilik etkisi sonucu artan su ihtiyacı, Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu bölgesindeki göllerin de tamamen veya kısmen kurumasına neden oldu.
Büyük ve Küçük Göl, Azaplı Gölü tamamen kurudu. Seki, Kuyucak, Akdoğan, Aygır gölleri kurudu. Gölbaşı, Aktaş, Çıldır, Haçlı, Turna, Nazik ve Tortum gölleri de kurumak üzere. (DHA)
Son güncelleme:14:25 - 05.10.2020

Kızılırmak Deltası’nda kuraklık tehdidi

Türkiye'nin en önemli sulak alanlarından olan Kızılırmak Deltası Kuş Cenneti'nde su seviyesi 1 metre düştü. Samsun Ondokuzmayıs Üniversitesi Ziraat Fakültesi öğretim görevlisi Prof. Dr. Yusuf Demir, "4 aydır yağış düşmeyen bölgemizde tüm sulak alanlarda önemli bir tehdidin yaşandığını görmek mümkün" dedi.
Yaşam14 Ekim 2020 - 09:21
Türkiye’nin önemli sulak alanları arasında yer alan ve UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi’nde bulunan Kızılırmak Deltası Kuş Cenneti’nde yağış rejiminde yaşanan değişimler ve küresel iklim değişikliği nedeniyle kuraklık tehlikesi yaşanıyor.
Bölgede beklenen yağışların gerçekleşmemesi deltadaki su seviyesinde düşüşe neden oldu. Su seviyesi 1 metre azalırken, kıyıdan ise 2 metre su çekildi.


(FOTO: DHA)
“1.3 MİLYON HEKTAR SULAK ALAN RİSK ALTINDA”
Samsun Ondokuzmayıs Üniversitesi Ziraat Fakültesi öğretim görevlisi Prof. Dr. Yusuf Demir, Samsun’daki deltada yaşanan kuraklıkla ilgili uyarılarda bulundu:
* Türkiye’de 14 tane Ramsar sulak alan bölgesi var. Son 50 yıla baktığımızda ülkemizdeki 2,5 milyon hektara ulaşan sulak alanımızın, 1,3 milyonunun ciddi anlamda kuruduğunu görüyoruz.
* Özellikle bu seneye baktığımızda Samsun’da son 4 ayda ciddi kuraklık yaşandı. Bu kuraklık etkisiyle beraber bölgemizde çok önemli olan 3 tane sulak alanımızın 3’ünün de risk altında olduğunu ve bu sene çok ciddi anlamda tehlike taşıdığını yine yaptığımız incelemelerde ortaya koymak mümkün.


(FOTO: DHA)
“4 AYDIR YAĞIŞ DÜŞMEDİ”
* Maalesef bu bölgemizde de 4 aydır yağış düşmediği için tavan suyu seviyelerinde de ciddi düşüşler olduğu için Kızılırmak Deltası’ndaki su seviyesinde 1 metreden daha fazla
bir düşüş, o habitatta ciddi anlamda yaşam döngüsünde tehdit oluşturmaya başladı.
* Aynı zamanda bu bölgemizde çok önemli bir sulak alanımız olan Ladik Gölü de maalesef son yıllarda can çekişiyor. Özellikle bu seneki kuraklıklarla beraber neredeyse çölleşmeye gelmiş durumda.


(FOTO: DHA)

* Yine bu bölgemizde önemli bir sulak alan olan Yedikır Barajı’nın da ciddi bir tehdit altında olduğunu görüyoruz. Dolayısıyla bu bölgemizin hemen hemen tamamında tüm sulak alanlarımızda önemli bir tehdidin yaşandığını görmek mümkün. (DHA)

Türkiye’nin buğday talebi Rusya’da fiyatları artırdı

Kendine yeter bir ülke iken önce ‘un ve makarna üretimi’ için denilerek başlanılan buğday ithalatı iç tüketimde de giderek artan şekilde kullanılıyor ve gelinen noktada Türkiye’nin buğday ithalatı dünya fiyatlarını oynatıyor.
ozlem-ermis-beyhan-50x50.jpg

