Kuraklık ve Şekerpancarı

Herkese merhabalar.
Malumunuz 2021 yılı son derece kurak bir yıl olmakta. Uzun zamandır şekerpancarı ekimi yapmaktayız. Böylesine kurak geçen bir yılda kendi tecrübelerimi 20 yıllık tecrübemle sizlere aktarmak istedim.
Bu yıl özellikle çıkışlarda büyük sıkıntılar yaşayanlar oldu. Ben bu kısımda değilim. Çünkü 21 Nisan günü ektim. Ektiğim günün ardından teknolojiden faydalanıp yağış olmadığını görünce 22 Nisan günü sulama malzememi tarlalarıma dizdim. Görece çok sayılabilecek kadar şekerpancarı ekmekteyim. Yaklaşık 110 dönüm yerimiz var. Tam 8 gün kaymak tabakası yapmadan mini sprink fiskiye kullanarak sulama yaptım. 44 dönümlük bir tarlam ırmak kenarında ve sulama sonucunda mil toprak olduğu için beton gibi sertleşti. Bunu farkedip içinde yüzde 24 kükürt bileşiği (sülfat) bulunan AS gübresinden dekara 10 kg kullanıp toprak yapısında gözle görülür bir yumuşama sağladım. Sonrasında üstten ot ilacı uyguladım. İlaç uygulamasında katlamalı ilaç yapmamaya büyük özen gösterdim. Zira bu kuraklikta pancar zaten streste. Katlamalı ilaç yapanlar ilacın üst üste geldiği yerleri yaktılar ve tekrar ekmek zorunda kaldılar. Pancarda ciddi miktarda kurta rastladım. Hemen ilaçlarımı temin edip, kurtların yüzeye çıktığı akşam saat 9 dan sonra uyguladım ve yüzde 90 başarıya ulaştım. Olabilecek en az kayıpla pancarım ilk 45 günü tamamladı. Bir kez ara çapası yaptım ve bir kez de işçi çapası yapılıyor halen.
Özellikle belirtmek isterim ki, böyle kurak senelerde mutlak suretle intaş sulamasinin yapılması gerekmektedir. Eğer sulama yapamayacak iseniz normalde hiç tavsiye etmem ama çıplak tohum ekiniz ve ekim sonrası üstten merdane uygulayınız. Ayrıca tohumun ekim derinliğinin çok fazla olmamasına dikkat ediniz (2-3 cm).
Sulayacak durumunuz varsa da yağmurlara kanıp tohumu alatavda bırakmayın. Mutlaka yağış derinliğini kontrol edin. Başarılı bir intaş için en az 40mm yağış almak gerekir.
Şekerpancarı ile alakalı herhangi bir sorunuz olursa konu altında sormaktan çekinmeyin. Bilgi paylaşıldıkça artar.
Ek olarak pancarın 40 günlük ve 30 günlük durumlarını paylaşıyorum. İlk fotoğraf 2 Haziran'da, ikinci fotoğraf 23 Mayıs'ta çekilmiştir. Tarla aynıdır.

Resimler ve ekler

  • IMG_20210603_125316.jpg
    IMG_20210603_125316.jpg
    258.2 KB · Görüntüleme: 69
  • IMG_20210523_110416.jpg
    IMG_20210523_110416.jpg
    285.2 KB · Görüntüleme: 67

2021'de hangi ürün ne kadar üretilecek? (TÜİK 1.tahmini - 27 mayıs 2021)

TÜİK'in 27 mayıs 2021'de yayınladığı Bitkisel Üretim 1.tahminini paylaşıyorum.

Nerdeyse üretimimizin %90'nını oluşturan ilk 5 ürünün hepsinde üretim düşüşü olacağı saptanmış.

En çok ürettiğimiz şeker pancarı 23 milyon tondan, 21 milyon tona
Buğday 20,5 milyon tondan, 19 milyon tona
Arpa 8 milyon 300 bin tondan, 7 milyo 800 bin tona
Mısır 6,5 milyon tondan, 6,4 milyon tona
Patates 5,2 milyon tondan, 5,1 milyon tona düşüş yaşayacak.

Bu TÜİK'in tahminleri, Allah herkesin yardımcısı olsun.





tüik 2021 tahminipng.png




İsteyen https://data.tuik.gov.tr/Bulten/Index?p=Bitkisel-Uretim-1.Tahmini-2021-37247 adresindeki tabloları inceleyebilir. Bilgiler buradan alınmıştır.

Virüs ve Bakteri Hastalıklarıyla Genel Mücadele Yöntemleri

Virüs hastalıklarıyla mücadele yöntemleri:

- Virüslerle kimyasal mücadele genel olarak yoktur bu yüzden proglagtik (koruyucu) tedbirler alarak mücadele etmek gerekir. Yine de dezenfaktan amacıyla 2 kimyasal madde kullanılabilir. Ekimden önce tohumların yüzeyi ve ekimden sonra bitki üzerine dezenfekte etmek amacıyla düşük konsantrasyonlarda Hidrojen peroksit ve çamaşır suyu püskürtülebilir.

- Virüsleri taşıyan böceklerle mücadele edilerek bitkiye virüs girişinin vektör yolu bir miktar kontrol altına alınabilir.

- Bitkide yaralanma yapacak tarım ekipmanları, şiddetli rüzgarlar, bakım aletleri, hayvanlar gibi faktörler kontrol edilebilirse ve biraz ütopik olacak fakat bitkide mikroskobik olarak bile yaralanma olmazsa virüsler bitki dokularından içeri giremez.

- Temiz, sertifikalı tohumlulukar, dikim materyalleri kullanılabilir.

- Virüslerin zarar yaptığı dönemler göz önüne alınarak bitkinin ekim/dikim tarihleri değiştirilebilir.

- En önemli mücadele yöntemi olarak ekilecek bitkinin (varsa) virüs hastalıklarına dayanıklı çeşitleri ekilmelidir.

- Toprak ve yaprak analizleri doğrultusunda dayanıklı bitki yetiştirmek. Böylece bitkinin virüsle mücadele edebilme gücü artar ve dokulardaki yaralanmalar azalır.

- Tohumla ve bitki artıklarıyla yayılan virüs hastalıklarında söz konusu iki materyalde bitkisel üretim yapılacak alanda kullanılmamalı, bitki artıkları tarladan uzaklaştırılı yakılmalıdır.