Özlem ERMİŞ BEYHAN
06:00 - 14 Ekim 2020
HaberlerEkonomi
Türkiye’nin buğday talebi Rusya’da fiyatları artırdı

  • Son olarak Rusya'da buğday fiyatlarının son 4 haftadır sürekli yükseldiği, bu yükselişin en önemli nedeninin Türkiye'nin yoğun buğday talebi olduğu açıklandı. Son 4 haftada Türkiye'den yoğun talep geldiğini belirten Rus yetkililer, buğday fiyatlarının geçtiğimiz bir haftada 11 dolar birden yükselerek tonu 235 dolar seviyesine yükseldiğini açıkladı.
1.5 MİLYAR DOLAR ÖDEDİK
Türkiye 2019'da 2.3 milyar dolarlık ithalatıyla dünyanın en büyük buğday ithalatçısı haline geldi. Bu ithalatın 1.5 milyar dolarlık bölümü Rusya'dan gerçekleştirildi. TÜİK verilerine göre son 12 yılda Türkiye'de çiftçi sayısı yüzde 48 azaldı, tarım alanlarındaki azalma ise yüzde 12.3 seviyesinde.
Ziraat Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi Başkanı Murat Kapıkıran, “Buğdayda ekim alanları 2002 yılında 9.3 milyon hektar iken 2018'de 7.3 milyon hektara, 2019 yılında ise 6.85 milyon hektara geriledi. Bunlar TÜİK verisidir. Buğday üretimi 2002 yılında 19.5 milyon ton iken 2019 yılında üretimimiz 19 milyon ton. Aradan geçen 18 yılda nüfusumuz 65 milyondan 83 milyona çıkmış ancak üretim aynı kalmış hatta düşmüş. Bu veriler Türkiye'nin buğdayda geldiği noktayı ortaya koyuyor” dedi.
8-bugday.jpg

Veriler, tarım yönetiminin adım adım ithalata mecbur hale düştüğünü ortaya koyuyor. Zira para kazanmayan çiftçiler tarım arazilerini terk ediyor.
Ruble ile buğday ithalatı başlıyor
Rusya merkezli SovEkon Analitik Merkezi, Türkiye'nin Rusya'dan ruble ile buğday ithal etmeye başlayacağını açıkladı. Bu sistemle buğday ithalatının tonuna 17 bin ruble ödenecek. Hedef; kur kaybının önüne geçilmesi... Konuya yakın uzmanlar, “Hükümet eğer ruble ile ürün ithal ettirecekse buna karşın bizim sattığımız tarım ürünlerinin de Türk Lirası ile alınması için şart koşmalı” yorumunu yaptı.

600.000 Liraya traktör almak

Papaz krizi nedeniyle durgunlaşan 2018 den sonra traktör satışlarının patlaması,fabrikalarımızın traktör yetiştirememesi,sıraya yazılmak, ikinci el traktörlerin fyatının bir yılda % 50-60 artması bana bir şeyler düşündürdü.
Beni linç edeceksiniz biliyorum ama yazmak zorundayım.600.000 TL lik traktörü binlerce üreticimiz alabiliyorsa bunun anlamı vardır.Bölgesel fark düşünmüyorum, bir ay önce bizim komşu köyde de aldılar.Bizim köyde kara dev MF bile var.
-Özellikle belli bir ölçeğin üzerinde toprakta tarımsal ürün üretmek anladığım kadarıyla oldukça karlı. 50-60 dekarda yılda 3 kez ürün alsanız bile böyle bir mekanizasyona erişemezsiniz.Ürün sayısı arttıkça masrafta artıyor,altın madeni işletmiyoruz.
-Bu traktörleri alanların çoğu fabrikatör,un-yem gibi tarımsal sanayi patronları değil ,bildiğimiz tarımdan başka işi olmayan üreticiler.Hububat tarımı yapılan,nadaslı tarım yapılan orta anadoluda MF 5400 serisi sıradan traktör oldu.
-Ülkemiz cumhuriyet tarihi boyunca her yıl (arada inişler-krizler olsada) ortalama %5 büyümektedir.Bu durum ülkemiz ve bizim için kıvanç vericidir.Köylerde özellikle genç kardeşlerimizde klasik kırsal giyim kuşamın yerini büyük şehirlerdeki kıyafetlerin aynısının alması bir diğer işarettir.
-'Onun şu kadarlık traktörü var ben altta mı kalacağım' türü tepkilerle 500-600 bin liralık borca girilmesi pek akla yakın gelmiyor.Kolay borç değil ve teminatsız kimse vermez.Demek ki yeteri kadar teminat gösteriliyor.
-Büyük şehirlerde kullanılmış bazı marka otomobiller bile 1 milyon lira civarındayken çiftçilerimizin böyle traktörlere sahip olmalarını çok görmüyorum aksine mutlu oluyorum.Söylemek istediğim tarımsal kesimde de önemli bir gelir artışı var ve bu kendini gösteriyor.Bir yılda %35 artan euroyla hangi ürünümüz %35 arttıki alışveriş yapabiliyoruz, demek ki tarımda da önemli sermaye birikimleri oluyor.Ben bu durumu kırsal nüfusun oranının genel nüfusa göre azalmasının sonucu görüyorum.Gidenler gitti kalanlar daha büyük ölçekte kıyasıya çalışıp güzel üretim yapıyorlar.Doğal olarak karşılığını aliyorlar.
-Ülkem için tarımsal geleceği umutsuz görmüyorum.Umut var.

Yeni john deere ler

Arkadaşlar john deere dağıtımını ipso tarım a bırakmıştı bildiğiniz gibi... Siteye güncelleme gelmiş ve 5e 3 silindir serisine 58e, 67e modelleri eklenmiş ve kasa değişmiş komple. Ayrıca 5m serisine de 5090m ve 5100m eklenmiş onlar da yeni kasa. Fakat john deere İzmir de açmış olduğu fabrikayı sanırım kapattı yani öyle söylentiler duydum

Yeni 2020 model tt65b 4 wd

Tt65b 4wd aldim yenilen ve iyilestirlen bircok yani olmus ozellikle on aks td4b aksi degismis dönüş acisi daha iyi
IMG_20201006_142809.jpg
IMG_20201013_115604.jpg
IMG_20201006_142759.jpg
frenler oldukca iyi ve debriyaj yumusak arkada 4 çıkış platform icinde bazi iyilestirmeler var

Resimler ve ekler

  • IMG_20201013_115616.jpg
    IMG_20201013_115616.jpg
    4.6 MB · Görüntüleme: 80
  • IMG_20201006_142740.jpg
    IMG_20201006_142740.jpg
    3.2 MB · Görüntüleme: 71

Çukurova'da yer fıstığı üretim alanı genişliyor

Özetle ekim alanı arttığına göre kazancı yüksek bir ürün. Aşağıdaki yazıya göre geçen sene verim ort 400 kg, kilosu bu yıl 11 TL ye alıcı bulmuş. Ciro iyi görünüyor ancak masrafı ne kadar ona da bakmak lazım.


Verimli Çukurova topraklarında 2010 yılında 107 bin 650 dekar olan yer fıstığının ekim alanı, bu yıl 250 bin dekara çıktı

Türkiye'nin yer fıstığı talebinin yüzde 50'den fazlasını karşılayan Çukurova'da, fiyatı ve verimiyle yüz güldüren ürünün ekim alanı son 10 yılda önemli oranda arttı.

Hasadı halen devam eden yer fıstığının, 2010 yılında 107 bin 650 dekar olan ekim alanı, bu yıl 250 bin dekara yükseldi.

Üretimi ise 11 yılda yaklaşık yüzde 152 artan yer fıstığı, dekara alınan verimi ve bu yıl 11 lirayı bulan kilogram fiyatıyla üreticisinin de yüzünü güldürüyor.

Adana Ticaret Borsası (ATB) Başkanı Şahin Bilgiç, AA muhabirine, alternatif ürün olarak yetiştirilmeye başlanan yer fıstığında ekim alanlarının her geçen yıl arttığını söyledi.