- Bir sonraki sene hastalığın görüldüğü tarlada o virüsün konukçusu olmayan bir bitki yetiştirmek.

Örnek virüs hastalığı: Buğdayda sarı cücelik

1622618573048.png


Örnek Hastalık 2: Buğdayda Mozaik Virüsü

1622618650723.png





Bakteri hastalıklaryıla genel mücadele yöntemleri:

- Temiz, sertifikial tohumlar/fideler kullanmak

- Eğer o bitkinin dayanıklı çeşitleri varsa temin etmek

- En önemli vektörleri olan böceklerle mücadele etmek.

- Bitkide yaralanma yapacak tarım ekipmanları, şiddetli rüzgarlar, bakım aletleri, hayvanlar gibi faktörler kontrol edilebilirse ve biraz ütopik olacak fakat bitkide mikroskobik olarak bile yaralanma olmazsa bakteriler yaralı bitki dokularından içeri giremez. Sadece doğal açıklıklardan girmek zorunda kalırlar.

- Bir sonraki sene hastalığın görüldüğü tarlada o bakterinin konukçusu olmayan bir bitki yetiştirmek. Örneğin domateslerde ve biberde solgunluk etmeni olan Clavibacter michiganensis; seneye fasülye ekilirse ve iyi bir yabancı ot mücadelesi yapılırsa konukçu bulamaz ve sonraki senelerde tekrar domates ve biber yetiştirmek için imkan sağlanır.

- Hastalıklı bitki artıklarını toprayıp yakmak ve hastalıklı tohumları üretim yapılacak alanda kullanmamak.

- Dikimi yapılacak fideler bir süre boyunca sıcak su altında bekletilerek tarlaya ekilmeden bakterilerle mücadelesi edilebilir.

- Faydalı virüs ve faydalı bakterileri; zararlı bakterilerin üzerine püskürterek parazit olanın ölmesini sağlamak.

- Bakteriyositleri yeşil aksama püskürtmek veya ekim/dikim öncesinde üreme organlarını dezenfekte etme amaçlı Dithiokarbamat ve Nitro bileşiklerinin olduğu çözelti içine daldırmak. Yeşil aksam ilaçlamasında bakırlı ilaç ve antibiyotikler kullanılmaktadır. Her ikisi de çevre sağlığına zararlıdır. Özellikle antibiyotikler bitki üzerindeki faydalı böcekleri de öldürmektedirler. Yine de antibiyotiklerin kök kanserine (Rhizobium radiobacter) karşı mücadelede etkinliği iyidir.



Örnek Bakteri Hastalığı: Buğdayda Bakteriyel Leke hastalığı

1622618739242.png


Örnek Bakteriyel Hastalık 2: Buğdayda Bakteriyel Çizgi hastalığı
1622618784409.png




KAYNAKLAR:


- Güncan Ahmet ve Poyraz Nuh. Fitopatoloji ders kitabı. 1998

-Prof. Dr. Kubilay Kurtuluş Baştaş hocamızın ders anlatımı.

2. Ürün Soya Yetiştiriciliği ile İthalat Kapatılır, Hayvancılık Rahatlar mı?

Şuan %95 olarak dışa bağımlı olduğumuz Soya fasülyesi, hayvancılıkta, tavuk, balık yeminde ve İnsan yiyeceği olarak kullanılıyor.

%20 yağ oranı ve %40 protein oranı ile çok değerli bir ürün. Hayvanlarda kilo yapıyor.

Son zamanlarda tonu 600$'ı geçmiş bir ürün. (1kg Soya = 5TL civarı)


Video 2018'de çekilmiş.
Konuşan abimiz Adana'nın 90 bin tonluk üretimle Türkiyede üretilen soyanın %60'nı karşıladığını, 2. ürün soya ekimine yeterli desteğin verilmesi ile Türkiyenin ihtiyacının (2 milyon ton) başka illerle birlikte karşılanabileceğini çok güzel anlatıyor.

Tarım bakanlığına konuyu 2018 yılında rapor olarak arz etmişler. Maalesef bu süreçte herhengi bir gelişme olmadı.
Umarız Çiftçimiz ve Hayvancımızın yüzünü güldürecek bu ürün tez zamanda gündeme gelir.

Medyayı görebilmek için giriş yapınız

Buğdayda %20-30 rekolte kaybı öngörülüyor

21 Mayıs'ta Ulusal bir kanalda konuşan, Selçuk Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarla Bitkileri Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Süleyman Soylu; üretici gündeminde olan kuraklık ile ilgili konuştu:



"Kesin tahmin yapmak için Mayıs ayının sonunu beklemek gerekiyor ama buğdayda yüzde 20-30 arası rekolte kaybı öngörebiliriz şimdiden. Bu biraz daha artabilir de azalabilir de. Türkiye'nin yıllık iç tüketiminin yaklaşık 18-19 milyon ton. Muhtemelen bu yıl iç tüketimi karşılamak için 2-3 milyon ton buğday açığımız olacak. Buna DİR kapsamındaki ithalatı dahil etmiyorum. Yani sadece iç tüketim için de bu yıl bir miktar dışarıdan alım yapmak zorunda kalacağız gibi görünüyor" dedi.

1622883588167.png

Yeni Elektrikli Traktör Geliyor !

Selçuk Üniversitesi ile fabrikası Konya'da bulunan AHS Anadolu Endüstri Anonim Şirketi arasında elektrikli traktör geliştirilmesine yönelik iş birliği protokolü imzalandı. Ziraat Fakültesi tarafından yürütülecek proje ile firmanın üretmiş olduğu traktörlerin, elektrikli traktör olarak geliştirilmesi ve üniversite-sanayi iş birliğinin artırılması hedefleniyor.

*Sizce yapılacak yeni proje ne zaman, nasıl bir ürün ile tamamlanır?

1622883182360.png


Firmanın ürettiği bazı traktörler:

1622883280853.png


1622883254554.png

Bitkilerde Hastalık Süreçleri

Parazit virüs, bakteri ve fungus türleri bitki bünyesinde önemli hastalıklara neden olur, bunlara "bitki patojenleri" de denir. Esasında bu parazit organizmaların amacı kendi yaşamını sürdürecek besini elde edit, neslini çoğaltmatır; dümnya üzerindeki tüm bitkilere ekonomik zarara uğratıp kıtlık ortaya çıkarmak değildir. Dersimiz olan "Fitopatoloji" nin ana konusu da parazitlerdir.


Bu parazitlerin bitkide hastalandırma kabiliyetine "patojenisite" denir. Her parazitin, her bitkide hastalandırma kabiliyeti farklıdır. Bir parazit bitki üzerinde bulunmasına rağmen tercih etmeme, uygun koşulların bulunmamasından dolayı o bitkiye hiç zarar vermeyebilir, tabi bunun tam tersi; bitkiye zarar vermesi de mümkündür. Şimdi parazitlerin bitkiyi hastalandırma aşamalarına giriş yapalım.


Her bitki paraziti ve hastalık belli bir sıra/düzen içinde olmaktadır ve bu sıranın bozulması söz konusu değildir, aksi iddia edilemez.

1622617692847.png


1) İnokulasyon: Parazit tür ile bitkinin mekanik temas ettiği aşamadır. Bitki zararlısı hayvanlar (başta böcekler), tarım makina ve ekipmanları, su, rüzgar ve hatta farklı bitkileri yapraklarına dokunan insan bile inokulasyona neden olabilir. Parazit ile konukçunun mekanik temasa geçtiği parazitin miktarına inokulum denir. İnokulum virüslerde partiküller, bakterilerde 1 bakteri hücresi, funguslarda ise sporlar, misel ve misel topluluğu olan sklerotium olabilir. İşte bu parazitin bitkiye bulaşmadan önceki beklediği yere İnokulum kaynağı denir. İnokulum kaynakları bitki artıkları veya hastalıklı haldeki bitki, kışlanan bitki veya kışlama materyali olabilir.

1622617832948.png


2) Penetrasyon: Bitki dokusu ile mekanik temas eden patojenin bitki dokularına girme aşamasıdır. Bitki patojenleri topluluğunda başı çeken funguslar bitki dokularına direkt kütikulayı veya hücre duvarını delerek, bitkinin bir nevi burnu olan stoma gibi doğal boşluklarından veya tarım makinaları, parazit bitkiler, böcekler, nematodlar ve diğer parazitler tarafından açılan yaralardan girerler. Diğer parazitler tarafından açılan yararda kural şu şekilde işlemektedir; en büyük fungus olduğu için en büyük yara onun zararında oluşur. Daha sonra delik genişliğinde sırasıyla bakteri ve virüs gelmektedir. Küçük boyutta olan rahatlıkla bir diğerinin açtığı deliklerden girebilir ancak türden türe parazitin büyüklüğünün değiştiğini de unutmamak gerekir. Orta şiddetteki rüzgar bile bitkiler birbirine temas ederek, yaprağın üst kısmındaki kütiküladaki kılları kırabilir, bu da yaralanmaya sebep olur. Bakteriler yine doğal boşluklardan ve yaralanan alanlardan girebilir. Virüsler ise sadece yaralardan girebilmektedir.

1622618049742.png


Yukardaki paragrafta fungusların diğer parazitlerden farklı olarak kütikula ve hücre duvarını delerek giriş yaptığını paylaşmıştık. Şimdi de bunun aşamalarından biraz bahsedelim. Fungun sporu konukçusunun dokularıyla mekanik temas ettikten sonra çimlenerek "hif" yapısını oluşturur. Funguslarda çimlenmenin olabilmesi için yaprak yüzeyinde genel olarak +%70 nem gerekir, çok istisnai funguslar %60 altındaki nemlerde de çimlenebilmektedir. Yine 20-30*C sıcaklıklar da fungus gelişimi için uygundur. Her neyse, hiflere geri dönelim; hifler büyüdükçe fungusun alt kısmında "apresorium" adlı köpük madde çıkar. Köpüğün taban kısmının ucu incelerek topuklu ayakkabı mantığı "penetrasyon peg" i oluşturur. Böylece olası basınç arttırılır ve fungus yukardan daha az güç uygulayarak dokuyu delebilir. Fungusun yukardan az bir hareketi ile doku delinir ve fungus dokuya/hücreye giriş yapar. Böylece fungus hifleri doku/hücre içinde eldiven gibi/kök gibi açılır. Bu aşamada açılan eldivenimsi kısma "hausporium" denir.



3) Enfeksiyon: Penetrasypnun gerçekleşmesiyle bitkinin canlı kısmıyla temasa geçen parazitin bitkiden besin maddeleri teminidir. Parazit tarafından hücre duvarının parçalanması ve hücre suyunun hücreler arası boşluklarda serbest gelmesi için bir takım enzimler salgılanır. Patojenlerin ortama salgıladıkları toksinler ile ilerideki aşamalarda gözde görülebilecek sararlamalar ortaya çıkar. Salgıladıkları antibiyotiklerle hücrenin başta protein sentezi yapmasını engelleyerek, hücrenin daha kolay teslim olmasını sağlar. Salgıladıkları polisakkarit dediğimiz büyük şekerlerle de bitkinin köklerinden toprak üstü dokulara madde ve su geçisini sağlayan iletim demetlerinin de tıkanmasına sebep olup bitkide genel solgunluk ortaya çıkarmaktadırlar. Bitki hücresi de hiç birşey olmamış gibi davranmayacak tabiki, bitki de parazite karşı savaşır. Savaşın galibini genelde çevre şartları belirlemektedir. Yukarı da da belirttiğimiz ideal olan 20-30*C sıcaklıklarda fungusların mücadele gücü önemli ölçüde artmaktadır ancak parazitten parazite çevre istekleri değiştiği için hepsini kapsayacak bir sıcaklık yoktur. Çevre şartlarının dışında bitkinin o parazite karşı toleransı ve çeşidine özgü savunma gücü de bitkinin o çeşide özel avantajlarındandır.



Varsayalım ki parazit tür bu savaştan galip çıktı ve hızla diğer hücrelere yayılıyor. Ancak insan gözü parazitin kısa vadedeki zararını göremez. Aradan zaman geçip, parazit aktivitesi biraz büyüyecek, bitki dokuları zarar görecek ki insan gözü oluşan belirtileri görüp gerekli mücadeleyi yapabilsin. İşte enfeksiyonun başlamasıyla insan gözünün görebileceği ölçüde zarar yapamsı arasındaki süreye "İnkubasyon süresi" denir. Bitki türünden, iklime ve parazit türüne göre bu süre değişmektedir.