Yer fıstığının çerezlik, yağlık olarak tüketiminin yanı sıra hayvan yemi olarak da kullanıldığını ifade eden Bilgiç, ürünün fiyatıyla da üreticisini mutlu ettiğini kaydetti.

Geçen yıl kentte 213 bin dekarın üzerindeki alana yer fıstığı ekildiğini ve 90 bin tonun üzerinde ürün alındığını aktaran Bilgiç, bu yıl 250 bin dekarda hasadın devam ettiğini belirtti.

Bilgiç, Türkiye'de yer fıstığı üretiminde Adana'nın ilk sırada yer aldığını ve bu yıl üründen 100 bin tonun üzerinde rekolte beklendiğini dile getirdi.

Yer fıstığına destek talebi

Üreticiden bugünkü fiyatlarda yer fıstığının 11 liradan alındığına dikkati çeken Bilgiç, şöyle devam etti:

"Yer fıstığının bu şekilde para etmesi ve üreticisine kazandırması durumunda ekim alanlarının daha artması bekleniyor. Ancak, alınan ürünün sadece yüzde 30 civarı kayıt altında. Adana, Ceyhan ve Osmaniye borsalarında işlem gören 2019 yılındaki yer fıstığı miktarlarına baktığımızda ürettiğimizin sadece üçte biri. Yani ürünün yüzde 30'u tescil oluyor, yüzde 70'i olmuyor ve kayıt dışına gidiyor. Çok değil, 20 kuruş destek verilirse üretilen yer fıstığının tamamı tescil olur. Böylece, devlet üreciye verdiğinin fazlasını alır. Yer fıstığını, kayıt dışılıktan kurtarmanın yolu bu."

11 Ekim 2020 Pazar, 08:35
İrfan Donat

Ithal ve Yerli koyun ırkları

Merhaba
Küçükbaş işine girmeyi düşünüyorum internette bir çok koyun ırkı gördüm. Merak ettiğim iç Anadolu'ya hangi koyun ırkı uyar? Ithal koyun ırklarının uyumluluğu nedir ? Merinolandschaft,ille de france gibi koyunları zamanında tigemde melezlemişler bu hayvanlar karacabey , Polatlı , anadolu merinosu diye piyasaya çıkmış. Ithal ırkları satan satıcılar ithal ırkların Türkiye'ye uyduğunu söylüyor. Ithal veya tigem ırklarının uyumu nasıldır? Ithal hayvanları kasapların tercih etmediğini duydum ne kadar doğrudur? Bu işe başlarsam Ankara çubuk barajının kıyısı olan bir köyde yapacağım. Polatlı koyunu hakkında bilgisi olan var mı? Bu hayvanları ille de france koçuna aşım yaptırırsak sonuç nasıl olur?

PANCAR ÇİFTÇİSİ FİYAT, ŞEKER ÜRETİCİLERİ ZAM BEKLİYOR

Şekerpancarı üreticileri, mazot, gübre, sulama, elektrik ve söküm bedeli başta olmak üzere maliyetlerin geçen yıla göre çok fazla arttığını bu nedenle pancar alım fiyatının ton başına 380-400 lira olmasını istiyor.

Yazar Ali Ekber Yıldırım
7:20 | 12 Ekim 2020

Pancar fiyatı geçen yıl 1 Eylül'de açıklanmıştı

Şekerpancarında hasat tüm hızıyla devam ederken, 2020 pancar alım fiyatının açıklanmaması üreticileri endişelendiriyor. Şekerpancarını söküp şeker fabrikalarına geçen yılın fiyatı ile teslim eden üretici, fiyatın acilen açıklanmasını bekliyor. Şeker fabrikaları ise 16 aydan beri artan maliyetleri şekere yansıtamadıklarını belirterek şekere zam yapılmasını istiyor. Şeker zammı son olarak Haziran 2019’da yapılmıştı.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 2019 ürünü, yüzde 16 polar içeren şekerpancarı alım fiyatını 1 Eylül 2019’da ton başına 300 lira olarak açıkladı. Bu fiyat açıklanırken 2020 yılının da pancar baz alım fiyatı olduğu söylendi. Türkiye Şeker Fabrikaları A.Ş.(Türkşeker) 2 Eylül 2019 tarihli duyurusunda ” Bu fiyat (300 TL/ton) aynı zamanda 2020 yılının da pancar baz alım avans fiyatı olarak belirlenmiştir.” bilgisine yer vermişti.