1622618208496.png


4) Sporulasyon - Früktifikasyon: Konukçü bitkinin dokularından besin tedarik edip bitkideki sayısınını arttırmasından sonra, konukçunun yakınındaki diğer bitkilere yayılmak için neslini devam ettirecek olan üreme sürecine geçmesidir. Funguslar sporulasyon ile yayılsa da virüs ve bakteride bu tür eşeyli çoğalma söz konusu olmadığı için eğer parazitlerin üremesini genelleştirmek için bir kavram kullanacaksak "früktifikasyon" ifade daha kapsayıcı olmaktadır. Çoğu parazit türünde bu aşamaya geçme süresi değişmektedir, bazı parazitler bitkinin ölüp çürümesini beklemektedirler.




5) Parazitlerin yayılması: Bitkinin bir dokusunda üreme görevini yerine getiren parazitler aynı bitkinin diğer dokularına ve başka bitkilere geçmek için girerken de kullandıkları delikleri/açıklıkları tercih ederler. Rüzgar, böcek, kuş, su , tarım aletleri ile başka doku ve bitkilere yayılabilir. Örneğin pas hastalıkları binlerce kilometre, buğday mozaik virüsü de onlarca kilometre rahatlıkla yayılabilir. Parazitler içerisindeki virüsler konukçusundan çıktıktan sonra aktivitesini durdurur, bu durumda canlı olmadıkları için belli bir zaman sonra tekrar hücresinden besleneceği bir canlı bulamazsa çevre şartlarından etkilenerek zararsız halde geçmektedir. Funguslar da yayılma gerçekleştirkten sonra yeterli sıcaklık ve nemi bekleyip çimlenmektedir. Bakteriler ise yayılma esnasında canlı olduklarından dolayı çevresel faktörler izin verdiği sürece üremelerine devam edebilmektedirler. Kimi zaman ise bazı bakteriler sporları vasıtasıyla kötü çevre şartlarından kendini koruyabilmektedir ancak buradaki sporlar funguslardaki sporlar gibi üreme organı değil, korunma işlevini yerine getirecek organdır.



6) Patojenlerin kışlaması: Patojenin bir zarar verme-beslenme döneminin sona erip, uygun çevre şartlarının gelmesi için bir nevi uykuya dönmesidir. Çevre şartlarından korunup bir sonraki vejetasyon dönemini görebilen patojenler seneye aynı zararı yapabilir. Bu durumu önlemek için hastalıklı bitki artıkları, patojenin konukçusu olan yabancı otlar üretimin yapıldığı alandan uzaklaştırılıp yakılmalıdır.

1622618253072.png



KAYNAKLAR
- Güncan Ahmet ve Poyraz Nuh. Fitopatoloji ders kitabı. 1998
-http://gardenbotanik.blogspot.com /Paraziter Hastalık Etmenleri
-Bostan Hidayet vd. TÜRKİYE’DE TAHILLARDA VERİM VE KALİTE KAYIPLARINA NEDEN OLAN VİRÜS HASTALIKLARI
-Prof. Dr. Kubilay Kurtuluş Baştaş hocamızın ders anlatımı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kuraklık ve Destekleme ile ilgili konuştu

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Zonguldak'ta "MFA Kocayusuf Maske Fabrikası Açılış Töreni"nde konuştu:


"Kuraklığın oluştuğu bölgelerde hasar tespit çalışmalarının sonuçlarına göre çiftçilerimizin Ziraat Bankası ve Tarım Kredi Kooperatiflerine olan borçlarını erteliyoruz. Kuraklık Sigortası'nda TARSİM devlet desteğini önümüzdeki yıla özel %70'e, hasar ödeme oranını %80'e çıkaracağız. Kuraklıktan etkilenen buğday, arpa, yulaf, çavdar, nohut ve mercimek üreticilerine de verim kayıplarına göre dekara 100 liraya kadar doğrudan ödeme yapılacak. Mazot-gübre, sertifikalı tohum kullanım desteği ile toplamda dekara 151 TL'ye kadar destekleme ödemesi gerçekleştireceğiz" dedi.


1622882371130.png

BESİ DANASI İTHALATI ÖNLENEBİLİR Mİ

bilindiği gibi, yıllık yaklaşık 500 000 baş besi danası ithalatı yapılmakta...
ödenen döviz:
500 000 x 225 x 3.3 = 371 250 000 (=371 milyon) abd doları
371 250 000 x 8.6 = 3 192 750 000 TL (3 milyar 200 milyon lira)

etırkı inek sürüsünden, %80-90 buzağı verimi alındığı kabul edilirse,
600 000 başlık inek sürüsü ihtiyacı var...
bir ineğin, yıllık yem maliyeti...5000-6000 lira
(inek iriliğine/inek ağırlığına göre değişir)

225-250 kg ağırlıkta bir besi danası fiyatı 5700-6300 lira

süt verimi olmadığına göre, bu iş kazançlı değil...

bu iş %85 verimle çalıştığına göre:
6000 x 1.15 = 6900 liraya bir besi danası yetiştirilebilir...
bu besi danası, 6300 liraya satılırsa, inek başına 600-1000 lira zarar edilir...

devlet, dana başına, 5000 lira destek (hibe, yem hibesi) verirse...
50 baş ineği olan kişi (40 dana üretirse),
200 000 lira kazanç elde etmiş olur...

bu durumda,
etırkı (melez) inek sürüsü olan kazanır...
yem ziraatı yapan kazanır...
besici kazanır...
nakliyeci kazanır...
halk kazanır... (sağlıklı beslenmek için, sağlıklı yaşamak için, et tüketmek şart)

en son olarak, devlet kazanır...
371 milyon abd doları döviz tasarrufu yapılmış olur...

bilgi:
500 000 gebe düve (13 000 lira/gebedüve; tamamı 6.5 milyar lira), (50 baş/sürü) halinde 10 000 aileye dağıtılmalı
200 000 lira, yem parası, hibe olarak verilmeli (2 milyar lira)
bu iş için, ayrılacak destek (hibe) tutarı: 8.5 milyar lira...

bu iş yapılsa,
adalet duygusu zedelenir mi
bu, kararı vermek, makul mu (mantıklı mı, akla uygun mu)...

YERLİ ELEKTRİKLİ TRAKTÖR

Selamün aleyküm

Yerli elektrikli traktör almaya niyetim var ancak internette bulabildiğim hiç bir bilgi yok konu ile bilgisi olan arkadaşlar aydınlatırsa sevinirim öncelikle nereye müracaat edeceğiz? onun dışın da traktörün beygiri dışında pek bir bilgi paylaşılmadı şanzımanı nedir? hidrolik kaldırma kapasitesi ne kadar? parça ve servis konusunda nereyi kullanacağız onun dışında şarjı düşük seviyelere geldiği zaman motor performansı düşer mi?

Tarım üzerine üniversite okumuş gençlere 100.000 TL hibe desteği !

Resmi Gazete'de yayınlanan genelgeye göre Üniversitede tarım ve hayvancılıkla ilgili bölümlerden mezun olan gençlere “Uzman Eller Projesi” kapsamında 100bin TL'ye kadar hibe verilecek.

Yapılacak ödemeler, "Kırsal Kalkınma Yatırımlarının Desteklenmesi Programı'ndan" sağlanarak, Ziraat Bankası aracılığıyla ödenecek.

Detayları öğrenmek isteyenler için genelgenin tamamını aşağıya ekledik:

20.5.4046-1.jpg

20.5.4046-2.jpg

20.5.4046-3.jpg

Ziraat Odaları Birliği: "Elektrik faturalarında %18 olan KDV %1'e indirilmeli"

Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, yapmış olduğu kamuoyu duyurunda şunları paylaştı:

"Kuraklıktan etkilenen üreticilere yönelik alınması gereken tedbirleri şöyle sıralamak istiyorum:

*Kuraklıktan etkilenen çiftçilere dekara 200TL nakli hibe kuraklık desteği verilmelidir.
*Üreticilerimizin Tarım Kredi, Ziraat Bankası ve özel bankalara olan borçları uzun vadeli ve faizsiz ertelenmelidir.
*Elektrikle sulama yapan üreticilerimizin maliyetleri artmıştır. Bu üreticilerin ödenmeyen faturalarından dolayı elektrikleri kesilmemelidir. Tarımsal sulama grubunda olan faturalarda %18 KDV %1'e indirilmelidir.
*Kuraklıktan etkilenen çiftçilere hibe tohumluk desteği verilmelidir.
*Basınçlı sulama sistemi hibe destekleri arttırılmalıdır. "

1622800823554.png

Toprakta Tuzluluk Nedir, Nasıl Oluşur

Ana nedenleri toprağın su geçirgenliğinin az olmasından, kurak ve yarı kurak iklim bölgelerinde yetersiz yağıştan dolayı tuzun aşağı doğru hareket edememesinden ve taban suyunun yüzeye çok yakın olmasından ileri gelmektedir. Toprağın yüzeyine yakın konumda bekleyen tuzlar, aşırı sıcak havalarda; topraktaki suyun buharlaşmak için yukarı yönlü hareketinden dolayı beraber toprağın üst kısmına taşınır. Yine yeterli drenajın yapılmadığı alanlarda da rastlanmaktadır.

1622617276270.png


Tuzluluğun artma nedenlerinden bir diğeri ise yine yağışı az olan bölgelerde kimyasal gübreleme ile toprağın A horizonunda tuz birikimidir. Bazı kimyasal gübrelerin tuzluluk değerleri ektedir:

1622616676785.png

Aşağıdaki tabloda bulunan anyon ve katyonlar birleşerek tuzları oluşturmaktadır. Toprakta yıkanmayarak biriken sodyumlu bileşikler de toprak analizlerinde çıkan «değişebilir sodyum yüzdesini» arttırmaktadır. Değişebilir sodyum yüzdesinin üst sınır olan %15’den fazla çıkması toprak verimliliğini tehtit etmektedir. Önce slaytlarda belirtilen aşamalardan sonra toprak yüzeyinde artan tuzluluk zamanla beyaz renk almaya başlar ve alkali özellik kazanır. Hem tuzlulaşmanın hem de alkalileşmenin meydana gelmesi «sodikleşme» olarak tek kavramda birleştirilir. Bu da başta bir çok besin elementinin alımını zorlaştırmakta ve bitkilerin ideal yetişme koşullarından uzaklaşmasına neden olarak maliyeti arttırmakta ve verimi düşürmektedir.

1622616754803.png


Toprak analizlerinde çıkan sonuçlara göre toprak tuzluluğunun (EC) 400 µS/cm ‘den küçük olması toprak kalitesi yönünden beklenen bir özelliktir. Bir çok kültür bitkisi bu sınırdan sonra ideal yetişme koşullarından uzaklaşmaktadır.

1622616795254.png


Bitki ve bitki besin elementlerinin topraktaki aktivitesini olumsuz etkileyen tuzluluğun sınıflandırılması :

1622616840672.png


Tuzluluğun bitki ve toprağa olumsuz etkileri:

Toprağın;
-Su tutma kapasitesi azalır,
-pH seviyesini yükselterek besin elementlerinin alımını düşürür.
-İnfiltrasyon yani suyun toprağa alınıp aşağı emilim oranı azalır,
-Azot döngüsünün etkinliğini azaltır,
-Toprak canlılığını sağlayan mikroorganizma faaliyetleri olumsuz etkilenir.

Bitkilerde;
- Aşırı konsantrasyonlarında tohumun çimlenmesine bile izin vermemekte, toprakta arttıkça çimlenme başarısını düşürmektedir.
-Besin elementlerinin alımı azalacağı için büyüme ve gelişme yavaşlar.
-Dokularda ölüm, nekroz ve yanıklıklar gözlenir.
-Hücrelerdeki turgor ve osmotik basıncı iyi dengelenemez.
- Bitkideki çabuk susamadan dolayı fotosentezin verimli işlememesi ve hasatta verimin düşmesine sebep olur.
1622616916896.png


Tuzluluk problemi çözüm önerileri:

1)Kaliteli sulama suyunu, uzmanlardan yardım alarak bilinçli şekilde kullanmak ve yine bilinçli şekilde gübreleme yapmak. Sulama suyu analizlerinin yazın yeraltı sularının çekildiği zamanlarda laboratuvara analiz için gönderilmesi önerilir çünkü suyun kalitesiz olduğu zamanlar yaz aylarının sonuna doğru, yer altı sularının azaldığı zamanlardır. Sulama suyunda 1000 ppm’den fazla tuz bulunması istenmez. Eğer suyumuz aşırı tuzlu çıktıysa, imkan bulabilirsek farklı sulama kaynağından kullanmalı ya da farklı sulama kaynağı ile eldekini birleştirerek tuzsuz sayılacak bir ortalama elde edip sulamamamız gerekir.