Fiyatı kim açıklayacak?
Şu anda şeker fabrikaları ton başına 300 liralık fiyatı “avans fiyat” kabul ederek pancar alımı yapıyor. Ancak müstahsil makbuzu kesilmediği için pancar alınıyor, üreticiye ödeme yapılamıyor. Bu nedenle üreticiler, 2020 ürünü pancar alım fiyatının belirlenerek bir an önce açıklanmasını istiyor. Geçen yıl olduğu gibi alım fiyatını Cumhurbaşkanı Erdoğan’ mı açıklayacak? Yoksa, Hazine ve Maliye Bakanlığı mı açıklayacak belli değil. Üreticinin en büyük endişesi ise, avans fiyat olarak kabul edilen 2019 fiyatının 2020’de de uygulanması. Kota dışı pancar alımı yapanlar özellikle bunu dile getirerek bu yıl pancar fiyatının artırılmayacağını iddia ederek üreticiden daha ucuza pancar almaya çalışıyor.

Pancara istenen fiyat 380-400 lira
Şekerpancarı üreticileri, mazot, gübre, sulama, elektrik ve söküm bedeli başta olmak üzere maliyetlerin geçen yıla göre çok fazla arttığını bu nedenle pancar alım fiyatının maliyetler dikkate alınarak açıklanmasını istiyor. Üreticilerin beklentisi ton başına 380-400 liralık bir fiyat açıklanması yönünde. Ancak şu ana kadar fiyatla ilgili kimse net bir bilgi vermiyor. Pancar üreticileri, Türkşeker’in bu yıl buğday, arpa, patates ve diğer bazı ürünleri satın alarak üreticiye destek olduğunu, pancar fiyatı konusunda da aynı desteği beklediklerini dile getiriyor.

Seker-tablolar.jpg


Şeker üreticileri de zam istiyor
Üretici pancar alım fiyatının artırılmasını ve açıklanmasını beklerken, pancarı işleyerek şeker üreten fabrikalar ise 16 aydan beri şeker fiyatının artırılmadığını belirterek şekere zam yapılmasını talep ediyor. Şeker üreticileri geçen yıl pancar alım fiyatlarının yüzde 28 artırıldığını ve bunun şeker üretim maliyetini en az yüzde 20 artırdığını belirterek şekere zam yapılmasını istiyor. Kamuya ait şeker fabrikalarının zararının devlet hazinesi tarafından karşılandığını belirten şeker sektörü temsilcileri, kooperatiflere ve özel sektöre ait şeker fabrikalarının zararının pancar üretimini tehlikeye atacağını iddia ediyor.

Kayseri Pancar Ekicileri Kooperatifi Yönetim Kurulu Başkanı Hüseyin Akay, Türkiye’de 33 pancar şekeri fabrikası olduğunu hatırlatarak şu bilgileri verdi: ” Özelleştirme İdaresi Başkanlığına bağlı Türkiye Şeker Fabrikaları A.Ş.’ye ait 25 fabrikadan 10’u, 2018 yılında yapılan özelleştirme ihaleleri ile özel sektöre devredilmiştir. Böylelikle devlete ait 15, özel sektöre ait 12 ve pancar kooperatiflerine ait 6 olmak üzere 33 şeker fabrikası faaliyet göstermektedir. Mevcut durumda kamunun sektör payı yüzde 35,5, kooperatif fabrikalarının payı yüzde 36,9, özel fabrikaların payı ise yüzde 27,6 olmuştur. Ülkemizde yaklaşık 350 bin çiftçi aile, yıllara göre 350-400 bin hektar arasında değişiklik gösteren ekim alanında şekerpancarı yetiştiriyor. Türkiye’de hâlihazırda; 3 milyon 151 bin tonu pancar şekeri, 990 bin tonu nişasta bazlı şeker olmak üzere toplam 4 milyon 141 bin ton şeker üretim kapasitesi mevcuttur. 2020-2021 pazarlama yılından 2 milyon 700 bin ton şeker kotası var.”