2) Kaliteli su kullanarak yetiştirme dönemleri öncesi toprağa 50 ton/dekar su verilerek toprağın yüzeyinde biriken tuzların yıkanması sağlanabilir.

3)Ayrıca seyrek ama fazla su ile sulama yapmaktansa sık ama ideal miktarda su vermek tuzun yıkanmasında daha mantıklıdır.


1622616944157.png


4) Drenaj kanalları açarak taban suyunun yüksek olduğu ( 1-2 metre derinlikte) alanlardaki suyu boş sulama kanallarına boşaltmak.

1622616987859.png


5) Tuzluluğun fazla olduğu alanlarda tuzluluğa karşı toleranslı bitkilerin yetiştiriciliğini yapmak. Örneğin tuz gölü çevresinde arpa, buğday, şeker pancarı ve kanola ekimi yapılabilir.

1622617005955.png


5) Arazi tesviyesi ile suyun çukur alanlarda fazlaca toplanması önlenerek suyun tarla boyunca dengeli şekilde infiltrasyona uğraması sağlanır.

1622617030949.png


6) Gübreleme: Ekim yapılırken özellikle tuzlu topraklarda tohum ve gübrenin aynı kanala düşmesi önlenmelidir. Böylece zaten fazla olan toprak tuzluluğuna ek olarak gübre tuzluluğu da tohumu daha fazla olumsuz etkilemeden çimlenmesine olanak sağlamaktadır. Ayrıca mümkün olduğunda tuzluluğu düşük gübrelerin tercih edilmesi gerekmektedir.

1622617061752.png



7) Derin işleme: Tercihen dipkazanlar ile toprağın 20-30 cm derinliğinde bulunan pulluk tabanı kırılarak, sulama suyuyla yıkanmak istenen tuzun burada biriimi önlenerek alt horizonlara hareketi sağlanır.

1622617079188.png





KAYNAKLAR:
(resimler de dahil)

-Kanber Rıza vd. SULAMA, DRENAJ ve TUZLULUK.
-Zengin Mehmet. BİTKİ BESLEME VE GÜBRELEME. 2021
-Ayers ve Westcot. TUZLULUK PROBLEMLERİNİN GİDERİLMESİ. 1986
-https://www.turktob.org.tr/en/toprak-sikismasi-ve-cozum-yollari/5049
-https://www.toros.com.tr/tr/gubre-faaliyetleri/urunler/bitki-besleme/klasik-gubreler
-https://www.youtube.com/watch?v=-9I3iwE0m4s
-https://www.hortiturkey.com/yazilar/topraklarimizdaki-tuzluluk
-https://www.amackeskin.com/toprak-v...ixture-jerry-stoller-adapte-eden-amac-keskin/
-http://peyzaj3m.com/tarimsal-drenaj/
-https://www.trthaber.com/haber/ekon...azi-kazananlara-402-bin-lira-ceza-543010.html

  • Makale
TARIMDA TEKELLEŞME İNSANLIĞI TEHDİT EDİYOR

TARIMDA TEKELLEŞME İNSANLIĞI TEHDİT EDİYOR​


İnsanların ve hayvanların beslenmesinde yaygın olarak kullanılan mısır, buğday, soya, ayçiçeği, mercimek gibi ürünlerde üretim bir kaç ülkenin tekelinde. Üretici ve ihracatçı ülke sayısı azalırken, ithalatçı ülke sayısı artıyor. Bu yapı, gıda ve yem fiyatlarının yükselmesine, spekülatif fiyat hareketlerinin artmasına neden oluyor.
Yazar
Ali Ekber Yıldırım
-
23:36 | 03 Haziran 2021


Rusya-hasat-696x464.jpg


İklim değişikliği, açlık, yoksulluk, suya erişim, koronavirüs pandemisi, biyoçeşitliliğin yok edilmesi gibi bir çok küresel sorun yaşanırken, insanları tehdit eden bir başka önemli sorun yem ve gıdada tekelci bir yapının her geçen gün güçlenerek yükselmesidir.
İnsanların ve hayvanların beslenmesinde yaygın olarak kullanılan mısır, buğday, soya, ayçiçeği, mercimek gibi ürünlerde üretim bir kaç ülkenin tekelinde. Üretici ve ihracatçı ülke sayısı azalırken, ithalatçı ülke sayısı artıyor. Bu yapı, gıda ve yem fiyatlarının yükselmesine, spekülatif fiyat hareketlerinin artmasına neden oluyor.
Eski Toprak Mahsulleri Ofisi Genel Müdürü İsmail Kemaloğlu her ay yayınladığı “Tarım Ürünleri Piyasa Analiz Bülteni”nde bu tehlikeye dikkat çekiyor. Bu ay yayınladığı bültende ürün bazında bu tekelci yapıyı açıklıyor. Bazı temel ürünlerdeki tekelleşmeye bakalım:

Buğday​

Dünya buğday üretiminin yüzde 60’ını sadece 4 ülke gerçekleştiriyor. Buğday üretiminin yüzde 17’sini Avrupa Birliği, yüzde 17’sini Çin, yüzde 14’ünü Hindistan ve yüzde 11’ini Rusya gerçekleştiriyor.
Buğday ihracatının ise yüzde 76,68’ini 5 ülke yapıyor. Buğday ihracatında lider konumuna gelen Rusya, 2020-2021 sezonunda 39 milyon ton ile toplam ihracatın yüzde 20.1’ini gerçekleştirdi. Amerika Birleşik Devletleri, 36.8 milyon ton ile yüzde 18.9’unu, Avrupa Birliği, 26.5 milyon ton ile yüzde 13.6’sını, Kanada 26.5 milyon ton ile buğday ihracatının yüzde 13,6’sını, Avustralya ise 20 milyon ton ile ihracatın yüzde 10.3’ünü yaptı. Bu 5 ülke dışında kalan tüm ülkelerin toplam buğday ihracatı yüzde 23.32 ile 44.9 milyon ton oldu.

Mısır​

Dünya mısır üretiminin yüzde 65’ini sadece 3 ülke yapıyor. Amerika Birleşik Devletleri mısır üretiminin yüzde 32’sini tek başına gerçekleştirirken, Çin, yüzde 23’ünü, Brezilya yüzde 10’nu gerçekleştiriyor. İhracatın ise yüzde 65’ini Amerika, Brezilya ve Arjantin yapıyor.

Soya​

Dünya soya fasulyesi üretiminin yüzde 82’sini Brezilya, Amerika ve Arjantin sağlıyor. Brezilya yüzde 37 ile ilk sırada, Amerika yüzde 31 ile ikinci, Arjantin yüzde 13,5 ile üçüncü sırada.
Hem gıda hem de hayvan yemi için en önemli iki ürün olarak kabul edilen soya ve mısırda üretimde, ihracatta 3 ülkenin, Amerika, Brezilya ve Arjantin’in egemenliği var.

Ayçiçeği​

Dünya ayçiçeği üretiminin yüzde 73’ünü 3 ülke gerçekleştiriyor. Sadece Rusya ve Ukrayna’nın üretimi yüzde 55 seviyesinde. Ukrayna dünya ayçiçeği üretiminin yüzde 28’ini, Rusya yüzde 27’sini ve Avrupa Birliği yüzde 18’ini üretiyor.

Mercimek​

Dünya mercimek üretiminin yüzde 60’ını sadece Hindistan ve Kanada gerçekleştirirken, ihracatın yüzde 58’ini tek ülke, Kanada yapıyor.
Türkiye bu 5 temel üründe de ithalatçı konumunda. Pandemi sürecinde bu ürünlerle ilgili üretici ve ihracatçı ülkelerin aldığı her kısıtlama kararı veya dünyadaki fiyat artışı Türkiye’nin ithalat faturasını kabarttı.

İthalat ürünlerde fiyat uçtu​

Bu ürünlerle ilgili fiyatlara bakalım. Ekmeklik buğdayın tonu 2020’de ortalama 234 dolardan ithal edilirken, 2021’de ortalama fiyat 277 dolar oldu.
Makarnalık buğdayda ortalama ton başına ithalat fiyatı aynı dönemde 303 dolardan 354 dolara yükseldi.
Ayçiçeği tohumu ithalatında 2020’de ton başına ortalama 512 dolar ödenirken, 2021’de 720 dolar ödendi.
Türkiye 2020’de soya fasulyesinin tonunu ortalama 393 dolardan ithal ederken 2021 ortalaması 553 dolar oldu.

İnsanlık için büyük tehlike!​

Bu tabloyu herkesin çok iyi okuması gerekir. Tarımda yaşanan sorunların sadece üreten çiftçilerin sorunu olmadığını, asıl tüketicilerin sorunu olduğunu bu tablo çok net ortaya koyuyor. Türkiye üretmezse, daha pahalıya gıda ve yem ithal etmek zorunda. Bu da tüketicinin yani herkesin daha pahalıya gıda tüketmesi demek.
Dünya çapında temel ürünlerdeki tekelleşme insanlık için en büyük tehlikelerden birisi. Biyoçeşitlilik, yerel tohumların korunması ve kullanılması her zamankinden daha önemli hale geldi.

Kaynak:

LÜTFEN BAŞTAN SONA KADAR OKUYUN!!