Şeker yerine NBŞ ve ithal tatlandırıcı satılıyor
Türkiye’de şeker üretiminin kota sistemine göre yapıldığını belirten Hüseyin Akay: ” Kota demek, ihtiyacınız kadar üretim demek. Fakat, Türkiye’de geçen yıl belirlenen kotanın 150 bin ton daha düşük şeker üretildi. Buna rağmen 1 Eylül-31 Ağustos kampanya dönemi baz alındığında stokta yaklaşık 320 bin ton şeker var. Devreden bu fiili stok aynı zamanda bu seneki satış politikasını da belirleyerek şekere zam yapılmasına engel olup çiftçimizin, tarımımızın, sektörümüzün, ülkemizin geleceğini olumsuz yönde etkilemektedir. Diğer tarafta daha ucuz diye kontrolsüz bir biçimde nişasta bazlı şeker üretilerek piyasaya sunuluyor. Nişasta bazlı şeker kotası 67 bin 500 ton olmasına rağmen neredeyse 600 bin ton olarak üretilmekte ve satılmaktadır. Bu iş el altından gizli saklı yapılmaktadır. Tamamen kayıt dışı yapılan ve denetlenmeyen bu iş, şeker sektörünü büyük bir sorunla ve sıkıntıyla karşı karşıya bırakarak 320 bin ton şekerin satılmamasına sebep olmaktadır. Ayrıca, yüksek yoğunluklu tatlandırıcı ithalatı yapılıyor. Depolarda şeker olunca kimse şeker zammını dile getiremiyor. Oysa geçen sene pancara yüzde 28 zam yapıldı. Bunun bizim maliyetlere etkisi en az yüzde 20’dir. Diğer maliyetler de eklenince şekere zam zorunlu hale geldi. Önce şeker fiyatının artırılması, sonra da maliyetleri artan pancarın çiftçisine 2020 ürünü fiyatı açıklanmalı.” dedi.

Pancarda ve şekerde fiyatı devlet belirliyor
Piyasada kamuya ait şeker fabrikalarının açıkladığı pancar fiyatı ile şeker fiyatının referans alındığını hatırlatan Kayseri Pancar Ekicileri Kooperatifi Yönetim Kurulu Başkanı Hüseyin Akay sözlerini şöyle sürdürdü: ” Biz seçimle geliyoruz. Bu fabrikaların patronu değiliz. Bu nedenle şahsi bir endişeyle değil, sektörümüz adına, çiftçilerimiz adına endişeliyiz. Özelleştirilen fabrikaları alanlar şeker satarak hem taksit ödeyecekler hem yaşamlarını sürdürecekler. Türkşeker’in zam yapmaması sonucu oluşan zarar devlet hazinesi tarafından karşılanıyor. Bilançolarına bakarsanız 2018’de 1 milyar 354 milyon lira, 2019’da 965 milyon lira olmak üzere 2.3 milyar lira zararı var. Özkaynakları eksi 583 milyon lira. Buna rağmen zam yapmayacağız diyorlar. Onların zararını devlet karşılıyor. Kooperatiflerin ve özel fabrikaların zararı ne olacak? Böyle giderse bu fabrikalar kapanma noktasına gelir. Bundan en büyük zararı pancar üreticisi çeker. Piyasa sağlıksız nişasta bazlı şekere ve ithal yüksek yoğunluklu tatlandırıcılara kalır.”

https://www.tarimdunyasi.net/sponsor-reklam/

Filtrele


Hakkımızda

TrakKulüp, içinde 100.000'den fazla konuyu, 1.300.000'den fazla mesajı barındıran Türkiye'nin ilk ve en büyük traktör, tarım ekipmanları ve çiftçilik paylaşım sitesidir. 86.000 üyemiz gibi sizi de aramızda görmek isteriz.
Üst Alt