LÜTFEN BAŞTAN SONA KADAR OKUYUN!! (Bu uygulamayi kullanan abi abla ve kardeşlerimi kendime yakın gördüğüm için bunu burda paylaşıyorum görüşleriniz benim için önemli okursanız sevinirim. )
Liseden mezun olunca 2019 yılında kpssden aldığım 79.8 puan ile Sungurlu T Tipi Cezaevinde infaz koruma memuru olmak için temmuz ayında başvuru yaptım. Çorum adliyesinde boy kilo ve sözlü mülakatlari geçtim 5.yedek olarak listeye girdim. 2020 21 ocakta Çorum adliyesi adalet komisyonundan telefon geldi sıranın bana geldiği sağlık raporu ve diğer dosyaları göndermem istendi. Çankırı devlet hastanesine sağlık raporu almak için gittim fakat hastanedeki gözümde nistagmus (kesinlikle şaşılık değil) olduğu için raporum olumsuz yönde çıktı daha önce kara harp okulu ve polis okulunu kazandim fakat yönetmeliklerinde nistagmusun açık ve net bir şekilde engel olduğu belirtiliyodu. Fakat infaz koruma memurluğunun sağlık yönetmeliğinin 6.18c maddesinde şaşılık körlük işitme kaybı uzuy kaybı topallık engel yazıyodu ve bunların hiç biri bende yok . Bu yüzden ikm için başvuru yapmıştım ve ikm olarak çalışan kişilere daha öncesinde sormuştum bu rahatsızlığın engel olup olmadığını onlarda engel olmadığıni söylemişlerdi. Renk körü olan infaz koruma memuru tanıdığım ise bana yönetmelikte yazmiyosa sıkıntı olmayacağını söylemişti . Daha sonrasında raporumu Çorum adliyesi adalet komisyonuna gönderdim. Tarafıma adliyeden posta yoluyla iletilen yazıda yerime benden sonraki yedeğin alındığı yazıyodu. Bunun üzerine benim durumumda yani gözünde nistagmus olan ve ikm olarak görev yapan birini aramaya başladım. Şuan Afyonkarahisar cezaevinde görev yapan bir arkadaş buldum iletişime geçtim raporunu istedim sağolsun beni kırmadı raporunu gönderdi Manisa bölge şehir hastanesinden aldığı raporda yönetmelikte nistagmusla ilgili madde bulunmadığı için infaz koruma memuru olur şeklinde açıklanmıştı bana verilen raporda sadece nistagmus ve ikm olamaz yazıyordu. Bunun üzerine yine Çankırı devlet hastanesinde başka bir doktora gittik iki raporu karşılastirdi ve yanımda Ankara numune hastanesinde bir profesörü aradı durumu anlattı profesör nistagmusun ikm için engel barındırmadığını söyledi ve adli yoldan hakkımızı aramamızi bize iletti. Bunun üzerine Ankara ikinci ıdare mahkemesinde dava açtık kendi raporumu emsal teşkil eden olumlu sağlık raporu ve sağlık yönetmeliğindeki maddeleri avukat vasıtasıyla belirttik. 2020 Ekim ayında mahkeme bizden Ankara Yıldırım Beyazıt Eğitim ve Araştırma Hastanesinden rapor almamız istendi. Ankaraya rapor almak için gittim göz ve nöroloji doktorlarına görünmemim yeterli olduğu söylendi, göz doktoruna gittim muayene oldum göz doktoru bu hastalığın ikm için hiçbir engel teşkil etmediğini iki gözümdeki derecenin sağ 0.4 sol 0.5 olduğunu görme derecemin gayet iyi olduğunu söyledi, ardından nöroloji doktoruna muayene oldum evrakları kurula teslim ettim ve sağlık kurulu sonucun mahkemeye üst yazı olarak gönderileceğini bana bilgi verilmeyeceğini söyledi. Yaklaşık 10 gün sonra avukatım beni aradı ve raporun infaz koruma memuru olur yönünde çıktığını belirtti. Yine bi 10 gün sonra avukatım tekrar beni aradı ikinci ıdare mahkemesinin hasteneye yazı gönderdiği ve raporun açıklanmasini istediğini söyledi ve Ankara Yıldırım Beyazıt Eğitim ve Araştırma Hastanesi hastanesinin sağlık kurulunda görev yapan doktorunun kendisini aradığını, benim hastaneye gelmem gerektiğini söyledi ve niye çağrıldığıma dair sebep söylenmeden sadece gelmem bildirildi. Ankara da hasteneye gittiğimde sağlık kurulundan avukatımı arayan doktorun yanına gittim mahkemeden gelen yazıyı beraber okuduk yazıda tekrardan rapor almamım değil kurulun raporu daha açık şekilde düzenlenmesi istendiği yazıyodu fakat doktor bana tekrar rapor alman gerekli dedi bende ama burda rapor istemiyo sadece rapora düzenleme istediğini belirttim bunun üstüne zaten yine aynı raporu vereceğiz değişen bişey olmayacak 15 gün içinde farklı rapormu vereceğiz bi tane daha rapor al dedi. Rapor için kayıt açtırdım yine göz ve nöroloji doktorlarına göründüm göz doktoru farklı bir kişiydi nöroloji doktoru ayni doktordu. Muayneleri oldum evrakları sağlık kuruluna teslim ettim 3 gün sonra kurul için gelmem gerektiği söylendi. 3 gün sonra gittim kurula çıktım içerideki nöroloji doktoru ikm olmasından herhangi bir sorun yoktur diye yazı yazmış raporu bana verdiler git muayene eden doktora karar yazdır gel dediler beni muayene eden doktoru buldum kuruldan geldiğimi belirttim raporu verdim ben dikilirken olumlu bişey yaziyo sanıyodum raporu bana geri verdi rapora adalet bakanlığında memur olamaz yazıyodu. Doktora daha 15 20 gün önce yine aynı hastaneden verilen olumlu raporu ve emsal raporun olduğunu söyledim zaten elindeki evrakların içinde bu raporlar mevcuttu bu benim kendi görüşüm kurul kararı verir dedi. Kurula girdim raporu verdim 5 dk dışarda bekle çağırınca gir içeri dediler. Çağırınca içeri girdim raporumun olumsuz olacağını söylediler kuruldaki doktorlarada bana henüz 15 20 gün önce verdikleri olumlu raporu emsal teşkil eden olumlu sağlık raporunu ve yönetmelikte yazanları söyledim. Ben mantıklı bi açıklama beklerken sol tarafta oturan doktor bana Cumhurbaşkanını kastederek "O zaman git reise söyle sanada bi yönetmelik çıkarsın sende işe gir" dedi bunun üstüne bana raporu almadan önce olumlu vereceğiz değişen bişey yok diyen doktora siz demediniz mi bana kendimizi mi yalanlacağiz diye dedim. Hiçbir cevap vermedi ve kuruldan çıktım memleketime geri döndüm. Mahkemeye olumsuz raporum gitti mahkeme yürütmeyi durdurmayi reddetti. Avukatım tekrardan yeni rapor için yazı yazdı. Ankara ikinci ıdare mahkemesi yeni rapor istememesine rağmen yeni bir rapor gönderildi ve bu rapor olumsuz yönde yani 20 25 gün içinde aynı hastane aynı kurul bi olumlu bi olumsuz rapor veriyo mahkeme buna hiçbir şey demiyo. Mahkeme raporun açıklanmasini isterken ve yeni rapor istememesine rağmen hastane yeni bir rapor gönderiyo ve bu rapor olumsuz mahkemedeki hakim neden bu hastane 20 günün içinde iki farklı rapor gönderiyo diye düşünmüyo emsal rapor ortadayken. Davam şuan 10 idare mahkemesinde. Benim askerlik yapmama silah tutmama engel olmayan gözümdeki nistagmus memur olmama nasıl engel oluyo. Adalet böylemi işliyor.

Resimler ve ekler

  • Screenshot_20210603_223817_com.android.gallery3d.jpg
    Screenshot_20210603_223817_com.android.gallery3d.jpg
    78 KB · Görüntüleme: 80
  • Screenshot_20210603_223804_com.android.gallery3d.jpg
    Screenshot_20210603_223804_com.android.gallery3d.jpg
    68 KB · Görüntüleme: 87
  • Ekran Alıntısı1.JPG
    Ekran Alıntısı1.JPG
    63 KB · Görüntüleme: 73
  • IMG-20210603-WA0011.jpg
    IMG-20210603-WA0011.jpg
    63.4 KB · Görüntüleme: 78

Traktör Satış Raporu | Nisan 2021

Evvlesi gün TARMAKBİR tarafından Nisan ayına ait aylık traktör satış raporu yayınlandı. Bu rapora göre;

-2021 yılındaki aylık traktör satışları son 5 senenin zirvesinde.
-Case IH, 2.'lik teki yerini sağlamlaştırdı.

*Listede birbirine yakın durumda olan Tümosan, Massey Ferguson, Deutz ve Erkunt bir sonraki raporda acaba nasıl dizilecek?


Screenshot_1.png


Screenshot_2.png

Filtrele


Hakkımızda

TrakKulüp, içinde 100.000'den fazla konuyu, 1.300.000'den fazla mesajı barındıran Türkiye'nin ilk ve en büyük traktör, tarım ekipmanları ve çiftçilik paylaşım sitesidir. 86.000 üyemiz gibi sizi de aramızda görmek isteriz.
Üst Alt